SYKP Eş Genel Başkanı Uğur: 'Üçüncü Yol' hayati önemde

İZMİR - Kapitalizmin büyük bir insanlık yıkımına yol açtığını, Türkiye’de de bunun "tek adam" eliyle yönetildiğini söyleyen SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, bunlara karşı "Üçüncü Yol'un hayati önemde olduğunu belirtti.
 
Kovid-19 pandemisi, bölgesel savaşların sürmesi ve hemen ardından başlayan Ukrayna-Rusya savaşı dünyada ciddi bir gıda krizine neden oldu. Yaşanan gıda krizi beraberinde artan gıda enflasyonu ve hayat pahalılığını da getirirken, dünyanın birçok ülkesinde halk yoksulluğa karşı sokaklara çıktı. Yaşanan halk isyanları birbirini tetiklerken, milyonlarca insan yoksulluğa ve neoliberal hükümet politikalarına isyan etti. 
 
Büyüyen isyanlar Sri Lanka gibi yıllardır otoriter bir rejimle yönetilen ülkede, yönetimi düşürürken, yine Sudan, Arnavutluk, Gana, Makedonya, Arjantin, Kenya, Panama, Ekvador, Şili gibi birçok ülkede yurttaşlar artan gıda ve akaryakıt fiyatlarına karşı sokaklardaydı. Yine Hollanda’da köylüler, yaratılan iklim krizinin faturasını kendilerine kesmek isteyen hükümete karşı ayaklandı. Birçok kentte traktörlerle yolları kapatan çiftçilerin yaptığı kitlesel eylemler devam ediyor. Kongo’da da hayat pahalılığına karşı sokağa çıkan halka yaşanan asker saldırısında şimdiye kadar 15 kişi yaşamını yitirdi. 
 
 
İTTİFAKLAR KAZANIYOR
 
Yaşanan küresel gıda krizi, büyüyen yoksulluk ve hayat pahalılığı birçok ülkede de soldan yana bir alternatif oluşturuyor. Latin Amerika’da arka arkaya yapılan seçimlerde kıtanın neredeyse tamamı sol, sosyal demokrat parti ve bloklar tarafından yönetilir duruma geldi. Kıtada kalan tek sağ hükümete sahip Brezilya’da ise Eylül ayında yapılacak seçimleri, sol ittifakların da desteklediği Brezilya İşçi Partisi’nin kazanması bekleniyor. Yine yapılan son Fransa seçimlerinde Jean-Luc Melenchon liderliğindeki sol ittifak Nupes büyük bir başarı elde ederek ana muhalefet konumuna yükseldi. Hem neoliberal Macron’un çoğunluğunu bozan Nupes, hem de faşist lider Le Pen’in yükselişini durdurdu. 
 
Yaşanan halk hareketleri ve dünyada yoksulların yüzünü yeniden sol, halkçı politikalara dönüşü Türkiye açısından da Demokrasi İttifakı’nın önemi açığa çıktı. Dünya halklarının sol blokları desteklemesi Türkiye’de de böyle bir ittifakın önemine işaret ederken, 7 partinin toplantıları ve ittifakı genişletme çalışmaları da sürüyor. 
 
DÜNYA HALKLARI AYAKTA
 
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, yaşanan küresel ekonomi ve gıda krizinin halklara ve Türkiye’ye etkilerini değerlendirdi. Kapitalizmin artık insanlığa vereceği bir şeyinin kalmadığını ve neoliberal iktisadın tıkandığını vurgulayan Uğur, küresel ısınma, kovid-19 gibi olayların da bu krizi büyüttüğüne dikkati çekti. Bunların etkisiyle büyüyen gıda krizinin yoksulluğu büyüttüğünü vurgulayan Uğur, “Doğal olarak geniş kitlelerde bunun yıkıcı etkisi gözükmekte. Bu sebeple de farklı özgünlükleri olmakla beraber dünyanın her yerinde halk hareketleri yaşandı. Çok zor bir ülke olan Sri Lanka’da yönetim geniş kitlelerin ayaklanmasından kaçamadı. Yine Sudan’da özgürlük arayışı çeşitli sorunlar yaşamakla beraber devam etmektedir. Latin Amerika’da ki yükselişi de böyle okumak lazım. Kıtanın neredeyse tamamı solcu, halkçı, sosyal demokrat parti ya da blokların iktidar olduğu bir yönelime girmiştir. Burada da giderek derinleşen yoksulluğa bir tepkidir” dedi. 
 
YANDAŞ SERMAYE
 
Türkiye’de de durumun dünyadan farklı olmadığına değinen Uğur, AKP rejiminin son 20 yılda uygulamış olduğu neoliberal iktisadın sonunun geldiğine dikkati çekti. Türkiye’de yaşanan krizin küresel krizin parçası olmanın yanında AKP rejiminin öznel hataları olduğunu vurgulayan Uğur, “AKP uzun süreden beri inşaat, köprüler, yollar, şehir hastaneleri yani doğrudan üretici olmayan yatırımlara yönelmiştir. Türkiye’de yapılan yatırımlar halkın bütçesinden çalınarak, üretimi teşvik etmeyen harcamalar oldu. Bunun birincisi inşaat diğeri ise silahlanma sanayi ve güvenlik rejiminin oluşumu ile ilgili yapılan harcamalardır. Bilinçli bir politika olan bununla yandaş bir sermaye grubu oluşturmak istemiştir. Birde görünmeyen kalemler var. Mesela bütçe Sayıştay tarafından denetlenemez durumdadır. Aslında hiçbir şey denetlenemez durumda, meclis, yasalar hatta Anayasa bile askıya alınmış durumda” ifadelerini kullandı. 
 
‘TOPLUM ÖRGÜTSÜZ’
 
Asgari ücrete muhalefetinde sessizliği ile yüzde 50 zam yapılmasının AKP’nin başarısı gibi gösterilmek istendiğini kaydeden Uğur, fakat daha sene başında enflasyonun yüzde 70’i geçtiğini dile getirdi. Gündelik hayatta yüzde 400’e varan fiyat artışları ve yüzde 100’ün üzerinde bir enflasyonla karşılaşıldığını belirten Uğur, şöyle devam etti: “Mevcut rejimin ortadan kaldırıldığı bir eşikte dahi ekonominin kısa vadede toparlanma koşulları ortadan kalkmış bulunmakta. Asgari ücret hem dolar bazında hem milli gelirdeki aldığı pay karşısında aşağılara düşmüştür. Toplum seyahat edemez, kirasını ödeyemez, geçinemez vaziyette. Bütün bunların karşısında ise toplumsal bir tepki göremiyoruz. Bunun altında birkaç temel faktör yatmakta. Bir tanesi örgütlü toplumlar böyle tablolara ses çıkarabilir. Maalesef Türkiye’de sendikal hareket, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinde kuvvetli bir örgütlülük yok.” 
 
İTİRAZLAR YÜKSELİYOR
 
İtirazın yükselmemesinin ikinci nedeninin de 12 Eylül’den devralınmış baskı rejimi ve Anayasa olduğunun altını çizen Uğur, “7 Haziran 2015’te ortaya çıkan siyasi tablonun yaratmış olduğu sarsıntı, 15 Temmuz’la neticelenmiş ve her türlü hak arama terörize edilmeye başlanmıştır. Toplumda geniş bir korku iklimi yaratılmıştır. Ama bu tablo giderek değişiyor. Bugün toplumun ezici çoğunluğu mevcut rejim ve iktisadi sisteme itiraz ediyor. Ancak bunu şimdilik sokağa yansıtmadı. Çünkü Türkiye toplumunda beğenelim, beğenmeyelim bir parlamenter gelenek var. Bu açıdan herkes tepkisini 2023 seçimlerine saklamakta. Ama yer yer bu tepkinin sokağa çıktığını görüyoruz. Senenin başında moto kurye işçilerinin eylemleri, arkasından Antep’te çok sayıda tekstil işçisinin direnişini gördük. Bugün yine çeşitli iş yerlerinde işçi direnişleri görüyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
SOL İTTİFAKIN ÖNEMİ
 
Toplumun içerisinden geçtiği bu süreçte Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin başını çektiği 3’üncü yolun hayati önemde olduğunu söyleyen Uğur, bu yolun farklı görüşlerin, toplumsal kesimlerin ve taleplerin bir arada durabileceği bir zemin sunduğunu dile getirdi. Bu yolun mevcut egemen ittifakların karşısında halkçı, ilerici, demokratik ve sosyal bir cumhuriyeti hedeflediğini kaydeden Uğur, “Kasıt ettiğimiz şey siyasi yapıların üste inşa ettiği bir durum değil. Esasen aşağıda kadın, işçi, ekoloji mücadelesini kapsayan ve birleşik bir mücadele hattı kuran yaklaşımdır. Bu yol açılmıştır. Bu yolu genişletmekten başka çare yoktur. Eğer 2023 bir hesaplaşma anı ise burada herkesin sorumlu davranması elindeki bütün imkanları ortak imkanlara dönüştürmesine ihtiyaç var. Bu sosyalistlerin hem kendi aralarındaki hem de toplumsal dinamiklerle kuracağı bloğun oluşumu açısından önemlidir. Şimdilik burada çalışmaktan başka yol yok” diye belirtti. 
 
‘HEDEF REJİMİN ORTADAN KALDIRILMASI’
 
Bu ittifakın öncelikli hedefinin mevcut iktidar rejimi ortadan kaldırmak olması gerektiğinin altını çizen Uğur, rejimin yarattığı ağır iktisadi tahribatın kaldırılması, emekçilerin lehine yeniden düzenlenmesi için buna ihtiyaç olduğunu kaydetti. Uğur, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan kaybetmiş olsa bile parlamentoda da çoğunluğun elde edilmesi gerekiyor. Yoksa Türkiye yeniden siyasi bir krizin içerisine girer ve buradan yeni bir sağcı dalganın yükselmesine sebep olabilir. Bu korkulu rüyayı görmek istemiyorsak bugün önümüzdeki bütün görevleri kendi örgütsel çıkarlarımızın önüne koyarak ortak hareket etmekten başka yol yok. Bu açıdan da sadece bir seçim işbirliğinden bahsetmiyoruz. Tek adam rejiminin ortadan kaldırılması, radikal demokratik dönüşümlerin hızla gerçekleştirilmesi, işçilerin, köylülerin sosyal taleplerinin gerçekleşmesi için bu birliğe ihtiyaç var” dedi. 
 
‘SOSYALİSTLER VE HDP ROL ALMALI’
 
Gelinen noktada kapitalizmin büyük bir insanlık yıkımına yol açtığını da sözlerine ekleyen Uğur, “Kapitalizm ile insanlığın sürmesi arasındaki çelişki artık uzlaşmaz bir çelişkidir. Sosyalist, sol, halkçı seçenekleri derhal hayata geçirmeksizin bu yıkımdan kurtulmanın bir yolu yoktur. Türkiye’nin içinden geçtiği siyasi krizden hem de emekçilerin yaşamış olduğu iktisadi krizden kurtulmak için önümüzde bir süreç var. Sosyalistler ve HDP başta olmak üzere rol üstlenmeliler. Muhalefeti ekonomi Babacan’a bırakamayız. O açıdan bu derin iktisadi krizin çözümü yeni neoliberal politikalar değil halkçı politikalardır. Bunu toplumun önüne koyarak, yeni bir seçeneği ortaya koymaktan başka yol yoktur” diye konuştu. 
 
MA / Tolga Güney