İşçi, işsiz, KHK'li: Tencere ancak HDP'yle kaynayabilir

img

İSTANBUL - İktidarın güvenlikçi politikalarını “kaynamayan tencere” ve “işsizlik” olarak tanımlayan; ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden yurttaşlar, HDP’nin tutum belgesinin kendileri için “iş ve aş” ve kaynamayan tencerenin kaynatılması anlamına geldiğini söyledi. 

 
Siyasal ve ekonomik krizler her zaman simbiyotik bir ilişki içinde gelişiyor. Hem birbirlerini etkiliyorlar hem de tetikliyorlar. Dönemim Başbakanı Bülent Ecevit’in önüne bir esnafın yazar kasa atmasıyla akıllarda kalan “2001 krizi”nin hemen ardından AKP’nin iktidara gelmesi bunun kanıtlarından biri. Büyük vaatlerle 2002 yılında ülke yönetimini devralan AKP, son dönemlerdeki güvenlikçi politikaları nedeniyle 2001 krizini aratır oldu. Türkiye ekonomisinin, PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından başlatılan “çözüm süreci"nin devam ettiği 2013-2015 yılları arasında az da olsa refaha ulaşması, güvenlikçi politikaların ekonomiye olan etkisini gözler önüne sermeye yetiyor. 
 
DÖVİZ REKORA DOYMUYOR
 
Bu sürecin Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından “buzdolabına kaldırılmasının” ardından son 5 yılda ülke ekonomisi felç oldu. Her gün yeni bir tarihi yükselişe koşan Dolar 8'e dayandı, Euro ise 9,30 bandında seyir gösteriyor. Döviz kuru böylesi tarihi bir tırmanıştayken Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın "Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum” sözlerinin aksine kur yükselişi yurttaşlar için yüksek enflasyon rakamları altında ezilme ve “kaynamayan tencere” anlamına geliyor. 
 
İŞSİZLER ORDUSU 
 
Bu aynı zamanda Türkiye’deki işsizler ordusuna her gün yenilerinin eklenmesi anlamına da geliyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Temmuz ayı işsizlik ve istihdam raporunu değerlendiren verilerinde, geniş tanımlı işsiz sayısının 9,8 milyona yükseldiğini açıkladı. İstihdam oranının ise bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azalarak, yüzde 43,5'e gerilediği ifade edildi. 
 
YURTTAŞLAR AÇLIĞA MAHKUM EDİLDİ
 
İşsizlik de döviz kuru gibi tarihi bir noktada dururken, açlık ve yoksulluk sınırı altında çalışan milyonlarca kişinin durumu da çok vahim. Birleşik Metal-İş Sendikasına bağlı BİSAM’ın verilerine göre, 17 yılda açlık sınırı 5,4 kat arttı. Dört kişilik bir aile için açlık sınırı 2 bin 401 lira, yoksulluk sınırı 8 bin 304 lira oldu. Çalışan milyonlarca yurttaş ise açıklanan verilerin çok aşağısında çalışarak, açlığa mahkum edildi.  
 
KRİZDEN KURTULMANIN YOLU 
 
Bir yandan ekonomik krizle diğer yandan salgınla mücadele etmeye çalışan yurttaşların intihara sürüklendiği böylesi bir dönemde Halkların Demokratik Partisi (HDP) sorunlara çözüm bulmak için kolları sıvadı. 9 başlık altında 1 Haziran’da açıkladığı “Demokratik Tutum Belgesi” ile ülkenin bu karanlık tablosuna ışık tutmayı hedefleyen HDP, “Hep birlikte iş ve aş için” birlikte mücadele çağrısında bulundu. Ekonomik krizden kurtulmanın en önemli adımının güvenlikçi politikalardan vazgeçmek olduğunun vurgulandığı tutum belgesinde bunun için öncelikle Kürt sorununun barışçıl yollar ile çözülmesi gerektiği ifade edildi. 
 
HDP’nin deklarasyonunun Türkiye toplumunun çözümlemesi sonucunda hazırlanan bir hakikati ortaya çıkardığını belirten işçi, işsiz ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan yurttaşlar, hükümet yetkililerinin açıklamalarının aksine ekonomik krizi iliklerine kadar hissettiklerini söyledi. 
 
ÇÖZÜMSÜZLÜK İŞÇİ SINIFINI YOKSULLAŞTIRIYOR
 
Açlık ve yoksulluk sınırı altında çalışarak yaşam mücadelesi veren milyonlarca işçiden yalnızca biri olduğunu söyleyen tekstil işçisi Ercan Tilmaş, tekstil sektöründe yaşadıkları zorlukları değinerek, sömürü düzeninde çalıştığını ifade etti. Tekstil sektöründe kadın ve çocuk işçiliğinin emeğinin en çok sömürüldüğü sektör olduğuna dikkati çeken Tilmaş, kapitalist sistemin sömürü düzenin yanında Kürt sorunun güvenlikçi politikalarla çözme ısrarının çalışan herkesi felç ettiğini söyledi. 
 
Kürt halkının demokratik halklarına her saldırının emekçiler başta olmak üzere herkesi etkilediğini söyleyen Tilmaş, bu anlamda HDP’nin yaptığı çağrının çok önemli olduğunu dile getirerek, “Kürtlerin ulusal varlıklarının yok sayılması Türkiye işçi sınıfının yoksullaşmasına neden oluyor. Türkiye işçi sınıfına; iktidarın şoven politikalarından sıyrılıp fabrikalar, inşaatlar ve bahçelerde çalıştıkları Kürtlerin mücadelelerini destekleme çağrısı yapıyorum. Destek verirsek ülke refaha kavuşur. Çağrının yerini bulması biz işçilerin örgütlülüğü belirleyecektir” diye konuştu. 
 
SAVAŞA AYRILAN BÜTÇE ‘İŞSİZLİK’ DEMEK 
 
Mevcut ekonomik krizden dolayı işsiz kalan milyonlarca işsizden yalnızca biri olduğunu söyleyen Çetin Demir (33) de, Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Üniversite mezunu olmasına rağmen birçok iş için başvuruda bulunduğunu ama bir türlü iş bulamadığını belirten Demir, iktidarın ekonomik politikalarından dolayı milyonlarca yurttaşın işsiz kaldığına dikkati çekti. Bunun temelinde Kürt sorununun savaş politikalarıyla çözme ısrarı olduğunu belirten Demir, “Savaşa ayrılan bütçeye bakıldığında zaten gerçekliği ortaya koyuyor. Bu bütçeyle ülkenin her yerine fabrika, işletmeler kurularak istihdam alanı açılabilir. Yine yatırımcı tedirgin olduğu için yatırım yapmıyor. Yatırım yapılmayınca işsizlik tavan yapıyor. Güvenlikçi politikalar yerine istihdama bütçe ayrılsa ülkede çok farklı bir manzara olurdu” ifadelerini kullandı.
 
Erdoğan’ın “Bir mermi kaç para” sözlerinin kendisi gibi milyonlarca insanın neden işsiz kaldığının itirafı olarak değerlendiren Demir, HDP’nin yaptığı çağrıyı bu anlamda “savaş yerine barışı inşa etme” çağrısı olduğunu söyledi. Demir, “HDP’nin çağrısı benim ve milyonlarca işsizin iş bulması demek. Çağrı benim ve milyonlarca insanın aş bulması demek. Bu anlamıyla HDP’nin çağrısı yerindedir. İşçilerin ve iş bulmayan benim gibi milyonlarca işsizin bir araya gelip iktidarın mevcut güvenlik politikalarına ‘dur’ diyerek bu çağrıyı sahiplenmeli. Biz ‘dur’ demediğimiz sürece, aç kalmaya, işsiz kalmaya devam edeceğiz ve Türkiye’nin ekonomisi hiçbir zaman düzelmeyecek” diye konuştu.
 
İŞTEN ÇIKARMA GEREKÇESİ ‘GÜVENLİK’ 
 
Güvenlikçi politikaların en çok etkilediği alanlarından biride kamu alanında çalışan emekçiler üzerinde etkili oldu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından KESK verilerine göre 4 bin 770 kamu emekçisi işinden ihraç edildi. İşinden ihraç edilen ve işine geri dönmek için sokak sokak direnen isimlerden biri olan Kenan Güngördü ise, güvenlikçi politikaların tamamen Kürt sorunun çözümsüzlüğünden kaynaklandığını vurguladı. 
 
Kürt sorununda çözümsüzlüğün kamu alanında liyakatı da etkilediğini ve bu çözümsüzlüğünü toplumu nefessiz bıraktığını aktaran Güngördü,  “Muhaliflere yönelik cadı avı 15 Temmuz’dan sonra başlamadı. 15 Temmuz sonra hukuksuzluğun en belirgin yaşandığı yıllar olsa da bu hukuksuzluk Kürt sorunun 40 yıllık güvenlikçi politikalarla çözme arayışından kaynaklanıyor. Bu politikalar işsizliğini en büyük nedeninin yanında binlerce çalışanın ‘güvenlik’ gerekçesiyle işinden atılması anlamına da geliyor. İhraç edilen binlerce kamu emekçisinin yüzde 98’nin lisans mezunu olması ve görevlerinin vicdanı bir şekilde yapması bunu ihraç edilmelerinin ne kadar hukuksuz olduğunu ortaya çıkarıyor” dedi.
 
GÜÇ BİRLİĞİ
 
Kürt sorunun 40 yıllık çözümsüzlüğünün Türkiye toplumunu bir girdaba sürüklediğini dile getiren Güngördü, “Halklar barış istiyor. HDP’nin çağrısı; biz işçilerin, emekçilerin ve haksızlığa uğrayanların çağrısıdır. Bu çağrıyı her platformda sahiplendiğimizi söylüyoruz. Barışın egemen olması için savaş politikalarında ısrar eden AKP- MHP iktidarına karşı toplumsal ittifakın güç birliğinden geçer. Bu anlamıyla ülkenin her yurttaşı bu çağrıyı sahiplenmeli ve toplumsal barış için güç birliği oluşturmalıdır” diye konuştu.  
 
MA / Naci Kaya - Ferhat Çelik