Gençlik Örgütleri: Devlet yaşamımızı çalıyor

img
İSTANBUL – Geçim sıkıntısı nedeniyle geçtiğimiz yıl yaşamlarına son veren Sibel Ünli ve Hakan Taşdemir'in  öğrencisi oldukları İstanbul Üniversitesi önünde açıklama yapan gençlik örgütleri, adaletsiz düzenin her geçen gün farklı farklı araçlarla öğrencilerin yaşamlarını çalmaya devam ettiğini söyledi.
 
Bünyesinde birçok gençlik örgütünün yer aldığı İstanbul Gençlik Örgütleri, geçtiğimiz yıl Ocak ve Şubat aylarında geçim sıkıntısı nedeniyle yaşamlarına son veren Sibel Ünli ve Hakan Taşdemir'in öğrencisi oldukları İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampüsü önünde toplanıp, basın açıklaması yaptı. 
 
“Sibel ve Hakan için adalet, herkes için adalet” pankartı ile “Devlet yaşamlarımızı çalıyor” , “Sibel ve Hakan’ın katillerinden hesap soracağız”, “Gençlik katillerden hesap soracak” yazılı dövizlerin taşındığı eylemde, “İntihar değil, bu bir cinayet” sloganı atıldı. 
 
‘DEVLET YAŞAMLARIMIZI HEDEF ALIYOR’
 
Hazırlanan ortak basın metnini okuyan Meltem Çuhadar, Ünli ve Taşdemir ile aynı sıralarda oturduklarını, her iki öğrencinin de sömürü, katliam ve adaletsizlikler üzerine kurulu düzenin baskısına dayanamayıp, yaşamlarına son verdiğini dile getirdi.
 
Adaletsiz düzenin her geçen gün farklı farklı araçlarla öğrencilerin yaşamlarını çalmaya devam ettiğini söyleyen Çuhadar, “Devlet örneğin son dönemde Amed, Suruç, Ankara ve İzmir'de bizleri doğrudan hedef alarak katlettiği gibi kapitalist sömürüyle de yaşamlarımızı hedef alıyor. İktidar yandaş şirket, vakıf ve parti yöneticileriyle birlikte yolsuzluklar yoluyla her geçen gün zenginleşirken, halk yıllardır daha da yoksullaşıyor, gençler geleceksiz bırakılıyor” dedi. 
 
YAŞANANLARIN FARKINDAYIZ
 
Ülkedeki ekonomik krizin giderek derinleştiğini ve bu yükün işsizlerin, işçilerin ve yoksulların sırtına yüklendiğini belirten Çuhadar, “Bu durumlar büyük psikolojik sorunlara, bunalımlara yol açıyor. Son dönemde de koronavirüs salgınında alınan sözde tedbirler sonrası işsiz kalan, yoksullaşan onlarca insan umutsuzluğa kapılıyor, yaşamına son veriyor. Düzen, gelecek kaygısıyla biz gençleri alanda hedef alıyor. Yaşamını sürdürebilmek, kendi geleceğini kurmak isterken sıkıştırılmaya ve teslim alınmaya çalışılan biz gençler tüm yaşananların farkındayız” diye konuştu. 
 
KATLEDENLER AYNI 
 
“Kendileri şaşalı mutfaklarıyla ve ziyafet sofralarıyla sefa sürerken, yazlık saraylar yaptırırken koronavirüs salgınıyla da giderek artan yoksulluğa ve ekonomik krize karşı halka ‘porsiyonlarınızı küçültün’ diyenler, ‘intihar’ların sorumlularıdır” diyen Çuhadar, şöyle devam etti: “Suruç'ta 33 düş yolcusunu katleden ile geçtiğimiz yıl yaşamlarını sonlandıran arkadaşlarımız Sibel ve Hakan'ı katledenler aynıdır. Her iki katliam da münferit değildir. Suruç Katliamı dönemin başbakanının tarifi ile öfkeli gençlerin kendi başlarına planladığı bir saldırı değil, devlete bağlı çetelerin, yardım edilen DAİŞ’in organize suçlarıdır. Kimsenin katledilmediği, aç ve yoksul olmadığı yeni bir dünya hayaliyle mücadele eden, Rojava'da yeşertilen devrime sözlerini taşımaya, dayanışmaya giden gençlere karşı planlı yapılmış bir katliamdır.” 
 
'HESAP SORACAĞIZ'
 
Ünli ve Taşdemir’in yaşamına son vermesinin bireysel bunalımlar değil, iktidarın ekonomik politikalarının ve kapitalist sistemin sonucu olduğunu vurgulayan Çuhadar, sözlerini “Arkadaşlarımızı katleden bu adaletsizlikler düzenine teslim olmayacağız. Yoksulluğun ve geleceksizliğin bizden çaldığı sıra arkadaşlarımız Sibel Ünli'yi, Hakan Taşdemir'i unutmayacağız. Katillerden, yaşamlarımızı çalan herkesten hesap soracağız. Bu kapitalist düzeni yıkacağız” diyerek noktaladı.