'Nafakayı savunmak yaşam hakkını savunmaktır'

  • kadın
  • 15:40 22 Kasım 2019
  • |
img

ANKARA - DİSK Ankara Kadın Komisyonu tarafından 25 Kasım kapsamında düzenlenen panelde konuşan Sevinç Hocaoğlulları, iktidarın nafaka hakkını sınırlayarak, kadınların evde oturmaya, şiddete maruz kalmaya mecbur ettiğini belirterek, "Nafaka hakkını savunmak yaşam hakkını savunmaktır" dedi.  

 
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ankara Kadın Komisyonu, Çankaya Belediyesi Müdürlüğü Mali Hizmetler Toplantı Salonu'nda “Nafaka hakkıma dokunma, İstanbul Sözleşmesi hayata geçirilsin” başlıklı bir panel düzenledi.  
 
Avukat Sevinç Hocaoğulları ve Neslihan Varol’un konuşmacı olarak yer aldığı paneli çok sayıda kadın dinledi. 
 
‘ŞİDDETİN TEMELİNDE EŞİTSİZLİK VARDIR’
 
Avukat Sevinç Hocaoğulları İstanbul Sözleşmesi üzerine konuştu. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanuna karşı erkeklerin kampanyalarının medyaya nasıl yansıdığını örneklerle veren Hocaoğulları, “İstanbul sözleşmesi diyor ki; devlet şiddeti önleyecekse eşitlik sağlaması lazım, eşitlik sağlanmazsa şiddet fiilen uygulanmaya devam eder. İstanbul Sözleşmesi’ne göre; şiddet kadınlar ve erkekler arasındaki güç ilişkisinden kaynaklı oluşan bir durumdur. Şiddeti cahillikle ya da zayıf olarak tanımlamıyor” dedi. İstanbul Sözleşmesi’ne göre şiddetin temelinde eşitsizlik olduğunu ifade eden Hocaoğulları, “İstanbul Sözleşmesi’ne göre devlet, bu eşitsizlik durumlarını ortadan kaldırmakla yükümlü. Ama bizim devlet, kalıpları ortadan kaldırmak yerine, kadınlara yönelik birçok söylemde bulunuyor. İstanbul sözleşmesinde din, töre kavramlarının kullanılmayacağını belirtiyor. Ama bizim ülkemizde, hala töre ve gelenekler şiddetin gerekçesi olabiliyor. Sözleşme devlete, kadınların ve erkeklere eşit eğitim vermen lazım diyor. Ama bizim devlet eşit eğitimi ortadan kaldırmaya çalışıyor” diye belirtti.
 
‘VAR OLAN NAFAKA SINIRSIZ DEĞİL’
 
Ardından 2’nci yargı paketinde yer alacağı söylenen “yoksulluk nafakasında sınırlama” maddesinin de değerlendiren Hocaoğulları, şiddetin köklü gerekçelerinin olduğunu ifade ederek, bunun başında ekonomik bağımsızlığın olduğunu vurguladı.  Hocaoğulları, “Nafakanın sınırlandırılması deniliyor. Ama zaten var olan nafaka sınırsız değil. Mağdur erkekler üzerinden nafakanın kaldırılması isteniyor. Oysaki yasa zaten nafakanın sadece kadınlara verilecek denilmiyor. Boşanma durumunda yoksulluğa düşen taraf nafakayı alır ve yoksulluk durumu ortadan kalktığında nafaka ödeyen taraf bitmesi yönünde dava açabiliyor” şeklinde konuştu.  
 
Hocaoğulları şöyle devam etti: “Mağdur erkekler var deniliyor. Bu mağdur erkekler kaç kişidir diye sorduğumuzda cevap yok. Oysa ki bakanlıkların veri toplama yükümlülükleri var. Bunu bakanlık yapmadı Kadın Dayanışma Vakfı yaptı. Ve bu raporda görülüyor ki zaten Türkiye’de nafaka ortalaması 250 TL ve bu nafakaların sadece yüzde 23’ü ödeniyor” diye belirtti. Devletin nafakayı kaldırmaya çalışmaktaki amacının kadınların boşanmasını önlemek olduğunu vurgulayan Hocaoğulları, “Nafaka hakkını sınırlayarak, kadınların evde oturmaya, şiddete maruz kalmaya mecbur ediyor.  Nafaka hakkını savunmak demek yaşam hakkını savunmak demek.”
 
‘DEVLET ŞİDDETİN ARTMASINA NEDEN OLUYOR’
 
Avukat Neslihan Varol ise 6284 sayılı kanuna ilişkin bilgi verdi. Varol, devletin şiddeti önlemek yerine daha fazla artmasına neden olduğunu belirtti. Varol, “6284 sayılı kanun önleyici tedbirlerin kapsamlı ve bu kanunla birçok tedbir alınabilir. Baroların adli yardım merkezlerinde boşanma, nafaka davalarında başvuruculara avukat desteği sunuyor. Şiddet beraberinde bir suç duyurusunu da getiriyor. Bir kolluğa, ya da karakola gittiğiniz zaman onlar sizin için barolardan bir avukat isteyebiliyor. Hangi kuruma başvurursanız vurun, her kurumun size bir avukat verme görevi vardır.  Ekonomik anlamda kendinizi sağlama almak zorunda olduğunuz için şiddet uygulayan kişiden nafaka talep edebiliyorsunuz” ifadelerinde bulundu. 
 
Şiddetin sadece fiziksel olmadığını aktaran Varol, son olarak şunları söyledi:  “Aile içerisinde olan şiddet sadece kadına yönelik değil çocuğa da yöneliktir. Çocuk içinde nafaka ve uzaklaştırma kararı bulunuyor. Öte yandan şiddet tehlikesi altında olan kişilerin çalıştığı kurumda iş yerinin değişmesi hakkı var. Devlete ciddi bir sorumluluk düşüyor. Kadının bütün kimlik bilgilerini gizlemesi gerekirse bunu talep edebiliyorsunuz.  Ama tabi her şeyden önce elimizde olan haklarımıza sahip çıkmalı ve devletten talep etmeliyiz.” 
 
Panel, soru cevapların ardından sona erdi.