Küresel eşitsizliğe küresel örgütlülük: Kadın grevleri

  • kadın
  • 09:00 31 Mayıs 2021
  • |
img

İZMİR - Şiddete, katliamlara, kürtaj yasaklarına, ucuz ve güvencesiz işçiliğe, kötü çalışma koşulları ve ayrımcılığa karşı sokakları mesken tutarak, önemli kazanımlar elde eden kadınlar, “can simidi” dediği İstanbul Sözleşmesi için bir kez daha greve hazırlanıyor. 

Dünyanın birçok yerinde kadına yönelik saldırı, şiddet ve katliamlar artarken, buna karşı tek cepheden örülen dayanışma ve birleşik mücadele de her geçen gün büyüyor. Dünyanın birçok ülkesinde hakları, kazanımları ve cinsiyetçi yasalara karşı ayakta olan kadınlar, Türkiye’de de en önemli kazanımları olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı “seferberlik” ilan etti. Kadınlar, hem kendilerine hem de kazanımlarına dönük tehditlere karşı önümüzdeki süreç için kadın grevi ve büyük buluşmaları bir kez daha gündemine aldı. 
 
Katliamlara, kürtaj yasaklarına, ucuz ve güvencesiz işçiliğe, kötü çalışma koşullarına, şiddete, ayrımcılığa karşı sürekli sokaklarda olan kadınlar, uluslararası hale gelen feminist grev-kadın grevi, bildik işçi grevini genişleten, dönüştüren ve aynı zamanda parçalı feminist eylemleri birleştiren yeni bir eylem yöntemini vaat ediyor. 
 
Küresel eşitsizliğe karşı küresel örgütlülük olarak tarihte önemli etki ve büyük kazanımlar yaratan kadın grevlerini derledik. 
 
İLK KADIN GREVİ
 
Tarihteki ilk kadın grevi, 1828 yılında ABD’de yapıldı. Tekstil işçisi kadınlar 1928 yılında gerçekleştirdiği grev ile dünya işçi sınıfı tarihine damga vurdu. Fabrika yönetimi kadın işçilerin kendi aralarında konuşmasını yasaklarken, günlük 12 saat çalışma süresine itiraz edenleri “kara listeye” alarak bir daha iş bulmasını engelledi. Kadınları isyana götüren karar ise maaşlarında yapılmak istenen 5 sentlik düşüş oldu. Bu ücret indirim kararı sonrası fabrikada çalışan işçilerin yarısından fazlası fabrikayı boşalttı. Kadınların hazırladığı ücret kesintisini kabul etmediklerini ve kesintide ısrar edilirse işbaşı yapmayacaklarının yer aldığı talep metni patronlara bildirildi. Eylemin büyümemesi üzerine anlaşmaya varıldı. Grev sonunda elde edilen tek hak fabrika içindeki konuşmanın serbestliği oldu. Fakat tekstil işçisi kadınların bu grevi diğer işçi direnişlerine örnek oldu.
 
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ 
 
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi, çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle grev kararı aldı. Ancak polisin gerçekleştirdiği sert müdahale sonucu işçiler kendilerini fabrikaya kilitledi. Müdahale sonucu çıkan yangından kaynaklı 129 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin cenaze törenine 10 bini aşkın kişi katıldı. 1910 yılında toplanan 2’nci enternasyonale bağlı kadınlar, 8 Mart tarihini Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etti. 
 
KİBRİTÇİ KADINLAR 
 
Londra'da Kibritçi kadınlar, East End’deki Bryant ve May fabrikalarında düşük ücretle çok ağır koşullar altında günde 14 saat çalışıyordu. Çoğu kadın kullanılan “beyaz fosfor” nedeniyle hastalanırken, çene kemikleri çürüdüğü için yemek dahi yenilmiyordu. 1888’de bir işçi kadın işten atılınca, A. Besant adlı bir kadın yazar, kibrit fabrikasını hedef alan “Londra’da Beyaz Kölelik” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazının ardından fabrikada artan baskılar ve öncü işçilerin işten atılması üzerine kadın işçiler, iş bırakma eylemine gitti. 14 bin bir kadın işçinin katıldığı grev, büyük bir kitle desteği gördü. Grevin sonucunda işçilerin fosfor bulaşmamış bir salonda yemek yemeleri sağlandı, cezalar kaldırıldı. Ücretler iyileştirildi ve kadın işçilerin kurduğu sendika tanındı. 1908’de “beyaz fosfor” maddesi sendikal mücadele sayesinde yasaklandı.
 
EŞİT YURTTAŞLIK 
 
Daha çok ABD merkezli yapılan grevlerde 8 Mart 1908’de bu kez kadınlar, sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı verilmesi için kitlesel bir grev gerçekleştirdi. 
 
Yine 8 Mart 1917‘de Rus Çarlığı’na karşı ayaklanan kadınlar, çarlığın devrilmesinde büyük etki oynadı. Rus dokumacı kadınlar, üretimi durdurarak dünya savaşına ve çalışma koşullarına karşı kitlesel protestolar düzenledi. Eylemler sonucunda Çar Nikolay istifa etti ve Bolşevik Devrimi’ne giden yol açılmış oldu. 8 Mart grevlerinde kadınlar, “eşit yurttaşlık” taleplerini kazanana kadar durmadı. 
 
EVLER ERKEKLERE BIRAKILDI
 
Kadın grevlerinin en büyüklerinden birisi yine ABD’de yaşanırken, bu sefer Detroitli puro işçileri, düşük ücretlere karşı ayaklandı. 1937 yılında Detroit’de bir puro fabrikasında başını Polonyalı kadın işçilerin çektiği büyük bir eylem gerçekleşti. Kadınlar, o dönem zehirli tütün tozunun sürekli havada olduğu, havalandırmanın çalışmadığı, tuvaletlerin pis olduğu, cinsel tacizin gündelikten sayıldığı bir ortamda çalışmak zorundalardı. Bunu kabullenmeyen kadınlar, yükselen emek hareketinin de etkisiyle 16 Şubat 1937’de oturma eylemini örgütledi. Başka tütün fabrikalarındaki kadın işçilerle bir araya gelerek, ortak bir yürüyüş düzenledi. Grev boyunca çocuk bakımı, ev işi gibi işler erkeklere bırakıldı. Grev sonucunda kadınların talepleri kabul edildi. 
 
NÜKLEER SİLAH KARŞITI 
 
Grevin çalışma yaşamına ilişkin taleplerden çıktığı ilk eylem ise ABD’de, kadınların savaş karşıtı eylemleri oldu. 1960 yılında kurulan Women’s Strike for Peace (Kadınlar Barış için Grevde-WSP) Hareketi, 1963 yılında ABD ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan nükleer silahların test edilmesini kısmen yasaklayan anlaşmanın yürürlüğe girmesini sağlayan en önemli etkenlerden oldu. 1 Kasım 1961 tarihinde WSP, ardı ardına yapılan nükleer silah testlerine karşı Amerikan kadınlarını bir günlüğüne tüm işleri bırakmaya çağırdı. 50 bin kadın mutfaklarından çıkıp greve katıldı, 800’ü Beyaz Saray’da grev gözcülüğü yaptı. Bu bir günlük eylemden sonra WSP, soğuk savaşın en önemli ve etkili toplumsal hareket gruplarından biri oldu. Kadınlar, bu eylemleriyle nükleer silahları durdurdu. 
 
‘BİTMEYEN CUMA’
 
Kadınların büyük mücadelesi sonucu Birleşmiş Milletler (BM), 1975 yılını “Kadınların Yılı” olarak belirledi. İzlandalı kadınlar, bu seneyi grevle taçlandırmak istedi. Grevle kadınların toplumda oynadığı roller, düşük ücret, ev içi ve ev dışı emeğin değersizleştirilmesi hatırlatılmak istendi. 24 Ekim 1975’te ülkenin başkenti Reykjavik’te yapılan greve, ülkede yaşayan kadınların yüzde 90’ı katıldı. Sayıları 25 bini bulan kadınlar, evde ve fabrikada işleri bırakıp greve katıldı. Çocuklarını işe götürmesi gereken erkekler için o gün “Bitmeyen Cuma” olarak tarihe geçti. Yapılan bu grev 5 yıl sonra, İzlanda’da dünyanın ilk kadın başbakanının seçilmesine kadar gitti. 
 
TECAVÜZE KARŞI GREV  
 
Her 21 saatte bir kadının öldürüldüğü Arjantin’de, 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edilerek, öldürülmesi ardından kadınlar, 19 Ekim 2016’da bir saatlik grev ilan etti. Kadına yönelik şiddeti önleme yasalarının göstermelik olduğuna dikkati çeken yüzbinlerce kadın, ülkenin birçok noktasında greve katıldı. Siyahlar giyerek sokaklara dökülen kadınlar, “Artık yeter” diyerek, seslerini tüm dünyaya duyurdu. Aynı tarihlerde Arjantinli kadınlarla dayanışmak için Paraguay, Peru, Ekvator, Bolivya, Uruguay, Şili, Guatemala, Kolombiya, Brezilya ve Meksika’da da büyük kadın eylemleri düzenlendi.
 
‘KARA PAZARTESİ’
 
Polonya’da 2016 yılında iktidardaki sağ parti, ülke nüfusunun azaldığı gerekçesiyle kürtaja yasak getiren bir yasa tasarısı hazırladı. Kilise tarafından da desteklenen yasa tasarısı kürtaj yaptıran kadınlara hapis cezası verilmesini öngörüyordu. Bunun üzerine ülkedeki milyonlarca kadın, kürtajın tamamen yasaklanmasına karşı greve gitti. Grev günü, kadınların siyah giysilerle sokağa çıkmaları nedeniyle “Kara Pazartesi” olarak adlandırıldı. Genel grev nedeniyle 60 kentin hükümet binası, üniversite ve okulları çalışan yetersizliği nedeniyle bir gün kapalı kaldı. Polonya’nın başkenti Varşova’da, 3 Ekim’de başlatılan kitlesel eylemler sonrası parlamentoya gönderilen yasa tasarısı geri çekildi.
 
HER 8 MART
 
Bu tarihte sonra özellikle kadın grevleri tarihini yaratan 8 Mart’lar, yine büyük kadın direnişlerine sahne oldu. Her 8 Mart’ta dünyanın pek çok noktasında kadınlar sadece çalışma yaşamına karşı değil, her türlü saldırıya karşı greve giderken, hayatı durdurma noktasına getirdi. 2019 yılında Arjantin, İspanya ve İtalya gibi ülkelerde milyonlarca kadın greve gitti. Yine Belçika, Yunanistan ve Fransa’da greve giden kadınlar, ücret adaletsizliği konusunda güçlü mesajlar verdi. 
 
TÜRKİYE'DE İLK EYLEM 
 
Türkiye’de ise ilk kitlesel kadın eylemi 1828 yılında İzmir’de gerçekleşti. Ekmek fiyatlarına yapılan zamma erkeklerden gelen ilk tepki başarılı olmayınca bu kez kadınlar, çocuklarıyla çocuklara çıkarak, 3 gün süren protestolar gerçekleştirdi. Tarihe geçen ilk kitlesel eylemler, Kadifekale, Tilkilik, Namazgah ve Damlacık gibi mahallelerde yapıldı. İzmirli kadınların bu protestosu sonrasında zam Hasan Paşa’nın devreye girmesiyle geri alındı.
 
RUM VE ERMENİ KADINLAR 
 
İstanbul’da da 1876 yılında 50 kadın işçi greve çıkarak, ilk bağımsız kadın grevini gerçekleştirdi. Grev, Osmanlı ordusunun fes ve aba ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan Feshane’de yapıldı. Rum ve Ermeni kadınlardan oluşan işçiler, dönemin başbakanlık ve bakanlık makamlarının bulunduğu Babıâli’ye yürüyerek, sadrazama bir dilekçe verdi. Ödenmeyen ücretlerinin ödenmesi için gereğinin yapılmasını istedi ancak kadınlara herhangi bir yanıt verilmedi.
 
BEREC GREVİ
 
Cumhuriyet tarihinde, kadınların öncülüğünde gerçekleşen ilk grev ise Petrol-İş Sendikası'nın Berec Grevi oldu. Berec Pil Fabrikası’nda greve çıkan bin 100 eylemcinin 790’ı kadındı. Asgari ücret altında, yaşam standartlarından yoksun bir ücrete itiraz eden işçiler, 7 Aralık 1964'de greve çıktı. 41 günlük mücadelenin ardından grev başarıyla sonuçlandı. İşveren, işçilerin ücret artışı başta olmak üzere taleplerini kabul etti. 
 
DAYANIŞMA YÜRÜYÜŞÜ
 
Bu tarihlerde daha çok örgütlenme çalışmaları üzerine bir araya gelen kadınlar, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası ses çıkartan kitlesel eylemlere imza attı. İlk kitlesel kadın yürüyüşü 1987 yılında İstanbul Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleşti. Çankırı’da Mustafa Durmuş adlı bir hakimin şiddet nedeniyle boşanmak isteyen kadının davasında sarf ettiği  “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemeli” sözleri kadınlara sokağa taşırdı.“Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşü” aile içi şiddetin meşrulaştırılmasına karşı kadınların düzenlediği ilk yürüyüş oldu. Yaklaşık 2 bin 500 kadının katıldığı ve feminist hareket açısından dönüm noktası olan yürüyüş sonrası kadınlar, sığınma evleri gibi taleplerle birçok kampanya düzenledi. Kampanyalarla bir araya gelen kadınlar, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın kuruluşuna da öncülük etti. 
 
FEMİNİST GECE YÜRÜYÜŞÜ 
 
Kadın örgütlerinin eylemleri 2000’li yıllardan sonra yaygınlaştı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü başta olmak üzere birçok kitlesel eylem düzenlendi. 8 Mart dolayısıyla gerçekleştirilen “Feminist Gece Yürüyüşü” her yıl düzenlenmeye başlandı. İlk kez 2003 yılında 100 kadının savaş ve işgale karşı başlattığı yürüyüş, 2013 yılından sonra binlerce kadının buluştuğu geleneksel bir etkinliğe dönüştü. Kadınlar patriarkaya karşı “Bedenimiz, hayatımız, kararımız bizim, aileniz sizin olsun” ve “Geceleri, sokakları, meydanları terk etmiyoruz, feminist isyandayız” diyerek mücadele kararlılığını vurguladı. Feminist Gece Yürüyüşü, Ankara, Mersin, Antalya, Adana ve Çanakkale başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir tarafına yayıldı. 
 
ZAFERE GÖTÜREN KARARLILIK 
 
Türkiye’de ilk kez 2006 yılında cinsiyet ayrımcılığının sonlanması talebiyle greve gidildi. Antalya’da bulunan Alman firması Novemed’de greve çıkan 85 işçinin 83’ü kadındı. Çalışma koşularının düzeltilmesi ve cinsiyet ayrımcılığının sonlandırılmasını isteyen işçiler, grev kararı aldı. Ne zaman evleneceklerinden ne zaman hamile kalıp kalamayacaklarına, ne zaman doğuracaklarına ve ne zaman lavaboya gideceklerine kadar müdahalelerle karşılaşan kadınlar, yine hakaret ve mobbinge itirazlarını yükseltti. Sorunların çözümü için sendikalaşmaya karar verdiklerinde işverenin direnciyle karşılaşan kadınların, 448 gün süren grevlerinin sonunda toplu sözleşme imzalandı, grev başarıyla sonuçlandı.
 
Bu tarihten sonra yaygınlaşan kitlesel eylemler, grev kelimesini çalışma yaşamının dışına çıkardı. Kürtajdan yaşam hakkına kadar birçok taleple dünyanın dört bir yanında “Kadın grevleri” ile hayatı durduran kadınlar, patriyarkaya karşı büyük zaferler kazandı. 
 
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
 
Şimdilerde ise kadınlar, en önemli kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı ülke çapında büyük kitlesel eylemelerle alanda olmaya hazırlanıyor. İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde merkezi buluşma ve yürüyüşler planlayan kadınların gündeminden biri de kadın grevi. 
 
MA / Semra Turan