TEKEL direnişinde yer alan kadınlar 8 Mart'a çağırdı

img

İZMİR - Tarihe "TEKEL direnişi" olarak geçen eylemde yer alan kadınlardan Hülya Arduç ve Sevim Yoleri, o gün verdikleri mücadeleyi anlatarak tüm kadınları 8 Mart'a çağırdı. 

Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin tarihine "TEKEL direnişi" olarak geçen eylem 78 gün sürdü. 15 Aralık 2009 tarihinde Türk-İş'e bağlı Tekgıda-İş Sendikası'na kayıtlı TEKEL işçileri tarafından Ankara'da başlatılan ve 4 Şubat 2010 tarihinde sona eren eylem 1980 askeri darbesi ardından en büyük işçi eylemi oldu. 
 
Direniş gücünü, tütün fabrikasından Ankara’nın göbeğine gelen kadınların yaratıcılığından ve mücadele azminden aldı. Direnişe Çiğli Balatçık Yaprak Tütün fabrikasından katılan Hülya Arduç ve Sevim Yoleri, TEKEL kadınlarını anlattı. 
 
AKP Hükümeti, 2009’da özel sektöre devri yapılmayan yaprak tütün fabrikalarının da kapatmaya karar verdi. Buralarda çalışan 10 bine yakın işçinin 4-c statüsünde başka kamu kurumlarına gönderileceğini açıkladı. Bu statü, düşük ücret, aylarca boş durma, yıllık izin ve kıdem tazminatı hakkının olmaması anlamına geliyordu. Bunun üzerine Türkiye’nin 23 ilinden gelen TEKEL işçileri, Ankara ayazına, polisin şiddetine, devletin sürekli olarak hedef göstermesine rağmen 78 gün boyunca direnişi sürdürdüler. O dönem İzmir’deki TEKEL’e bağlı Çiğli Balatçık Yaprak Tütün fabrikası işçilerinden Hülya Arduç ve Sevim Yoleri, eylemin kadın direnişine büyük katkı sağladığını belirterek bu yıl kutlanacak 8 Mart eylemlerine katılım çağrısı yaptı. 
 
‘İSİMSİZ İŞÇİLER GİBİYDİK’
 
1990 yılında Çiğli Balatçık Yaprak Tütün fabrikasında işe başlayan Hülya Arduç, fabrikada 10 yıl boyunca mevsimlik işçi olarak çalıştığını belirtti. Hülya, “Bir tür isimsiz işçi gibiydik, Yılda 6 ay çalıştırılıp, sonraki aylarda işsiz kalıyorduk. Hiçbir hakkımız yoktu, 6 ay işsiz kalınca sağlık sigortasından bile faydalanamıyorduk” dedi. O dönem fabrikada Tek Gıda-İş’in örgütlü olduğunu söyleyen Arduç, sendikanın bu hak kayıplarına karşı herhangi bir şey yapmadığını aktardı. TEKEL’de toplamda 20 yıl çalışan Arduç, çalışma koşullarının oldukça zor olduğunu vurgulayarak, “Hiçbir önlem alınmadan fabrikadaki tütün tozlarının içinde çalıştırılıyorduk. Tozun bizleri olumsuz etkilememesi için yapılması gereken filtreler bile yoktu” dedi. 
 
‘BİRBİRİMZE SAHİP ÇIKARAK O ALANDAN ÇIKTIK’
 
Çalıştığı fabrika da dahil TEKEL’e ait fabrikaların kapatılmasına karşı eyleme katılan işçilerden biri olan Arduç, bunun hayatındaki ilk eylem olduğunu söyleyerek, o gün yaşadıklarını şöyle aktardı; “Çankaya’da bulunan Tek Gıda İş Sendikası’nı önünde gece buluşup, otobüslerle yola çıktık. Sabahın erken saatlerinde AKP Ankara il binasının önünde diğer illerden gelen arkadaşlarla buluştuk. İlk gün ateş yakıp, türküler söyledik, halaylar çektik. Ertesi gün sabah yine AKP Ankara il binasının önünde buluştuk. Ama polis bu sefer her yeri sarmıştı, hayatımda ilk defa o kadar çok polis görmüştüm. Polisler üzerimize gaz bombaları atıyordu üst üste, yakaladıklarına şiddet uyguluyordu, hepimizi dağıttılar. Daha önce tanışmadığımız halde o alandan birbirimize sahip çıkarak sağ çıktık. İşçilerle kedi aramızdaki samimi dayanışma çok etkilemişti beni.”
 
‘EVİMİZİ BIRAKIP EKMEK MÜCADELESİ VERDİK’
 
Direnişin, TEKEL işçisi kadınların gücüyle bu kadar kararlı sürdüğünü dile getiren Arduç, “Bence direnişimizde kadının rolü çok büyük. Zaten kadınlar her zaman daha mücadelecidir. Çocuklarımızı evde bırakıp ekmek mücadelesi verdik, bu bizleri daha da güçlü kıldı” diye belirtti. Türkiye’de kadının ekonomik ve sosyal haklarına göz dikildiğini vurgulayan Arduç, “Artık emek mücadelesi kadar yaşam hakkımız için de mücadele ettiğimiz bir duruma geldik. TEKEL direnişinden öğrendiğim gibi kadınlar her türlü adaletsizliğe karşı birlikte mücadele ettiklerinde güçlendiklerini biliyorum. Kadın cinayetlerini durdurmak, şiddeti önlemek, haklarımıza sahip çıkmak için 8 Mart’ta buluşalım. Biz kadınlar direnerek kazanacağız, buna gerçekten inanıyorum” diye konuştu. 
 
‘VİZELER ERKEKLERE VERİLİYORDU’
 
İzmir’de bulunan Tuzla Yaprak Tütün işletmede 1993 yılında işe başlayan Sevim Yoleri ise o dönem çalışma koşullarına ilişkin şunları söyledi; “Fabrikada kadınlara 11 aylık bir vize uygulanırdı. Bu vize uygulamasını İçişleri Bakanlığı veriyordu. Bu 11 aylık vize aslında 6 aya kadar inebiliyordu. Kadınlardan kesilen vizeler erkek işçilere aktarılıyordu ve onlar 12 ay çalışıyordu. Kadınlar sendikanın da, çalışma yasalarının da bilerek göz yumduğu bir haksızlık yaşıyorlardı.” Bu uygulamanın kadın işçilerin ikramiyesinden, SSK pirimine kadar tüm haklarımıza yansıdığını söyleyen Yoleri, “Bugün emekli olduk çoğumuz hala o kesintilerin yansımalarını yaşıyoruz. Bugün aldığımız maaş erkeklere oranla çok çok düşük” diye belirtti.
 
TEKEL fabrikalarında kadınların tacizler de yaşadığını aktaran Yoleri, “Kadın işçiler, ustalar tarafından çok ciddi tacizlere uğruyordu. Tacize uğrayan kimi kadınlar işsizlikten korkusundan, ses çıkarmadan çalışmak zorunda bırakıldı. İtiraz edenler işten atıldı. Yıllarca biz böyle bir ortamda çalıştık. Sendika en ufak bir müdahalede bulunmadı. Çünkü sendika iş yeri temsilcilerinin arasında kadınları taciz eden erkekler de vardı” şeklinde konuştu.
 
‘DİRENİŞTE KADINLAR ÖN PLANDAYDI’
 
15 Aralık günü AKP Ankara il binası önünde eylem başladıklarını hatırlatan Yoleri, eylemde kadınların ön plana çıktığını belirterek; “Eylemde özellikle kadınlar direnişin başrolündeydiler. AKP genel merkezin önünde kadınlar zincirli eylem yaptılar. AKP Ankara il binasına pankart asma eyleminde, Türk İş'i işgal etme eyleminde hep kadınlar ön plandaydı” diye konuştu. 
 
‘KADINLAR İVEDİLİKLE MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİ’
 
Kadın cinayetlerinin, tacizin, tecavüzün, hak gasplarının son derecede yoğunlaştığına dikkat çeken Yoleri, depremi bile çocuk istismarına bağlayan başta siyasal İslam olmak üzere tüm bunlara karşı ivedilikle mücadeleyi büyütmesi gerektiğini söyleyerek, 8 Mart’a çağrı yaptı. 
 
MA / Sevda Aydın