Handa okuyucuyla buluştu: Handa hep özgür

img
İSTANBUL – Kürt Yazar Sîdar Jîr’in Lis Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı “Handa” okuyucuyla buluştu. Handa’da kadının ruhunu yazdığını belirten Jîr, kitabın başkahramanı Handa’ya toplumun dört duvarı yansıttığını belirterek, “Ancak Handa beyninde düşüncelerinde özgürdür” dedi. 
 
Kürt Yazar Sîdar Jîr’in Lis Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı “Handa” okuyucuyla buluştu. Jîr, hem Kürtçe kitapların az okunmasına ilişkin hem de yeni çıkan kitabı “Handa”ya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kürtçe kitapların az okunmasının doğrudan eğitim ile alakalı olduğunu söyleyen Jîr, “Eğitim olsa onlarca yazar ve yayınevleri daha iyi iş yapar. Eğitim olmadığı için her daim bu durum sınırlı kaldı. Evet bir aşamaya kadar geliyor ama orada kalıyor. Onun dışında Kürtçeye yönelik tutum, bunu daha çok azaltıyor” dedi.
 
‘DİLİMİZ GİDERSE HER ŞEY GİDER’
 
Kürtlerin dillerine sahip çıkma noktasında inatçı olması gerektiğini belirten Jîr, “Çünkü elimizde sadece dil var. Dil giderse, her şey gider. İngilizler Hindistan’ı işgal ettikleri zaman ‘Bellerini kıracağız (derzika pişta wan em ê bişkînin)’ diyorlar. Nedir bu? Dilleridir. ‘Dillerini yok etsek tamamdır’ diyor. Yani dilin olmayışı büyük bir problemdir. Dil giderse her şey gidebilir. Bizim dilimizin yok olmasını engelleyen inadımız ve dengbêjlerimizdir. Yoksa biz de diğer halklar gibi eriyip gidebilirdik” dedi. 
 
‘KÜRT YAZARLAR DAHA GÜÇLÜ ŞEYLER YAZMALI’
 
Kürtçe okunan kitap sayısının basılan kitap sayısından az olmasına değinen Jîr, “Bu kendi kalemine karşı olan saygısızlığın kendisidir. Belki hepsini okumaya fırsatımız yoktur. Ama bu fotoğraf ile karşılaşmamak için hepimizin okuması gerekir ve okutmamız gerekir. Bu da biraz zaman ister. Eğitim, yol yöntem izleyerek bunu yapmalıyız. Tabi insanın kendi kendini de eğitmesi gerekir. Bugün Bakur’da 300 Kürt yazarı var diyelim. Bakıyorsun 200 kitap okunmuş. Ya da 500 okunmuş. Bu doğru bir şey değil. Kürt öğrencilerden de bir şikâyet edemeyiz. Onlara da iyi bir şey sunulmuyor. Eğer iyi şeyler sunulursa, onların tercihi de Kürtçe olur. Tercihlerinin Kürtçe olması için Kürt yazarlar olarak gerçekten güçlü yazmalıyız. Roman, hikâye, şiirler, araştırma, edebiyat ve dil ile alakalı olan her şeyi, Türkler, Araplar ve Farslardan daha iyi yazmalıyız. Yoksa Kürt okuyucular Kürtçeye yüzünü dönmez. Mesele biraz budur” diye ifade etti.
 
‘YILDA 50 KİTABI ÖNE ÇIKARMALIYIZ’
 
Doğrudan elimizin altında olan birçok şeyin okunabileceğini sözlerine ekleyen Jîr, “Birçok dilde okuyabilirsin ama önceliğin kendi dilindeki kitap olmalıdır. Senin dilinde değilse öncelik verdiğin kitap asıl sorun o zaman başlıyor. O zaman sorun daha da büyüyor. Bunun için bir ‘Handa’ olmalı. Bu noktada Kürt basınının omuzlarına çok şey düşüyor. Yılda 50 kitabı öne çıkartabilir. Belki bizim de haberimiz yok ne kadar iyidir. Ama basının işi daha zor. Onlar öne çıkarmalılar. Birçok Kürtçe eser, dünya eserleri düzeyindedir. Ancak ne yazık ki okuma düzeyleri çok düşük” diye belirtti.
 
‘KADININ RUHUNU YAZDIM’
 
Kitabı “Handa”ya ilişkin bir kadının ruhunu yazmanın zorluklarını anlatan Jîr, şöyle devam etti: “Bir Kürt yazar erkek için, Kürt toplumunda ben en zor olanını seçmişim. Ben bir kadının ruhunu anlatmaya çalışıyorum. Ne kadar başarılıyım bunu okuyucuya bırakmak gerekir. Başarılıyım ya da değilim diyemem. Elimden geleni yapmaya çalıştım. Ne kadar başarılı ya da başarısız olduğunu okuyucuya bırakmak gerekir. Ama bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki elimden geleni yaptım. Bir işçiyi, öğrenciyi, erkeği çok rahat yazabilirsin. Ama bu şekilde bir Kürt erkeğinin, Kürt toplumunda kadın psikolojisini anlatmaya çalışıp yazması zordur. Bana göre her zaman sorun olan şey kadın karakterlerine cinsiyetçi bir obje olarak yer verilmesidir. Zayıf, kötü, yardımcı karakter olarak gösteriliyordu. Ben bunu Handa kitabında kırdığımı söyleyebilirim. Çünkü benim yarattığım karakter kadın kahraman olarak ön planda. Hatta onun özgürlüğü de ön plandadır. Kendi özgürlüğüne ulaşma çabası öndedir. Bedeni başka bir şey. İnsanın bedeni benim neyse onun da odur. Bu benim tercihimdi. Cinsiyeti ya da erkek gözüyle bakmadım. Beni en çok mutlu eden Handa kitabında başka bir şey var. Onda sen bir ülkeyi, kültürü, tarihi, mitolojiyi senin için güzel olan bir şey üzerinde anlatıyorsun. Ben bir kadının ruhu üzerine yazdım.”
 
‘HANDA KENDİ ÖZGÜRLÜK YOLUNU ÇİZMİŞ’
 
Jîr, Handa’ya ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Handa, kız kardeşimiz, kızımız, arkadaşımız, annemiz olabilir. Orada bir tutum var. Toplum diyor ki sen 4 duvar arasında olacaksın. Ancak Handa beyninde düşüncelerinde özgürdür. O 4 duvar arasında olsa bile bir pencere olsun bir ayna olsun istediği yere ulaştırıyor kendisini. Yapmak istediğini zaten yapıyor. O an özlediği ya da yapmak istediği her şeyi yapıyor. Bunun için 4 duvar meselesi bir fiziki mekan olarak tarif edilmiş ama o pencere her zaman düşünce olsun ruh olsun onun özgürlük yoludur. Ben açmadım ona bu yolu. O kendisine o yolu yaratmış. Bir yazar olarak onun özgürlüğünü ben ona vermedim. O zaten özgür bir kişidir. Ben ne kadar engellemek isteseydim de ben yüzde yüz inanıyorum ki bunu başaramazdım. Handa özgürlük yolunu arıyor. Onun hikayesi böyle. Bizim toplumsal kodlarımız, kültürel, mitolojik, edebi, kadınsal, hepsi onun üzerinden anlatıldı.”
 
‘MESAJ OKUYUCUYA KALMIŞ’
 
Bir yazarın eserinde birçok mesajı verebileceğini belirten Jîr, “Ama okuyucu hangi mesajı anlar bu onlara kalıyor. Ben direk amacım şuydu demek istemiyorum. Çünkü, söylersem bir anlamı kalmaz. Okunması gerekir. Zaten okunursa da herkes bir şekilde kendisine göre bir mesajı alacaktır. Ama şunu biliyorum ki toplumsal kodlar meselesi özellikle yer aldı. Keza dil de öyle” dedi.  Jîr, “Handa bir ülke bir kadın bir evdir, aynı zamanda sadece bir kadın değil bir erkektir. Çünkü yaşamak istediği her şey sadece bir kadına ait değil. Bir insana ait. Bütün okuyucular Handa bir kadındır diyebilir. Doğrudur Handa bir kadın ama bana göre o bir insandır. Canlıdır. Kadın da olabilir erkek de olabilir” diyerek kadının direnişinin yer aldığını belirtti.
 
‘OKUMAK TAHAMÜL MESELESİDİR’
 
 Jîr son olarak, “Handa binlerce Kürt kitabından sadece bir tanedir. Binlerce kitabımız var. Okumak çok kutsal bir şeydir. Çünkü okumak yazmaktan çok daha zordur. Bir yazar olarak sadece yazıyorum. Bununla da ancak kendime sabredebiliyorum. Ama okuyucu olarak okuduğumda o zaman başkasına tahammül edebilmiş oluyorum. Bunun için birbirimize karşı tahammül etmeliyiz. Okumak başkasına tahammül etmektir. Başka bir beyne tahammül etmektir. Başka dünyaya, kültüre tahammüldür. Biz birbirimize ne kadar tahammül edersek okumakta da o kadar birbirimize tahammül edebiliriz. Okumanın meselesi tahammül meselesidir. Sen bir kişiye tahammül ediyorsun” diye konuştu.
 
MA / Sadiye Eser