Uyar: Belediyeler enerji kooperatifleri kurabilir

img

DİYARBAKIR - Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, enerji ihtiyacı için doğa ve insanlığa zarar veren barajlar yerine güneş ve rüzgar enerjisini önererek, “Yerel yönetimleri bunu kolaylaştırmak için kurulacak enerji kooperatifleriyle her çatıya bir akıllı dağıtım sistemi kurabilir” dedi.  

Türkiye Yenilenebilir Enerji Birliği Başkanı ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, Hasankeyf gibi tarih ve doğayı tahrip eden barajlar yerine güneş ve rüzgar enerjisinden faydalanarak, savaşsız bir yöntemle enerjiye ulaşmanın mümkün olduğunu dile getirdi. Bu amaçla yerel yönetimlerin yapması gereken çok şey olduğunu hatırlatan Uyar, ulaşımda, konutta, sanayide ve tarımda belediyelerin öncülük yapacağı çözümler önerdi. 
 
Enerjide artık büyük barajlar, büyük nükleer ve kömür santralleri döneminin kapandığını bunların yerine daha ucuza mal olan güneş ve rüzgardan ihtiyaca göre sıcak su, buhar ve elektrik üretileceğini hatırlatan Uyar, “Enerjide bütün dünyada, zengin kapitalist ülkelerde, gelişmekte olan ve bizim gibi ülkelerde de öncelikli çözüm daha az enerji üretmek. Ulaşımda, konutlarda, sanayide ve tarımda işleri yapıp, aksatmadan olabildiğince az enerji kullanmak birinci çözüm. Bu da artık güneş ve rüzgardan en ucuz şekilde üretiliyor. Artık petrol, doğalgaz ve kömür dünyanın hiçbir yerinde kullanılmayacak. Çünkü güneş var, rüzgâr var, jeotermal var ve biyoenerji dediğimiz -orman ve tarım atıklarının ve şehirlerde ürettiğimiz çöplerin kullanılarak, bunun işe yarayanlarının ayrılıp, demirdi kâğıttı geri kalan kısmının ya kompost yapılarak veya onlardan gaz üreterek, hayvan atıklarından gaz çıkarılması, o gazın mikro organizmalar ve bakteriler vasıtasıyla ayrıştırılıp gazın ve gübre kısmının da organik gübre olarak ta kullanılması mümkün. Bu tür sistemler var. Biyoenerji dediğimiz bu” dedi.  
 
BİNALAR İZOLE EDİLMELİ 
 
Binaların yanı sıra sanayi ve tarımda da güneş enerjisinde yararlanmanın faydalarına dikkati çeken Uyar, “Binalar bütün enerjinin yüzde 40’ını kullanıyor. İyi izolenin yanı sıra her bina kendi elektriğini üretebilir. Güneş herkesin çatısına ve ücretsiz olarak geliyor. Dışarıdan elektrik almasına gerek kalmıyor. Ürettiğin enerji şebekeden alacağının altı misli daha ucuz. Tabii binanın içinde artık led ampul kullanmak lazım. 10 misli daha az enerji tüketiyor. Bu buzdolabı, televizyon ve bilgisayar içinde geçerli. Yeni teknolojiyi almak en karlısı. Sanayi ve tarımda da durum benzer. Tarım her yerde yapıldığı için güneş de her yere ulaşıyor. Suudi Arabistan’dan Orta Doğudan birilerini öldürüp petrol getirmek zorunda değilsin. Herkese eşit olarak dağılıyor güneş. Güneşin enerjisini kimse birbirine satamıyor. Bu bir avantaj. O zaman evinde, kentinde ve belediyelerin kooperatiflerinde ücretsiz gelen bu kaynaktan kendi enerjilerini üretmesine ve kendi enerjisine sahip olmasına biz topluluk enerjisi diyoruz” diye belirtti.  
 
BUNA TOPLULUK ENERJİSİ DENİR 
 
Uyar, “Topluluk enerjisi ikinci adım. Yani birincisi enerjinin etkin kullanılması olacak daha az enerji kullanacaksın. İkincisi bunu güneş ve rüzgardan enerji elde edip kendi sahipliğinde yapacaksın. Üçüncüsü de topluluk enerjisine dayalı sadece yenilenebilir enerji kullanacaksın. Şimdi artık trenler var. Güneş enerjisinden enerji alıp çalışan uçaklar var. Biyoyakıt dediğimiz güneşin fotosentezle kimyasal enerjiye dönüştürdüğü biyokütleler var. Ağaçlar, ormanlar, bitkiler, gıdalar…” diye konuştu.  
 
‘GÜZELLİKLERİ ÖLDÜRÜYOR’ 
 
Hidroelektriğin doğa ve insan sağlığına olan zararlarına da vurgu yapan Uyar, şöyle devam etti: “Suyun önüne engel koyup baraj yapmak, doğanın akışına dur deyip o suların ulaştığı yerlerdeki güzelliklerin ölmesi anlamına geliyor. Onun için ben, nehirlerden akan suların sadece içme suyu ve tarım için kullanılması gerektiğini, zaten çok az olan bu su kaynaklarının tüketilmemesi gerektiğini ve bu nehirlerin etrafında işte termik santraller bilmem bakır ocakları, deri fabrikalarının kurulmasının yasaklanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü oradan aldıkları su, eğer zehirlenmişse o bitkilere geçiyor. Bitkililerden insanlara geçiyor. Ondan sonra her ülkede her şehirde bir kanser hastanesi yapmak zorunda kalıyorsun.” 
 
‘KARAR DESTEK MODELLERİ KURMASI LAZIM’ 
 
Yerel yönetimlerin kentliye ucuz enerji sağlamada öncülük etmesi gerektiğini ifade eden Uyar, şu önerilerde bulundu: “Belediyeler kömürmüş, petrolmüş başka ülkelerden gelecek gazmış ya da Orta Doğu’dan gelecek petrole bağlamaması lazım. Kendisinin ne kadar ihtiyacı varsa oradan karşılaması lazım. O kentte insanlara örnek olması lazım. Onların kendi çatılarında kuracakları güneş enerjisiyle en ucuz enerji üretmesine teşvik etmesi lazım. Ve kentin bütünün bir uzun vadeli enerji, ekonomi ekoloji karar destek modelini kurması lazım. Bunu tek tek vatandaşlar yapamaz. O kentte mevcut durum nedir? Hangi kaynaklar nerede ne kadar kullanılıyor. Bunu nasıl yaparız? Hedefine yüzde yüz yenilenebilir enerjiyi koyup, planını eksiksiz sürdürmesi lazım. Bu planı ne kadar önce yaparsa zarardan o kadar önce dönmesi anlamına geliyor.”
 
ENERJİ KOOPERATİFLERİ KURULABİLİR 
 
Bu konuda Danimarka örneğini veren Uyar, şunları söyledi: “Danimarka’da her kasaba bir kooperatif kurmuş. Kar amacı gütmeyen kooperatifler. Ama o kasabadaki her vatandaş üye ona. Neye ihtiyacı var? Isınmaya, elektriğe ihtiyacı var. Çiftlilerin gübrelere ihtiyacı var. Ne yapıyor o kooperatif? Kar amacı gütmeden o kent için bu hizmetleri üretiyor. Çiftçiler hayvan çiftliklerinin atıklarını topluyor. İşte bu tavuk gübresi, koyun ve ya inek gübresi olur. Bunlar düzenli olarak toplanıyor. Ve bir anaerobik fermantasyon dediğimiz bakterilerle belli bir sıcaklıkta 21 gün döndürüyorlar onu bakteriler yiyor onu gazını ayırıyor gerisi gübre olarak kalıyor. Gübreyi olduğu gibi kullanabiliyorsunuz. Onun yanması falan lazım o işlemde yapılıyor ve oradan gaz çıkıyor. Bir de gübre ayrılıyor. Gübreleri tek tek çiftçilere tekrar dağıtıyorlar. Yani tarımında daha düzgün verim alması sağlanıyor. Diğer gazı alıyor kojenerasyon dediğimiz metan gazından ısı ve elektrik üretiyor. Borularla merkezi ısıtma yapıyor her eve ulaştırıyor onu. Ve de elektriğini veriyor ve bunu en ucuz şekilde yapıyor. Her kasaba birbirini denetliyor. Ya yandaki kasabada beş krona üretilmiş elektrik niye bizim altı diye bir denetimi de var bu şekilde. Enerji kooperatifleri böyle bir şey. Kar amacı gütmeyen bir hizmet. Ve bu hizmeti veren görevlendirilmiş kooperatife de belediyeden bankadan kredi alması için veya varsa parası destek oluyor sonra alıyor yine kredi veriyor. Böylece insani bir yaşamı kurmuş oluyorlar. Ne Orta Doğu’daki petrole ne de Ukrayna’nın gazına ne de başkasına mecbur kalıyorlar. Ve kimseyle de savaşmalarına gerek kalmıyor. Herkese özgürlük, herkese barış getiriyor. Buda yetmezmiş gibi yerel istihdam sağlıyor. İnsanlar kendi memleketlerinde istihdam ediliyor. Yerinde üretip yerinde tükettiğin zaman hiçbir şeye ihtiyacın olmuyor. Başkalarına mahkum olmuyorsun. Ama yerel yönetimlerinde bunu kolaylaştırmak içinde her çatıda üretilen elektriğin her çatıya dağıtacak bir akıllı dağıtım sistemi kurmaları lazım. Bunu tercih ettiğimiz zaman herhalde daha huzurlu olacağız.”
 
MA/ Lezgin Akdeniz