Rojava ve Zapatistalı kadınların ortak yanı: Öncülük

img

İSTANBUL - Rojava ve Zapatistalı kadınların rollerinin benzerliğine dikkat çeken yazar Hilary Klein, "Kadınlar Zapatista hareketinin ön saflarında yer almış ve bunu kendi kendileri yapmış. Rojava Devrimi'ndeki Kürt kadınları da aynı şeyi yapıyor" dedi. 

Meksika devriminde rol oynayan kadınların mücadelelerine tanıklık etmesinin ardından “Companeres: Zapatistalı Kadınların Hikayesi” adlı kitabı yazan Hilary Klein, deneyimlerinden yola çıkarak Zapatistalı kadınlar ile Rojava'da rol oynayan kadınlar ve dünya kadın mücadelesini anlattı. 
 
Zapatista kadınlarının kendisi için ataerkillik, yoksulluk, toplumsal cinsiyet baskısı, ırkçılık ve diğer her türlü adaletsizliğe itiraz etmek isteyen herkes için yol gösterici bir ışık olduğunu söyleyen Klein, kitabı yazmasındaki amacını ise, “Zapatista kadınlarının cesaret ve sevgi hikayelerini paylaşarak aktarmak istediğim şey; kolektif kurtulmanın ne olduğunu, ne hissettirdiğini ve bunun mümkün olduğunu göstermektir” dedi. 
 
'KADINLAR AYRIMCILIK YAŞADI' 
 
Zapatista kadınlarının Meksika hükümeti ile ataerkillik ve küresel kapitalizme karşı savaş ilan ettiğini belirten Klein, Zapatista kadınlarına dair bilgi ve gözlemlerini ise şu sözlerle ifade etti: “Zapatista kadınları, sıklıkla üç kez ezilmekten bahsederler. Bunları fakirlik, yerli olmak ve kadın olmak olarak tanımlarlar. Fakat, daha iyi bir dünya kurmanın hayalinden ve bu dünyayı gerçeğe dönüştürmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktan vazgeçmediler. Zapatista hareketinden önce, kırsal Chiapas'taki yerli kadınlar (Güney Meksika'da bir devlet) çok fazla şiddet ve ayrımcılık yaşadı. Çoğu genç yaşta zorla evlendirildiler. Doğum kontrolüne sınırlı düzeyde erişimleri olduğu için çoğunun 10, 12 bazen de 14 çocuğu vardı. Aile içi şiddet yaygındı. Kadınlar, evlerini babalarından veya kocalarından izin almadan terk edemezdi ve erkekler kamusal konulara ve karar alma süreçlerine egemendi." 
 
‘ERKEKLERE KARŞI DİRENDİLER’
 
1980'lerde, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu'nun (EZLN) dağlık ve Chiapas ormanlarında insanları işe almaya ve örgütlemeye başlaması ile birlikte Zapatista kadınlarının erkekler karşısında büyük bir direniş sergilediğini aktaran Klein, "Çoğu Zapatista erkeği, özellikle de bu kadınların kocaları hala bu kadınların evleri ile ilgilenmeleri ve çocuk büyütmeleri gerektiğine inanıyordu. Ancak, kadınlar EZLN'ye dahil olmak istediler ve hayatlarında bir değişiklik görmek istediler. Kadınlar gerilla isyancıları, siyasi liderler ve şifacılar, eğitimciler ve ekonomi kooperatiflerinin üyeleri olunca, liderlik etmeye ve Zapatista hareketini şekillendirmeye başladılar. Bu sırayla, ailelerinde, evlerinde ve kendi toplumlarında bir dizi değişikliğe yol açtı” dedi. 
 
‘HER KADEMEDE ÖNCÜLER KADIN’
 
Yaşanan değişim ve dönüşümle birlikte Zapatista kadınlarının artık kendi eşlerini seçebildiğini, çoğunlukla 2, 3 ya da 4 çocuğa sahip olduklarını ve aile içi şiddette ciddi bir düşüş yaşandığını söyleyen Klein, “Kadınlar ve kızlar, daha fazla sağlık ve eğitim erişimine sahip. Bugün kadınlar, köy meclislerine katılır ve konuşurlar. Zapatista hareketinin her kademesinde ise kadın liderler bulunur. Kitabımda bir Zapatistalı kadın şöyle der; 'Bugün yaşamlarımızda umut ve özgürlük var.' Bu her şeyi anlatıyor. Kısacası Zapatista kadın liderleri bize neyin mümkün olduğunu gösterdiler. Bunlardan Comandanta Ramona, EZLN ve Meksika hükümeti arasında bir barış antlaşması müzakeresine yardım etti. Binbaşı Ana Maria 1994 ayaklanması sırasında San Cristobal'un askeri işgaline öncülük etti.  Comandante Esther, 2001'de Meksika Kongresi'nde konuşan ilk yerli kadındı. Bu kadınlar, Chiapas'taki diğer yerli kadınların ayak izlerini takip etmeleri için bir yol açtı ve dünyanın dört bir yanındaki kadınlara ilham verdi” diye konuştu.  
 
‘ROJAVALI VE ZAPATİSTALI KADINLARIN ROLÜ'
 
Meksika devrimi ile Rojava Devrimi’nde rol oynayan kadınların mücadelelerinin benzerliğine ilişkin de konuşan Klein, şunları belirtti: “Dünyanın dört bir yanındaki insanlar, Rojava'nın cesur kadınlarının IŞİD’e karşı nasıl savaştığını biliyor. Aynı zamanda bu kadınların Ortadoğu’daki erkek egemenliğine karşı da nasıl savaştığını duydu. Rojava Devrimi'nde ve Zapatista hareketindeki kadının rolüne dair pek çok benzerlik olduğunu düşünüyorum. Kadınlar, Zapatista hareketinin ön saflarında yer almış ve bunu kendi kendileri yapmış ve Rojava Devrimi'ndeki Kürt kadınları da aynı şeyi yapmış. Chiapas ve Rojava'da kadınlar, insanlarının hayatta kalmaları için hayatlarını tehlikeye attılar; ama aynı zamanda da kendi kurtuluşu için yani kadınlar için savaşıyorlar. Her iki yerde silahlı kuvvetler ve yeni kurulmuş siyasi yapılarda kadınlar ön plana çıkan bir rol oynamış ve bu cinsiyet rollerinde radikal değişiklikler için bir kapı açmıştır.” 
 
'ATAERKİLLİĞİ YOK ETMENİN ETKİLİ YOLLARINI BULMALIYIZ’
 
Dünyadaki kadın mücadelesinden de bahseden Klein,  "Ataerkilliğin nasıl yok edileceği konusunda tek bir cevap olduğunu sanmıyorum. Sanırım tüm dünyadaki kadınlar, kendi toplumlarında kadınlara saygı, adalet ve eşit haklar tanımanın en etkili yollarını bulmalı. Zapatista kadınlarının deneyimleri dünyanın dört bir yanındaki diğer kadınlar için ilham verici bir örnek olabilir. Chiapas'da Zapatista kadınlarının güçlü haysiyetlerine, disiplinlerine ve mizahlarına, militanlıklarına ve hassasiyetlerine şahit olarak geçirdiğim o yıllar nedeniyle kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum. O zamanlardan bu zamanlara atalarımıza karşı verdiğimiz direnişimizde birkaç şey öne çıkıyor. Örneğin, kadınların ve erkeklerin yan yana çalışmasının ne kadar önemli olduğu; ama bu alanlarda kadınların kendi alanlarının olması ve özellikle burada ses çıkarabilmeleri ve birbirlerini teşvik edebilecek pozisyonda olmaları önemli. Ayrıca, kadınların silahlı mücadeleye katılımının toplumun geri kalanında toplumsal cinsiyet rollerinin gerçek bir dönüşüme yol açabileceğini de öğrendim” ifadelerini kullandı. 
 
MA / Necla Demir