DBP Eş Genel Başkanları: Kürtlerin sabrı tükendi, İmralı'nın kapılarını açın

img
DİYARBAKIR - İmralı tecridi için “Kürtlerin sabrı tükendi” diyen DBP Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, bu yılki Newroz’u ulusal birlik ruhuyla kutlayacaklarını söyledi. Eş genel başkanlar, Öcalan’ın çözüm için “üç ayaklı masa” önerisinin önemli olduğunu vurguladı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde süren mutlak tecrit, hem Türkiye’deki krizi hem de Suriye’deki savaşı derinleştiriyor. Türkiye’nin Suriye’de düştüğü çıkmaz beraberinde mülteci krizini getirdi. Kürtlerin dört parçadaki kazanımlarını savunmak için yürüttüğü ulusal birlik çalışmaları da devam ediyor. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, tecride, ulusal birliğe, Newroz’a, Türkiye’nin Suriye’de girdiği çıkmaza ve mülteci krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
DARBE İÇİNDE DARBE
 
21 yıldır tecridin devam ettiğini, 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan "Çöktürme Planı" sonrası 5 Nisan 2015 yılında tecridin mutlaklaştırıldığını belirten DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Öcalan'ın "Siz demokratikleşmezsiniz, şeffaflaşmazsanız, Kürt sorununu demokratik yol ve yöntemlerle çözmezseniz darbe mekaniği devreye girer" sözlerini hatırlatarak, "Nitekim 2016 yılındaki meydan gelen darbeyle hep birlikte bu sürece şahit olduk. Sonrasında bu darbenin aslında iktidarın darbesine dönüştüğünü de gördük. Darbe içinde darbeye dönüştü. Dolayısıyla bu tecrit, iktidarın anti-demokratik uygulamaları, savaş politikalarını, çoğulculuktansa tekçiliği önüne rol ve model koyarak varlığını sürdürmesinin sonucuydu" dedi. 
 
'TECRİTTE ISRAR YIKIMDIR'
 
Türkiye’de tekçi bir zihniyetin yaratılmak isteniyor olmasından kaynaklı tecridin ağırlaştırıldığının altını çizen Aydeniz, tekçi zihniyetin karşısından duranın ve demokratik zemini güçlendirmeye çalışanın da Öcalan'ın olduğunu söyledi. Öcalan’ın düşüncesinin ve felsefesinin toplum için alternatif demokratik bir zemin oluşturduğunu belirten Aydeniz, "Dolayısıyla savaşta ısrar eden, savaşı kendine politika olarak belirleyen bu iktidar, tecridi her geçen gün ağırlaştırmıştır. Bugün hem için hem dış siyasette tecritle beraber Türkiye her geçen gün krizlerle boğuşan bir ülkeye dönüştü. Bir kişinin iki dudağı arasında yönetilen bir ülke var" ifadelerini kullandı.  
 
Demokrasiyi kendi varlığına bir tehdit olarak gören bir iktidarla karşı karşıya olduklarına dikkat çeken Aydeniz, "Tecrit, bugün Sayın Öcalan şahsında bütün topluma, kadınlara, halklara, Türkiye toplumunun tamamına uygulanıyor. Tecrit ve savaş politikalarında ısrar, yıkımdır" dedi.  
 
 'İKTİDAR TÜKENDİ’
 
Tecritle iktidarının kendisini bitirdiğini aktaran Aydeniz, "Savaşta ısrar, Kürt halkına düşmanlık, yok sayma, Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği için negatif bir durumdur. Savaşta ısrar etmek iktidarın tükendiğinin göstergesidir. Tecritle beraber Türkiye’nin içine girdiği krizler bunu gösteriyor" ifadelerini kullandı. Türkiye halklarının birlikte yaşaması için faşizme karşı mücadelede birlikte olması gerektiğinin altını çizen Aydeniz,  "Birlikte demokratik bir zeminde Türkiye’nin demokratik yarınları için başta Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözümü için bir araya gelmeliyiz. Bunun için de öncelikle İmralı kapıları açılmalıdır" şeklinde konuştu. 
 
'ÇÖZEMEYENLER ÇÖZÜLÜR'
 
Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini dile getiren Aydeniz, şunları söyledi: "Çözümsüzlükte ısrar edenler, kendilerinin çözüldüğünü biliyor. Kürt halkı, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin bugünkü yaşanan krizlerle bağlantılı olduğunu ifade ediyor. Bu yaşanmışlıklar var ve bu nettir. Dolayısıyla Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin ve onun görüşlerinin toplumlara yayılabilmesi için biz parti olarak, halk olarak, kadınlar olarak sözümüzü söyleyeceğiz. İşte böyle bir görüşme yapıldı, bu yeterlidir demeyeceğiz. Son görüşmede Sayın Öcalan’ın üç ayaklı masa önerisinin ve güçlü çözüm vurgusunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Birlikte yan yana yaşayabilmenin yolu, toplumun tamamına dayatılan tecridin kırılmasından geçtiğini biliyoruz.”
 
MÜLTECİLER UCUZ İŞ GÜCÜ 
 
Türkiye'nin mülteci politikası üzerinde de duran Aydeniz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kodlarında tekçilik ve Türk milliyetçiliğinin ön planda olduğunu belirterek, bundan kaynaklı var olan sorunları çözemediğini dile getirdi. Uluslararası hukukta mülteci haklarının olduğunu; ancak Türkiye'de bu hakların tanınmadığını kaydeden Aydeniz, Türkiye'deki mültecilerin sığınmacı olarak kabul edildiklerini ve ucuz iş gücü olarak kullanıldığını ifade etti. 
 
'TÜRKİYE BATAKLIĞA SAPLANMIŞTIR'
 
Suriye'de sıkışan iktidarın her defasında mültecileri Avrupa'ya karşı bir koz olarak kullandığına dikkat çeken Aydeniz, "İktidar, Ortadoğu’da en ufak politik yanlışlarını Avrupa ve dünyayı tehdit ederek, mülteciler üzerinden 'Kapıları açarız' diyerek örtbas etmeye çalışıyor" şeklinde konuştu. Türkiye'nin İdlib'deki savaş ısrarının Kürt düşmanlığından kaynaklı olduğunu belirten Aydeniz,  "İdlib’de çetelerle iş tutan, bunları besleyip Kürtlerin kazanımlarını yok sayarak, yüz yıllık stratejilerini hayata geçirmek isteyen bugünkü iktidar, İdlib’de bataklığa saplanmıştır. Baskı, şiddet ve savaş politikalar sonucu insanların, çocukların, kadınların ve bugün sınırda, Akdeniz’de, Ege’de insanlık dramıyla karşılaşmasının sebebi bu tekçi zihniyettir. Bu ne vicdanidir ne de ahlakidir" şeklinde konuştu. 
 
'MÜLTECİ KOZU SAVAŞ SUÇUDUR'
 
Suriye halklarının kendi kaderlerini tayin etmesinin önünün açılması gerektiğinin altını çizen Aydeniz, "Mülteci kozu içinde savaş suçlarını barındıran bir durum. Bu iktidarın hesap vermesi gerekir. Bu mülteci krizinde başta bu ülke olmak üzere tüm dünyanın parmağı var. Öncelikle yapılması gereken halkların nerede doğduysa orada yaşamalarını sağlamaktır" dedi. Türkiye, mültecileri hem tehdit olarak hem de ekonomik ve toplumsal krizini örtbas etmek için kullandığını kaydeden Aydeniz, "Mülteciler aynı zamanda Türkiye toplumunda algı oluşturmanın bir aracına dönüşmüştür. Mülteciler, zayıflayan Türkiye’nin kendisini yaşatmasının yol ve yöntemidir" şeklinde konuştu. 
 
ÖCALAN'IN PARADİGMASI YAŞAM BULDU
 
Suriye'de 2011'den beri süren savaşın üzerinde duran DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Kuzey-Doğu Suriye'deki Kürtlerin öncülüğünde halkların geliştirdiği 3’üncü yol direnişine vurgu yaptı. Kürtlerin öncülüğünde destansı bir mücadelenin geliştirildiğini kaydeden Bayındır, "Ortadoğu, özelikle Suriye coğrafyası Sayın Öcalan’ın paradigması, alternatif yaşam modeli karşılığını bulmuştur. Kürtlerin öncülüğünde gelişen Arap, Süryani, Ermeni ve orada yaşayan tüm halkların prototipi olan Suriye’deki oluşum, bugün kendi gerçekliğini her zamankinden daha fazla ortaya koymaktadır. Aynı zamanda bu yeni oluşum, Ortadoğu’da önümüzdeki süreçte yeniden bir dizayn sürecinin yani yeni bir işgal girişiminde halkların nasıl mücadele etmesi gerektiğini, nasıl alternatif yönetim ve mücadele ağı oluşturması gerektiğini ortaya çıkardı" dedi. 
 
TÜRKİYE'NİN STRATEJİSİ ÇÖKTÜ
 
Türkiye’nin özellikle Suriye topraklarında “işgalci” güç olduğunu belirten Bayındır, "Neo-Osmancılık aynı zamanda Osmanlının 1900’lü yıllarda kaybettiği toprakları yeniden ele geçirme ve burada hem siyasi hem askeri olarak kendi varlığını başat kılma arayışı, ideolojisidir. Şu an hükümetin başında olan Erdoğan’ın figürsel olarak inşa ettiği temel değerlere baktığınızda Osmanlının son dönemdeki figürsel emarelerini görebiliyoruz. Sürekli ideolojik perspektiften hareket etmesini sağlayan MHP’de somutluğa kavuşan Turancılık zihniyetiyle bu dinamizmi sürekli canlı kılan bir durumla karşı karşıyayız. Özellikle Kuzey-Doğu Suriye ve coğrafyasında istediğini elde edemeyen, Kürtlerin toplumsal siyasal gelişimin önüne geçemeyen Türk devleti, çok daha saldırgan bir pozisyon alarak, Efrin’i işgal etti ve halen de işgal süreci devam ediyor" diye konuştu.  
 
Türkiye'nin İdlib'den çekilmesiyle İhvancılığın biteceği değerlendirmesinde bulunan Bayındır, "İdlib’de herhangi bir sonuç elde edemeyen Türk devleti, Suriye topraklarından tamamıyla çekilirse, Müslüman Kardeşler öncülüğünde Ortadoğu ve Arap coğrafyasında hüküm süren stratejisi tamamıyla çökmüş olacak. Bu konuda özellikle İdlib’i kendi açısından tarihsel bir kırılma noktası olarak görüyor” şeklinde konuştu. 
 
'HDP'YE SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR'
 
Türkiye'nin İdlib’de savaşmaya devam edeceğini belirten Bayındır, "Bu konuda kararlı bir muhalefetin yoksunluğundan cesaret alan bir AKP-MHP koalisyonundan bahsediyoruz. Demokratik kitle örgütlerinden gelecek tepkilere de set çekmiş durumdalar. Demokratik muhalefetin öncü gücü olan HDP’ye önümüzdeki süreçte çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Ve her şeye rağmen insanca yaşamdan yana olan Ortadoğu’da savaşın önlenmesi için ciddi çaba sarf eden sivil toplum kuruluşlarına da sorumluluk düşüyor. Farklı kurumların bir araya gelerek seslerini daha gür çıkarmaları gerekiyor. En azından AKP-MHP hükümetinin Kuzey-Doğu Suriye topraklarından çekilmesi ve aynı zamanda Türkiye’de barışçıl politikalara yönelmesi noktasında çok ciddi görevler düşüyor" şeklinde konuştu. Bayındır, CHP'nin hem ülke hem Ortadoğu içinde tutarsız bir politika izlediğinin altını çizdi.
 
ULUSAL BİRLİK RUHUYLA NEWRAZ'A 
 
Ulusal birlik çalışmaları üzerinde de duran Bayındır, bu dönemin Kürtler için tarihsel bir fırsat olduğunu belirterek, birlik konusunda işin başında olduklarını; ancak tüm partilerde bir kararlılık ve iradenin olduğunu söyledi. Bu yılki Newroz'u ulusal birlik ruhuyla kutlayacaklarını vurgulayan Bayındır, “Bu yılki Newroz’u her ilde her kentte her ilçede ulusal birlik ruhuyla karşılama kararlılığımız var. Bu süreçte Kürtlerin tarihsel, kültürel değerlerini açığa çıkarmak ve özellikle anadil meselesinin tüm topluma yayılması için önümüze stratejik hedefler koyduk” dedi. 
 
Hedeflerinin Kürtlerin ulusal bir birlikteliğini sağlayabilecek bir kurum ve yapı oluşturmak olduğunu kaydeden Bayındır, "Bu konuda hem sivil toplum kuruluşları hem aydın, akdemiysen, yazarlar, özelikle Kürdistan tarihi, toplumu üzerinde çeşitli tecrübeleri sahip insanlarla yürüttüğümüz çalışmalar var. Onlardan ciddi katkılar alıyoruz. Bunu daha da derinleştirip, Kürtlerin 21’inci yüzyılda özlemini çektiği ulusal birliği karşılayabileceğimiz inancını taşıyoruz. Bunun için Newroz’un önemli olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu. 
 
KÜRTLERİN SABRI TÜKENDİ
 
Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle sistematik bir şekilde görüşmesi gerektiğinin altını çizen Bayındır, dönemsel görüşmelerin çözüm olmadığını ve Kürt halkının öfkesinin gittikçe yükseldiğini söyledi. İmralı tecridi için “Kürtlerin sabrı tükenmiştir” diyen Bayındır, Kürt halkının tecridi kırmak için yeni dönemde mücadelesini yükselteceğini kaydetti. 
 
MA / Mehmet Şah Oruç