‘Sıfır tolerans'tan cins kırımına

img
ANKARA - Kadına yönelik şiddete karşı “Sıfır tolerans” diyen AKP’nin 19 yıllık iktidarı boyunca, 7 bin 455 kadın katledildi. Yaşananları “cins kırımı” olarak tanımlayan kadınların ısrarına rağmen, iktidar meselenin Meclis gündemine taşınmasını da engelliyor.
 
İktidara geldiği 2002 yılında seçim beyannemesinde “Kadına karşı şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesini gözettik” diyen AKP'nin 19 yıllık karnesi bunun tam tersini gösteriyor. Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı veriler ve Jinnews, Bianet ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) raporlarına göre; 19 yılda 7 bin 455 kadın erkekler tarafından katledildi. İktidar, hem cinayetlerin durdurulması için politika üretilmiyor hem de konunun Meclis gündeminde tartışılmasını engelliyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK), “Günde en az üç kadın öldürülüyor, bu artık bir cinskırım” isyanıyla yaptığı çağrı üzerine Halkların Demokratik Partisi (HDP), kadına yönelik şiddetin son bulması ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için Meclis Genel Kurulu’nda genel görüşme talep etti. HDP’nin bu talebi AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Yine Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) “EŞİK'in çağrısına uyalım ve derhal toplanalım” çağrısı da yanıtsız bırakıldı.
 
HDP’NİN 88 ÖNERGESİ REDDEDİLDİ
 
HDP, kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu ve işsizliği, cezaevlerindeki kadınların maruz kaldıkları hak ihlalleri gibi konulara dair 27’nci yasama dönemi boyunca 88 araştırma önergesi verdi. Bu önergelerin sadece 17’si Meclis Genel Kurulu’nda görüşüldü ancak hepsi AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
 
Bu önergelerin konu başlıkları şöyle: “Kovid 19 salgının kadınlar üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri ve kadın yoksulluğu”, “Kadınların siyasete katılım önündeki engeller”, “Artan kadın şiddeti ve Mardin de yaşanan 4 kadın cinayeti”, “Kadına yönelik şiddet”, “Kadına yönelik cinsiyetçi yaklaşım”, “Kadın cinayetleri ve kadına şiddet”, “Kadının siyasetteki temsili”, “Kadın cinayetleri”, “IŞİD tarafından alıkonulan kadınlar”, “Kadınların işgücü ve istihdama katılımı”, “Salgın döneminde evde kalma zorunluluğu ve kadına şiddet” ve “Pandemi sürecinde artan kadın cinayetleri.”
 
CHP'DEN 55 ÖNERGE
 
Meclis’te grubu bulunan partiler arasında kadınların yaşadığı sorunlara dair en çok araştırma önergesi veren CHP'nin de, 27’nci yasama döneminde verdiği 50’den fazla araştırma önergesi AKP-MHP oylarıyla reddedildi. 
 
CHP’nin reddedilen bazı araştırma önergelerinin başlıkları şöyle: “Kadın istihdamı”, “Kadın cinayetleri”, “Kadına yönelik şiddetin toplumsal, ekonomik, hukuki boyutlarının kapsamlı bir şekilde incelenmesi”, “Kadın sığınakları” ve “Kadın çiftçilere yıpranma payı ve SGK primleri verilmesi.”
 
CİNS KIRIMI
 
HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ile CHP Eskişehir Milletvekili ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Başkanvekili Jale Nur Süllü, iktidarın kadına yönelik politikalarını değerlendirdi. 
 
Kadına yönelik şiddetin artık cinayet olarak tanımlanamayacağını belirten HDP'li Taşdemir, “Artık şiddetin biçiminin de değiştiğini, bir vahşet boyutuna ulaştığını görüyoruz. Bu süreci uzun süredir bir kadın kırımı, cins kırımı olarak ifade ediyoruz. Gerçekten de kadın katliamlarında gelinen boyut, bir cins kırımının yaşandığını bize gösteriyor” dedi.
 
ÖZGÜRLÜK KORKUSU 
 
Kadına yönelik her türlü sorunun politik olduğunu ve iktidarın bundan sorumlu olduğunu belirten Taşdemir, “Kadınların can güvenliklerinin sağlanması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için de Meclis’in bu ülkenin en önemli sorunlarından biri haline gelen kadın kırımı için adımlar atması ve eylem planları hazırlaması gerekiyor. Buna dair önergeler veriyoruz ama maalesef bu politik ve ideolojik yaklaşımdan dolayı dikkate alınmıyor, reddediliyor. Bu iktidar kadınların özgürleşmesinden, mücadelesinden korkuyor. Bu açıdan kadın meselesinin Meclis gündeminde tartışılmasını istemiyorlar” diye belirtti.
 
SİYASETTEN BAĞIMSIZ DEĞİL
 
Kadına yönelik şiddetin sadece Meclis’te tartışılarak önlenmeyeceğini de kaydeden Taşdemir, bunu “Bir zihniyet meselesi” olarak yorumladı. Parti olarak kadına yönelik şiddet konusunda yaşamın her alanında farkındalık yaratmaya çalıştıklarını ifade eden HDP'li vekil, “Bu konuda toplumsal duyarlılıkları yaratmaya çalışıyoruz ama nihayetinde bu işten birinci derecede sorumlu olan iktidarın kendisi ve bu konuda pratik adımlar atması ve sorumluluğu yerine getirmesi gereken mevcut iktidardır. Çünkü bu şiddet; iktidarın söylemlerinden, duruşundan ürettiği kadın düşmanı siyasetten bağımsız değil. İktidar kadının şiddete karşı rıza göstermesini istiyor. Bu konularda pratik adımlar atmaktan geri duruyor. Dolayısıyla yarattıkları ‘makbul’ kadın profiline ve erkek iktidara tüm kadınların boyun eğmesi ve rıza göstermesi isteniyor” ifadelerinde bulundu.
 
AİLE İÇİ MESELE!
 
İktidarın, kadın meselesini aile içinde tartışılması gereken bir mesele olarak gördüğünü dile getiren Taşdemir, şunları söyledi: “Bu nedenle kamusal alana çıkması, özellikle Meclis’te siyasetin en fazla görünür olduğu bir mekanizmada konuşulmasını istemiyor. Bu nedenle EŞİK’in Meclis’e yaptığı çağrı gibi biz de defalarca, kadına yönelik şiddetin sadece aile içerisinde ya da kimi adalet mekanizmalarıyla çözülmeyeceğini defalarca söyledik. Bunun için bir politikanın, siyasetin geliştirilmesi gerektiğini, iktidarın bu konuda sorumluluk almasını ifade ettik. Ama AKP’nin zihniyetinden, kadına dair geliştirmek istediği politikalardan kaynaklı kadın meselesinin politik olduğunu inkar ediyor ve tartışılmasına izin vermiyor. Kadın meselesi onlar için önemsiz ve Meclis’te konuşulması gereken bir mesele değildir.”
 
Kadına yönelik şiddetin Meclis’te konuşulmasını, farklı siyasetlerden kadınların bu konuda adım atmasını önemsediklerinin altını çizen Taşdemir, “Nüfusun yarısı olan kadınlara yönelik bir kırım yaşanıyor ve bu ülkenin gündemine gelmiyor, siyasal temsiliyetin üst mekanizması olan parlamentoda tartışılmıyor. Oysa iktidarın en azından kadınların can güvenliğini sağlanması noktasında adım atması, bütçe ayırması ve önemli bir gündem haline getirmesi ancak Meclis’teki tartışmalarla mümkündür. Bu nedenle Meclis’in bu konuda sorumluluk almasını önemsiyoruz” dedi.
 
6 AYDIR KEFEK TOPLANMIYOR
 
CHP Eskişehir Milletvekili ve KEFEK Başkanvekili Jale Nur Süllü ise muhalefet partilerinden gelen hiçbir önergenin gündeme alınmadığına dikkat çekti. İktidarın, “Bizden başka kimse bir şey yapamaz” tutumunun kadın konusuna da yansıdığına belirten CHP'li Süllü, “Ama artık ülkeyi yönetemedikleri çok açık ve net olarak göründü. Kadına yönelik şiddet arttı. Öyle günler oluyor ki günde 2-3 kadın cinayetine tanık oluyoruz. Ama iktidar hiçbir şekilde işlerin yolunda gitmediğini kabul etmiyor. Meclis’in bu gündemle toplanmasını bırakın, KEFEK’i bile 6 aydır toplamıyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘SÖZLEŞMENİN ARKASINDAYIZ’
 
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarını da değerlendiren CHP'li vekil, “Sözleşmeye, ‘aile yapısını bozduğu’ gerekçesiyle karşı çıkıyorlar. Oysa ailenin en önemli bireyi olan kadını korumaya yönelik olan sözleşmenin, aile bütünlüğünü bozduğuna inanmak mümkün değil. Sözleşme bir hukuki metin ve amacı; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini önlemek. Burada iktidarın esas korktuğu erkek egemenliğinin yitirilmesi. Çünkü kadına şiddet uygulanarak baskı altında tutulmaya çalışılıyor. ‘Muhafazakar kesimin rahatsız olduğu konular var’ diyerek sözleşmeden çekilmeyi gündeme getirmeleri kabul edilir değil. Sonuna kadar sözleşmenin arkasındayız” ifadelerini kullandı.
 
CİNAYETİN SİYASETİ OLMAZ
 
Kadın meselesinin siyasetler üstü olduğunu vurgulayan Süllü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadına yönelik şiddetin, cinayetlerin siyaseti olmaz. Sonuçta AKP’li, MHP’li kadınlar da öldürülüyor. Siyasi görüşü ne olursa olsun tüm kadınlara yönelik şiddet var. AKP’nin içinde de sözleşmeye sahip çıkan isimler var. Dolayısıyla kadınlar olarak hiçbir şekilde bu kazanımımızdan vazgeçmeyeceğiz. Tam tersine ‘etkin uygulansın’ diyoruz. Yapılması gereken çok şey var. Her şeyden önce çocuklarımızı, toplumsal cinsiyet rollerinden arınmış şekilde yetiştirmemiz gerekiyor. Bu rollerin ilk temeli evde atılıyor, söyledikleri gibi fıtrattan değil. Biz kadın ve erkek olarak doğuyoruz ama daha sonra öğrenilmiş rollerle kadın ve erkek oluyoruz aslında. Biyolojik farklılığımız toplumsal yazgı haline dönüşüyor.”
 
YAPILMASI GEREKENLER
 
Süllü, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bağlı olarak yaşanan şiddetin önüne geçilmesi açısından yapılması gerekenleri ise şöyle açıkladı: “Okul öncesinden başlayarak çocuklarımıza bu eğitimi vermemiz gerekiyor. Kadınların ekonomik bağımsızlığı yine çok önemli. Adaletin tam işlemediği ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemde şiddet olaylarında artış yaşanıyor. Şiddetin kodlamalarının medyada topluma nasıl sunulduğu çok önemli. Televizyon kanallarında bir dolu dizi var. Sürekli silahlar çıkıyor, herkes birbirini yiğitlik sıfatı altında öldürüyor ve eve geldiğinde bu kişi iyi baba iyi evlat rolünde izleyiciye sunuluyor. Ama medya, aile ve eğitim kadar siyasiler de çok önemli. Dolayısıyla kadına biçilen roller olduğu sürece bizim kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini önlememiz mümkün değil.”
 
MA / Zemo Ağgöz