Yeni kitabı çıkacak olan Oktay: Zor zamanlarda güzel işler yapmak devrimciliktir

img

DİYARBAKIR - Tam 24 yıldır cezaevinde tutuklu bulunan Yazar-Şair Seyit Oktay, cezaevinde kaleme aldığı Aryen Med Destanı kitabıyla o döneme mitolojik bir ışık tutuyor. Kürt edebiyatının umut vaat ettiğini dile getiren Oktay, "Zor zamanlarda güzel işler yapmak devrimciliktir.” diyor.

Kendi sınırlarını aşabilmeli bir yazar, bir edebiyatçı, bir şair, uzatabilmeli elini suni sınırların ardına. Acı çeken dağların doruklarına çıkabilmeli ve haykırmalı sonsuzluğa ağıdı, türküyü, direnişi ve yaşamalı ruhuyla hakikati. Yaşadığı coğrafyanın yazgısını, ezgilerini, ağıdını, tarihi, türküyü, ninnileri harmanlayarak okuyucuya sunmalıdır. O yazar ve şairlerden biri de sınırların dışına çıkıp girdiği uzun yolculuğa, çeyrek asırdır tutsak edildiği dört duvar arasında yürüyen Seyit Oktay. Resmi ideolojinin kimliğini ve gerçekliğini yok etme çabasını iliklerine kadar yaşayan Oktay, babaannesinin içini huzurla kaplayan anadili ile anlattığı Kürt efsaneleri ve ninnileri her defasında heyecanla dinler. Onu başka diyarlara götüren bu efsanelerin izini sürmeye giren Oktay, tüm zamanını Kürt tarihini araştırmak ile geçirmeye başlar.
 
‘TARİHİNİZ YOK Kİ EDEBİYATINIZ OLSUN'
 
Lise sıralarında öğretmenlerinin, “Sizin tarihiniz yok ki edebiyatınız da olsun. Varsa nedir söyleyin?” sözleriyle resmi ideolojinin gerçekliği ile tanışan Kürt yazar şair Seyit Oktay, Kürt tarihini ve edebiyatını mitoloji ile buluşturan destansı tarzda kaleme aldığı Aryen Med Destanı (Bir Peri Masalı Bir İnsan Hikayesi) isimli üçüncü kitabı Ceylan Yayınları tarafından basıldı. Çeyrek asırdır bir çok cezaevinde tutuklu kalan Oktay, daha önce de İsmet Baycan Öykü Yarışması’nda birincilik ve Hüseyin Çelebi Öykü Yarışması’nda iki kez ikincilik ödülüne layık görüldü.
 
KENDİNİ ARAYAN KAVMİN TARİHİ, DAĞ VE KADIN...
 
2013 yılında Ar Yayınları tarafından basımı yapılan Arami Tabletleri (Yitiğin Destanı) isimli epik türü eseriyle ilk kez okuyucu karşısına çıkan Oktay, destansı tarzda kaleme aldığı bu eserinde Kürt orjinli metaforlar üzerinden tarihi bir direniş destanını işliyor. İktidar zulmüne karşın “Peşvan” ve “Şev” isimli kahramanlar öncülüğünde başlatılan direniş, destana konu ediliyor. İkinci kez Ceylan Yayınları tarafından 2015 yılında basımı yapılan Dağ Kokusu (Kalbini Arayan Kavmin Öyküleri) isimli öykü kitabıyla okuyucuyla yeniden buluşan Oktay, ağırlıklı olarak bu kez dağ ve kadın temalarını işlemiş. Kahramanlarının çoğunun kadın olduğu öykülerde, dağın gizemli yanlarına gerilla yaşantısının bilinmeyen ayrıntıları okuyucuya farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Bir tutam dağ çiçeği rayihası tadındaki öyküler, insana dair duyguları, başka bir boyutta okuyucuya sunuyor. Oktay, kitaplarından elde ettiği gelirin büyük bir kısmını Kobanê'de yapılacak hastane için bağışlamıştı.
 
Aynı zamanda, özgürlük, direniş, mücadele, dağ ve özlem duygularını şiire aktaran Oktay bulunduğu Van T Tipi Kapalı Cezaevi’nde, kısa süre sonra okuyucuyla buluşacak olan Aryen Med Destanı (Bir Peri Masalı Bir İnsan Hikayesi) eseri ile son dönemde asimilasyon politikalarına rağmen büyük bir gelişim gösteren Kürt edebiyatı üzerine Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
Sizleri daha yakından tanıyabilir miyiz?
 
Yazmak zindanı aşmak için büyük bir adım. Özgür olmanın kapılarını aralayan güzel bir geçit. Çeyrek yüzyıldır hakikatle vuslata karanlığın koynundan geçerek kulaç atıyorum.
 
1973 yılında Eruh'ta doğdum ama Van'da büyüdüm. 90'lı yıllarda özgürlük hareketiyle tanıştım. 1993’te üniversite öğrencisiyken politik nedenlerden tutuklandım. 24 yıldır Amed, Antep, Muş ve Ümraniye gibi bir çok cezaevinde bulundum. Uzun yıllardır edebiyatla uğraşıyorum. Her zaman şunu esas aldım; hayali hayat kılmak gerekir. Yıllardır öykü, deneme ve şiir yazıyorum. Yazmak zindanı aşmak için büyük bir adım bence. Özgür olmanın kapılarını aralayan güzel bir geçit. Yazdıkça, yaşadığımı ve anlam kazandığımı hissettim. Çeyrek yüzyıldır hakikatle vuslata karanlığın koynundan geçerek kulaç atıyorum. Arayış çoğu zaman buluştan daha değerlidir.
 
Dört duvar arasında sizi yazmaya neler tetikledi?
 
Burada yazma edimimi tetikleyen çok şey var. İnsan gerçekte tarihe ait bir varlık ve tarihsel bir birikimdir. “Sizin tarihiniz yok ki edebiyatınız da olsun varsa söyleyin?” diyordu okullarda öğretmenlerimiz. O zaman buna verebilecek bir cevabımız yoktu ya da çok cılızdı. Bu durum yazma edimimi tetikleyen nedenlerin başında gelir. Kürt edebiyatı ve yazımının hak ettiği yere gelmesi için harcanan çabayı yükseltmek, rotayı doğru belirlemek ve ne olursa olsun vazgeçmemek gerekiyor. Yaşadıklarımız sıradan değil, yazdıklarımız sıradan olamaz. Edebiyatı hakikat ve aşkın buluşmasıdır. Kürt edebiyatı da bunu başarabilecek potansiyeldedir.
 
Kısa süre sonra okuyucu karşısına çıkacak olan Aryen Med Destanı (Bir Peri Masalı Bir İnsan Hikayesi) isimli eseriniz Kürt tarihi ve mitolojisinin hangi dönemlerine ışık tutmakta?
 
Aslında başlarken Medleri ve Medlerin bilinen dört kralı (Prohart, Diokes, Keyakser, Astiyag) ile sınırlı tutmayı düşünüyordum. Sonradan Medleri anlamak ve bilmek için Aryenleri ve Hurileri de bilmek bunun da ötesinde Kürt toplumsallığın kökenlerini oluşturan mitolojilerine uzanmak gerektiği fikri oluştu. Aryen-Huri mitolojisi anlaşılmadan, bilinmeden Med Konfederasyonu dönemi anlaşılamayacağından çalışmaya bu dönemleri de dahil ettim. Aryen-Huri Mitolojisini, Zerdüşt dönemiyle Medlere bağladım. Bunun dışında bir çok Kürt masal ve meseli esere yedirmeye çalıştım.
 
Eserinizde Kürt destan ve mitolojisini edebiyatla buluşturacak nasıl bir sentez ortaya çıkarmaya çalıştınız?
 
Tarihi, belgesel ve araştırma, inceleme metotlarıyla yazılmış birçok kitapta, Kürtlüğün yani varlığımızın dayandığı zihinsel dünya, mitoloji yazılmıştır. Fakat biliyoruz ki bu hafıza oluşturma ve bunu kalıcılaştırma edebiyat ile daha güçlü sağlanır. Bu nedenle böylesi bir romansı, destansı bir çalışmayla mitolojimize dair verileri en azından herkesin anlayabileceği, takip edebileceği belki de öğrenip hafızasına kaydedebileceği bir çalışma olsun istedim. Tarih, mitoloji ve edebiyat içiçeliğinde kendini bulma arayışı çabası bence destanda mevcuttur. En önemli eksikliği anadilinde olmamasıdır. Ama mitolojimizin, tarihimizin daha da anlaşılır kılınması çabalarına bir nebze de olsa katkıdır.
 
Eserinizin içeriği ile ilgili biraz bilgilendirmede bulunabilir misiniz?
 
16 bölümden oluşuyor. İki ayrı, ama çakışan kurgu var. Birinde periler var. Dağ, orman, çöl, deniz ve nehir perileri. 8 gecelik mihricanlarında (şölen), tarihlerinde etkili olmuş hikayeleri anlatıyor, yad ediyor, eğlenceler düzenliyor ve anlattıklarını görsel şölenlerle renklendiriyorlar. Onların dilinden Medleri anlatmaya çalıştım. Kurgunun diğer ucunda ise yenilmiş Kyros tarafından esir alınmış son Med Kralı Astiyag ve masalcısı Sitra’nın dilinden Med öncesi, Aryen-Huri boylarının inanışlarını, Akadları yıkıma götüren birliklerinin oluşumunu ve Med gelişinin müjdelenmesi var. Tabi Masalcı Sitra bunu Huri kahramanı Roba ve peri kızı Şevperi’nin aşk masalları etrafında anlatıyor. Astiyag ve Sitra’nın anlatımı da 8 gece sürüyor. Tabi Kürt tarihinin çok küçük bir kesiti ama önemli ve bir o kadara da değerli bir dönemi. Yaşadığımız zamana da göndermeler var. Mesela Gurzo tiplemesiyle ihanet ve birlik olmamanın sancıları da ele alınmış.
 
Çağdaş Kürt Edebiyatındaki son gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?
 
 Kürt edebiyatı daha çok kadim ile modern olanı buluşturacak ya da biçim, dil olarak kadim olanı yeni tarzda ele alırsa daha yerli yerine oturur.
 
Kürt edebiyatında yazarların uzun bir süredir anadillerinde eser vermeleri çok olumlu ve umut verici bir gelişmedir. Ama var olan mitolojik destan, mücadele ve direnişlerin yeterince edebi yazımlara yansıtılmadığını düşünüyorum. Örneğin Gabriel Garcia Marquez’in en etkili eserlerinden olan “Yüzyıllık Yalnızlık” için ninesinden dinlediği masallar tarzında tanımlamıştır. Bizim dinlediğimiz, derlediğimiz, bildiğimiz öyle çok ve unutulmaya yüz tutulmuş masal, destan, hikaye, yaşanılmış ve yaşanan direnişlerimiz var ki; inanılmaz. Ancak bunları değerlendirmek ve çalışmalarda kullanmak çok sınırlı. Kürt edebiyatı daha çok kadim olanı ile modern olanı buluşturacak ya da biçim, dil olarak kadim olanı yeni tarzda ele alırsa daha yerli yerine oturur diye düşünüyorum.
 
Kadim Kürt Edebiyatı ile Asri (modern) Kürt edebiyatı nasıl bir ortak paydada buluşabilir?
 
Kürt edebiyatında sorun konu değil, nasıl ve ne biçimde yazılacağıdır. Yani Baba Tahirê Ûryan, Melayê Cizirî, Ehmedê Xanî’yi ve geleneksel metotla sözlü edebiyat ile söylenen hikayeleri bilmek, söylemek, yazmak edebiyatta bir hafıza oluşturur. Bu hafıza ile yeniyi, dağı, direnişi, kadını ve mücadele gibi konuları ele almak çok daha zengin ve etkili ürünlerin ortaya çıkmasını sağlar. Mücadelenin ortaya çıkardığı verileri, sonuçları, değişimleri, yenilikleri, beraber ele almak ve yeni bir dil bulmak lazım. O yüzden diyorum kadim ile asri olanı sentezleyecek bir tarz gerekli.
 
Cezaevinde edebiyatla uğraşmanın, yazmanın ve nitelikli bir eser ortaya çıkarmanın hangi zorlukları vardır?
 
Zor zamanlarda güzel işler yapmak devrimciliktir. Beklenen şey ise anlaşılmak ve değer görmektir. Bu da çok fazla bir istek olmasa gerek.
 
Zindan yazımında dikkat edilmesi gereken çok husus var. Yazmak ve hele zindanda yazmak zor bir iştir. Daha doğrusu nitelikli yazmak, insan üstü bir çaba ve emek istiyor. Nihayetinde soyut ve suni bir mekana hapsedilme var. Bunu aşmak hakikatle buluşmak sanıldığından çok fazla uğraş gerektiriyor. Tabi sadece iyi ve güzel yazmak yetmiyor. Bunu dışarıya ulaştırmak ayrı bir dert. Gerçek anlamda bir el emeği ve göz nuru. Her şey kalemle yazılıyor ve arkadaşların yardımıyla çoğaltılıyor ve tabi idarenin engellemesine takılmasa anca dışarı ulaşabiliyor. Belki her yazılanın bir edebi değeri yoktur ancak kültürel bir çalışma kişinin katkı anlamında da değerlidir. Zor zamanlarda güzel işler yapmak devrimciliktir. Beklenen şey ise anlaşılmak ve değer görmektir. Bu da çok fazla bir istek olmasa gerek.
 
Kürt edebiyatı güçlü ve umutlu bir gelecek vaat ediyor mu?
 
Toplumsal, siyasal açıdan ne kadar umut varsa, Kürt özgürlük çizgisi edebi açıdan da daha güçlü olanı başaracak güce sahiptir. Özgüven ve emek yazımda etkili olan şeylerdir. Çağ, Kürt toplumuna özgürlüğün kapılarını araladığı kadar Kürt edebiyatına da gelişmeyi, yükselmeyi ve başarıyı vaat ediyor. “Yazmak ibadettir” diyor Kafka, o zaman daha güzel ve nitelikli yazmak için çabalayalım.