İZMİR - Cezasızlık politikasının toplumsal bir sorun olduğunu belirten Avukat Gözde Önal, gelinen aşamada şiddetin değil şiddete karşı mücadele mekanizmalarının sorun edildiğini söyledi.
Yaşamın her alanında üretilen şiddet, iktidara geldiğinde “Şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesini gözettik” diyen AKP döneminde başka bir boyut kazandı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) sadece 2024 yılı verilerine göre, bir yılda en az 394 kadın, erkekler tarafından katledildi, 259 kadın şüpheli şekilde yaşamının yitirdi. JINNEWS’in şiddet çetelesine göre ise, bir yılda en az 358 kadın katledildi, 221 şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
İktidar kanadından kadınlara dönük sarf edilen sözler, erkeği cesaretlendirirken, toplumda da kadın karşıtlığını arttırdı. Mahkemelerde uygulanan “iyi hal” ve “takdir” gibi indirimlerle failler cezasızlıkla ödüllendirilerek, yeni katliamların önü açıldı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 32 oranıyla kadına şiddette ilk sırada.
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi üyesi avukat Gözde Önal, cezasızlık politikasının sonuçlarına dair değerlendirdi.
‘CEZASIZLIK TOPLUMSAL BİR SORUN’
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun ve İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için hayati önemini anımsatan Gözde Önel, "Sözleşmeden çıkarken neden imzalandığı unutuldu. Kadına şiddet son mu buldu? Ya da toplumsal cinsiyet eşitsizliği bitti de mi bizim sözleşmeye bir ihtiyacımız kalmadı?” diye sordu.
Aileye bakışın çok eril olduğunu söyleyen Gözde Önal, bu bakış değişmediği sürece toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddetin son bulamayacağını dile getirdi. Gelinen süreçte şiddetin değil şiddete karşı mücadele mekanizmalarının sorun edildiğini aktaran Gözde Önal, “Cezasızlık politikasını genelde duruşma salonlarında görüyoruz. Ama cezasızlık politikası sadece ‘ceza verip vermemeyi’ kast etmiyor. Cezasızlık politikası toplumsal bir sorun. Cezasızlık politikasının temeli toplumsal cinsiyet eşitsizliği düşüncesinden geliyor. Biz ‘eşitsizlik’ kelimesini kullanmamaya çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği diyoruz ki algılarımız da olumlu olsun. Peki nedir toplumsal cinsiyet eşitliği? Aslında her anlamda eşit olmamız anlamına geliyor. Pozitif ayrımcılık yapılması gerektiği yerde pozitif ayrımcılık yapılması gereken bir eşitlik. Çünkü dışarıda erkeklerle aynı işi yaptığımız zaman aynı ücrete tabi olmuyoruz. Erkeklerle aynı eforu sarf etmememize rağmen bunun üzerine evin işleri de kadına kalıyor. Kadın bunları yapmadığı zaman genel toplum algısı içerisinde ‘kadınlık görevini veya annelik görevini’ yapmamış oluyor. Dolayısıyla politikalar da bu yönde gelişiyor” ifadelerine yer verdi.
‘ERİL ZİHNİYET CESARET VERİYOR’
Cezasızlık politikasının faillerde “En fazla içeri girer yatarım” ya da “En fazla imza atarım” algısı oluşturduğunu belirten Gözde Önal, şöyle devam etti: “Cezasızlık politikası ‘Şiddet uygularsın ve bir ceza alırsın ama çok da bir şey olmaz’ algısı oluşturdu. Örneğin; katledilen Pınar Gültekin davasında, fail Pınar Gültekin’i suçlayarak, kendini savundu. Çoğu kadının da davaları bu şekilde. Olayın aileye yönetilmesi bizi baltalıyor. Duruşma salonlarında sorulan sorulardan eril zihniyeti anlıyoruz. Şiddetin bahanesi veya nedeni yoktur.”