Urfa'nın 'tatlı acısı' dünya pazarında yok!

img

URFA - Urfa’nın “tatlı acısı” isotun üretici ve satıcıları, ürünlerinin faydalarını sıralamakla bitiremiyor. Ünü büyük olan isot, dünya pazarında hak ettiği yeri bulamıyor.  

Büyük üne sahip olan Urfa'nın isotu (Pul biber) tarladan tezgaha kadar çeşitli aşamalardan  kadar çeşitli aşamalardan geçerek sofralardaki yerini alıyor. Tarlalarda yetişip iyice kızaran biberler toplanıp, başta Sırrın Mahallesi başta olmak üzere birçok yerde Ağustos ve Eylül aylarında boş alanlara seriliyor. Halk tarafından "İsot sergisi" olarak tanımlanan tezgahlarda çalışanlardan biri İbrahim Bayır (37), isotun yapım aşamalarını anlattı. 
 
SİYAH, MOR VE KIRMIZI İSOT
 
En iyi isotun yerli biberden elde edildiğini söyleyen Bayır, tarladan alınan biberlerin kadınlar tarafından temizlendiğini söyledi. İsotu temizledikten sonra iki aşamalı makinelerden geçirdiklerini ve ardından tohumun ayıklandığını belirten Bayır, “Güneşte çadırlara serilir. Çadırlardan sonra kurutmaya bırakırız. Biber solduktan sonra iki aşamalardan geçirilip 2 gün bekletilir. Sonra mor, siyah, açık mor, kırmızı olmak şartıyla isteğe göre kuruturuz. Ondan sonra makineye çekip isotu elekten geçiririz. Ambarlarda yağladıktan sonra satışa sunarız” dedi. Bayır, geçen yıl 1 lira 80 kuruşa aldıkları biberleri bu yıl 2 TL'den aldıklarını söyledi. 
 
EL YAPIMI VE FABRİKASYON FARKI
 
Genel olarak kadınların emeğiyle çeşitli şekillerde üretilen isotu Haşimiye Meydanı'ndaki çarşıda satan Halil Karakurt, el yapımı isotun yenildiği zaman tatlı bir acı bıraktığını, fabrikasyon ürününde ise yenildiği zaman hemen acısını hissettirdiğini ve mideye rahatsızlık verdiğini belirtti. Ağustos ayından Eylül ayına kadar olan zaman zarfında biberlerin güneşte kurutulup çeşitli evrelerden geçerek tezgahlardaki yerini aldığını söyleyen Karakurt, “Fabrikasyon ürüne göre çok fark var. Fabrika biberinde ucuz yağ kullanılıyor ve tohumu da içinde bırakılıyor. Bu da ister istemez mideye dokunuyor. Ev yapımı biberin tatlı bir acısı var. Örneğin; kış aylarında gribal enfeksiyona, astım, bronşit gibi hastalıklara faydası var” dedi. Karakurt, konservatuara hazırlananlara da isot tüketme tavsiyesinde bulundu.  
 
'ACISIZ YEMEK OLMAZ'
 
Fabrikasyon ve el yapımı arasındaki fiyat aralığına değinen Karakurt, “El yapımı olanların kilosu 30 –40 lira civarında. Fabrika ürünleri 10 ila 15 lira arasında değişiyor" diyerek bunun da doğal olanda el emeğinin fazla olmasına bağladı. Türkiye'nin her yerine kargo ile isot gönderdiklerini söyleyen Karakurt, "Yediğimiz üç öğün yemek acısız olmaz. Zararını görmedik, faydası çok” diye konuştu. 
 
Çarşıdaki diğer bir esnaf Coşkun Aydede ise Urfa isotunun dolmalık biberden yapıldığını, fabrikada yapılanın ise sivri biberden yapıldığını söyledi. “Tat olarak da lezzet olarak da farklıdır” diyen Aydede, el yapımının vitamin değerinin yüksek olduğunu ve lezzet farkının da yiyen tarafından hemen anlaşılacağını söyledi. 
 
DÜNYA PAZARINDA YOK
 
İsot üretici ve satıcılarının överek bitiremediği isotun dünya pazarındaki karnesinin ise pek de iyi değil. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ihracat verilerine göre, Türkiye’nin toplam isot ihracatının 3-3.5 milyon Dolar, en büyük ihracatçı kentin 1,3 milyon Dolar ile İzmir olduğu öğrenildi. Sonra ise Antep ve Maraş geliyor. Urfa ise pazarda 80 bin Dolar’lık ihracatı ile çok gerilerden geliyor.
 
MA / Barış Polat