'Kürtçeyi yasaklamak Kürt varlığını yasaklamaktır'

AMED - Amed'deki sivil toplum örgütü temsilcileri, Kürtçe yazılara dönük yasağın "Kürtlerin varlığının yasaklanması" anlamına geldiğini söyledi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki belediyelerin yaya geçitlerine yazdığı “Pêşî Peya/Önce Yaya” ve “Hêdî/Yavaş” uyarı yazılarının İçişleri Bakanlığı talimatıyla silinmesine dönük tepkiler sürüyor. Amed'de bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri Kürtçeye dönük saldırılara tepki gösterdi. 
 
ERTAK: KÜRT SORUNU DİL SORUNUDUR
 
78’liler Dayanışma ve Araştırma Derneği Eşbaşkanı Ahmet Ertak, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt dili ve kültürüne dönük benzer politikaların devrede olduğunu söyledi. "Kürt sorunu en başta dil sorunudur” diyen Ertak, bir halkın dilinin kabul edilmemesinin aynı zamanda o halkın kabul edilmemesi anlamına geldiğini vurguladı. Ertak, “Belediyeler daha önce de tabelalara Arapça, Kürtçe, Türkçe yazmıştı. Bu kentte yaşayanlar Kürt. Dolayısıyla belediyenin o yazıları caddelere yazması görevidir. Bunu yasaklamak, Kürt halkının varlığının yasaklamaktır. Bunu kabul etmiyoruz” dedi. 
 
Ertak, "Anadilin yasaklanması elbette barışa giden yolun oluşmasında zorluk çıkarır. Toplum her zaman bunun bilincinde olmalı ve duruşunu sergilemeli. Herkes, her yerde anadilini öne çıkarmalı. Dilimize karşı gerçekleştirilen saldırılara en büyük cevap bu olur” diye kaydetti. 
 
SAÇAKLI: BU POLİTİKADAN VAZGEÇİLMELİ
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı, Kürt dili ve kültürüne dönük tahammülsüzlüğün Kürt sorunu derinleştirdiğini vurguladı. Saçaklı, "Türkiye ve Kurdistan’daki sorunlara karşı barışçıl adımlar atılmalı. İktidar, kısa süre içerisinde bu politikalardan ve tutumdan vazgeçmeli” diye kaydetti. 
 
Toplumun Kürt sorununun çözümünü beklediğini ifade eden Saçaklı, "Hukuk burada kaybolduğu zaman bütün Türkiye’de kayboluyor. Amed’de kaybolan hukuk, İstanbul’da da, İzmir’de de, Colemêrg’de de kayboluyor. Türkiye’de çok dil, mezhep, yaşam ve kültür var. Bunların hepsinin bir arada yaşayabilmesi için demokratik bir ortamın yaratılması gerekiyor. Böylece huzurlu bir yaşam olabilir. Ülkedeki kötü koşullar herkese kaybettiriyor. Bu topraklarda kazandıracak şey barıştır, demokratik bir yaklaşımdır” ifadelerini kullandı. 
  
AKDENİZ: BARIŞ, BENİ KABUL ETMEKLE BAŞLAR
 
İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz ise, iktidarın Kürtlerin dil ve kültürlerinden rahatsızlık duyduğunu söyledi. Akdeniz, şunları söyledi: "Siz bir halkın varlığını, dilini, kültürünü reddederek barışı sağlayamazsınız. Çünkü dil bizim varoluş gerekçemiz, meselemiz. Haliyle bu çağda bir insanın kendi anadiliyle konuşmasının, halay çekmesinin, zılgıt çekmesinin ya da yazı yazmasını önünde engel oluşturuyorsanız bu Türkiye hukukunun utancıdır. Gerçekten utanç verici bir durumdur. Kürt'ün kendi anadiliyle konuşması niçin zarar versin? Barış sağlanacaksa önce benim varlığımı kabul etmekle barış sağlanabilir. Barış, beni kabul etmekle başlıyor. Eğer bir dile, varoluşa saygınız yoksa orada barışa da saygınız olmaz."