Kuyu Tipi Cezaevleri paneli: Mekanın yarattığı şiddet rejimi

İZMİR - ÇHD İzmir Şubesi'nin düzenlediği panelde konuşan Mimar Özüm Karadağ, "Mesele sadece güvenlik değil, kişinin mekanla kurduğu ilişkiyi kesmek. Kuyu Tipi cezaevlerinde mekanın yarattığı şiddet rejiminin olduğunu tahmin ediyoruz" dedi. 
 
Çağdaş hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, İzmir Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu'nda "F Tiplerinden Kuyu Tipine 'Yüksek Güvenlikli' Hapishaneler" konulu panel düzenledi. Panelin düzenlendiği salonda "F Tiplerinden Kuyu Tiplerine mücadele sürüyor. Kuyu Tipi hapishaneler kapatılsın" pankartı ve İzmir Şakran ve Kırıklar Cezaevi'nde bulunan tutsakların çizdiği karikatürler asıldı. Panelde konuşmacı olarak Psikolog Türkcan Baykal, Araştırma Görevlisi/Mimar Özüm Karadağ, Avukat Firdevs Yaşar ve Hukukçu Yazar Eyüphan Başar yer aldı. Panele çok sayıda avukat, sivil toplum örgütü temsilcisi ve yurttaş katıldı. Panel, YGC ve S ve Y tipi Cezaevleri için hazırlanan sinevizyon gösterimiyle başladı.
 
Panelde Veysi Çetin, İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde tutsak olan Zuhal Sürücü ve İzmir Kırıklar Yüksek Güvenlik Cezaevi'nde tutsak bulunan Resul Kocatürk'ün gönderdiği mektubu okudu. Zuhal Sürücü mektubunda 19 Mart eylemleri sonrasında yaşadıklarını anlattığı mektubunda, "Dört gün boyunca olabilecek en eşitsiz koşullarda yaşadığımız savaşta özellikle Ümraniye’den çıkarılmadan hemen önce, etrafımız çevrilmiş, üzerimize yüzlerce silah çevrilmiş halde iken, üstümüzdeki delik deşik tavandan üstümüze defalarca atılan, insana parçalanıyormuş hissi veren, bilinci kaybettiren, o garip bomba… Kumaşa hiç zarar vermeyen ama deriyi delip çürüten o garip bombalar çeşitliliği… O anları tarif edecek olsaydım tıpkı 'Guernica gibi' derdim şimdi" diye belirtildi. KocaTürk ise mektubunda yüksek güvenlikli cezaevlerini "Mezar Tipi" olarak anlatarak, "Bu tip hapishaneler; güneş görmeyen, hava almayan ve tutsakların sınırlı sayıda görevli gardiyanlardan başka kimseyi göremeyeceği şekilde inşa edilmiş yapılardır" dedi. 
 
Panelde konuşan Eyüphan Başar, 1996'da ölüm orucu tutan tutsaklar arasında olduğunu belirterek, dönemin koşullarından ve yargılama biçiminden bahsetti. 19 Aralık katliamının hazırlığının 5-6 yıl öncesine dayandığını söyleyen Başar, amacın devrimci tutsakları tecrit etmenin olduğunu ifade etti. Başar, "Peşinden bugün konuştuğumuz Kuyu tipleri başladı. 1 yıldır paneller yapıyoruz, basın açıklamaları yapıyoruz. Ama kitleselleşemiyoruz. Biz devrimci dostluk ve dayanışmayı örmeyi beceremiyoruz. Bizim bu süreçte bunun yol ve yöntemlerini becermemiz lazım" dedi.
 
'SERBEST BIRAKILMALIDIR'
 
Buca Katliamı yaşanırken tıbbi olarak nasıl müdahale edilir diye hekimlerle birlikte çalıştıklarını söyleyen Türkcan Baykal, katliamın dünyada örneği olmadığını dile getirdi. Sağlık denildiğinde sadece sakatlığın, engelliliğin olmaması değil biyolojik, psikolojik ve politik iyilik halinin olduğuna dikkat çeken Türkcan Baykan, "Sağlık hakkına erişimin nitelikli, etkin, zamanında bir hizmet ve bedeli olmayan, mahpusların hapishanelerde bir bedel ödemeden doktora erişim hakkı oldu mu? Etik, bilimsel standartlara uygun erişim mücadelelerle oldu. Dünyanın her yerinde bizlerin cezavlerine karşı yaptığığımız mücadeleden çok daha fazla mücadele eden ağlar var. Sağlık ve yaşama hakkı, en önemli sorunlarımızdan biri oldu hep. İnsan onuruna uygun biçimde tek başına yaşamını sürdürmesi mümkün değilse ve kişinin ağır ruhsal sorunu varsa hapishanede tutulmaya derhal son verilmelidir" diye belirtti. 
 
'KUYU TİPLERİNDE HAVA AKIŞI YOK'
 
Ardından konuşan Özüm Karadağ, mimarlığın kuyu tipleri için bir araç olarak kullanıldığını vurgulayarak, cezaevi tipleri hakkında bilgiler paylaştı. Cezaevlerinin kabalıklaşmasıyla cezaevleri tiplerinin arttığını kaydeden Özüm Karadağ, "Kalabaklaştıkça planlar ve şemalar dahada değişiyor. Hapishanelerin tipolojisinin Türkiye'nin politik tarihiyle ilişkisi var. E Tipi en kalabalık olan cezaevi. Mahpuslar gözlemlenmek istiyor. Bu insanda nasıl bir etki yaratabilir. Siz 2 odalı bir evle 8 odalı bir evde kendiniiz aynı hissetmezsiniz. Bu sizi psikoljik olarak yıpratan birşey. 2000'lerden sonra H Tipleri yapılmaya başlanıyor. F Tipi tüm izalasyon planlarının başlangıcı. Kuyu Tiplerinin yapımını başlatan tip. Bunların hepsi insanın zaman algısını yıpratmak için yapılan mimariler. Kuyu Tipi bizim mimarlıkta kullandığımız bir tanım değil. Dar ve derin, hava akışı dolaşımı yok. Mesele sadece güvenlik değil, kişinin mekanla kurduğu ilişkiyi kesmek. Kuyu Tipi cezaevlerinde mekanın yarattığı şiddet rejiminin olduğunu tahmin ediyoruz" ifadelerini kullandı. 
 
'F TİPLERİNİN YAPIMI KUYU TİPLERİNE YOL AÇTI'
 
Türkiye'de cezaevlerinin her döneminde işkencelerle anıldığını vurgulayan Firdevs Avşar, 1980'nden sonra cezaevleri koşullarının daha kötüleştirildiğini aktardı. F Tipi Cezaevlerinin tutsakların izole edilmesi amacıyla yapıldığını hatırlatan Firdevs Avşar, 19 Aralık Cezaevi operasyonlarını hatırlatarak 30 tutsağın yaşamını yitirdiğini söyledi. Ecevit'in "İçeriyi susturmadan dışarıyı susturamayız" sözünü anımsatan Firdevs Avşar, "Böylece tüm desteği arkasına alan devlet, 19 Aralık operasyonunu hayata geçirdi. Devlet envanterinde bulunmayan silahlar bile kullanıldı. Yarın katliamın yıldönümü buradan birkez daha anmış olalım. Operasyon hakkında davalar açıldı ama çok az sayıda asker yargılandı. Ama ne yazıkki bu davalardan ceza alan olmadı. Bayrampaşa duruşmasının 57'nci duruşmasında zaman aşımı kararı verildi. F Tiplerine geçiş sonrası açlık grevleri ve ölüm oruçları devam etti. F Tipleri ile birlikte hapishaneler ulaşımı zor yerlerde yapılmaya başlandı. İzalasyon böyle başladı. F Tipi hapishanelerle birlikte mahpusların dayanışması bitirilmiş oldu ve hücre sistemine geçildi. Ama bununla yeterince başarı olamadılar ki bugün önümüze Kuyu Tipi hapishanelerini koydular" diye konuştu. 
 
Panel, dinleyicilerin katkısıyla sona erdi.