'İstanbul Sözleşmesi'yle birlikte kadın eşitliği hedef alınıyor'

  • kadın
  • 09:52 10 Temmuz 2020
  • |
img

ANKARA - Kadına yönelik şiddetle mücadele için mahalle karakolundaki polisin CİMER’den talimat almadan harekete geçmediğine dikkati çeken feminist aktivist Berrin Sönmez, İstanbul Sözleşmesi'nin iptaliyle kadın eşitliğinin hedef alındığını söyledi. 

Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin hukuksal anlamda en ileri adımlardan biri olarak görülen İstanbul Sözleşmesi, bir müddettir iktidarın hedefinde. 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, imzaya açıldığı kent olan İstanbul'un adıyla anılıyor. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girse de o tarihten bu yana uygulanmada yaşanan eksiklikler kadın örgütlerinin eleştirisine neden oldu.  
 
Yıllardır bir kısım iktidara yakın muhafazakar çevreler tarafından “Aile bütünlüğünü tehlikeye atıyor” iddiasıyla hedef haline getirilen sözleşme bu kez AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un sözleşmeden çıkılabileceğine dair açıklamasıyla bir kez daha gündeme oturdu. Sözleşmeyi bir diğer hedef alan isim de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan oldu ve  “çalışıp gözden geçirin halk istiyorsa kaldırın” dedi.
 
Feminist aktivist Berrin Sönmez, Türkiye’nin yıllarca ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’ni ve hedef haline getirilme nedenlerini Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı.  
 
Kadına yönelik şiddete karşı hayati öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nin iktidar tarafından dönem dönem hedef alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiği zaman iktidarda olan, sözleşmeyi imzalayan ve şu anda da iktidarını sürdüren parti, aynı sözleşmeyi hedef alarak hafifletiyor, gücünü kırıyor. Ama aynı zamanda bu iktidar hiçbir zaman sözleşmenin gereklerini yerine getirmedi. Burada gerçekten siyasi pazarlık ve oyunların döndüğünü düşünüyorum. Sözleşmeye karşı olan bazı gruplar var bütün dünyada olduğu gibi. Ama iktidarın imzasının arkasında durması gerekir. Muhafazakar politikaların, günden güne yıldan yıla değişen ilkesiz siyasetler olduğunu biliriz. Bu doğrultuda o günün çıkarı ile bugünün çıkarı farklı olmuş olabilir. Ama iktidarın, sözleşmeye karşı olan grupların hiç de o kadar oy hesabında etkili olacak güçte olmadığını görmesi gerekiyor. Sosyal medya kampanyalarında etkililer, siyasi parti temsilcileriyle bizden çok daha fazla görüşebiliyor ve onların zihinlerini etkileyebiliyorlar ama toplumun düşünce yapısını etkileyebilecek güçte değiller, böyle bir düşünce zeminleri yok. İtiraz üzerinden gösterdikleri birkaç şey var. Dolayısıyla son derece marjinal gruplar olduğunu bilmemiz gerekiyor. Şu anda Türkiye’de marjinallerin peşine takılan bir siyasi akıl var.
 
İktidarın, bahsettiğiniz “marjinal grupların” peşine takılarak İstanbul Sözleşmesine karşı ürettiği söylemler nelere yol açıyor?
 
İstanbul Sözleşmesi; kadınların güvenli, şiddetsiz, eşit yaşam hakkının temel garantilerindendir. Bağlayıcı hükümlerine rağmen tam olarak uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’ni bu kadar zayıflattıklarında bütün kazanılmış kadın hakları saldırı altında kalıyor.
 
İktidar, bu marjinal grupların peşine takılıp siyasi söylem üretirken, kadın ve çocukların yaşam hakkını, hayatlarını kumar masasına sürüyor. Bu söylemlerin her biri yükseldikçe kadına yönelik şiddetle mücadele zaafa uğruyor. Kolluk görevlileri görevini yerine getiremez oluyor. Yargı organları da yasalara uygun hükümler vermiyorlar. Kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda ‘İstanbul Sözleşmesi kalkacak herhalde’ zihniyeti ile hakim ve savcılardan çoğu yasanın gerektiğini yapmıyor. Yargıtay’dan benzeri bir karar çıkıyor. Yargıtay, kadına yönelik cinsel şiddet için ‘babacan tavır’ ifadesini kullanabiliyor. İstanbul Sözleşmesi; kadınların güvenli, şiddetsiz, eşit yaşam hakkının temel garantilerindendir. Bağlayıcı hükümlerine rağmen tam olarak uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’ni bu kadar zayıflattıklarında bütün kazanılmış kadın hakları saldırı altında kalıyor.
 
Erdoğan sözleşme için “çalışıp gözden geçirin halk istiyorsa kaldırın” dedi. Burada kastettiği halk kesimi kimdir?
 
Ben bahsettiği halkın marjinal gruplar olduğunu düşünüyorum. Bunu neye dayanarak söylüyorum.  Türkiye’de toplumunun, kadın örgütlerine güvenini gösteren araştırmalar var. Toplum, kadın örgütlerine Anayasa’ya bile göstermediği kadar güven beyan ediyor. Bağımsız bir araştırmacının yaptığı bir çalışmaya göre toplumun yüzde 86’sı kadın örgütlerine güveniyor. Dolayısıyla ‘İstanbul Sözleşmesi bizim kazanılmış hakkımızdır’ diyen kadın örgütlerine güven yüzde 86 iken, ‘İstanbul Sözleşmesi kalksın’ diyenlerin oranı bunun çok çok altında. Diğer yandan hiçbir fikri olmayanlar var ve bu oran da çok yüksek. Erdoğan’ın bahsettiği halkın yüzde 50 olmadığı kesin. AKP içerisinde sözleşmenin uygulanmasını isteyen büyük bir kesim var. Bu nedenle o çok küçük marjinal gruba böyle bir göz kırpma bir onaylama halinin kesinlikle dış politika ile ilişkili olduğunu düşünüyorum.
 
Bu nasıl bir ilişki, neyin pazarlığını yapıyor olabilirler?
 
İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması, yürürlüğe girmesi süreçlerinde Avrupa Birliği (AB) süreci vardı. Sözleşme, AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi, giriş sürecinin hızlı ve kolay ilerlemesi için kullanıldı. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nahide Opuz davasında verdiği kararla Türkiye büyük bir prestij kaybetmişti. Mahkemenin kararıyla Türkiye, kadına yönelik şiddete devletin kadını korumadığına dair verdiği karar ile tazminat ödemeye mahkum bırakılan ilk ülke olmuştu. Dolayısıyla Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddetle mücadele ve ev içi şiddetin önlenmesi konusunda hazırladığı İstanbul Sözleşmesi en çok Türkiye’nin böyle bir suçtan tazminat ödemeye mahkum edilmesinden sonra bütün ülkelerin dikkatini çekti. Bu küresel bir sorun ve bu sorun ile ortak mücadele etmek, mücadelenin yöntemlerinde de ortaklaşmanın mücadeleyi kolaylaştıracak kararı alındı. Sözleşme, eşit kabul ettiğin bireylerin hepsini şiddetten koruyacaksın diyor. Bundan daha insani bir şey olamaz. Şiddet insan onurunu kırar ve parçalar. Müslüman'ın görevi ise insan onurunu yüceltmektir. Bunu bu şekilde düşünmeleri gerekirken, iktidar böyle düşünmeyenleri, ata erkin kurgulamış olduğu cinsiyet rollerini dini emri zannedenlere, dinin emri onlarmış gibi olanlara neden itibar ediyor? Burada da yine dış politika geliyor. İstanbul Sözleşmesi’ni kullanarak kadınları nesnelleştiriyor. Dış politika pazarlığında bunun bir payının olduğunu düşünüyorum.
 
Peki iktidar en çok sözleşmenin hangi maddelerine itiraz ediyor?
 
Toplumsal cinsiyet kavramı üzerinden karşı çıkarak "LGBTİ meşrulaştırılıyor" diyorlar. İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal eşitlik kavramı ortaya çıkmadan önce yeryüzünde LGBTİ bireyler yokmuş gibi konuşuyorlar. "Dinde günah" diyerek karşı çıkıyorlar. Oysa ki din eğer ki günah diyorsa olmayan bir şeye günah demedi herhalde. Yöneten, zayıfları Allah’ın emirlerinin aksine zorbalıkla yönettiği zaman helak edildiğine dair kuranda kıssalar var. O zaman yöneten zorbalığını düşünmek gerekiyor. Eşcinsellik zorla dayatılırsa tamam hepimiz karşı çıkalım ama böyle bir durum yok. Eşcinsellerin birey olarak toplumda eşit varlığı söz konusu. Ataerkil ellerinde kullanılacak seks objesi olarak kalsın diye kendi normlarına uymayan erkekleri de seks nesnesi olarak kullanabilmek için LGBTİ bireylere karşı çıkıyor. Ama asıl dertleri ve kesinlikle kabul etmedikleri kadın eşitliği. Kadınlarla eşit olmamak için LGBTİ bireylerin de eşitliğine itiraz ediyorlar. LGBT bireylerin varlığını bahane ediyorlar.
 
Sözleşmemin bazı muhafazakar kesimler tarafından aileyi yıkmakla itham edilmesini nasıl yorumluyorsunuz?
 
Aileyi niye yıksın? Aileden anladığınız şiddet mi sizin? Şiddetle mücadele neden aileyi yıksın. Şiddet uygulamadan vazgeçmek yerine aile içi şiddeti korumak için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmemizi istiyorlar.
 
 Sözleşmenin dayandığı “toplumsal cinsiyet eşitliği” ilkesi de “İslami değerlere aykırı” denilerek karşı çıkılıyor. Bu ilkeden ne anlamak gerekiyor?
 
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, bu kimliklerin cinsiyetimizle alakalı olmaması gerektiğini söylüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eşcinselliği savunmak değildir. İnsan olarak onurlu yaşam hakkını savunmaktır.
 
Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı işin içine girdiğinde nedense bir anda kafalar karışıyor. İnsanların farklı kimlikleri var. Her an gündelik hayatımızda değişen kimliklerimiz var ve farklı görevler üstleniyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği, bu kimliklerin cinsiyetimizle alakalı olmaması gerektiğini söylüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eşcinselliği savunmak değildir. İnsan olarak onurlu yaşam hakkını savunmaktır. Herkes kendi inancında nasıl isterse öyle yaşar. Bir başkasının hürriyetini, yaşam hakkını ihlal edecek şekilde kimse kendini dayatamaz. "Günah" deniliyor. Ben de bir Müslüman olarak şunu diyorum, günahsa Allah hepimizi günah işleme iradesiyle yarattı. Herkes kendi günahından mesul. Hiç kimsenin günahının hesabını bir diğeri çekmeyecek. Hiç kimsenin bir günaha ceza ödeme yetkisi yok. Bu Allah’a karşı haddi aşmaktır. Hüküm Allah’a ait. Bu dünyada insan onurunu yüceltmek, insanların her ne olduğuna bakmaksızın bir birey olarak onurlu yaşam hakkını savunmak zorundayız.
 
Peki, toplumsal cinsiyet eşitliğinin İslam’da yeri nedir?
 
Eşitlik ilkesi, Hucurat Suresi’nin 13’üncü ayetinde yer alıyor. Ayette, "Allah sizleri çiftler halinde yarattı. Dilleri yarattı, kavimleri yarattı" der. Bu sure hem ırkçılık hem de cinsiyetçilik karşıtıdır. Bu onların arasında hiçbir şekilde üstünlük olmadığını belirtir. İnsanların yaratılıştan gelen eşitliği burada çok belli. Bu ayette ‘kadın ya da erkek’ yaratıldı diye bir hiyerarşi getirilmiyor. ‘Eşler, çiftler halinde yarattım’ diyor. O ayette "Ey Müslümanlar" demiyor, "Ey insanlar" diyor. Bütün insanlara sesleniyor. Bu eşitlik ayetidir. Peygamberimizin bir hadisi vardır. Veda Hutbesi dile getirdiği söylenir. Bu hadiste peygamberimiz; "canınız, malınız, ırzınız masundur" yani korunuyor diyor. Aslında burada temel hakları sayıyor. Can güvenliği, mal güvenliği, ırz. Burada kastettiği ırz toplumda cinsellik olarak algılansa da kastettiği insan haysiyetidir. İnsanın onuru, canı, malı mukaddes. Bu aslında kendi çağına göre ne kadar ileri bir hüküm. Ama bu ileri hükümleri bırakarak patriarkalın "erkekler üstündür" sözü dinin gereği yapılıyor.
 
"İşleri kadınlara bırakanlar felah bulmaz" gibi bir hadis peygamberimize atfediyorlar. Oysa ki o söz İsrailiyat’ta geçen bir şey. İsrailiyatta, bundan birkaç binyıl önce hastalık ve felaketlerin üst üste geldiği bir dönem ve burada "kadınlar mabetlere" girdiği gerekçesiyle bunların yaşandığı belirtiliyor. Bundan sonra da kadınların mabede girmesi istenmiyor. Bugün bizim Diyanet İşleri Başkanı da Kovid-19’u zina ve LGBTİ’ye bağlıyor. Bu patriarkal din yorumlarının çağlar üzerinden birbiriyle irtibatı hiç bitmiyor. Birisi Yahudilerin, birisi Hıristiyanların hayatını cehenneme çeviriyor. Bizimkiler de şimdi yapıyor. Uzun zamandır devam ettiriyorlar.
 
Pandemi sürecinde kadına yönelik şiddetin arttığına ve çok sayıda kadının katledildiğine şahit olduk. Bu tablo göz önündeyken İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesi ile var olan şiddet kadınların hayatına nasıl yansıyacak?
 
Kovid-19 karantina süreçlerinde bütün ülkelerde kadına yönelik şiddet yüzde 30’un üzerinde arttı. BM’nin de tespit ettiği bir şey bu. Pandemi sürecinde açıklama yapan İstanbul Emniyet Müdürü de kadına yönelik şiddetin yüzde 38,2 arttığını söylemişti. Ondan bir süre sonra konuşan İçişleri Bakanı ise insanların sokağa çıkmadığı için azalan basit asayiş olaylarını gerekçe göstererek, kadına yönelik şiddetin de azaldığını söyledi. Fakat kadına yönelik şiddetin arttığını kadın örgütlerinin çalışmalarından ve kadınların başvurularından biliyoruz. Alo 183 Şiddet İhbar Hattı’na Kovid-19 sürecinde kadınlar ulaşamadı. Hat cevap vermedi. Bunun dışında kadın örgütlerinin kendi çabalarıyla ulaştığı kadınlar var. 155-156 üzerinden aramalar var ve bunlara cevaplar geldiğinde şunu da biliyoruz; polisler karantina sürecinde kapıya gelerek, kadına ‘iyi misin’ diye uzaktan seslendiğini, içeri girmediğini, kadını kurtarmadığını biliyoruz. Ancak araya bazı hatırı sayılır kişiler sokularak, kadının evden alındığını biliyoruz. CİMER arandığında yerel güçlerin harekete geçtiğini biliyoruz. Diyelim ki İzmir’in bir köyünde şiddet gören bir kadın arıyor ama kendisi ya da bir sivil toplum örgütü CİMER’e başvuru yapmamışsa kadına ulaşılmıyor. Ancak CİMER’den talimatla kasabadaki ya da köydeki görevli harekete geçip, kadını kurtarıyor. Kadına yönelik şiddette bu kadar uzun bir prosedür.
 
Sözleşme uygulamada iken tablo buysa…
 
Kadına yönelik şiddet bu kadar merkezi yönetim üzerinde yürütülecek mücadele ile mümkün değil. Her şey merkezileşti ve Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yapılıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için mahalle karakolundaki polis memuru Ankara’dan CİMER’den talimat gelmesini bekliyor. Bu nedenle şiddet bu kadar arttı. ŞÖNİM’ler çalışmıyor. ŞÖNİM’deki görevlilerin kadınlara "sığınma evleri hapishaneden daha kötü, evin senin için daha iyi evine git" dediğini biliyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında uzmanlaşmış olması gereken ve temel işi kadını şiddetten korumak olan ŞÖNİM görevlileri bunu söylüyorsa burada şiddetle mücadele yok ve İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor demektir. Sığınma evi sayısı, ŞÖNİM sayısı artmadı, uzmanları şiddetle mücadele alanında uzman olmadı. İstanbul Sözleşmesi gereği, şiddet uygulayan bir fail hapisten izinli çıkacağı ya da tahliye olacağı zaman ŞÖNİM’in kadınlara haber vermesi gerekiyor. İnfaz yasası ile failler serbest bırakıldığında sadece bir ilde ŞÖNİM kadını arayarak haber verdi. Çoğunun yapmadığını, kadını şiddetten korumadığını biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi uygulamada iken bunlar yapılıyorsa kaldırıldığında halimiz kim bilir ne olacak.
 
İktidarın sürekli gündemde tuttuğu İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekebileceğini düşünüyor musunuz?
 
Çekemezler, çektirmeyeceğiz, biz yaptırmayacağız. Diğer yandan da uluslararası sözleşmelerden imza çekmek son derece meşakkatli bir iş. Bunu Ak Parti içerisindeki pek çok politikacı da kabul etmez. Diğer yandan bu bir uluslararası prosedürdür. Bu kadar büyük bir eksen kaymasını, bu kadar açık kullanırsalar opsiyon olarak kullanamaz hale gelir. Böyle bir kararı netleştiremezler sadece pazarlık meselesi olarak ortada tutmaya devam ederler. Çekebileceklerini hiç zannetmiyorum.
 
Sizin de içinde bulunduğunuz kadın örgütlerinin bir çalışması var mı?
 
 İktidarın herhangi bir teşebbüsü karşısında tüm siyasi partilerin kadın örgütlerinin yanında olmasını sağladık.
 
TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu olarak bir mücadele yürütüyoruz. Çünkü bu tehlike hala devam ediyor. Çocuk Cinsel İstismarına karşı ortaklaşmış kadınlar olarak basın toplantımız ardından yerellerde bir kampanya başlatacağız. İstanbul Sözleşmesi de temel konularımızdan, siyasi partilerle sürekli görüşme halindeyiz. İktidarın herhangi bir teşebbüsü karşısında tüm siyasi partilerin kadın örgütlerinin yanında olmasını sağladık diyebilirim.
 
Peki AKP ile de görüşecek misiniz?
 
Randevu taleplerimize cevap verirse evet.
 
MA / Zemo Ağgöz - Berivan Altan
 

Diğer başlıklar

11/07/2020
11:35 Askeri operasyonda çıkarılan yangın tarla ve bahçeleri küle çevirdi
11:05 CİSST cezaevlerinde yaşanan sorunları raporlaştırdı
10:37 Okul müdür yardımcısı istismar suçundan serbest bırakılıp görevine iade edildi
10:28 Ağrı'da 100 koyun sel sularına kapılarak öldü
09:10 Kadınlar Doku için Dersim’de
09:09 Satışı olmayınca üretimi durdu
09:08 Batman'da 44 bin 680 abone suya erişemiyor
09:07 'Çoklu baro meslekte ayrışma getirecek'
09:05 Çevreciler Dağ keçilerinin avlanma ihalesinin derhal iptalini istedi
09:03 Akademisyen Yılmaz: Herkesin aklına eseni yaptığı geçiş sürecindeyiz
09:01 Gazeteci Güleş: Tutukluların tedavisi askıya alındı
09:00 Kıran iddianamesi: Sözde anneler terörü kışkırtıyor
09:00 11 TEMMUZ 2020 GÜNDEMİ
02:42 Çoklu baro teklifi Meclis’ten geçti
10/07/2020
21:43 Erdoğan: Ayasofya’yı 24 Temmuz’da ibadete açacağız
21:30 Meclis merdivenlerinden düşen HDP'li Beştaş yaralandı
21:20 Anız yangını fıstık ağaçlarına sıçradı
21:02 Adliyeye alınmayan baro başkanları: Burası kimsenin çiftliği değil
20:25 Türkiye’de vaka sayısı 210 bini aştı
20:21 HDP’li kadınlardan mor bisiklet turu
20:06 Gençlik örgütleri Berkin Elvan’ı vurulduğu yerde andı
19:50 Mazlum Ebdi, CENTCOM Komutanı McKenzie ile görüştü
19:22 Sağkan: Anayasayı askıya alma girişimleri boşa çıkacak
19:07 Ali İsmail Korkmaz Hatay’da anıldı
18:55 Bekçilerin darp anını görüntüleyen 2 kişi gözaltına alındı
18:31 İHD'liler mezarları başında anıldı
18:28 Kozluk ilçe yöneticisi serbest bırakıldı
18:10 Diyarbakır’da 218 sağlık çalışanı enfekte oldu
17:54 Avukatlar nöbeti adliye önüne taşıdı
17:51 HDP’li Coşkun'dan 3 aylık 'Basın Hak İhlalleri Raporu'
17:35 6 yıldır tazminatları için mücadele ediyorlar
17:28 Erdoğan, Ayasofya'yı ibadete açan kararı imzaladı
17:10 Silopi’de Taybet Ana Kadın Danışma Merkezi açıldı
17:10 Kayyımdan meclis toplantı salonuna kilit
17:06 Katliamda eşini yitiren Evrim Mak’a verilen tazminat istinafta düşürüldü
16:54 Salgının yayılma hızı bölge illerinde 12 kat fazla
16:53 10 aylık bebeği ile cezaevine gönderildi
16:53 Antep'te 6 saatlik ‘çoklu baro’ protestosu
16:44 Gençlerden 33 düş yolcusu için ‘adalet yürüyüşü'
16:07 Danıştay Ayasayofya'ya dair kararı iptal etti
15:44 Nusaybin Davası’nda 47’nci ceza
15:13 SES: Hastanelerin yüzde 51’inde vaka sayısı arttı
15:01 Van'daki tekne faciasında ulaşılan cenaze sayısı 19'e yükseldi
14:55 Avukatlar yürüyüşe geçti
14:47 Diyarbakır'da 4 kişi gözaltına alındı
14:44 3 çocuğa yönelik cinsel istismar davasına çağrı
14:18 Ölüm orucundaki Akman için açlık grevi
14:16 Yargıtay çocuğunu öldüren sanığa verilen cezayı bozdu
13:58 Kolej sahibi ‘iflası’ doğruladı, öğrenci velileri tepki gösterdi
13:50 Hak ihlallerine karşı ortak mücadele çağrısı
13:39 Çayda ikinci hasat başladı
13:34 Dağ keçilerinin avlanma ihalesinin iptali için Orman Bakanlığı'na dilekçe
13:32 Adana'dan baro düzenlemesine tepki
13:31 Dersim keçileri için ‘kırmızı liste’ uyarısı
13:29 Gar anmasında Suruç çağrısı
13:22 HDP baskınında bir gözaltı
13:16 Ailelerden İmralı başvurusu
13:11 Avukatlar Kuğulu Park'a sokulmadı
12:50 İHD: Ekran karartma darbedir
12:32 Günay: Ayrım gözetmeyen saldırılara ‘Hep Birlikte’ karşı çıkmak zorundayız
12:16 Aydın mezarı başında anıldı: Cinayetten azmettirenler sorumludur
12:07 Çaldıran'da bir mahalle daha karantinaya alındı
11:55 ODTÜ’lüler duruşmaları yerine Kuğulu Park’a geldi
11:52 Dengbêj Boyaxçî'nin arkadaşları: Yüz yıllık tarihi kaybettik
11:43 İzmir Baro Başkanı Yücel: Düzenleme topluma gözdağıdır
11:42 Gözaltına alınanlara avukat kısıtlaması
11:30 Batan teknede ölü sayısı 16'ya yükseldi
11:13 HDP Kozluk İlçe Örgütü binasına baskın
11:10 İsveç Dışişleri Bakanı'nın İlham Ehmed ile görüşmesi Türkiye’yi rahatsız etti
10:42 Bekçi şiddetine uğradı savcı tutuklamaya sevk etti
10:39 Dere kirleten kömür ocaklarına ceza
10:38 Alman Meclisi'nde Türkiye raporu: Operasyon gayri meşru!
10:31 İmralı tecridi Meclis gündemine taşındı
09:57 Şenyaşar ailesi duruşmasına alınmayan HDP'li vekiller: Kim neyi gizliyor?
09:56 Baro başkanları bank ve kaydırakta sabahladı
09:52 'İstanbul Sözleşmesi'yle birlikte kadın eşitliği hedef alınıyor'
09:03 5 yılda 47 saldırı
09:01 Yaşlı bir kadın nasıl kaçabilir?
09:01 BEKSAV'dan 'Suruç için üret' kampanyası
09:01 ‘Adım atılmazsa Deniz’i kaybedebiliriz’
09:00 10 TEMMUZ 2020 GÜNDEMİ
08:39 Adana ve Mersin'de çok sayıda gözaltı
00:40 Baro başkanları ablukada konuştu: Polis devleti var
09/07/2020
22:56 Çoklu baro teklifinin 12 maddesi kabul edildi
21:48 Özel okul sahibi yüzlerce aileyi dolandırdı
21:24 Baro başkanları ve avukatlar Kuğulu Park’ta sabahlayacak
21:02 Şenyaşarların avukatı: İddianame Yıldız ailesini korumaya yönelik
20:56 Çoklu baro görüşmelerinde ‘derin devlet’ tartışması
20:08 Koronadan ölenlerin sayısı 5 bin 300’e yükseldi
18:46 ‘Şirketlere Bakanlık’tan Yeni ÇED İzinleri’
18:35 Avukatların direnişine polisten otobüs önlemi
18:05 Bingöl’de bir köy karantinaya alındı
18:03 Sanıklar yakalanamadığı için dosyadan ayrılmaları talep edildi
17:40 Barolar Kuğulu Park’ta, TBB Başkanı Feyzioğlu Meclis’te
17:32 Ali Hemdan’ın davası ertelendi
17:26 Dört yıldır süren davada yine karar çıkmadı
17:21 Motorlu testerenin üzerine düşen çiftçi yaşamını yitirdi
17:01 Anne Şenyaşar: Heci'yi gözümün önünde öldürdüler
16:47 Tarkan’dan Hasankeyf paylaşımı: Çok yazık oldu
16:43 ‘Kürtçe örgütsel bir dil olarak mı kabul edilmektedir?’
16:32 Okul bahçesinde göçük: 2 işçi toprak altında kaldı
16:25 Hrant Dink davası ertelendi: MİT talebine ret
16:21 Başsavcı: Teknede kaç kişinin olduğuna ilişkin çelişkili ifadeler var
16:17 Polis avukatların baro başkanlarının yanına gitmesini engelledi
15:57 Gazeteci Aziz Oruç için adalet talebi
15:56 İstanbul Emniyeti'nde 40 görevlinin yeri değişti
15:50 Karaman’ın öldürülmesinde kullanılan ilaç için görüş istendi
14:56 HDP’li Uyguner hakkında ceza talebi
14:44 Tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi
14:34 İzmir Barosu avukatları Ankara’ya hareket edecek
14:33 Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye'ye ‘Nazi rejimi’ benzetmesi
14:28 Baro başkanları Kuğulu Park'ta ablukaya alındı
14:21 Kadınlar: Meclis kapanana kadar nöbetteyiz
14:20 Timtik ve Ünsal için Yargıtay'a çağrı: Kararını ver
14:10 TMMOB’den DEDAŞ’a açık çağrı: Hukuksuzluktan vazgeçin
13:39 Baro başkanları Kuğulu Park’ta nöbete başladı
13:15 Kayyım gerekçesi yapılan davadan beraat
13:14 Baro teklifine karşı Çağlayan’da nöbet tuttular
13:04 Sakarya’daki patlamada 3 asker hayatını kaybetti
12:59 Kimse ilgilenmeyince kazma kürekle yol kazmaya koyuldular
12:51 İSİG: Haziran ayında 188 işçi yaşamını yitirdi
12:40 Bakan Selçuk’tan okulların açılış tarihine ilişkin açıklama
12:30 Sakarya’da havai fişek taşıyan kamyonda patlama
12:25 Silvan’da meclis üyeleri belediyeye alınmadı
12:24 Can Dündar’ın duruşması ertelendi
11:48 HDP'nin ‘Demokrasi Buluşmaları’ takvimi belirlendi
11:45 İHD: Cezaevi Özbek ve Oyunlu için hayati risk oluşturuyor
11:25 Bilgen’in duruşması ertelendi
11:16 Milletvekilleri Şenyaşarlar duruşmasına alınmadı
10:58 Baro başkanları avukatları Ankara’ya davet etti: Nöbette olacağız
10:55 İstanbul genelinde eş zamanlı operasyon
10:53 Floyd’un son sözleri: Anne çocuklarıma sevdiğimi söyle
10:48 Selvi'ye göre Danıştay Ayasofya'ya dair kararını verdi
10:35 Öcalan'la görüşmek için savcılığa başvuru
09:18 Tutuklu dilekçe yazmayınca 'aktif örgüt üyesi' sayıldı!
09:17 Çalışkan: Kıdem tazminatı giderse yarın çocuklarımız kölelik şartlarında çalışır
09:09 Vali'den Doku ailesine: Halkla, basınla konuşma, sessiz kal
09:09 'İşkenceye karşı isyanımızı büyüteceğiz'
09:07 Kemeraltı esnafı borç batağında
09:07 Hasankeyf’in 12 bin yıllık geçmişi 'yeni yüzü'yle tahrip edildi
09:06 Êzidîler Şengal’e dönüyor
09:06 Üvercinka Akademi kapılarını açtı
09:05 Mersin Barosu Başkanı: Çoklu baro FETÖ projesidir
09:05 33 düş yolcusu için ‘adalet’ kampanyası
09:04 ‘AKP bizi borç kafesine koydu'
09:04 ‘Kürtler bütün adımlarını birliğe dönük atmalı’
09:03 Ma Muzik’ten bir ilk: Piyano ve keman için Kürtçe metotlu kitap
09:02 Samsun'un ovaları çölleşme, dağları taş ocağı tehlikesi altında
09:01 Silopi'de Kadın Emeği Pazarı hazırlıkları
09:00 09 TEMMUZ 2020 GÜNDEMİ