‘Yargı eril dil kullanımına devam ediyor’

img
HATAY - İskenderun Kadın Platformu Dönem Sözcüsü avukat Mehtap Sert, kadınların verdiği mücadeleyle hukuk alanında birçok kazanım elde edilmesine rağmen yargıdaki eril dilde hala ısrarcı olunduğunu belirterek,  “Hukukun genel ahlak dayatmasına karşı direnç göstermesi şart” dedi. 
 
Yargının cinsiyetçi diline karşı kadınların verdiği mücadele sonucunda 2005 yılında Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) bazı maddelerde çeşitli düzenlemeler yapıldı. Akabinde 2014 yılında kadınların yaşam hakkını güvence altına alacak İstanbul Sözleşmesi ile uzantısı olan 6284 Sayılı Yasa kabul edilerek, cinsiyet eşitsizliğini yok etmek amaçlandı. 
 
İskenderun Kadın Platformu Dönem Sözcüsü avukat Mehtap Sert, kadınların verdiği mücadeleyle hukuk alanında birçok kazanım elde edildiğini ancak hala yargıdaki cinsiyetçi dilin kullanımında ısrarcı olunduğunu söyledi. 
 
ERİL DİL VE YARGI 
 
Hukuki düzenlemelere ve kadın hareketinin hiç yılmayan mücadelesine rağmen yargıda cinsiyetçi dilden tümden kurtuluşun olmadığına vurgu yapan Sert, kadınların, haklarını kullanırken toplumun ahlaki, dini ve kültürel değerleri tarafından kuşatılıp, baskıya uğratılarak, özgürce haklarını kullanacağı bir alan yaratmasına engel olunduğunu dile getirdi. 
 
Toplumda cinsiyet eşitsizliğinin henüz çocuk yaştan itibaren pekiştirildiğini söyleyen Sert, "Aile içinde daha doğar doğmaz kulağına görevleri fısıldanan çocuk, ardından dini değerlerde kendi yerini görmekte, okuldaki devlet planlamalı eğitim ile de bu cinsiyet rolünü pekişmektedir. Aile, din, ahlak, eğitim süreçleri ise dil kavramı üzerinden yürütülmektedir. Buna bağlı olarak dil kavramının hukukla olan ilişkisi de açıktır. Bu anlamda bir köşe noktası görevi gören dil sayesinde toplumsal ahlakın ve kültürün dili hukuka sirayet eder. Bu nüfuz başta yasa koyucu olmak üzere hukuki kararlara, yorumlara ve kanunlara, kısaca hukukun her yanına yansımaktadır. Yani yargı kanununa rağmen genel ahlaktan uzak kararlar verememektedir" şeklinde konuştu.
 
MEDYA VE CİNSİYETÇİLİK 
 
Sert, erkeklerin kamusal alanda yer aldığını, bu nedenle tarihsel olarak kadına yönelik işlenen suçların ise “özel alan” konusu sayılarak görmezden gelindiğine dikkati çekti. 
 
Mevcut bakış açısının kadının yerinin kamusal alanda olmasının kabulü ile kırılabileceğini belirten Sert, “Söz konusu durum günümüzde de devam ettirilmektedir. Örneğin, medyada üretilen mesajlarla kadın-erkek kimliğinin nasıl olması gerektiği yolunda kalıplar sunulurken, kadınların hukuki kazanımlarına saldırı bulunmaktadır. Medyanın haberleri veriş şekillerine bakıldığında da masum görünen kelimeler üzerinden cinsiyetçiliğin yeniden üretildiği görülmekte. Örneğin, 'eski eş, namus cinayeti, ayrıldığı nişanlısı' gibi çok sık kullanılan ve kadının uğradığı şiddeti değil ‘erkeğin haklılığını’ gösterecek algılamalar bulunmaktadır. Böylece söz konusu ifadeler kullanılırken medya organları cinsiyet ayrımcılığını hissettirmeden ama sürekli güçlendirmektedir" ifadelerinde bulundu. 
 
ERKEK YASALAR 
 
Hukuk kurallarının geleneksel olarak erkekler tarafından yaratılarak, uygulandığını ve yorumlandığını belirten Sert, genel ahlak gibi sınırları çok net olmayan, göreceli olarak değişebilen bir kavramın da hukukun kadın algısının merkezinde bulunduğunu söyledi. 
 
İdeal bir ahlak anlayışının kadın ve erkeği eşit saydığını ancak geleneksel ahlakın toplumsal yapıyı yansıtmasından patriarkal geçmişten kurtulamayarak kadını sürekli ikincil planda tuttuğunu dile getiren Sert, “En önemli nokta şudur ki, genel ahlak özellikle cinsler arası ilişkilerdeki eşitsiz konumların, özgürlüğü sınırlayan- kaldıran değer yargılarının ve adaletsizliklerin hukuki düzenlemelere taşınması riskini barındırmaktadır. Bu durum ise kadın haklarına yönelik hukuki gelişmelerin açık şekilde engelleyicisi durumunu taşımaktadır. Hukukun genel ahlak dayatmasına karşı direnç göstermesi şarttır. Aksi halde söz konusu bu süreç mevcut durumun geçmişten gelen eşitsizlikçi yapısını yeniden üretmeye devam etmekten öteye geçemeyecektir.  Feminist hareket kadına biyolojik bir varlık olarak değil politik bir mücadele öznesi olarak bakmaktadır. Çünkü kadınlar bir yandan eşit haklar ve fırsatlar için maddi temelli bir mücadele yürütürken, bir yandan da var olan 'egemen kadınlık' tanımlamalarına karşı sembolik düzlemde bir savaşımın içindedir. İşte bu nedenle feminist hareket yargıda cinsiyetçi dili yok edecek tek öznedir" dedi. 
 
MA / Hamdullah Kesen