CHP’den bütçeye şerh: Borç ekonomisinin sonuna geldik

img

ANKARA- Bütçeye şerh düşen CHP, 2023’te Türkiye’nin ilk 20 ekonominin içinde kalmasının dahi zor olduğu belirtilerek, devlet krizi çözülmeden ekonomik krizin çözülemeyeceği ve “Borçla ekonomiyi şişirmenin artık sonuna geldik” denildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), “2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi” ne muhalefet şerhi düştü. “Tek adam rejiminden kurtuluş, kucaklaşma ve yeni bir döneme çağrı” başlığının atıldığı şerhte, rejim eleştirisi yapılarak, “Tek adam rejimi, Türkiye’yi adeta anayasasız, parlamentosuz, bürokrasisiz, liyakatsiz ve yurttaşsız yönetebileceği bir düzleme çekerek yönetmeye çalışmaktadır” denildi.
 
Şerhte, yurttaşların seçme ve seçilme hakkının gasp edildiği belirtilerek, milletvekilliklerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, milletvekillerinin, belediye başkanlarının tutuklanması, belediyelere kayyım atanması gibi anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalındığı belirtildi. Şerhte, “Bütün bunların üstüne, hedef gösterilen ve parçalanan barolar ve kapatılmak istenen meslek odaları da eklendiğinde durum daha da vahimleşmektedir. 31 Mart ve 23 Haziran 2019 seçim sonuçları da hepimize göstermiştir ki, tek adam rejimi tüm bu keyfi ve hukuk dışı uygulamalarına rağmen arzu ettiği sonuçlara ulaşmakta her zaman başarılı olamamaktadır. Demokratik muhalefet, iktidar karşısında seçim başarısı kazanabilmektedir” ifadelerine yer verildi.
 
DEMOKRATİK ANAYASA VURGUSU
 
Pandemi ile birlikte kötü bir yönetimin olduğuna vurgu yapılan şerhte, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nin keyfi otoriterlikten kurtuluşu olduğuna yer verildi. Şerhte, yeni bir demokratik Anayasa'nın hazırlanmasının bu “rejimden” kurtuluşunun çıkış yoluna atılacak en önemli adım olduğu ifade edilerek, “Ancak yeni bir demokratik anayasa ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin tesis edilmesi ile yukarıda saydığımız anti-demokratik uygulama ve sorunların çözümü mümkün olacaktır. Bunun için başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere, muhalefet partileri, ayrı ayrı ya da mümkünse birlikte, bir ‘anayasa siyaseti’ oluşturmalıdır” denildi.
 
‘KAPALI KAPILAR ARDINDA DEĞİL’
 
Demokratik Anayasa için ise şu öneriler ön plana çıktı: “Süreç, kapalı kapılar ardında ve kirli bilgi yayılarak değil, saydam bir biçimde, doğru ve gerçek bilgi ile yürütülmelidir. Yasama, nitelikli yasa için anayasal ve özerk statüsünü sahiplenmelidir. Anayasal hedefi, söylem, işlem ve eylemler düzleminde sürekli kılmak için; kazanımlar hep gündemde olmalı, dayanışma halkaları hep canlı tutulmalıdır.”
 
DEMİRTAŞ VE KAVALA’NIN TUTUKLULUĞUNA TEPKİ
 
AKP-MHP’nin yasama çalışmalarının yapıldığı komisyonları, bir tür “yasak savma” süreci olarak görüldüğüne yer verilen şerhte, cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin “paralel yasamaya” dönüştüğüne vurgu yapıldı. Kasım ayında gündeme getirilen “reform” açıklamalarının samimiyetsiz olduğunun belirtildiği şerhte, HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tutukluluğuna dikkat çekildi. Şerhte, “Hukukta reform vaadinin samimiyetsizliğini; partili Cumhurbaşkanı 'nın, aynı devrede, hukuka aykırı şekilde dört yıldır tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ı ve üç buçuk yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala'yı, Anayasa'nın 20., 38. ve 138. maddelerini ihlal etmek suretiyle ısrarla hedef göstermeye devam etmesi ve bir mafya örgütü elşebaşısının ana muhalefet partisi liderini ölümle tehdit etmesi karşısında sessiz kalması da göstermektedir” ifadelerine yer verildi.
 
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, HAK İHLALLERİ
 
İstanbul Sözleşmesi’nin iktidar tarafından tartışmaya açılmasına da tepki gösterilen şerhte, AKP iktidarı döneminde yaşanan hak ihlallerinin “vaka-i adiye” haline geldiğinin altı çizildi. 49 gazetecinin de cezaevinde olduğunun belirtildiği şerhte, bu durumun utanç verici olduğu belirtildi. Şerh, "Türkiye’de tutuklamanın, bizzat yürütmenin teşvik ve tahriki ile bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığı açıktır" denildi.
 
PANDEMİ
 
Koronavirüs salgınına da yer verilen şerhte, vakaların halktan saklandığı eleştirisi yapıldı. Şerhte, şu ifadelere yer verildi: “Bilim Kurulu'nun tavsiye kararlarını kamuoyunun bilgisine açmayan ve dünya üzerinde sayısız ülkenin yaptığı gibi en az virüsün azami kuluçka süresi boyunca -sosyal devlet olmanın gereği olarak tüm yurttaşların ve mukimlerin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayacak şekilde- ne birinci dalga ne de ikinci dalga sırasında kapanma kararı alabilen iktidar; sebep olduğu rehavet, müsebbibi olduğu sosyal hareketlilik ve engel olduğu bilimsel takip ve kamuoyu denetimi sebebiyle vuku bulan önlenebilir ölümlerden sorumludur."
 
‘AA HABER OLARAK DUYURDU’
 
2021 bütçe teklifinin Meclisin denetim yetkisini etkisizleştiren, hukukta ve siyasette olağanlaşmaya katkıdan uzak olduğu belirtilen şerhte, bütçenin Meclise sunulması aşamasının sorunlu olduğu ve bütçenin sahipsiz kaldığı vurgulandı. Şerhte, “Anadolu Ajansı 2021 Bütçesi'nin sunulduğunu ve bazı rakamsal özelliklerini kimden geldiği belli olmayan bir haber olarak duyurmuştur” denildi.
 
230,8 MİLYARLIK VERGİ HARCAMASI
 
Bütçenin bazı harcamaların özellikle de kamu özel işbirliği borçlarının gizlenmesini amaçladığının belirtildiği şerhte, “2023 yılında Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olması bir yana, ilk 20 ekonominin içinde kalması dahi zor gözükmektedir. 2021 yılı bütçesinde dikkat çeken konulardan biri de vazgeçilen vergileri boyutunu gösteren, muafiyet, istisna, muhtelif indirimler, vergi ertelemeleri gibi vergi harcamalardır. 2021 yılında 230,8 milyarlık bir vergi harcaması tutarı söz konusudur. Bu vergi gelirlerinin dörtte birine karşılık gelmektedir. Vergi yükü dağılımındaki eşitsizliği büyüten bir düzenek de ‘vergi harcaması’ uygulamasıdır. Gelir, Kurumlar Vergileri ile KDV ve ÖTV türü vergilerin tümü için geçerli olan ‘vergi harcamaları’ , esas olarak sermaye lehine çalışmaktadır. 2021’de 230 milyarlık liralık vergi kaybının 922 milyarlık liralık toplam vergi gelirlerine kıyasla yüzde 25’lik bir büyüklüğü temsil ettiği vurgulanabilir Kamu- özel işbirliği projelerinin bütçeye olası finansman yükleri konusunda 30.980.998 Milyar TL.lik bir kaynak ayrıldığı anlaşılmaktadır” denildi.
 
‘GÜNÜ KURTARMAYA DÖNÜK POLİTİKALAR’
 
Koronavirüs salgının emekçilere etkisine değinilen şerhte, şu ifadeler yer aldı: “Salgın öncesinde, zaten emekçi halkımızın yaşamını altüst eden derin bir ekonomik kriz süreci yaşarken salgın, ekonomik krizin şiddetini artırmış ve fatura yoksul halka çıkmıştır. Bu nedenle,  Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Covid-19 ile mücadelede çalışma hayatını pandemi koşullarına göre şekillendirerek ve pandeminin yarattığı yıkıma karşı sosyal hizmetleri tüm ihtiyacı olanlara yayarak, sosyal devlet ilkesinin gereklerini yerine getiren bir yol izlemesi gerekmekte idi. Oysa, Bakanlığı’nın pandemi dönemindeki temel işlevi, yaşanan ekonomik kriz bahanesiyle sosyal korumalı kapanmayı hayata geçiremeyen iktidarın günü kurtarmaya dönük politikalarıdır.”
 
KORANVİRÜS ÖNERİLERİ
 
Şerhte, koronavirüsün sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer iş kollarında çalışan işçiler için iş kazası olarak tanımlanması gerektiği belirtildi. Şerhte, “İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır. Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır. İşten atmalar yasaklanmalı ve 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir. Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır. İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir. Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır” şeklinde öneriler yapıldı.
 
KADINLAR
 
Benimsenen politikaların cinsiyet eşitliğini, insan haklarını ve barışı esas alarak belirlenmesi gerektiğine yer verilen şerhte, “ Kadınların sosyal ve ekonomik konumlarını iyileştirmek, hizmetlere, haklara, kaynaklara erişimini arttırmak ve toplumdaki statüsünü yükseltmek için yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi, bu yükümlülüklerin takibi ve bu çerçevede koordineli çalışmalar yürütülmesi gerekiyor; ancak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadınların sorununu çözme konusunda başarılı değildir. Kadın şiddetini önleyici çalışmaların yetersizliğinin ötesinde, şiddet gören kadınlara verilen hizmetler de göstermelik çalışmaların ötesine geçmemektedir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinin kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda ayrılan bütçesi ile bakanlığın toplam bütçesini kıyasladığımızda, bakanlığın sığınma evlerine verdiği önemi gözler önüne sermektedir” ifadeleri kullanıldı. 
 
DEVLET KRİZDE 
 
Türkiye’de devlet krizi ve ekonomik krizin iç içe yaşandığının altının çizildiği şerhte, şunlar dile getirildi: “Vitrin değişikliği sorunu çözmez, sadece biraz zaman kazandırır. Devlet krizi çözülmeden, ekonomik kriz çözülmez. Borçla ekonomiyi şişirmenin artık sonuna geldik. Kamu bankalarında imkan kalmadı. İçeride belirli sektörlerde sübvansiyonlu kredilerle sağlanan canlanma sürdürmek zor. Bütün kesimlerin bilançoları daha fazla borcu kaldırmıyor. Artık aynı borçla daha düşük büyüme oluyor. Kamunun da  borçlarını sürdürmesi zorlaşıyor. Kovit-19 yeni zirveleri gördü bu hizmetlerdeki geri gidişi hızlandıracak. Ufukta  işsizliği çözecek, istihdam yaratacak nitelikli bir büyüme görünmemektedir. Türkiye’yi içine düşürüldüğü bu buhrandan çıkarmak için yeni kurallara, yeni kurumlara, yeni kadrolara ihtiyaç var.”
 
MA/ Diren Yurtsever