Taksiciler de geçinememekten dert yanıyor

img
İSTANBUL – Krizle baş etmeye çalışan taksicilerden Coşkun Kar, "İşlerimiz yüzde 50 azaldı. Para kazanmak artık aslanın ağzında değil ta midesinde. Biz de o mideye inmek için elimizden geleni yapıyoruz" derken Abdulhalim Ekinci, "Bir aydır pazara gitmiyoruz. Yumurta çay dışında yediğimiz bir şey yok" dedi. 
 
Geçimini taksicilik yaparak sağlayan insanlar, yaşadıkları zorluklara yaşanan ekonomik kriz de eklendi. Artan hayat pahalılığı ve akaryakıta yapılan zamlarla beli bükülen taksiciler, geçinememekten dert yakınıyor. İstanbul Kartal’da bulunan bir taksi durağında çalışanlar, yaşadıkları sorunları ve krizin etkilerini dile getirdi. 
 
30 yıldır taksicilik yapan Coşkun Kar, eskiye nazaran taksicilik mesleğinde değişim yaşadığını belirterek, “Emeğimizin karşılığını daha farklı alıyorduk ama son yıllarda taksicilerde emeğinin karşılığını alamıyor. 12 saat direksiyon sallıyorsun ve aldığın emeğin karşılığı gerçekten komedi. Normal bir fabrikada çalışmış olsan taksiden daha iyi. Eskiden taksicilik mesleği cazipti. Dışarıda bir fabrikada çalışmaya nazaran iki katını kazanıyorduk. Şuan onu kazanamıyoruz” dedi. Taksiciliğin zorluklarına da değinen Kar, "Bu meslek meslek olmaktan çıktı artık. Para kazanma sistemine geçti. Eskiden şoförlük bir meslekti. En zor mesleklerden biridir ama mesleğimize şuanda devlet saygı göstermiyor. Uber diye bir şey çıktı. Bizim sektöre en büyük zararı veren de bu oldu. Taksiciler bu sistemden rahatsız ve birçok taksicinin evine ekmek götüremediğini biliyorum” diye belirtti. 
 
‘EKMEK DAVASI’
 
“30 yıl önce bu işe başlama hikayem Türkiye gerçekliğindeki işsizlikti” diyen Kar, yaşanan krizden nasıl etkilendiğini ise, “Ekmek davası sonuçta. O yıllar para kazanıyorduk. Şuanda fabrikada çalışmayı tercih ediyorum çünkü neden?  Fabrikada çalıştığım parayı burada almıyorum. Bu kadar kötü durumdayız. Aldığım ücretle zaten geçinemiyorum. Eşim de çalışıyor. Kira vermeme rağmen geçinemiyorum. Bir de kira veren insanlar var. Bunlar nasıl geçinecek? Kriz yaşanmadığı yönünde bas bas bağıranlar var. Domatesin 5 lira olduğu bir ülkede bu insan nasıl geçinecek? Taksici arkadaşlarım ve ben çok zor şartlarda para kazanıyoruz daha doğrusu kazanamıyoruz” sözleriyle dile getirdi.  
 
'12 SAAT ÇALIŞ AMA CEBİNDE KURUŞ YOK'
 
12 saat boyunca direksiyon sallamanın yorucu olduğunu ifade eden Kar, şöyle devam etti: “Yorucu ama mecburuz. Çünkü dinlenme lüksün yok. Çocuk bakıyorum. Okula ödeme yapmam lazım. Aldığımız ücret gününe göre değişiyor. Öyle oluyor ki almadan eve gittiğimiz de oluyor. Eve gittiğin zaman o zorluğu var. Parasız gittiğin zaman sorunu çözemezsin çünkü neden? Faturaların geliyor, bunun pazarı var. 12 saat çalışmışsın eve gitmişsin ama cebinde bir kuruş para yok. Krizin hane gelirime yansıması ise şöyle oldu. 3 bin lira alıyorsam şuan bin 500 lira civarına düştü. Ben ve bütün arkadaşlarım çocuklarına ekmek götüremiyor. Şükür ediyoruz bugün de yaşadık diye yoksa şükürlük bir halimiz yok, kalmadı da.” 
 
'80 LİRAYA ALDIĞIM GAZ ŞİMDİ 120 LİRA'
 
Dünyada en pahalı akaryakıtın Türkiye’de olduğunu da hatırlatan Kar, “Paranın çoğu yakıta gidiyor. 2 sene önce 80 liraya aldığım gazı 120 liraya alıyorum. İş olmuş olsa yakıt da alırsın ama yakıta yapılan bu zamlar bizim belimizi çok büküyor. Yolcu bulamıyorsun onunla mı uğraşacaksın, trafik çok onunla mı? Emeğimizin karşılığını almış olsak zorlukları önemli değil” diye konuştu. 
   
‘PARA OLACAK Kİ TAKSİYE BİNESİNİZ’
 
Krizin bir bütün taksicilere yansımasının nasıl olduğuna dair de konuşan Kar, tepkisini şöyle sürdürdü: “Sökük ip vardır çektin mi hepsi gelir ya sen de kriz varsa biz de var. En çok bizi etkiliyor. Siz de para olacak ki taksiye binesiniz. Olmasa nasıl bineceksin? Şuan insanların cebinde para olmadığına inanıyorum. Taksiye binen vatandaş yüzde elli düştü. Binemiyor. İki liraya gittiği yere insanlar neden 15 lira versin ki? Domates sırası bekler gibi oluyoruz. Bu ülkenin genellemesinden biri olan sıkıntıların en çoğunu biz yaşıyoruz. Bunu anlayabilmek için köşkte oturmaya gerek yok. Vatandaşın içinde olmak lazım. Milletvekillerine de sesleniyorum. 23 lira maaş almayla bu sorun çözülmez. Vatandaşın içine inmeden, derdini dinlemeden olmaz. Gerçekten çözüm üretilmek isteniyorsa taksicinin, minibüsçüsünün bütün esnafın derdini dinleyeceksin.” 
  
‘EKMEK ARTIK ASLANIN AĞZINDA DEĞİL MİDESİNDE’
 
Günü çoğu zaman yevmiyesiz kapattıklarını da söyleyen Kar, sözlerini şöyle tamamladı: “Müşterinin olması önemli değil. Bizi kurtarması önemli. Kriz olayından sonra kazanamıyoruz. Bizim işlerimiz yüzde 50 azaldı. Para kazanmak artık aslanın ağzında değil ta midesinde. Biz de o mideye inmek için elimizden geldiği kadar mücadele ediyoruz ama hakkımızı alamıyoruz.” 
 
‘KRİZLE BİRLİKTE SORUNLARIMIZA YENİLERİ EKLENDİ’
 
Diğer bir taksici Vasfi Aslan da, 8 senedir yaptığı işin eskiye nazaran daha kötü durumda olduğu görüşünde. Aslan bu görüşünü de yaşadığı zorluklar üzerinden şu sözlerle dile getirdi: “Yaşanan krizle birlikte sorunlarımıza yenileri de eklendi. Gelirlerim giderlerimi karşılamıyor. Boşa dolanmaktansa bir ekmeğimiz çıksın diye didiniyoruz. Kriz herkes gibi beni de etkiledi. Faturalarımı ve kiramı ödemekte zorlanıyorum. Biz çarşı pazarı unuttuk zaten. Pazara gittiğimiz de yok. Eskiden iyiydik ama şuan öyle değil. Bunun tek nedeni de kriz.” 
 
‘BİR AYDIR PAZARA GİTMİYORUZ’
 
Taksici Abdulhalim Ekinci ise, mesleklerinde hiçbir sosyal güvencelerinin olmadığını belirterek, yaşadığı zorlukları şöyle ifade etti: “İki çocuk babasıyım. Kiralar aldı başını gidiyor. Çocuklara bakamaz olduk. İşimiz günden güne zorlaşıyor. Kriz ortada. Söylemeye gerek yok. Bir markete gidiyorsun patlıcan olmuş 15 lira. Hayat gittikçe zorlaşıyor. İki çocuk okula gidiyor. Başka bir yerde 2 bin liraya çalışsam hiç yetmez. Aldığım ücret yetmiyor ama hiç değilse borçlanmıyorum. Biriktirme de olmuyor. Yaşam standartlarım açısından da değişen bir şey olmuyor. Örneğin bir aydır pazara gitmiyoruz. Yumurta çay dışında yediğimiz bir şey yok. Halimiz ve işimiz gittikçe zorlaşıyor. Olan emekçiye oluyor. Günde 12 saat direksiyon sallıyorum ama bazen oluyor günü boş kapatıyorum. Öyle olduğu zaman da eve ekmek götüremiyorum.” 
 
MA / Necla Demir