Bir şal iki evlat ve adalet arayışı

  • kadın
  • 09:00 20 Aralık 2021
  • |
img

DİYARBAKIR - Rojava'da yaşamını yitiren oğlunun hediye ettiği şalı hiç omuzundan indirmeyen Fatma Turgay, cezaevleri için başlatılan Adalet Nöbeti’nde yerini aldı. 

Cezaevlerindeki hasta ve infazları yakılan tutukluların serbest bırakılması için ailelerin Diyarbakır Barosu’nda başlattığı Adalet Nöbet'i 35’inci gününde. Her gün yeni ailelerin dahil olduğu nöbetteki annelerden biri de Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan 29 yaşındaki Ferhat Turgay’ın annesi Fatma Turgay (65). Anne Turgay’ın verdiği adalet mücadelesi yeni değil. Turgay, 2019 yılındaki açlık grevlerine destek amacıyla Koşuyolu Parkı'nda gerçekleştirilen oturma eylemlerinde omuzundan eksik etmediği şalıyla hafızalara kazındı. Bu şalın hikayesi ise Rojava’ya kadar uzanıyor. 
 
BİR ANNENİN ‘ADALET’ ARAYIŞI 
 
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Licok (Çavundur) köyünün 1993 yılında yakılmasıyla ilk adaletsizliği yaşayan Turgay ailesi, göç ettirildiği Diyarbakır’da yokluk ve zorluklarla dolu bir yaşama mahkum bırakıldı. 8 çocuğu olan Turgay, en küçük çocuğu Mustafa Turgay'ı 23 yaşında Kuzey ve Doğu Suriye’de DAİŞ’e karşı savaşırken 2015 yılında kaybetti. O günden sonra oğlunun hediye şalı omuzlarından düşürmeyen Turgay, şimdilerde de o şalla oğlu Ferhat için adalet mücadelesi veriyor. 
 
Oğlunun Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyken 2016 yılında “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandığını aktaran Turgay, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması için 7 Kasım 2018 tarihinde cezaevlerinde başlatılan ölüm orucuna katıldıktan sonra tedavisinin yapılmaması ve cezaevindeki diğer hak ihlalleri nedeniyle oğlunun sağlık sorunları yaşamaya başladığını kaydetti. 
 
CEZAEVİ KOŞULLARI HASTA ETTİ 
 
Açlık grevi ve ölüm orucu sürecinde cezaevi yönetiminin arttırdığı baskı, şiddet ve işkence nedeniyle oğlunun psikolojisinin kötüleştiğini ifade eden Turgay, “Mahallede çatışmalar yaşandığı sürede tutuklandı. Parmak izi bir sürü incelemeler yapıldı, suçsuz olduğu ortadaydı. Ama henüz öğrenciyken 24 yaşında tutukladılar. Önceden hastalığı yoktu, fakat işkenceler ve cezaevi koşulları nedeniyle hastalıkları oluştu” dedi.
 
DÜŞMAN HUKUKU UYGULANIYOR
 
Cezaevindeki uygulamalara değinen Turgay, “Ne doğru düzgün yemek veriyorlar ne de uygun koşulları sağlıyorlar. Elbiselerini, kitaplarını vermiyorlar. Zamanında bu durumlar için dilekçeler verdim. Oturma eylemi yaptık ama yine baskı gören biz olduk. Şuan kaldığı Diyarbakır Cezaevi en kötü yer. Üzerlerinde zulüm ve baskılar var. İki aydır görüş yasağı vardı. Resmen düşman hukuku uygulanıyor” diye belirtti.
 
Onurlu bir yaşam için mücadele ettiklerinin altını çizen Turgay, “Ben ve eşim geçmişten bu yana Kürt mücadelesinin içindeyiz. Şimdi de çocuklarımız, baskılara karşı mücadele veriyor. Fakat bu mücadelemiz yok edilmeye çalışılıyor. Ya tutukluyor ya da öldürüyorlar. Kürt’ün adı nerede geçse zulüm ediyorlar. Evlerimize gelip zulüm ediyorlar. Bu sene yine evimize baskın oldu silahı üzerime doğrulttular. Bugün bize ise yarın onlaradır. Bu baskı tabi ki bir gün bitecek” ifadelerini kullandı. 
 
ÖLÜMLERİ DURDURMAK İÇİN
 
Nöbete neden katıldığını anlatan Turgay, şöyle devam etti: “Cezaevindeki tutuklularımız da bu direnişi selamlıyor, moralleri yüksek. Hastalıklarım var; kalbim, akciğerim, dizlerim hepsi sıkıntılı ama elimden geldiğince burada olacağım. Görüşe gittiğimizde o yollarda perişan oluyoruz. Onlar ise her saat o zorlukların içinde. Çok ama çok baskı var. İnsan öyle görünce üzülüyor.  Geçmiş ziyaretlerimde Halil Güneş’i de görüyordum. Çocuklarımdan çok severdim O’nu ama bu baskılar O’nu da bizden aldı. Daha fazla ölümler yaşanmasın diye nöbette olmalıyız.” 
 
7’DEN 70’E MÜCADELE EDİLMELİ
 
Adalet Nöbeti’ni çok onurlu bulduğunu söyleyen Turgay, şu çağrıda bulundu: “Onlar bizi öldürmek istiyor, buna boyun eğmemeliyiz. Diyarbakır’da her evde tutuklu var. Bütün tutuklu ailelerine sesleniyorum, birlikte hareket etmeliyiz. 7’den 70’e mücadelede olmalıyız. Eğer öyle olmazsak ne önderliğimizi ne de gençlerimizi bırakırlar. Bakın her gün ölüm haberleri geliyor ve cenazelerimizi uğurlamamıza dahi izin vermiyorlar. Asla bu zulmü kabul etmiyoruz. Kürtlerin hepsi birdir, ‘benim tutuklu yakınım yok’ demeyin. Bu zulüm bütün Kürtleredir. Hepimiz bir olalım ve kazanalım.”
 
MA / Eylem Akdağ