Binlerce kadın Ankara’dan haykırdı: Devlet hesap verecek

img

ANKARA - Polisin tüm engellemelerine rağmen barikatları aşan binlerce kadın Feminist Gece Yürüyüşü’nde, “Afet değil cinayet, devlet hesap verecek” sloganları attı.

Ankara Kadın Platformu ve Feminist Gece Yürüyüşü Örgütlenmesi öncülüğünde bir araya gelen binlerce kadın, her yıl 8 Mart Dünya Kadın Günü’nde gerçekleştirilen “Feminist Gece Yürüyüşü” için Sakarya Caddesi’nde bir araya geldi. 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketine dikkat çeken kadınlar, “Afet değil cinayet, devlet hesap verecek”, “Rantçı devlet yıkacağız elbet”, “ Hükümet istifa”, “Kadınlar savaş istemiyor” ve “Jin, jiyan, azadî” sloganları atarken, “Dem dema jin, jiyan azadiye” ve “Rozalardan Nagihanlara alanlardayız” dövizleri taşındı.

Yürüyüş için toplanan kadınların önüne ilk etapta barikat konularak engellenmeye çalışıldı. Polisin engellemelerine rağmen barikatları aşan kadınlar yürüyüşlerini, sloganlar eşliğinde gerçekleştirdi. Yürüyüşe birçok kadın örgütü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu katıldı.

Sloganların ve yürüyüşün ardından gerçekleştirilen açıklamada, 6 Şubat’ta gerçekleşen depremler sonrası devletin harekete geçmediğine ve ölümlerden sorumlu olduğuna dikkat çekildi.

‘YENİDEN FİLİZLENDİRECEĞİZ’

Depremlerde devletin ihmallerine değinilen açıklamada, “6 Şubat gecesi önce 7,7 şiddetinde ve aynı gün 7,6 şiddetinde başka bir depremle Suriye’de ve Türkiye’nin 11 ilinde on binlerce insan yaşamını yitirdi, yüz binlercesi göçük altında kaldı. Saray rejimi, arama-kurtarma çalışmalarında son derece kritik olan ilk 36 saatte harekete geçmeyerek, on binlerce insanın ihmal yüzünden hayatını kaybetmesine neden oldu. Suriye’deki sınır kapılarını kapatarak on binlerce insanı ölüme sürükledi, Suriyeli kadınlar, kız çocukları ve LGBTİ+’larla dayanışmamızı engellemeye çalıştı. Yüz binlerce insan eşini, çocuğunu, sevdiklerini, evini, köyünü, şehrini kaybetti. Devlet, bilim insanlarının uyarılarını dinlemediği gibi, kendi kurumlarının hazırladığı raporları da görmezden gelmeyi seçti, politik bir tercihle, yaşamdan ve yaşatmaktan yana bir tavır almadı. Bizler yönetenlerin, sermayenin çıkarları ve hırsları uğruna öldürülüyoruz. Ancak bilinsin ki yine bizler erkek egemen devletin bize dayattığı karanlığı dayanışmayla aydınlatacak eşit, özgür ve güvenceli bir yaşamı birbirine kenetlenen ellerimizde yeniden filizlendireceğiz” denildi.

‘DAYANIŞMAYI ÖRGÜTLEYENLER KRİMİNALİZE EDİLDİ’

İktidarın deprem sürecinde dayanışmayı örgütleyenleri kriminalize ettiğine vurgu yapılan açıklamada, “Yetmedi, dayanışmayı büyütenlere kayyum atayarak yok edebileceğini sandı. Biz kadınlar, unutmayacağız. Depremi katliama ve büyük bir yıkıma dönüştürenlerden hesap soracağız. Şehirler, köyler, kasabalar, başımıza yıkılırken, bu felaketten en çok kadınlar, çocuklar, LGBTİ+lar ve mülteciler zarar gördü. Her fırsatta LGBTİ+ları hedef göstererek nefreti ve cinsiyetçiliği körükleyenlerin, deprem bölgelerinde de aynı tekçi, ayrımcı anlayışta ısrar ederek tüm topluma kapsayıcı bir şekilde hizmet etmeyeceğini biliyoruz” ifadelerine yer verildi.

‘ÇOCUKLAR TARİKATLARIN HİMAYESİNE TESLİM EDİLDİ’

Açıklamanın devamında şu sözlere yer verildi: “Kadınlar için mevcut durumda son derece yetersiz olan sığınaklar ve şiddet önleme mekanizmaları deprem gerekçesiyle devletin tamamen gündeminden çıkmış durumda. Yalnız kadınlar, LGBTİ+lar ve mülteci kadınlar ev ve sığınak bulamadıkları için daha fazla şiddete ve yaşam hakkı gaspına maruz bırakılıyor, sokaklarda can veriyor. Kadınlar deprem bölgesinde de göç edilen yerlerde de boşandıkları, şiddet gördükleri erkeklerle aynı yerde kalmak zorunda bırakılıyor, güvencesiz ortamlarda tacizle, erkek şiddetiyle baş başa kalıyor, çocuklara yönelik istismar haberleri gündeme geliyor. Yüzlerce çocuk yine devlet eli ile tarikatların himayesine teslim ediliyor. Bizler acil olarak kadın çadırları kurulmasını, sığınaklar ve şiddetle mücadele mekanizmalarının işlevsel hale gelmesini talep ediyoruz.

KÜRT KADINLAR SİYASETTEN UZAKLAŞTIRILIYOR

Patriyarkal kapitalizmin yanında hükümetin yanlış kararlarıyla derinleşen ekonomik krizin etkilerini de kadınlar yükleniyor. İşsizlik, güvencesizlik, kayıt dışı istihdam ve yoksulluk artıyor. Kadın istihdamı günden güne azalırken ve kadın emeği görünmez hale gelirken, depremle beraber tüm kadınları çok daha zor günler bekliyor. Engelli kadınların var olma koşulları, en temel ihtiyaçları görmezden geliniyor. Yaşamak için yine en çok, yoksulluğu en derinden hisseden kadınlar mücadele etmek zorunda kalıyor. Kadınlar hedef gösterilerek demokratik siyasetten tasfiye ediliyor, Kürt kadın siyasetçiler hapse konularak siyasetten uzaklaştırılıyor. Politik tutsak kadınların, ailelerinden ve sevdiklerinden haber alması engelleniyor. Çok sayıda hasta kadın tutsak, sağlıklı yaşam hakları ihlal edilerek sağlıksız koşullarda cezaevlerinde ölüme terk ediliyor.

‘DAYANIŞMAYI BÜYÜTÜYORUZ’

Bin bir emek ve bedelle elde ettiğimiz eş başkanlık, İstanbul Sözleşmesi, Kürtaj hakkı ve daha birçok kazanımımızı gasp etmek isteyen, saray ve kayyum rejimine karşı alanlardayız. Bedenimizin cinselliğimizin erkekler tarafından tahakküm altına alınmasına izin vermeyeceğiz. Çocuk, yaşlı, hasta bakımını üstümüze yıkan patriarka ve erkek devletle mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadın mücadelesinin yarattığı tüm birikim ve değerleri ortadan kaldırıp yerine kendi gerici, erkek egemen zihniyetini kurumsallaştırmak isteyenlere geçit vermeyeceğiz.”

Gece yürüyüşü sloganlarla son buldu.