Avukat Ezer: Şiddetin olduğu yerde ‘sulh’ olamaz

  • kadın
  • 09:00 2 Aralık 2021
  • |
img

İSTANBUL - Yürürlüğe giren 5'inci Yargı Paketi’nin kadın ve çocuklar açısından taşıdığı risklere dikkat çeken avukat Sezen Ezer, “Şiddetin olduğu bir yerde sulh olamaz” dedi. 

Kadınların önemli kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nin 1 Temmuz'da tamamen yürürlükten kaldırılmasının ardından iktidarın gündemine aldığı 5’inci Yargı Paketi’ni içeren “İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” 24 Kasım’da AKP ve MHP oylarıyla Meclis Genel Kurul’da kabul edildi. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenlemeye karşı “Yasalara Dokunma Uygula” kampanyası başlatan kadınlar, iktidarın 5'inci Yargı Paketi ile tüm illerde kurmayı planladığı Sulh Komisyonları'na itiraz ediyor. 
 
YENİ TEHLİKELER
 
Uygulamada çocuk ve kadınlar için ciddi riskler taşıdığı yönünde eleştirilerin odağı olan yasayı, avukat Sezen Ezer değerlendirdi. Hareket noktasının eril olduğunu, çocuk ve kadın odaklı bir bakış olmadığını vurgulayan Ezer, son süreçte kadın ve çocuklara yönelik getirilen yeni uygulamaların tümünün kazanılmış birçok hakkın geriye düşmesine neden olduğunu söyledi. Ezer, “Şu anda yapılacak herhangi bir değişiklik bizi çok kaygılandırıyor. ‘Yargının yükünü azaltacağız’ yönünde her ilde kurulması planlan Sulh Komisyonları yeni tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Daha önce Uzlaşma Komisyonları’na da itiraz etmiştik. Sulh Komisyonları’nda da böyle bir şey çıkarsa buna da itiraz edeceğiz” dedi. 
 
SULH KOMİSYONLARI 
 
Sulh Komisyonları ile kendilerini nelerin beklediğini bilmediklerini ifade eden Ezer, “İçine neler eklenecek bilmiyoruz. Sulh Komisyonları, arabuluculuk ve uzlaştırma benzeri olabilir. Ancak arabuluculuk ve uzlaştırmanın içinde kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, taciz ve saldırı gibi durumların olması söz konusu değil. Bu konular uzlaşma ya da arabuluculukla çözülemez. Boşanma konusu da öyle. Bunun çözümlenmesi için Sulh Komisyonları getiriliyor olabilir ki nitekim yapılan açıklamalar da zaten kadın hareketinin mücadele verdiği konulara yönelik olacağı belliydi. Ne yazık ki ülkede gerçekleşen boşanma davalarının çoğunda, şiddet ve can güvenliğinin olmaması mevzusu varken, uzlaşmanın yasa kapsamına alınması ya da sorunun mahkemeye gidilmeden bu şekilde çözümü söz konusu olamaz” diye belirtti. 
 
DİYANET’İN ROLÜ 
 
Sulh Komisyonları’nın yargının yükünü hafifletmekten ziyade kadınları daha çok baskı altına alacağını dile getiren Ezer, “Şiddet tehdidinin devam etmesini sağlayacak bir uygulama. Daha önce Uzlaşma Komisyonu kurulmuştu. Biz de ‘Şiddetin var olduğu bir yerde sulh, barış ya da uzlaşma olamaz’ diyerek karşı çıktık. Şimdi Sulh Komisyonları’nın bunu kapsayıp kapsamadığı merak konusudur. Aile hukukuyla ilgili böyle bir düzenleme gelecekse bizde karşısında duracağız. Bazı yerlerde fiilen uygulanan Uzlaşma Komisyonu’nda  daha çok Diyanet’e bağlı müftülüklerden kişilerin  olduğunu ve iktidarın kurumsallaştırmaya çalıştığı rejim doğrultusunda ‘makbul kadın’ ve aile profili yaratmaya çalıştığını biliyoruz. Son yıllarda Diyanet’in bu durumlarda çok daha aktif bir şekilde yer aldığını da biliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
KADIN VE ÇOCUĞUN GÜVENLİĞİ
 
Yasanın özellikle kadın ve çocuk hakları konusunda ciddi riskler taşıdığını vurgulayan Ezer, “‘Çocuk Teslimi’ durumunda da nasıl düzenlemeler olacak bilmiyoruz. Cumhurbaşkanı, çocuk teslimiyle ilgili çocuğun üstün yararının öngörüleceğini söyledi. Çocuğun üstün yararının elbette ki değerlendirilmesi lazım. Fakat bunun nasıl değerlendirileceğine dair hiçbir fikrimiz yok. Çocuk tesliminde annenin ve çocuğun güvenliği nasıl sağlanacak? Bunları bilmiyoruz. Eğer ‘sulh komisyonu’ dediğimiz şeyle olacaksa bu, bizde arabuluculuk fikri uyandırıyor ve arabuluculuğun haklar bağlamında ciddi sorunlar ortaya çıkardığını biliyoruz” diye konuştu.
 
ÇOCUĞUN YARARI YOK
 
Çocuk teslimi ve tedbir kararlarının Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yerine getirileceğinin yer aldığını aktaran Ezer, şöyle devam etti: “Çocukların teslimine ilişkin, bir mekan belirtilmemiş. Belediyelerin yer sağlayacağı belirtilmişse de aslında bir belirsizlik yaratılmış. Tarafların gergin olduğu çocuk teslimi işleminde çocuğun ve kadının güvenliğinin nasıl sağlanacağına dair hiçbir belirgin düzenleme yok. Son yıllarda kadına zarar vermek maksadıyla kendi çocuğunu öldüren erkekler göz önüne alındığında, bu düzenlemenin toplum bakımından ciddi bir tehlike yaratacağı açık. Ve buna dair nasıl çözümler sunacağı, hizmet birimlerinde çalışan kişilerin donanımlı, bu işi gerçekten bilen uzmanlık alanlarının ne olacağına ilişkin net bir bilgi de yok.  Burada çocuğun yararına hiçbir şey olmadığını görebiliyoruz. Tersine çocuk, anne ve baba arasında paylaşılan bir eşya gibi görülmekte. Çocuğun istemine ilişkin herhangi bir şey yok. Çocuk bir tarafı görmek istemiyor ya da gitmek istemiyorsa buna dair nasıl bir düzenlenme yapılacağı da beli değil. Daha çok boşanmalarda mağduriyetler algısı öne çıkarılmak isteniyor.” 
 
MA / Esra Solin Dal