Kaçan: BM Mahmur’da rolünü oynamazsa saldırıların ortağıdır

img

HABER MERKEZİ - Mahmur Halk Meclisi Eşbaşkanı Hacı Kaçan, saldırılar ve ambargonun hedefinde özerk sistemin olduğunu belirterek, “BM, buradakilerin yaşamından sorumludur; rollerini oynamazlarsa, saldırıların ortağıdırlar” dedi.  

Irak’ın Musul vilayeti sınırları içerisinde bulunan Mahmur Kampı son günlerde bir kez daha hedefte. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 5 Haziran’da gerçekleştirdiği hava saldırısı sonrası AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da “Mahmur meselesini de en az Kandil kadar önemsiyoruz. BM temizlemediği takdirde bir BM üyesi olarak biz temizleriz” ifadeleriyle kampı hedef aldı. 
 
Hem çatışmalı dönemlerde hem de diyalog süreçlerinde birçok kez gündeme gelen Mahmur Kampı, Federe Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Hewlêr’e yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Yaklaşık 12 bin nüfusu sahip kampta, sınır kentleri Hakkari ve Şırnak’ta 1990’lı yıllarda yaşanan köy yakmaları, boşaltmaları ve koruculuk dayatmaları üzerine göç etmek zorunda kalan insanlar yaşıyor.  Söz konusu nüfusun yarısından fazlasını çocuk ve kadınlar oluşturuyor. 
 
Kamp, 1998 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde buluyor. Kampın işleyişi ise, yıllardır kurulu olan mahalle meclisleri ve komünler tarafından yürütülüyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin benimsendiği kampın tüm yönetim kademelerinde kadınlar ve gençler çoğunlukta. Kamp sakinlerinin geçim kaynaklarının başında ise, Kürdistan Bölgesi’ne bağlı kentlerdeki gündelik işler geliyor.   
 
Kamp sakinleri, son yıllarda hem hava bombardımanları hem DAİŞ saldırıları hem ambargo hem de koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla baş ediyor. Kürdistan Demokratik Partisi (KDP), Hewlêr'de 17 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye Konsolosluğu'nda görevli 3 kişiye yönelik silahlı saldırıdan bu yana kampa ambargo uyguluyor. 2’nci yılına yaklaşan ambargonun yanı sıra kamp halen DAİŞ tehdidi ve TSK’nin hava saldırıları riskiyle karşı karşıya.  
 
Mahmur Halk Meclisi Eşbaşkanı Hacı Kaçan, kamp yaşamı, yaşanılan zorluklar, ambargo, DAİŞ tehdidi ve son dönemlerde artan hava bombardımanlarına dair sorularımızı yanıtladı.    
 
 
Kampın demografik yapısından başlayalım. 1994 yılından günümüze nasıl bir değişim oldu, bugüne kadar neler yaşadınız?  
 
Türkiye’nin 1990’lı yıllarda yürüttüğü politikalar sonucu binlerce köy yakıldı ve milyonlarca insan göçe zorlandı. Göç edenler ya Türkiye metropollerine ya dünyanın çeşitli yerlerine ya da Federe Kürdistan Bölgesi’ne dağıldı. Bu imha ve inkar politikaları sonucu biz de Musul’a bağlı Mahmur’a yerleştik. 1996’da Etruş Kampı’nda kaldığımızda sayımız çoktu. 96-97 yıllarında Türkiye’nin politikalar doğrultusunda KDP’nin talimatıyla bu kamp boşaltıldı. Bunda BM’nin payı da vardı. Kamp boşaltıldıktan sonra parçalandık. Birçok kişi tehdit ve baskılardan kaynaklı yönünü Irak’a verdi. Irak’ın nasıl karşılayacağını bilmiyorduk. Çünkü buradaki yönetimin ellerinde Kürtlerin kanı vardı. Buna rağmen sırf Türkiye’ye dönmemek için, kölece yaşamayı kabul etmemek için Musul’a bağlı Ninova’ya yerleştik. Birçok kişi de farklı yerlere gitti.
 
 
 Ayakta kalmak için yaşamın her alanında örgütlendik ve bütün kurumlarımızı kurduk. Bu süreçte onurlu bir yaşam dışında herhangi birşey istemedik. Köleci bir yaşamı kabul etmediğimiz için baskılar devam etti
 
Buraya (Mahmur Kampı) yerleştiğimizde BM yetkilileri kampta incelemelerde bulundu. İlk etapta bizi siyasi mülteci olarak kabul etmedi. Ancak açlık grevi eylemi sonrası siyasi mülteci olarak kabul edildik. O tarihten bu yana burada kendi kendimizi örgütledik ve yönetiyoruz. Bu tabi uzun bir yolculuktu. Çünkü ayakta kalmak için yaşamın her alanında kendimizi örgütlemek zorundaydık. Halen devam eden bu düşmanlık politikasının karşı da bu bir gereklilikti. Bu süreçte gerekli bütün kurum ve örgütlerimizi kurduk. Hem eğitim hem sağlık hem belediyecilik hem kültür ve sanat hem kadın örgütlemesi hem de gençlik örgütlemesi… Özerk bir yaşam için ne gerekiyorsa kurduk. Bu iyi bir değişimdi.    
 
Şu an kampta yaklaşık 12 bine yakın kişi yaşıyor. Dağılan kişiler ise Duhok, Qesrokê ve Herîr’deki 5 kampta yaşıyor. 98 yılında Mahmur’a yerleştik.  23 yıllık süreci değerlendirdiğimizde kamp sakinleri olarak sürekli baskılara maruz kaldığımızı söyleyebilirim. Ancak kendi dilimiz ve kimliğimizle yaşamak, onurlu bir yaşam sürdürmek dışında herhangi bir şey istemedik.  Koruculuğu, onursuz ve köleci bir yaşamı kabul etmediğimiz için Türkiye’nin baskıları da bu süreçte devam etti. 
 
Yaklaşık 2 yıldır kampa yönelik bir ambargo söz konusu. Nasıl bir ambargodan bahsediyoruz. Ambargo nasıl başladı ve ne gerekçe gösteriliyor?  
  
Son 2 yıldır kampa yönelik bir abluka söz konusu. Bu abluka, KDP’nin Türkiye’nin isteği doğrultusunda uygulamaya soktuğu bir abluka. Birçok kişi nedenini soruyor. Aslında biz de bunu merak ediyoruz. Bu ablukaya herhangi bir anlam veremiyoruz. Çünkü bugüne kadar birçok kamp değiştirdik ve bu süreçte çevremizdeki herkese saygı duyduk. Olumsuz bir yaklaşımımız olmadı. Hiçbir zaman bölgenin huzuruna karşı bir tutum içerisinde olmadık. Yıkıcı değil, hep yapıcı olduk. DAİŞ’in Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarında herkes Mahmur sakinlerinin nasıl hareket ettiğini gördü. Hem Kürdistan Bölgesi hem de Irak’ın kazanımları için Mahmur halkı kendini siper etti. Bu biliniyor. Tarihi hakikat değiştirilemez. Buna rağmen şimdi bir abluka var. Bu abluka uluslararası hukuka aykırı.  Vicdani ve ahlaki değil. Bu ablukanın, kendisine Kürt diyen bir güç tarafından devreye sokulması ise ulusal bir utançtır aynı zamanda. 
 
Bu ablukadan Kürdistan Bölgesi’ndeki bütün partilerin payı var. Ancak esas bize düşmanlık yapan KDP’dir. KDP, Türkiye’nin baktığı gözle bize bakıyor. Neden olarak ne gösteriliyor; Hewlêr’de bir MİT elemanı öldürüldü. Olaya ilişkin çok sayıda inceleme yapıldı. Mahmur’dan heyetler, bu ablukanın kaldırılması ve nedenini öğrenmek amacıyla 2 kez Hewlêr’i ziyaret etti. Hewlêr Valisi ile görüştük. Mahmur Kampı Kaymakamı da görüşmede vardı. O dönem de dile getirdik; DAİŞ’e karşı Kürdistan Bölgesi’ni savunan ve kapılarını açan Mahmurlular bu kuşatmayı hak ediyor mu diye. 
 
Onlarca öğrencimiz ve çalışanımızı tutukladılar bu olaydan kaynaklı. Bazıları 20 gün tutuklu kaldı. Bütün araştırmalarda da ispatlandı ki bunların MİT elemanın öldürülmesinde herhangi bir ilgisi yok. Sonradan serbest bırakıldılar. Niye, çünkü bir delil yoktu. Yapılanlar haksızlıktı ve gerçekle ilgili yoktu.
 
2 yıllık süreçte ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldınız. Kamp sakinlerinin ihtiyaçları nasıl karşılandı?   
 
 
Eğitim, sağlık, ekonomi ve toplumsal hizmetlerde sıkıntılar yaşadık. Yollarda bekletilen anneler çocuklarını yitirdi. Hastalar tedavi olamadı. Ancak biz göç ederken bunu göze almıştık. Zorluklarla karşılaşsak da kimseye muhtaç olmadık
 
Ablukanın 2’nci yıldönümünü tamamlamasına birkaç ay kaldı. Tabi bu süreçte hem DAİŞ saldırıları hem KDP’nin kuşatması hem de Türkiye’nin saldırılarından kaynaklı Mahmur halkının yaşadığı zorluklar çoğaldı. Eğitim, sağlık, toplumsal hizmetler gibi noktalarda olumsuzluklar yaşandı. Ancak başta da söylemiştik; Biz aç kaldığımız için göç etmedik. Siyasi nedenlerden kaynaklı göç ettik. Geçmişte yaşamımız iyiydi ve sürdürebiliyorduk. Ancak kimliğimiz yoktu. Sadece baskı vardı. Göç ederken de bunu göze aldık; Mahmur halkı bir kuruma muhtaç değildir. Köleliği kabul etmediği için göç etmek zorunda kalan bir halk. Her ne kadar zorluklarla karşılaşsak da yaşam mücadelemizden vazgeçmedik. Kimseye muhtaç olmadık.  
 
Abluka döneminde hamile annelerimiz Hewlêr yollarında saatlerce bekletildi. Bazen çocuklarını kaybettiler, kendilerinin de hayatları riske girdi. Dünyaya gelmemiş çocukların ölmesinin vebalini kim verebilir? Yine yüzlerce kişinin kronik hastalığı vardı. Kanser hastası olanlar vardı. Birçoğu tedavi için Hewlêr’e gitmek zorundaydı. Ancak abluka ve yolların kapalı olmasından kaynaklı yaşamını yitirenler oldu. Yeterli tedavi almayanların hastalıkları kalıcılaştı. Kim bunların hesabını verecek? Yani bunun karşısında ne söylersek söyleyelim eksik kalır. Anlamsız kalır. Kürt halkı ve bütün siyasi partilerin bunu bilmesi gerekir. 
 
Kampın bütün sakinleri farklı kentlerde çalışarak geçimlerini sağlıyor. Abluka başladığında ekonomide de kimi sıkıntılar yaşadık. Ne Irak hükümeti ne de Birleşmiş Milletler’in herhangi bir desteği de olmadı bu süreçte. Sadece kınama açıklamalarla yetindiler. Verdikleri sözlerle sınırlı kaldılar. 
 
Ambargo sürecinde sizi en çok zorlayan nokta ne oldu?  
 
Bunu iki noktada ele alabiliriz. Birisinden az çok bahsettik. Yaşam, eğitim, sağlık, sosyal yardımlar… İkinci nokta, bizi daha da zorlayan ve içimizi acıtan bir durum aslında. 28 yıldır buralarda yaşamadığımız zorluk kalmadı. Her türlü saldırıyla karşı karşıya kaldık. Ancak son ablukayla birlikte artık adalet ve insan hakları savunuculuğunun kalmadığını gördük. Mültecilerin hakları kalmamış. Özellikle kendine “Kürdüm” diyen bir partinin ve gücün böylesi bir ablukayı devreye sokması bizi üzüyor. Bu çok büyük bir ayıp. Bizi en çok üzen durum bu. Çünkü bütün Kürtler Mahmurluların nasıl Kürdistan Bölgesini geldiğini, nasıl bölgeyi savunduğunu, nasıl kapılarını açtığını, ne kadar şehit verdiği ve yaralı verdiği biliniyor.   
 
Ambargonun kaldırılması için bugüne kadar ne gibi girişimleriniz oldu? Şimdiye kadar sonuç alamamanızın nedeni nedir?  
 
 Bütün ilgili kurum, siyasi parti ve insan hakları örgütleriyle görüştük. KDP, Mahmur halkının çağrısına karşı kulaklarını kapatmış durumda ve Türkiye’nin politikaları doğrultusunda yürüyor
 
Bugüne kadar birçok girişimimiz oldu. Hem Federe Kürdistan Bölgesi yetkilileri hem de ortaklarından yol kesmenin ve ablukanın kaldırılmasını istedik. Yazılı ve sözlü olarak ilgili uluslararası güçlere talebimizi ilettik. Kürdistan coğrafyasındaki bütün siyasi partiler ve KDP başta olmak üzere birçok kesime defalarca çağrıda bulunduk. BM yetkilileriyle görüştük ve imza kampanyalarımız oldu.  Topladığımız imzaları BM’ye gönderdik. Hem Bağdat hem de Süleymaniye’de görüşmeler yaptık. İnsan hakları örgütleriyle bir dizi görüşmeler gerçekleştirdik ve belgeleri teslim ettik. Ancak tüm bu çabalarımız ve insan haklarının bu yönlü çağrılarına rağmen KDP adım atmadı, duymadı ve cevapsız kaldı. Kürdistan Bölgesi yönetimi kulaklarını Mahmur halkının çağrısına kapatmış durumda. Duymamazlıktan geliyor. Bu tabi Türkiye’nin politikaları doğrultusunda yürütülüyor. Onun hizmetinde iş yapılıyor. 
 
 Ambargo, bombardımanın ve DAİŞ’in saldırıları… Kamp ne gibi risklerle karşı karşıya şu an ve bu saydıklarımızın birbiriyle bağlantıları var mı?  
 
Son yıllarda DAİŞ geniş kapsamlı saldırılar gerçekleştirdi. Mahmur da bu saldırılardan nasibini aldı. DAİŞ’in saldırılarını daha önce yaşanan saldırılardan kopuk ele almıyoruz tabi. Birbirleriyle bağlantılı. Her saldırı, Türkiye’nin istediği gibi kampı boşaltmak ve büyük bir darbe vurmayı amaçlıyor. DAİŞ buraya saldırdığının ertesi günü Beşir Atalay kalkıp kapılarının açık olduğunu ve Türkiye’ye geçebileceğimizi söyledi. Sen bizim mülteci olmamıza izin verdin. Senin imha ve inkar politikaların bizi haklarımızdan mahrum bırakarak, mülteci etti. Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde aslında DAİŞ’in kuruluşunda Erdoğan ve arkadaşlarının etkili olduğunu görüyoruz. Rol ve misyonları belirleyicidir. Uluslararası raporlar da DAİŞ’in gücünü AKP ve MHP’den aldığını ortaya koydu. 
 
 
DAİŞ’in kampa saldırı riski halen var. Bazı güçler varlığını sürdürmek için bu örgütü tamamen ortadan kaldırmıyor. DAİŞ’in saldırıları, Türkiye’nin hava saldırıları ve KDP’nin ablukası aynı politikanın ürünü ve birbiriyle bağlantılı. 
 
Evet, bugün de DAİŞ’in saldırı riski var. Çünkü yaşadığımız coğrafyanın bir tarafı kapalı ve bir tarafı da kuşatma altında. Bir yanımız Qereçox Dağı ve burada DAİŞ varlığını sürdürüyor. Maalesef ne Uluslararası Koalisyon güçleri ne Kürdistan Bölgesi ne de Irak güçleri DAİŞ’i burada tamamen yok edemedi. Buna karşı ciddi bir mücadele verilmiyor. DAİŞ’in buradaki hareketliliği görülüyor. Ancak bazı güçler, hem varlığını sürdürmek hem de kirli politikalarından kaynaklı bu insanlık dışı örgütü tamamen ortadan kaldırmak için çaba içerisine girmiyor.  Bundan kaynaklı kampımızın halen tehdit altında olduğunu söyleyebiliriz. 
 
DAİŞ’in karşısında ilk duran ve mücadele eden Mahmur halkıydı. Bu mücadele Önder Apo’nun fikirleri öncülüğünde verilen mücadeleydi. Bütün dünya bu mücadeleye borçludur. Mesut Barzani bizzat kendisi gelerek burada teşekkür etti. Türkiye’den yardım istediklerini ancak olumlu cevap alamadıklarını söyledi. Türkiye kendi çıkarları için kullanıyor, nasıl yardım edecek ki? 
 
Bundan kaynaklı biz hedef olduk. 2015’te DAİŞ bizim kampa saldırdı. Az kalsın bir katliam gerçekleşecekti. 2020’de yine saldırdı. Bazı çobanlarımız yaralandı. Şehitlerimiz oldu. Bu tehlikenin halen sürdüğünü söyleyebiliriz. Bu saldırılar, Türkiye’nin hava saldırıları ve KDP’nin kuşatması aynı politikanın ürünü ve birbiriyle bağlantılı. 
 
Kamp sakinleri uzun yıllardır kendi kendini yönetiyor ve özerk bir yapı söz konusu. Gençler, kadınlar ve toplumun tüm kesimleri yönetimde söz sahibi. Örgütlenme modeliniz gücünü nereden alıyor? Yargı, eğitim, sağlık…gibi sistemler nasıl yürütülüyor?  
 
 
Sistemimiz Önder Apo’nun düşüncelerinden kaynağını alıyor. Bu sistemi kurmamış olsaydık yok olurduk. Son dönemlerdeki saldırılar ve ablukanın hedefinde de bu model ve örgütlülük var. 
 
23 yıllık süreçte bir sistem kurduk. Bu sistem Demokratik Özerklik’tir. Kendi kendimizi yönetiyoruz. Bu sistem Önder Apo’nun fikir ve düşüncelerinden kaynağını alıyor. Kültür, dil, tarih ve değerler…Eğer bu sistemi kurmuş olmasaydık şimdiye kadar çoktan yok olurduk ve ayakta kalamazdık. Bu coğrafyada alternatif bir sistemin olmazsa yok olursun. Bu sistem bugüne kadar kimseye zarar vermedi. Bütün uluslararası ve BM raporları da bunu gösteriyor. BM yetkilileri şimdiye kadar birçok kez kampta çalışma yürüttü. Dünyada bizim kampımızdan çok daha büyük olan birçok kamp bulunuyor. Bizden daha fazla nüfusu bulunan kamplar var. Buralardaki yaşamı da görüyoruz. Bizim kampımız şimdiye kadar BM’nin başını hiç ağrıtmadı. Çünkü biz kendi kendimizi yönetiyoruz. Dışarıdan gelen destekler de herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Tamamen eşit ve adaletli bir şekilde yürütüldü.  
 
Tabi bu model hem yaşadığımız bölgeye hem de birçok yer için model olmuş durumda. Söz konusu örgütlülük ve modeli göz önünde bulundurduğumuzda aslında tüm bu saldırıların hedefinde bu modelin ve örgütlülüğün olduğunu görüyoruz. Eğer biz de köleliğe, onursuz bir yaşama ve koruculuğa “evet” deseydik, dilimizi ve kültürümüzü bir kenara bıraksaydık, bize saldıranlar tarafından kabul görürdük. Bu saldırıları gerçekleştirenler halkların kurduğu sisteme karşıdırlar. Özgürlük isteyen halkların özgür bir şekilde yaşamasına izin vermiyorlar. Hem Türkiye’nin hem KDP’nin hem de DAİŞ’in saldırılarının hedefinde özerk sistem var. Biz herhangi bir devlet gibi çalışmalarımızı yürütmüyoruz. Kendi sorunlarımıza kendimiz derman oluyoruz. Bunu yaparken çevremizdeki yönetimlere de saygılıyız. 
 
Kamptaki sistemde örnek gösterebileceğiniz çalışmalar neler?  
 
Kurduğumuz sisteme dair birçok örnek verebiliriz. Kampta toplumsal sorunları, toplumun katılımıyla çözüme kavuşturuyoruz. Devletli sistemlerde hapis cezaları var. Tutuklama ve gözaltı vardır. Ancak gözaltı, tutuklama ve hapis cezalarıyla bu sorunlar kökten çözülmüyor. Toplumsal sorunlar ortadan kalkmıyor. Böylesi bir kanaate vardık. Bundan kaynaklı sorunların çözümüne adilane yaklaşıyoruz. Bizim Çözüm ve Barış Komisyonumuz var. Komünler ve meclislerde sorunlar tartışılıyor ve çözüm getiriliyor. En büyük örnek budur aslında. 
 
Eğitimler anadilde veriliyor. İlkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim veriliyor. Bu aynı zamanda bütün Kürtlere de bir model ve aydınlanma olmuş durumda. Bu kadar saldırı ve kuşatmaya rağmen eğitim çalışmalarımızda aksama yaşanmadı. Yüzlerce gencimiz üniversite bitirdi. Mültecilik koşullarında yüzlerce doktor, mimar, avukat ve gazeteci yetiştirildi. Bazen kalem ve defter yoktu. Bazen kafamızı koyacak bir çadır yoktu. Buna rağmen kurduğumuz sistem yıkılmadı ve ayakta kaldı. Bu en büyük örnektir. Bu duruma saygı duyulmalı.
 
Hem ambargo hem bombardıman hem de DAİŞ saldırılarına karşı başta kamuoyu ve insan hakları örgütleri olmak üzere kamuoyundan nasıl bir beklenti içerisindesiniz? Çağrınız nedir? 
 
 
 BM, Mahmurluların yaşamlarının korunmasından sorumlu.  Eğer güvenlik noktasında üstlerine düşen rolü oynamazlarsa, onları bu saldırıların ortağı olarak göreceğiz. Kürdistan toprağı adım adım işgal ediliyor. Yarın ses çıkardığımızda çok geç olacak.  
 
Biz, BM çatısı altında yaşamımızı sürdürüyoruz. BM, bizi siyasi mülteciler olarak kabul etmiş ve dolayısıyla bizim yaşamımızın korunmasından sorumlu. Irak hükümeti, Kürdistan Bölgesi yönetimi, insan hakları örgütleri, siyasi partiler, Irak Göç Bakanlığı da buradaki insanların yaşamlarının korunmasında sorumludur. Mahmurluların cebindeki kimlikte, siyasi mülteci oldukları yazıyor. Bu Göç Bakanlığı tarafından verilmiş. Ancak son dönemlerde bu saldırıların tümünde, Mahmurluların yaşamlarını korumaktan sorumlu olanların sorumsuzluğunu görüyoruz. Kendi sorumluluklarına sahip çıkmıyorlar. Hem mülteci olarak kabul ediyorsun hem kimlik veriyorsun hem yolları kontrol ediyorsun ancak bu saldırılara göz yumuyorsun. 
 
Buradaki yaşamı herkes biliyor ve görüyor. Ancak korumaya geldiğinde, Mahmurlulara karşı takındıkları tutum karşısında şaşkına dönüyoruz. Gözleri önünde saldırılar gerçekleşiyor. Talanda sessiz kalıyorlar. Partiler sessiz ve tepki göstermiyor. Bu güçlerin kendi sorumluluklarına sahip çıkmasını istiyoruz. İnsan hakları ve mülteci haklarının korunmasını istiyoruz. Türkiye’nin gözüyle buraya bakılmasını istemiyoruz. Eğer güvenlik noktasında üstlerine düşen rolü oynamazlarsa biz de onları bu katliam ve saldırıların ortağı olarak göreceğiz. Bugüne kadar yaptığımız tüm çağrılar sonuç vermedi. Ancak yine de bir umudumuz var. İnsan haklarını savunan ve vicdanlı kesimlerin olduğunu biliyoruz. 
 
Başta BM olmak üzere Irak’taki tüm parti ve kesimlerimin çağrımızı duymalarını bekliyoruz. İşgal saldırıları ve sivillerin hedef alınmasına son verin. Yine KDP’nin bu ablukaya son vermesi gerekir. Tüm Kürtler şunu bilmeli; Büyük bir riskle karşı karşıyayız. Kürdistan toprağı adım adım işgal ediliyor. Yarın ses çıkardığımızda çok geç olacak. Irak halkının da bilmesi gerekir; Türkiye girdiği her yerde  egemenlik ilan ediyor ve komşularına saldırıyor. Buna ‘dur’ denilmeli ve sınır çizilmeli. 
 
MA / Gökhan Altay  

Diğer başlıklar

17/06/2021
11:07 Görese Dağı 13 gün boyunca yandı: Devlet yaktı
11:03 Yekgirtû Sekreteri: Kürdistan yönetiminde ani değişimler olabilir
11:00 Şenyaşar ailesi: Sesimizi duyacak vicdanlı bir yetkili yok mu?
10:57 HDP’li Güzel: Savaş danışmanı şiddeti çözemez
10:49 NATO Zirvesi ve bölgedeki uyuşmazlık!
10:22 Soma Davası avukatları: Adalet sermaye sınıfının ayakları altında ezildi
09:49 Bitlis’te operasyonla başlatılan yangın sürüyor
09:18 Aydeniz: Türkiye Kürtler arası savaş istiyor
09:18 Cezaevlerinde görüşmeler ve mektuplar kayıt altına alınabilecek
09:09 Açlık grevi 203’üncü gününde
09:07 Kobanê Davası avukatı: Tek adam rejimi mahkeme salonunda
09:04 ‘Bir ülkede demokrasi yoksa herkes mültecidir’
09:04 Sema Yüce’nin annesi: Keşke Sema gibi 3 çocuğum daha olsaydı
09:02 Polisler mültecilerin evine girdi, tecavüz etti, beraat aldı
09:02 İktidara rağmen ayakta kaldılar
09:02 Karadeniz'de karasal iklim tehlikesi
09:01 İran seçime gidiyor: Sandıktan boykot çıkabilir
09:01 146 milyar borcu olan çiftçi can çekişiyor
09:01 Kaçan: BM Mahmur’da rolünü oynamazsa saldırıların ortağıdır
09:00 17 HAZİRAN 2021 GÜNDEMİ
08:20 180 pêşmerge silah bıraktı
08:18 Ankara'da gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
16/06/2021
22:56 Fed faiz kararını açıkladı
22:13 Biden ve Putin görüşmesi sonrası ortak bildiri
22:00 'Tartuffe' Van'da seyirciyle buluştu
21:36 Kadınlardan Dünya Ev İşçileri Günü’nde insanca yaşam talebi
21:25 Putin ile görüşen Biden: İki ülke de soğuk savaş istemiyor
21:14 3 HDP Gençlik Meclis üyesi serbest bırakıldı
20:42 Bebeği istismara maruz bırakan sanık hakkında iddianame hazırlandı
20:17 Putin: Görüşme yapıcıydı, konsolosluklar tekrar açılacak
20:08 Ankara'da emek örgütlerinin açıklamasına polis müdahalesi: 6 gözaltı
20:03 DİSK, 15-16 Haziran’da hayatını kaybedenleri andı
19:57 Kadınların açıklamasına polis müdahalesi: Çok sayıda gözaltı
19:51 6 bin 221 yeni vaka tespit edildi
19:32 ‘Yolumuz 15-16 Haziran’ı yaratanların yoludur’
19:22 KHK’lilerin işlerine iade eylemi 174’ncü haftasında
19:09 HDP Gençlik Meclis üyesi Erkis gözaltına alındı
19:02 '1 Temmuz’da itaatsizliğimizle hayatı durduruyoruz'
18:59 Duygu Delen davasında fail hakkında ‘ev hapsi’ kararı
18:47 Dilek Kaya’yı katleden astsubay, tahliyesini istedi
18:43 Sınır kapısında geliş ve gidişlerde engelleme
18:19 İzmir’de sağlık çalışanı vurulmuş halde bulundu
17:55 Gazeteci Lokman Gezgin tutuklandı
17:54 Berwarî’den KDP’ye: Kürdistan işgal bahçesi değil
17:21 Diyarbakır’da çocuklar neden hastalanıyor?
17:17 ‘MEB öğrencileri fiili olarak sistem dışına itti’
17:12 Kubilay: Kobanê eylemlerinin defalarca araştırılmasını istedik
17:09 Diyarbakır tecride karşı eyleme hazır
16:52 Gürkan: Sözleşme Cumhurbaşkanının kadınlara lütfü değildir
16:51 Buldan: Gezi Türkiye halklarının ortak mücadelesidir
16:47 Bir çocuğu HPG’li, bir çocuğu pêşmerge olan anneden çağrı
16:43 Avukata yönelik saldırı protesto edildi
16:38 İletişim Başkanlığı 83 milyonun kişisel verilerine ulaşabilecek
16:22 İnşaattan düşen 17 yaşındaki Özgün yaşamını yitirdi
16:03 Qamişlo’da Türkiye'nin operasyonlarına karşı yürüyüş
16:02 Rudaw'dan haber tahrifi: Türkçe başka Kürtçe başka
15:49 KESK’ten Şenyaşar ailesine ziyaret
15:46 DİSK üyeleri Gebze’den Kadıköy’e hareket etti
15:11 Kobanê Davası'nda provokasyon uyarısı: Önlem alınmalı
15:08 Vakıflı Köyü'ne giden Buldan: Alevilerin, Ermenilerin, Kürtlerin kaderleri aynı
14:56 Putin- Biden görüşmesi başladı
14:46 YNK’li Ferman: Kardeş kavgası başlarsa hükümetten çekiliriz
14:36 Maden işçileri yeniden Ankara yolcusu
14:24 HDP'li Gülüm: Saldırı girişimi iktidarın organizasyonu
14:20 ‘Yaşasın Haziran direnişimiz’
14:14 Çınar Belediyesi Eşbaşkanı Tamriş tahliye edildi
14:12 Kürdistan’ı Savun İnisiyatifi’nden Süleymaniye’deki yürüyüşe katılım çağrısı
14:07 Vurulduğu yerde anıldı: Berkin'in geleceğini çalanlar hesap versin
14:06 Hasta tutuklu Özkan heyet raporu için Elazığ’a sevk edildi
14:06 KESK: Yüzde 7 büyümeden hakkımızı istiyoruz
13:49 Federe Kürdistan Bölgesi raporu: Zorla kaybetme, tutuklama, tecavüz…
13:46 Karamollaoğlu: Açıklamaları Oğuzhan Bey’i bağlar
13:44 Putin ve Biden zirvesi nedeniyle gözler Cenevre’de
13:17 Hükümet Sözcüsü Adil: Operasyon Kürdistan’ın statüsünü zayıflatıyor
12:52 Barış Anneleri Şenyaşar ile dayanışmak için Urfa'ya geçti
12:47 İstanbul’da 5 kişi gözaltına alındı
12:47 Kobanê Davası’nda HDP’lilere saldırı girişimi
12:35 Buldan: Demokrasiyi bu ülkeye halkların mücadelesi getirecek
12:27 Kardeş kavgasını reddeden peşmergenin kızına ölüm tehdidi
12:05 Beştaş yargıya suç listesi sundu, ‘harekete geçin' çağrısı yaptı
12:03 100 gündür ‘adalet' isteyen Şenyaşarlar: Hesap vakti gelecek!
11:53 Şenyayla’da ‘güvenlik’ endeksli yasak: Topraklarımızda işgalci olduk
11:40 Akşener’den Erdoğan’a: Bostan korkuluğu musun?
11:39 Avukatlardan İmralı için başvurusu
11:39 Kobanê Davası: HDP hiçbir zaman şiddet çağrısı yapmadı
11:18 Eski peşmerge: Kardeşlerime tek kurşun sıkmam
10:54 Ayhan Bilgen'den ilk mesaj
10:27 Soma Davası’nda karar çıktı, aileler salonu terk etti
10:19 KNK Eşbaşkanı Murad: Seferberlik ruhuyla Kürdistan’ı koruyalım
10:18 KDP’yi protesto eden sağlıkçılar grev başlattı
10:15 Soma Davası'nın karar duruşması başladı: Aileler fenalık geçirdi
09:55 Sayımda ayağa kalkmayan tutuklulara şiddet
09:55 Tevgera Azadî’den KDP’ye: Türkiye’nin yanında durmaktan vazgeçin
09:41 Açlık grevi 202’nci gününe girdi
09:35 Saadet Partisi'nde kurultay çatlağı!
09:09 Biden-Putin görüşmesinde masada neler var?
09:08 Çocuk yaşta anne olan Acar: Artık kadınlar sesini yükseltebiliyor
09:04 450 işçi 'insanca yaşam' için grevde
09:03 MEB’in öğrencilere dağıttığı tabletler ‘kayıt dışı’ çıktı
09:02 Batman kayyımı ‘halka hizmet’ için 6 milyona emniyet binası yapacak
09:00 Borca batan çiftçi: Traktörümü satıp çiftçiliği bırakacağım
09:00 Gazeteci Işık: Kürtler yakın tehlikeyi bertaraf etmeye odaklanmalı
09:00 Giresun'da Rumlara ait izler siliniyor
09:00 Van’da 1668 gündür süren yasak 'kalıcı OHAL'e dönüştü
09:00 16 HAZİRAN 2021 GÜNDEMİ
08:10 Bitlis’te eylem ve etkinlik yasağı
00:08 SADAT'ın psikolojik savaş danışmanı kadına yönelik şiddet komisyonunda
15/06/2021
23:19 Kobanê Davası'nda tahliye olanlar cezaevinden çıktı
23:08 Kürtçe oyun yasağı hukuka ‘uygun’ bulundu
23:04 Tecavüz faili erkek tutuklandı
22:02 Van’da devleti dolandıran kişilerden biri MHP adayı çıktı
20:55 İdil'de bir genç intihar etti
20:51 Süryaniler Sayfo'da katledilenleri andı
20:11 Kurtulan, tahliyesi ertelenen tutukluların durumunu meclise taşıdı
20:04 Koronadan 84 kişi daha hayatını kaybetti
19:57 Levent Üzümcü'den tek kişilik performans
19:37 Buldan: Adalet önünde kadına yönelmiş her türlü suçun hesabını soracağız
18:45 AKP’li Bingöl Belediyesi 20 yıllık dut ağaçlarını kesti
18:25 Bitlis’te operasyonda başlayan yangın sürüyor
17:33 Buldan, Ceyhan'da tarım işçilerini ziyaret etti
17:30 Barış Anneleri’nden KDP’ye çağrı: İhanetle anılmayın
17:21 HDP'lilerden tecride karşı duyarlılık çağrısı
17:06 Çınar Belediyesi Eşbaşkanı Tamriş ve 5 meclis üyesi görevden alındı
16:48 Çaldıran'da 18 yaşındaki genç intihar etti
16:47 Sağlık Müdürlüğü’nde 3 milyonluk yolsuzluk: AKP’lilere dokunulmuyor!
16:44 Rudaw’ın ‘birakuji’ ısrarı
16:32 AİHM 'Erdoğan’a hakaretten' mahkum olan öğrenciyi haklı buldu
16:27 Kobanê Davası’nda 4 tahliye
16:16 HDP’li Köse: MYK toplantılarımızda şiddet içerikli konuşma olmaz
16:15 Beştaş: Öcalan’a tecrit kaygıları arttırıyor
16:14 Kılıçdaroğlu: Erdoğan rüşveti alanı çok iyi biliyor
15:47 Okul müdürü: Makamım din derslerinin seçimine bağlı
15:06 HDP’nin kapatılması davasının ilk incelemesi 21 Haziran’da
15:00 Buldan'dan Figen Yüksekdağ'ın ailesine ziyaret
14:59 İşçi ve emekçiler: 15-16 Haziran geçmişte kalan bir 'tarih' değil
14:35 Saman yüklü kamyon devrildi
14:05 SES ve BES'ten ek zam talebi
14:00 Buldan kadın tekstil işçileriyle bir araya geldi
13:57 Gazeteci Kara'nın yurtdışı yasağı devam edecek
13:49 Avukatlardan İmralı için yeni başvuru
13:40 Peker'den CHP'ye: Ekrem Güler’in İş Bankası’nda ne işi var?
13:34 Özsoy: NATO Zirvesi Erdoğan’ın manevra alanını daralttı
13:34 Kobanê Davası avukatı İlkiz: Araştırmadığınızı bize soruyorsunuz
13:20 Irak’tan, Türkiye’nin operasyonlarına karşı diplomatik girişim
13:17 Kobanê Davası: Saray toplumun sustuğu bir alan istiyor
12:58 HDK, Seyfo'da yaşamını yitirenleri andı
12:47 Sancar: Hakikat için bir tür Russel Mahkemesi kuralım
12:00 Bahçeli: İrademiz NATO karargahına devredilmiş değil
11:30 Şenyaşar ailesi: Yasa çok adalet yok
11:18 Federe Kürdistan Parlamentosu’nun 18 yıldır uygulanmayan ‘TSK’ kararı