‘Çocukluğumdan beri çalışıyorum ama kazandığımı kendime bile harcayamıyorum’

img

İZMİR - Çocukluğundan bu yanan tekstil atölyelerinde güvencesiz çalışan Deniz Kurnaz, bugüne kadar kazandığını kendisi için harcayamadığını belirterek, "İşverenler ömrümün yarısını çaldı" dedi. 

Deniz Kurnaz, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve emek sömürüsünün en çok yaşandığı tekstil sektöründe 35 yıldır çalışıyor. Makinecilik, kalite kontrol ve paketleme bölümlerinde çalışan Deniz, karşılaştığı zorlukları anlattı. Çalıştığı iş yerlerinin kapanması ya da kimi zaman düşük ücret nedeniyle sabit bir yerde çalışamadığını dile getiren Deniz, bu durumun, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primlerine de yansıdığını belirtti. Özellikle en sık karşılaştıkları sorunun firmaların kapanırken, işçilere haber vermemesinden doğduğunu aktaran Deniz, “Bu yüzden içerde alacağımız da kalıyor. SGK primlerimiz de yarım yamalak ödeniyor. Geri dönüp baktığımda neredeyse tam 30 gün yatıran yok kimi 15 gün yatırmış kimi daha az. Şimdi 30 yıllık işçilik hayatımda toplamda 13 yıla tekabül eden bir pirimim var. Emekli olmam için de 5 binden fazla gün daha çalışmam gerekiyor. İşverenler ömrümün yarısını çalmış durumdalar. Emekli olabilirim bilmiyorum” dedi.
 
‘DESTEK İÇİN ÇALIŞMAK ZORUNDAYIM’
 
Tekstil sektörü kadın ve çocuk işçilerin yoğun olarak çalıştığı bir alan olduğunu söyleyen Deniz, “Ortaokulu bitirdiğimde tekstile başladım. Aileme ekonomik olarak destek olmam gerekiyordu. Hala da kendimize bile harcayamıyoruz paramızı, aileye destek olmak için çalışmak zorundayız. Şu anda çalıştığım iş yerinde, iş olmadığı zamanlarda bizi zorunlu olarak ücretsiz izne çıkarıyorlar. Ay sonunda aldığımız ücretler zaten azken, bir de 1 haftalık mesai kesilince kuş kadar bir şey kalıyor bize” diye konuştu.
 
TUVALETTE DAKİKA SINIRLAMASI
 
Bu sektörde çalışan kadınların her türlü psikolojik baskı ile karşı karşıya kaldığını vurgulayan Deniz, fabrikada yaşadıklarını şöyle anlattı; “İş varken de yüklemeye yetiştirmemiz için 'İş ne zaman biterse, o zaman gideceksiniz evinize. Evi değil işi hayal edin' deniliyor bize. Düpedüz mobing uygulayarak iş yetiştirmemizi istiyorlar. Onlara her şey bizlerin enerjisine bağlı ama bizim enerjimiz sabah 08.00’de girdiğimiz kapalı bir alanda gece 02.00’ye kadar aynı enerji ile çalışamaz, bunu hiç düşünmüyorlar. Mesaiye kalmak istemediğimiz de yine biz kusurlu oluyoruz onların gözünde, 'yeterince çalışmadığımız için mesaiye kalmak zorundasınız' denilerek tembelmişiz gibi davranılarak kusurlu biz oluyoruz. Ayrıca tuvalete ustabaşından aldığımız kartlarla girebiliyoruz. Ustabaşı eğer fazla kaldığımızı düşünürse, ‘İşin zamanından çalıyorsunuz’ diyerek bize fırça atıyor. Bazen toplantı yaptığında sıklıkla tuvalete az gitmemiz yönünde uyarıyor. Hatta günde kaç kez gideceğimizi bile o belirliyor, sadece iki kere gitme hakkımız var o da 2 dakika gibi bir süre." 
 
‘KADINI HER ŞEYİYLE DEĞERSİZLEŞTİRİYORLAR’
 
Çalıştığı fabrikada 200’e yakın işçi olduğunu ve çoğunluğu kadınların oluşturduğunu ifade eden Deniz, toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı ortaya çıkan sorunlara da değindi; “Şu an çalıştığım fabrikada 200 kişi çalışıyor. Tüm bölümlerin çoğu kadınlardan oluşuyor. Ve erkek işçilerle aynı işi yapmamıza rağmen bizler daha düşük ücretler alıyoruz. Bizim ülkemizde kadın her şeyiyle hayatı var eden ama sürekli değersizleşen bir durumda maalesef.”
 
‘KORKUDAN SESSİZ KALIYORLAR’
 
Türkiye’nin her yerinde her alanda olduğu gibi tekstilde de kadına yönelik taciz ve çalışan kız çocuklarına yönelik istismarların yaşandığına dikkat çeken Deniz, “Ben bire bir yaşamadım ama uzun yıllardan beri aynı mahallede ve benzer fabrikalarda çalıştığım için kulağımıza gelenler oldu. Böyle durumlarda tacize uğrayan kadın genelde korkudan sessiz kalıyor. Bizim sektörde sendika neredeyse yok, kadın örgütleri de bu anlamıyla bir yer edinmiş değil. Ancak kadına olan bakışın toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde bir dönüşümle değişebileceğine inanıyorum” dedi.
 
'EŞİTLİK İÇİN ALANLARA'
 
Yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne de değinen Deniz'in çağrısı ise şöyle: “Türkiye genel anlamıyla kadını yok sayan bir toplumsal yapıya sahip. Bu ülkede bir kadın olarak yaşamak bile zor. Yaşamımızı elimizden alıyorlar. Sorunlarımızın çözümü için daha çok yol almamız gerektiğini düşünüyorum. Bu 8 Mart’ta başta yaşama hakkımız için, toplumsal cinsiyet eşitliği, ekonomik eşitliğin sağlanması, kadın cinayetleri, tecavüz ve tacizlerin sona ermesi talebiyle ben de alanda olacağım.”
 
MA / Sevda Aydın