ANKARA - İktidarın ciddi bir çöküş yaşadığını söyleyen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Bir iktidar seçim yasalarıyla, siyasi parti yasalarıyla ilgili çalışmaya başlamışsa, o iktidar gidicidir” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, Meclis’te 5 partinin ortaklaşması ile kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla kurulan Araştırma Komisyonu’na değindi. Kadına yönelik şiddetin bir cins kırımına dönüştüğüne vurgu yapan Beştaş, “Meclise girdiğimiz 2007 yılından bu yana kadına yönelik şiddetin etkin biçimde önlenmesi komisyonların kurulmasında ısrarımız kamuoyunda da yakından biliniyor. Fakat kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu, bir ihlal olduğunu kabul etmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu nedenle iktidar kadına yönelik şiddeti önlemede etkin olamıyor” dedi.
REDDEDİLEN ÖNERGELER
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda HDP olarak birçok kez önerge verdiklerini ancak bu önergelerin iktidar oylarıyla reddedildiğini belirten Beştaş, “Bu ret için kalkan eller, daha çok kadının ölmesine, daha çok kadının tecavüze uğramasına ve istismara uğramasına sebep oldu. Biz son bir yıl içinde HDP olarak 422 defa soru önergesi verdik, cevapsız kaldı. Toplam 104 araştırma önergesi verdik, bunların sadece 27’nci dönemde 21’inde etkili muhalefet etmemize rağmen yine eller hayır için kalktı. 2 defa acil kodu ile genel görüşme talebinde bulunduk ama maalesef AKP-MHP elleri yine ret olarak kalktı” diye belirtti.
‘ZİHNİYET DEĞİŞMELİ’
Beştaş, şunları söyledi: “8 Mart haftasında bu kadına yönelik şiddet iktidarın artık görmezden gelemeyeceği vahşi bir boyuta evirildi. Komisyonu aslında kabul etmek zorunda kaldılar. Çok istedikleri için bunu kabul etmediler. Çünkü kadına yönelik şiddet 3 yaşındaki çocuktan 92 yaşındaki kadına kadar hiçbir sınır tanımadığını ortaya koydu. Kadına yönelik şiddetin son bulması için öncelikle zihniyetin değişmesi, kadın erkek eşitliğinin kabul edilmesi gerekiyor. Bunun içselleştirilmesi gerekiyor, buna dair bir duruş ve siyasi irade ortaya konması gerekiyor. Bunun yolu da Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerinin yani başta CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi ile 6284 sayılı yasanın çok acil ve etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor.”
PANDEMİ GÜNDEMİ
Koronavirüs salgınına dair konuşan Beştaş, bu süreçte AKP-MHP ittifakının zor günde Türkiye halklarının dostu olmadığını söyledi. İktidarın önlem alma konusunda yetersiz kaldığını ifade eden Beştaş, “Ne oldu? Ekonomik yaşam, krizden çöküşe doğru hızla yol almaya devam ediyor, bu çöküşün maliyeti tabi ki yoksullara çıkarılıyor. AKP Genel Başkanı tarafından milli dayanışma kampanyası başlatılarak aslında iktidarın ne kadar aciz olduğunun resmi çizilmiş oldu. Toplam ekonomik destekler vatandaşa dönük harcama ve desteklerin en düşük olduğu ülke Türkiye maalesef. Pandemi karşısında halk sağlığını koruyamayan, ekonomik olarak halkı destekleyemeyen, sağlıkçılara sahip çıkamayan, toplumu kendi kaderine terk eden, halkı virüs ile baş başa bırakan bir iktidar gerçeği var karşımızda” şeklinde konuştu.
‘PANDEMİDEN FIRSAT YARATTI’
Yurttaşın güven duyabileceği bir iktidarın olmadığını belirten Beştaş, “Pandemiden bile kendisine fırsat yarattı. Kongrelerini yapmaya devam etti. Vatandaş canının derdindeyken iktidar İBAN peşinde, Kanal İstanbul ve kongreler peşinde koşmaya devam etti. Pandemi sürecinde işsizlik yoksulluk arttı, yaklaşık 5 milyon kişi işsizler ordusuna katıldı. TÜİK, işsizlik yok demek için, istihdam çok yüksek demek için, dar tanımlı işsizlik, geniş tanımlı mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik gibi tanımlardan sonra, açıklamakta çok zorlandıkları kavramlarla işsizliğin düştüğünü yana yakıla açıklamaya çalışıyorlar” dedi.
‘AKP FELAKETİ’
Pandemi sürecinde eğitim sorunlarına ve çiftçilerin yaşadığı sorunların daha da arttığına dikkat çeken Beştaş, “Pandemide Türkiye’de en az 6 milyon öğrencinin uzaktan eğitim için gerekli cihazları, başta internet erişimi olmak üzere, imkanlara tam anlamıyla sahip olmadığını gördük. Pandemi süreci Türkiye’de eğitim hakkına erişim önündeki engelleri arttırdı. Eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirdi ve dezavantajlı gruplarda yer alan çocuklar uzaktan eğitimi bile uzaktan izlemek zorunda bırakıldılar. Dünyadaki ülkeler Kovid-19 sonrası özellikle çiftçileri koruyan politikalar uygularken, Türkiye’de borç batağında olan çiftçilerin borçlarının ertelenmesi için palyatif önlemler alındı. Tabi ki pandemide krizin en ağır faturalarından birini yine kadınlar yaşadı. Evde kal çağrıları kadınları evde her türlü şiddetle baş başa bıraktı. Oranlar hızla yükseldi. Pandemi ve AKP felaketi birleşince ortaya kapkaranlık bir tablo çıktı” ifadelerini kullandı.
GAZETECİLERE SALDIRI
Gazetecilere dönük saldırıları kınayan Beştaş, şunları söyledi: “Biliyorsunuz Levent Gültekin 8 Mart akşamı Halk TV binasının önünde kimliği belirsiz kişiler tarafından saldırıya uğradı. Dün parmaklarının kırıldığını ifade etti. Bu sonuç iktidarın kullandığı nefret dilinin, kutuplaştırmanın, kamplaştırmanın sonucudur. Adeta iktidar yargı baskısıyla susturamadığı gazetecilere sopa sallıyor. Mussolini’nin Kara Gömlekliler çetesi gibi bir çete etrafı kuşatmaya çalışıyor. Bu saldırı tüm muhalefete yöneliktir. Bu saldırı iktidarın küçük ve büyük ortağından yana olmayan onlara güzelle yapmayan tüm gazetecilere, demokrasi güçlerine ve topluma yöneliktir” dedi.
ŞENYAŞAR KATLİAMI
Beştaş, AKP’li Halil Yıldız’ın yakınları ve korumaları tarafından gerçekleştirilen Şenyaşar katliamının kamuoyunda hak ettiği tartışmayı göremediğini belirterek, şöyle devam etti: “Aslında dünyanın neresinde olsaydı, hakikaten iktidarı bin kere düşürecek bir meseleydi. Neden? Çünkü bir AKP milletvekili, Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınları Şenyaşar ailesinin işyerine saldırdı ve Şenyaşar ailesinden 3 kişi yaşamını yitirdi. Adli Tıp raporuna göre -bu arada bir baba iki oğlu katledildi- yakın mesafeden 23 adet farklı çaplarda silah mermisi ve kesici delici aletlerle öldürüldükleri ortaya çıktı. Baba Esvet Şenyaşar’ın hastanede öldürüldüğü ve 30’un üzerinde kesici delici aletle yaralandığı raporlarında yer aldı. Ama hastane raporları hala gizleniyor ya da yok edildi. Çünkü katiller aklanmak isteniyor. Uzun bir süre geçti üzerinden ama katiller serbest şimdi eşini ve iki çocuğunu kaybeden Emine Şenyaşar, adalet talebi ve çığlığı tüm Türkiye ve dünyaya ulaşması gereken bir çığlık.”
‘AKP KATİLLERİ KORUYOR’
Şenyaşar ailesinden 3 kişinin katledilmesiyle ilgili 12 Mart’ta görülecek duruşma için hukuk kurumlarının ve demokrasi güçlerine dayanışma çağrısı yapan Beştaş, şunları söyledi: “2019 yılında Urfa Adliyesi’nin önünde bir nöbet tutmuşlardı, 2020’de AKP İl Başkanlığının önünde oturdular ve birkaç saat bile AKP’liler buna tahammül edemedi. Gözaltı işlemi yaptılar. Dünden bu yana da anne Emine Şenyaşar ve sağ kalan oğlu ile beraber Urfa Adliyesi’nin önünde adalet nöbeti tutuyor. Şenyaşar ailesine yapılan bu ülkede herkesin başına gelebilecek bir felakettir mesajı verilmek isteniyor. Biz bunu asla kabul etmeyeceğiz. Bu ülkede bu bir hukuk sınavıdır, adalet sınavıdır. Bu ailenin talepleri karşılanacak mı? İktidar İnsan Hakları Eylem Planı açıklaya dursun, demokrasiden dem vuruyor ama bir aileden 3 kişinin hem de AKP’li bir vekilin korumaları tarafından öldürülen 3 kişinin katillerinin cezalandırılması önünde set kuruyor, duvar örüyor. Biz buradan tekrar soruyor ve yanıt istiyoruz: Hastane raporlarını ve video görüntülerini istiyoruz, neden vermiyorsunuz. Biz bu davayı baştan beri takip ediyoruz, bundan sonra da takip etmeye devam edeceğiz.”
10 EKİM KATLİAMI
10 Ekim katliamının bugün görülen 9’uncu duruşmasında mahkeme başkanının salonu terk ettiğini dile getiren Beştaş, “10 Ekim davası da Türkiye’nin en kanlı sayfalarından birinin olma niteliğindedir. Bugün karar duruşması, Türkiye’de hukuk ve adalet isteyen herkes, bu davada adalet istiyor. Yargı maalesef IŞİD sanıklarını korumaya, iktidar ile paralel davranmaya devam ediyor. Bu nedenle biz özellikle 10 Ekim katliamı, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giderken ortalığın tamamen bir kaos ortamına çevrilmek istendiği gerçeğini hiç unutmuyoruz. Türkiye’nin en büyük katliamlarından biri olan 10 Ekim davasında adalet isteyenlerin yanındayız. Burada bunun emir vericilerini de azmettiricilerini de buna engel olmayan istihbarat görevlilerinin de bu davada sanık olarak yargılanması gerekir. AKP iktidarının IŞİD ile olan tüm ilişkileri ortadayken ayan-beyan gelen saldırıya karşı hiçbir tedbir almadığı halde, bugüne kadar hesap da vermedi. Firari sanıklar yerleri bilinen kişiler. Buna rağmen kararlı bir arama yok. Oysa korunması gereken tek olgu tren garı önünde katledilen 103 can” dedi.
İMAMOĞLU’NUN 8 MART TWETTİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 8 Mart’ta HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i etiketleyerek attığı tweet sonrası başlayan tartışmalara dair soruya Beştaş, şu yanıtı verdi: “İlk önce erkekler sussun. Türkiye’de kadınlara yönelik tartışmalarda erkekler geri dursun. Bir kadın olarak, bir kadın hakları savunucusu olarak susmalarını öneriyorum. Bu tweet etrafında kopartılan tartışmanın ne amaçla olduğunu tahmin etmek zor değil. İktidarın büyük ve küçük ortağı Millet İttifakını, demokrasi güçlerini, Türkiye’de adaletten, haktan, özgürlükten yana olan herkesin arasına nifak koymak, tartıştırmak, çatıştırmak için her türlü fırsatı kolluyor. Bunu tartışmaya çeviriyor. CHP hiç de sessiz değil. Ben de basını izliyorum. Onlar da gerekli yanıtları veriyorlar. Bu konuda demokratik bir ortam olsa, herkes düşüncesini özgürce söyleyecek.”
SEÇİM VE SİYASİ PARTİLER YASASI
Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nda yapılması planlanan değişikliklere dair soruyu yanıtlayan Beştaş, “Ciddi bir çöküş yaşıyorlar. Kendi kan kayıplarını azaltmak, toplumsal muhalefeti bastırmak için her türlü yöntemi kullanıyorlar. Bu konuda bizim yaklaşımımız şu: İktidar var olan desteğini tekrar tahkim etmek için bu tür oyunlara, yasal çalışmalara, kamuoyunun dikkatini farklı yönlere çekmeye ve ‘az oyla nasıl iktidar olurum’un yollarını arıyor. Yani ‘ben yüzde 30’lara düştüm, yüzde 20 ile nasıl iktidar olurum, Siyasi Partiler Kanununun da nasıl bir düzenleme yaparak bunun içinden çıkarım’ın yollarını arıyor. Biz 2007’den beri parlamentodayız. O günden bu yana baraja karşıyız. Türkiye’de kim oy alıyorsa, gelsin temsil edilsin. Biz demokratik çoğulculuğa inanan bir partiyiz. Yüzde 10 barajını biz girmeyelim diye koydular. Yüzde 10 barajının bizi engellemediği ortada. Bu sefer yüzde 7 ile başka amaçları önlerine koymuşlar. Tek cümleyle, bir iktidar seçim yasalarıyla, siyasi parti yasalarıyla ilgili çalışmaya başlamışsa o iktidar gidicidir. Abbas yolcu, onlara güle güle” dedi.
HAZİNE YARDIMI
Hazine yardımının kesilmesinin HDP’yi nasıl etkileyeceği yönündeki soruya Beştaş, “Doğmamış çocuğa don biçmek gibi ama hazine yardımı falan etkilemeyecek. Biz anayasal koşullara göre kurulan, faaliyet yürüten bir partiyiz. Hazine yardımını hiçbirinden daha az hak etmiyoruz. Demokratik siyaseti, barışı temel ilke olarak edinen ve bu konuda büyük bedel ödeyen bir parti olarak bu oyunların başarıya ulaşamayacağını büyük bir rahatlıkla söylüyorum. Kaybeden onlar olacak” yanıtını verdi.