Tümüklü: Kimyasal iddia değil gerçek

İSTANBUL - AKP’nin bölgede ilerleyememesinden kaynaklı kimyasal silah kullandığını ve “suçüstü” yakalandığını belirten ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, kimyasal kullanımının iddia değil gerçek olduğunu söyledi. 
 
Türkiye’nin Federe Kürdistan’ın Zap, Metina ve Avaşin bölgelerine dönük saldırıları, 6 ayını geride bıraktı. Bu 6 ayda Türkiye’nin kullandığı sayısız kimyasal silah saldırısında en az 44 HPG ve YJA-Star’lı yaşamını yitirdi. Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair görüntüler yayınlanmasına rağmen AKP Sözcüsü Ömer Çelik, kimyasal silah kullanımına dair söylemlerin “yalan” olduğunu öne sürdü. 
 
Avrupa’nın birçok ülkesinde çeşitli eylemlerle kimyasal silah kullanımını protesto edilirken, kimyasal silahtan etkilenen 2 HPG’linin yaşamını yitirmek üzereyken çekilen görüntülere değerlendirme yapan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hedef gösterildi, gözaltına alındı ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla tutuklandı.
 
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘TÜRKİYE SONUÇ ALAMADI’
 
Kimyasal silah kullanımının savaşın geldiği düzeyi gösterdiğini belirten Tümüklü, Türkiye’nin bölgede ilerleyemediğini ve sonuç alamadığını ifade etti. Savaştan sonuç alamamanın Türkiye açısından bir “beka” sorununa dönüştüğünü söyleyen Tümüklü, “Türkiye, orada oluşacak bir yenilginin ya da bir geri çekilmenin, hem AKP-MHP iktidarı ve onun etrafındaki ittifak bakımından hem de rejimin kendi yapısal sorunu bakımından da geri dönülemez yıkımlar yaratacağını görüyor. Varlığını yokluğunu bu savaşa vakfetmiş durumda. Doğal olarak da bu savaşı bir ölüm kalım savaşı olarak da görüyor. Kimyasal silah kullanımına bağlı olarak taktik nükleer bombalar ya da değişik gazların kullanılması aslında düpedüz bu savaşın sonucunu hızlandırma ve bir şekilde başarılı olmaya yönelik bir hamlesi” diye konuştu.
 
‘MİLLET İTTİFAKI SAVAŞ SUÇUNA ORTAK’
 
CHP’nin merkezinde durduğu Millet İttifakı’nın da kimyasal silah kullanımını desteklediğini ve bu savaş suçuna ortak olduğunu söyleyen Tümüklü,  “Çünkü onlar da aynı şeyi düşünüyor. Yani rejimin bekasını Kürt özgürlük mücadelesinin yenilgisinde, bastırılmasında görüyor” dedi.
 
AKP-MHP iktidarının, bölgeye dönük saldırılarda yaratacağı bir başarının özgürlük ve eşitlik mücadelesini dağıtacağını bildiği için kimyasal silaha başvurduğunu belirten Tümüklü, “Türkiye’nin kimyasal silah kullanmasının sebeplerinden biri de, KDP çizgisini Kürdistan’da hakim kılmaya çalışarak Kürt özgürlük mücadelesinin önünü almaya çalışmaktır” diye belirtti.
 
İKİYÜZLÜ SİYASET
 
Türkiye’nin savaş suçu işlediğinin altını çizen Tümüklü, şöyle konuştu: “Sonuçta çok açık bir biçimde hiçbir hukukta yeri olmayan bir şey. Bir sürü uluslararası sözleşme imzalamış ama hiçbir sözleşmeye uymuyor. Ve buna uymayacağını da açık açık söylüyor. Aslında uluslararası kurumların da hiç birinin karşılığı, yaptırımı yok. Çünkü sonuçta bu silahları üretenler onun arkasında duran emperyalist devletler. Uluslararası sözleşme imzalanıyor, imzalayanlar belli. Ama bu savaş mekanizmalarını, araçlarını üretenler bunlar zaten. Aslında halkları kandırmanın, emekçilerin ve ezilenlerin bilincini bulandırmanın bir aracı olmak dışında hiçbir işe yaramıyor bunlar. İkiyüzlü uluslararası bir siyasetle karşı karşıyayız. Hem kimyasal silahı üretiyorsunuz hem de satıyorsunuz. Emperyalist devletlerin, bütün ezilen halklar ve emekçiler bakımından bir düşman merkez olduğunu asla unutmamalıyız. O bakımdan da oradaki esas şey bu uluslararası kurumların gidip denetlemesi değil. Ezilen halkların, emekçilerin mücadeleyle bunları süpürüp atması daha elzem bir şey.”
 
Bu uluslararası kurumların oraya gidip denetim yapmasının sadece bu suçların kaydedilmesi ve suçun “suçüstü” yakalanması bakımından önemli olduğunun belirten Tümüklü, “Aynı zamanda bu insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu için bu suçluların hesap vermesi ve bununla hesaplaşması bakımından bu tarihsel kayıtlar çok önemli bir şey. Çünkü bunlar halkların bilincinde, mücadelesinde asla unutulmayacak şeylerdir” dedi.
 
İKTİDARINI SÜRDÜRME HAMLELERİ
 
AKP’nin karşısında yer alan herkesi bir şekilde bir hizaya çekmeye, mümkünse tasfiye etmeye ya da yok etmeye yönelik bir hamle yapmaya çalıştığını belirten Tümüklü, “Bunlardan hangisi başarılı olursa artık ona uygun bir politika izliyor. Kimyasal silah saldırısı da böyle bir şey. Yok etme saldırısının bir biçimi. Diğer taraftan da işte gazetecileri işkenceyle gözaltına alarak gözümüze sokuyor. Bununla da toplumda kaygıyı, korkuyu örgütlemeye, sindirme politikasını yaygın ve sürekli hale getirmeye çalışıyor. Diğer taraftan örgütlü ve öncü mücadele kesimlerini belli çizgilere hapsederek onların sesinin kısılmasına, örgütsüzleşmesine ve apolitikleşmesine, apolitikleşmiyorsa bile politik etkisinin sınırlanmasına yol açacak hamleler yapmaya çalışıyor. Bunların hepsi AKP-MHP iktidarının kısa sürede iktidarlarını sürdürme hamleleri. Ama daha geniş bir perspektiften baktığımızda ise rejimin bekasının sürdürülmesi meselesi. Yani rejimin varoluş sorunlarıyla bugün iktidarın kendini sürdürme ısrarı ve çabasının kesiştiği bir noktayla karşı karşıyayız. Doğal olarak da bu saldırıların artarak süreceğini görmemiz lazım. O bakımdan da herkese çok özel bir çağrı zamanından geçtiğimizi aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
  
‘KİMYASAL İDDİA DEĞİL GERÇEK’
 
“Suçüstü yakalanmış bir iktidarla karşı karşıyayız” diyen Tümüklü, kimyasal silah kullanımının iddia olmadığının altını çizerek, kimyasaldan etkilenerek yaşamını yitiren ve görüntüleri yayınlanan 2 HPG’liyi hatırlattı. Buna “iddia” demenin “egemenlerin diliyle” konuşmak anlamına geldiğine dikkat çeken Tümüklü, kimyasala sessiz kalınmayarak mücadele yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Tümüklü, “Bölgede insanlar dahil bütün canlılar yok edilmeye çalışılıyor. Bunun karşısında sessiz kalmak ya da bunun karşısında kısık sesle konuşmak bu egemen siyasetin suyuna su katmak anlamına geliyor. O nedenle buna karşı çıkmak şart” dedi.
 
ALIŞILMIŞ SİYASET TARZI
 
Mücadeleyi büyütürken alışılmış siyaset tarzının dışına çıkılması gerektiğini söyleyen Tümüklü, “Sadece dayanışma içeren mücadele tarzının dışına çıkılması gerekiyor. O temsili siyaset tarzının, basın açıklaması ve protesto tarzının dışına çıkmak lazım. Bizi sınırlarına hapsetmeye çalışan o faşist iktidarın bir şekildeki hareket tarzının karşısında bizde benzerini uygulamalıyız. AKP-MHP iktidarı hangi yasaya uyuyor? Kendi belirlediği hangi kurala uyuyor? Kendi belirlediği hangi araç biçimlerine sadık kalıyor da sınırlara uyuyor?” diye sordu. “Kimyasal silah kullanımından gazetecilerin işkenceyle gözaltına alınmasına, Şebnem hocanın gözaltına alınmasından işkencenin göze sokulmasına kadar bir dizi mücadeleyi somut eylemli bir pratik özeleştiriyle yanıtlamalıyız” diyen Tümüklü, bunun fiili mücadele çizgisinin örgütlenmesinden geçtiğini tekrarladı.
 
MÜCADELE VURGUSU
 
Kimyasal silahı durdurmanın yolunun mücadeleyi büyütmekten geçtiğini vurgulayan Tümüklü, “Mücadelenin sesini örgütlemenin, Şebnem Hoca gibi gerçekten asgari düzeyde yapılması gerekeni yapan insanların yanında durmanın, onun mücadelesini büyütmekten geçtiğini görmek zorundayız” şeklinde konuştu. 
 
MA / Rukiye Adıgüzel