İmralı süreci: ABD’nin temel amacı BOP’un hayata geçirilmesiydi

img
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Büyük Gladio Komplosu”nun en büyük bölümünün İmralı’da hayata geçirilmek istendiğine belirterek, ABD’nin temel amacının Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirilmesi olduğunu söyledi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo, 24’üncü yılını geride bıraktı. Küresel güçlerin ortaklığında gerçekleştirilen komployu “NATO’nun en büyük operasyonu” olarak değerlendiren Abdullah Öcalan, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesinin kilit adımlarından biri olduğuna işaret etti. 
 
Nitekim Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) koordinatörlüğünü üstlendiği uluslararası komplo, 1985’te NATO Gladiosu ve Almanya tarafından devreye konuldu, 1990’larda İngiltere, 1996’dan itibaren İsrail ve Yunanistan ile devam etti. 1998’lerde Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve son olarak 1999’da İsviçre ve Kenya’nın ortaklığında devam eden komplo, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesine kadar uzandı. 
 
Komplonun başlangıcı olan Suriye’den çıkışını Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, “Büyük Gladio Komplosu”nun en büyük bölümünün İmralı’da hayata geçirilmek istendiğine işaret etti. PKK Lideri, “Demokratik Uygarlık Manitestosu”nun 5’inci cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Uygarlık Çözümü” kitabında, “Büyük Gladio Komplosu” başlığı altında İmralı sürecini ele aldı. 
 
AB, ABD VE TÜRKİYE ANLAŞMASI
 
İmralı’da ABD, AB ve Türk yönetimi arasındaki antlaşmanın açığa çıktığını belirten Abdullah Öcalan, “Operasyonun baştan sona ABD ve AB’nin siyasi sorumluluğu altında NATO Gladio’su tarafından yürütüldüğünü bu üç göstergeden (ABD Başkanı Clinton’un özel danışmanı General Galtieri’nin açıklamaları, AB Siyasi Komiserliğinden bayan yetkilinin yaklaşımı ve Türk Özel Kuvvet Komutanlığı Şefi Engin Alan’ın rolü) daha açıklayıcı kanıt olamaz. Daha sonra ortaya çıkan bu gerçeklerden önce de beni etkisizleştiren gücün Türk hükümeti güvenlik güçleri olmadığından şüphe etmiyordum, ama operasyon mekanizmasını tam kavrayamamıştım. Süreç gerçekte olduğundan çok farklı yansıtılıyordu. Türk hükümeti bastırıyor ve sonuç alıyor gibi bir hava ısrarla yaratılıyordu. Başbakan Bülent Ecevit’in beni niçin yakaladıklarını ve Türkiye’ye iade ettiklerini anlamadığını söylemesi bile bu iddiama doğrulayıcı önemli bir kanıttır. Gelişmeler çözümlenip netleştirildikçe iddiam daha da doğrulanacaktır” değerlendirmesinde bulundu. 
 
KOMPLONUN ARKASINDAKİ FELSEFE
 
Ada’da ilk olarak kendisini Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi olarak tanıtan resmi üniformalı albay rütbesinde bir askerin karşıladığını aktaran Abdullah Öcalan, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan oluşan bir heyetin 10 gün süren sorgusunun başladığını söyledi. İmralı sürecinin uluslararası komplo niteliğini göz önünde bulunduran bir savunma anlayışına öncelik tanıdığını kaydeden Abdullah Öcalan, bu heyetin komplonun ardındaki felsefeyi kavramalarının doğalarına aykırı olduğunu söyledi. 
 
KOMPLOYA DAHİL OLANLARIN TANINMASI
 
Komplonun ardındaki felsefi ve politik zihniyetin büyük önem taşıdığını vurgulayan PKK Lideri, “Sıkça komplonun asırlık bir temeli olduğundan bahsediyor, döne dolaşa bunu açıklıyorum. Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Bunlardan sadece Kürtlere yönelik olanlarından Hamidiye Alayları komplosu, 1914 Bitlis’teki Melle Selim, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937 Dersim komploları, 1959’da 49’lar ve 1960’ta 400’ler Davaları, Faik Bucak’ın öldürülmesi ve Sait Kırmızıtoprak’ın KDP tarafından katledilmesi, yine PKK’nin ideolojik aşamasından günümüze kadar aynı zihniyet tarafından organize edilen yüzlerce komplo bir çırpıda sıralanabilir. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, öyküdeki çocuğun ‘Anne bak, kral çıplak’ demesine benzer bir duruma yol açacaktı. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır” dedi. 
 
ASIRLIK DÜŞMANLARI BİRLEŞTİREN ETKENLER
 
Komplonun içinde birbirleriyle oldukça çelişkili güçlerin varlığına işaret eden Abdullah Öcalan, “ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, Kenya’dan Tacikistan’a kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu. Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. PKK içinde bile kendileri için ikbal günlerinin geldiğine ve diledikleri gibi yaşamaları fırsatının doğduğuna inananların sayısı küçümsenemezdi. Şüphesiz en başta ve en genel bir gözlem tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim” diye belirtti. 
 
‘İSTENMEYEN KİŞİ’ İLAN EDİLDİ 
 
İngiltere’nin bu noktada en tecrübeli güç olduğunun altını çizen Abdullah Öcalan, şunları kaydetti: “Benim Avrupa’da politika yapmamam için ilk işaret fişeğini sıkan güçtür. Avrupa’ya adım atar atmaz beni hemen ‘persona non grata’, yani ‘istenmeyen kişi’ ilan etmişti. Bu basit bir adım değildi, sonucu önceden belirleyen adımlardandı. Peki, Humeyni için, Lenin için bile alınmayan böylesi bir tavır neden hemen benim için alınmıştı? Özcesi, Ortadoğu’ya yönelik iki yüz yıllık hegemonik hesapları önünde, özellikle Kürdistan politikasından ötürü (özetle ‚Ver Kerkük-Musul’u, yok et kendi sınırlarındaki Kürtleri’ politikası nedeniyle) ciddi bir engel olarak ortaya çıkmıştım. Bütün planları ve uygulayıcıları karşısında tehlikeli olmaya başlamıştım.” 
 
ABD’NİN BOP PLANLARI
 
Abdullah Öcalan, ABD’nin komployla Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) devreye koymayı amaçladığını belirterek, “Bunun için Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. Tarihinin çok önemli bir ekonomik krizini yaşayan Rusya’nın o dönemde çok acil krediye ihtiyacı vardı. Eğer derde derman olacaksa, bana karşı düzenlenen komploda yer alıp rolünü oynamaması için neden kalmayacaktı” şeklinde konuştu.
 
HEGEMONİK MÜCADELENİN MERKEZİ
 
PKK Lideri, şöyle devam etti: “Bunları söylerken sanırım gerçeği biraz daha aydınlatmış oluyorum. O günlerde Kürdistan’ın özgürlüğünden ve Kürtlerin kimliğini kazanmalarından yana olmak, her türlü günübirlik liberal çıkarları, pragmatizmi ve bencilliği aşmayı gerektiriyor; sağı ve soluyla kapitalist modernite yaşamından vazgeçmeyi veya bu yaşamın karşısına dikilmeyi emrediyor, buna zorluyordu. Tersine o günlerin dünyası küresel liberalizmin dünyayı fethetme savaşında şahlandığı günlerin dünyasıydı. Liberal faşizmin dünya çapında egemenliğini ilan ettiği yıllar yaşanmaktaydı. Politik açıdan ise, Ortadoğu hegemonik mücadelenin merkezi konumundaydı. Kürdistan üzerindeki mücadele hegemonik hesaplar açısından kilit roldeydi. PKK’nin ideolojik ve politik konumu hegemonik hesaplarla açık çelişki içindeydi. Dolayısıyla tasfiye edilmem bu hesapların önünün açılması anlamına geliyordu.”
 
POLİTİK FELSEFEDE KÖKLÜ DÖNÜŞÜM
 
“İmralı döngüsünde tüm bu tarihsel hesaplar şahsımda yeniden canlandırıldı” diyen PKK Lideri, şunları söyledi: “İmralı sürecini çözümleyebilmem için uzun bir tarihsel temeli bulunan güncel çıkar çatışmalarının farkına varabilecek bir bilince sahip olmam gerekiyordu. Hegemonik sistemin komplo hesaplarında çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de ustaca planlanmış ve son iki yüzyılda uygulanan bölgeye ilişkin ‘böl-yönet’ politikalarına alet olmamak, özellikle derinleştirilmesi hedeflenen Türk-Kürt çatışmasında bu güçler yararına kullanılmamaktı. Bu politikalara alet olan Ermeniler, Grekler, Balkanlardaki etnik yapılar, Araplar, Süryaniler, Türkler ve Kürtler çok şey yitirmişlerdi. Bunlardan bazıları binlerce yıllık vatanlarından ve kültürel varlıklarından olmuşlar, hatta ulusal toplum olmaktan çıkarılmışlardı. Ayrıca Türklerle birlikte yaşadıklarından ötürü birçok güç Kürtlere karşı öfke içindeydi. Malazgirt Savaşından beri stratejik önemini her zaman koruyan bu birlik, özellikle 1925’ten bu yana uygulanan inkâr ve imha politikasıyla berhava edildi. Cumhuriyet’in bu asli unsurunun inkârı ve tasfiyesine yönelik süreç derinliğine araştırılıp tarih felsefesiyle yorumlandığında, özünde bu stratejik birliğin hedeflendiği açığa çıkıyordu. İngilizler ve iç uzantılarının Mustafa Kemal’i zorlamaları komplonun en önemli adımıydı. Geleneksel Türk yönetim olgusunda, felsefesinde Kürt düşmanlığı ve asimilasyonculuğu yoktu. Bu düşmanlık özel amaçlarla geliştirilmişti. İsyan süreçleri ve sonrasında yaşananlar bu gerçeği doğruluyordu. İmralı’da oldukça dikkatimi çeken ve üzerinde daha da yoğunlaştığım bu durum, politik felsefemde köklü bir dönüşüme yol açtı.” 
 
KOMPLO TÜRKLERE DE YAPILDI
 
Abdullah Öcalan, komploya dair üç versiyon halinde geliştirdiği sonuçları şöyle aktardı: “Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti. Beni komploya düşürmeleri bu niyetleri için ideal bir fırsat sunmuştu. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdi. Aksini düşünmek mümkün değildi. Çünkü isteselerdi bu yöndeki çok olumlu gelişmelere katkı sunabilirlerdi. Oysa işleri sürekli çıkmaza sürüklüyorlar, sorunu çözmek yerine tam bir kördüğüme dönüştürüyorlardı. Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüzyıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür. İmralı gerçeği bu yöndeki ham bilgilerimi iyice olgunlaştırdı. Fakat karşımda duran en önemli sorun, bunu Türk yönetici elitine kavratabilmekti.
 
CUMHURİYET DÖNEMİNDEKİ KOMPLO UNSURLARI
 
Dolayısıyla komplonun benden, Kürtlerden daha çok Türklere yapıldığını kavratabilmek en önemli sorunum haline gelmişti. Bunu sorguculara sıkça vurguluyordum. Ama onlar kendilerini başarı şehvetine kaptırmışlardı. 2005’te Kürt kimlik ve özgürlük hareketinin eskisinden daha diri olduğunu kavradıkları zamana kadar bu yaklaşımları devam etti. Konu üzerinde daha derinliğine yoğunlaştığımda, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki komplo unsurlarını daha yakından gördüm. Türk bağımsızlığı denilen olayın en fena bağımlılık türlerinden biri olduğunu fark ettim. Türklerin bağımlılığı ideolojik ve politikti. İnşa edilen milliyetçilik ve ulusçuluğun yabancı menşeli olduğunu, Türk toplumsal olgusu ve tarihiyle pek az ilgisinin bulunduğunu gittikçe daha iyi fark edebiliyordum. Hegemonik güçler Türk yönetici elitinin iktidar konusunda ne denli zaaflı olduğunu biliyorlar ve bu zaafı kullanıyorlardı. Kürtler üzerinde kurdukları sınır tanımaz hâkimiyet de aynı zaaftan ileri geliyordu. Bu hâkimiyet aynı zamanda mahkûmiyetleri demekti. Hâkimiyetleri hep güdümlüydü, öz ideolojileri yoktu; daha doğrusu, ‘hâkimiyet her şey, ideoloji hiçbir şey’ kuralı işletiliyordu.
 
TÜRKİYE UZANTISINA GÖZ YUMULDU
 
Hegemonik güçlerin Türk-Kürt ikileminin derinleştirilmesinde kullandıkları yöntem ‘tavşan kaç, tazı tut’ yöntemiydi. Öyle ki, hem tazı hem de tavşan bu kovalamacada yorgun düşecekler, sonuçta her ikisi de sahiplerinin hizmetine ve kullanımına gireceklerdi. Bana bizzat uygulananlar bu yöntemin doğrulanması anlamına geliyordu. Gerek AB Konseyi’nin yaklaşımları gerekse AİHM’nin kararları tam da bu politikanın uygulanmasına hizmet ediyordu. İki tarafı da kendine sonsuz bağlama mantığı geçerliydi. Amaç adalet ve çözüm değildi. Savunmalarımı daha çok bu mantığı teşhir amacıyla geliştirdim. Hiçbir NATO ülkesinde görülmeyen bir biçimde Gladio örgütlenmesini devletin tepesine oturtmak, iyi niyet ve güvenlikle izah edilemez. İpleri kendi ellerinde olduğu ve ülkeyi diledikleri gibi yönetmelerine eşsiz bir fırsat sunduğu için, hegemonik güçler Gladio’nun Türkiye uzantısına göz yummuşlardı.
 
GLADİO ÇATIŞMALARININ LABORATUVARI
 
Bir bütün olarak Gladio yakından incelendiğinde ve felsefesi açığa çıkarıldığında görülecektir ki, hedef en kısa yoldan ülkeyi işgal etmek, halkını bölüp parçalamak ve çatıştırmaktı. Özellikle Ortadoğu’daki uzantılarında bu gerçeklik sıkça yaşanan uygulamalarla kendini ortaya koyuyordu. Bir halkı yönetmenin en etkili aracıydı. Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar, hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son 60 yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı. Ülke âdeta Gladio çatışmalarının laboratuvarı haline getirilmişti. Sadece PKK tarihinin tüm önemli süreçlerinde yaşanan Gladio’dan kaynaklı çatışmalar devletin ve halkların yüzyıllarca süren geleneksel dostluklarının sonunu getirmeye yeterli olmuştu.
 
OYUNU BOZMAK İÇİN İDEAL PLATFORM
 
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendirdim. Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aslında komplo sürecinde rol alanların niyeti farklıydı. Benim şahsımda PKK’nin ve Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. Benden arındırılmış bir Kürt Hareketi hedefleniyordu. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici elitiyle bu temelde ittifaklara açıklardı. 
 
SAVUNMAM ÇÖZÜM YOLU OLDU
 
Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Yüzlerce yıldır uyguladıkları tasfiye yöntemlerinin bir benzeri PKK’ye ve devrimci, kolektif özgürlük ve eşitlik hareketine uygulanıyordu. İmralı sürecinden beklenen esas sonuç buydu; üzerinde çokça çalışılan ve ustaca uygulanmak istenen plan buydu. Strateji ve taktikler bu plan çerçevesinde geliştiriliyordu. Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik Ortodoks dogmatik tutuma, ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.”
 
MA / Özgür Paksoy
 
Yarın: Abdullah Öcalan: Savaşın sonuçları ağır olur
 

Diğer başlıklar

04/10/2022
15:14 MKGP: Nagihan Akarsel’in kalemi yerde kalmayacak
15:12 İzmir’de Adalet Nöbeti 120'nci gününde
15:03 Yenişehir Belediyesi Eşbaşkanı Diken’e 6 yıl hapis
15:02 İran'da ortaokul ve lise öğrencileri eylemde
14:29 AKP'li başkanın işten çıkardığı kişiden intihar girişimi
14:19 Yüksekova’da patlama: En az 3 polis yaralandı
14:15 'Yemekhane işletmeleri tüm illerde kamulaştırılsın'
13:52 Katledilen Akarsel, Kürdistan Kadın Kütüphanesi için çalışıyordu
13:51 Ereğli Cezaevi’nde tutuklular açlık grevine başladı
13:42 Emine Şenyaşar'ın duruşması mübaşirin telefonuyla kaydedildi!
13:31 Hacı Lokman Birlik mezarı başında anıldı
13:27 Saymaz’a tekzip: HDP’li değil, yetkili hiç değildir
13:18 Batman’da 9 gözaltı
12:53 Nagihan Akarsel’in katledilmesine tepki: Zihniyeti tanıyoruz
12:52 Buldan: Ülke topyekun tecrit altında
12:33 Gazeteci meslek örgütleri Meclis’ten seslendi: Basın özgürlüğü kalmayacak
11:57 Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Nagihan Akarsel katledildi
11:48 Gazeteci Demir’in yargılandığı mahkemede Ferhat Tepe tahammülsüzlüğü!
11:43 Abdullah Öcalan’ın avukatlarından yeni görüşme başvurusu
11:34 Kadınlar Barış İnşası İnisiyatifi’ni kurdu
11:33 Ordu’da Fındık Kurultayı düzenlenecek
11:23 Silvan Belediyesi Eşbaşkanı Toprak’a hapis istemi
11:21 Kadıköy’deki 'özgürlük' yürüyüşüne ortak çağrı
11:05 Av. Enmek: Şenyaşar ailesi soruşturmalarla susturulmak isteniyor
11:00 Tutuklu yakınları taleplerini yineledi: Hasta tutukluları bırakın
10:53 Abdullah Öcalan'ın paradigması evrenselleşti: Temel talep fiziki özgürlüğü
10:39 Asrın Hukuk Bürosu: CPT bir an önce kamuoyuna açıklama yapmalı
10:31 Amed halkı: Bakanlığın Sur’da yapacağı ‘festival’e gitmeyin
10:18 Çiğköfte partisi düzenleyen öğrencilere verilen ceza onandı
10:17 Tarım işçilerini taşıyan minibüs kaza yaptı: 1 ölü 5 yaralı
09:52 Hacı Lokman Birlik’in dosyasında 7 yıldır ilerleme yok
09:14 CPT Abdullah Öcalan hakkında bilgi vermedi: Rapor 6 ay sonra gönderilecek!
09:07 Akça: Emek ve Özgürlük İttifakı ezilenleri siyasal özne yapabilir
09:06 Yayladaki kadının görünmeyen emeği beyaz perdede
09:05 EŞİK: Üniformalılara karşı cezasızlıkla mücadele edeceğiz
09:02 Sur Belediyesi Eşbaşkanı Buluttekin’in cezası bozuldu
09:01 04 EKİM 2022 GÜNDEMİ
08:29 Hakkari’de karakol yakınlarında patlama
07:57 Mazlum Bahadır toprağa verildi
03/10/2022
22:36 Kobanê ve Til Temir köylerine bombardıman
21:39 Mam Celal anıldı
20:42 Ankara’da gözaltına alınan 4 mülteci serbest bırakıldı
19:47 HDP MYK: Savaş iktidarı karşısında demokrasi ve özgürlük mücadelesinde birleşelim
19:15 34 milletvekiline ait dokunulmazlık fezlekesi Meclis'te
18:36 Kurtulan: 9 Ekim komplosu tecrit olarak devam ediyor
18:30 Erzurum ve Van’da gözaltılar
18:29 CPT İmralı Cezaevi'ni ziyaret etti
18:24 Batman'da trafik kazasında bir kişi yaşamını yitirdi
18:17 Sağlık emekçilerine saldırıya tepki
17:58 SES davasında tahliye çıkmadı: Sendikal faaliyet suç olamaz
17:43 Kobanê Davası: Gizli tanığa göre Bağcık hem cezaevinde hem dışarıdaymış!
17:09 Sanatçılardan Dersim Çevre Mitingi’ne çağrı
17:07 Varto eski belediye başkanı Ekinci'nin tahliyesi ikinci kez engellendi
15:52 Müzisyen Onur Şener’i öldüren 3 kişi tutuklandı
15:43 Sancar: HDP’yi tasfiye siyasetine karşı mücadeleyi büyüteceğiz
15:36 Vartinis Katliamı'nda yaşamını yitirenler anıldı
15:27 İran'daki üniversitelerde eylem
15:01 TGS: Sansür yasası Anayasa’ya aykırıdır
14:51 HPG’li Bahadır’ın cenazesi ailesine verildi
14:25 Sincan Kadın Cezaevi’nde 20 tutuklu Jina için saçlarını kesti
14:14 Gazeteci Parlak: Gizli tanığın ifadesi doğru değil
14:09 Urfa’da bir kadın kaçırılmak istendi
13:51 Diyarbakır’da hastane yemeğini boykot eden SES üyelerine silahlı saldırı
13:43 Kızıltepe’de yürüyüş düzenlenecek
13:09 Adalet Bakanlığı'nın dilekçesine rağmen Polat tedavi edilmiyor
11:57 Emine Şenyaşar’a açılan ‘hakaret’ davası yarın görülecek
11:42 SES Davası başladı: Mücadeleyi büyüteceğiz
11:35 HDP milletvekilleri tecride karşı Adalet Bakanlığı'na yürüdü
11:33 'Hacı Lokman Birlik’in failleri hangi güçler tarafından korunmaktadır?'
11:21 Müzik atölyesinin kayıtları 15 Ekim’de sona eriyor
11:20 3 kentte erkek şiddeti: 3 kadın yaşamını yitirdi
10:57 Er ve Dağ’ın ölüm orucu 6’ncı gününde: Tehdit sürüyor
10:56 Kadınlar, ‘Devrimimiz: Hayatı Özgürleştirmek’ şiarıyla bir araya geliyor
10:28 ENAG’ın yüzde 186 olarak açıkladığı enflasyon TÜİK göre yüzde 83,45
10:17 Soylu'nun adını açıkladığı Dilşah Ercan: Demokratik mücadele olanağı bırakılmadığı için dağa çıktım
09:55 Mehmet Serhat Polatsoy'un 'Ben Dinebereday değilim' kitabı çıktı
09:47 HDP: Vartinis Katliamı faillerinin korunmasına izin vermeyeceğiz
09:11 Demir: Emek ve Özgürlük İttifakı seçimde yüzde 20’ye ulaşacak
09:00 Aksoyoğlu: Emek ve Özgürlük İttifakı yeniden inşada rol alabilir
09:00 Abdullah Öcalan: Yaşayarak komployu boşa çıkardım
09:00 03 EKİM 2022 GÜNDEMİ
02/10/2022
22:51 Ankara’da gözaltına alınan kadınlardan 5’i serbest bırakıldı
21:21 Altılı Masa'dan ortak çalışma grubu kurma kararı
20:44 KJAR’dan 'Kadın Devrimini Savunma Zamanı' kampanyası
20:15 Çatımız Gökyüzü Hareketi’nden boykot kararı
20:07 Mardin Barosu yeni yönetimini belirledi
19:28 Ekvador'da en az 206 kadın katledildi
19:05 DTSO seçimlerini Yeşil Liste kazandı
18:25 Amini için tek ses oldular: İran'dan Türkiye'ye isyanı büyütüyoruz
17:34 Yurt sorunu çözülmeyen öğrenciler memleketlerine dönüyor
17:20 Çerkesler’den Rusya'ya ‘seferberlik’ tepkisi: Bizim savaşımız değil
16:38 12 yılda en az 18 bin 285 işçi cinayeti yaşandı
16:34 Kadınlardan İran direnişine destek
16:06 ‘Jin, jiyan, azadî’ mücadelesini zafere ulaştıracağız’
15:29 Muhabirimiz Yalçın darp edildi
14:55 KDP’nin alıkoyduğu HPG’lilerin kimlikleri açıklandı
14:44 SES davası yarın: Sağlık hakkı mücadelesinin tarihidir
14:18 Rojhilat'ta direniş devlet şiddetine rağmen devam ediyor
13:23 Açık görüşte darp edilen tutuklular işkenceye uğradı
13:12 DEDAŞ protestosundan gözaltına alınan anneler serbest bırakıldı
12:23 Ege İnsan Hakları Çalıştayı sona erdi
11:51 Endonezya’da futbol maçında izdiham: 174 kişi yaşamını yitirdi
10:34 Şenyaşar ailesi 18 aydır adalet arıyor
10:22 Nûrî El Xelîl: DAİŞ’e en büyük desteği Türkiye veriyor
09:55 Dağ ve Er 5 gündür ölüm orucunda
09:45 Uğurlu: Öcalan’ın özgürlüğüyle Türkiye rahat nefes alacak
09:38 İranlı sosyolog: İran'ı görmek istiyorsanız sokakta direnen kadınlara bakın
09:02 Tutuklular ev temizliğinde ve iskelede çalıştırılıyor
09:01 ‘Emek ve Özgürlük İttifakı kangrenleşmiş sorunların çözümüdür’
09:01 Kıbrıslı siyasetçi Rahvancıoğlu: Kötülüklerin kökü Türkiye’de
09:00 Hakkari’de 8 ayda 182 esnaf kepenk kapattı
09:00 İmralı süreci: ABD’nin temel amacı BOP’un hayata geçirilmesiydi
09:00 02 EKİM 2022 GÜNDEMİ
08:45 Mersin’de 7 kişi tutuklandı
01/10/2022
23:50 Şırnak Barosu Başkanı Dilsiz yeniden seçildi
23:32 Zap’ta bir asker hayatını kaybetti
22:30 RSF: Tutuklu gazeteciler derhal serbest bırakılsın
22:24 İstanbul’da bir kadın katledildi, biri ağır yaralı
22:00 Darp edilerek gözaltına alınan 9 kişi serbest
21:56 Amedspor'u hedef gösteren Kırgel hakkında suç duyurusu
21:51 Bir günlük cezası olan yurttaş ev baskınıyla tutuklandı
21:30 Amedspor Afyonspor ile berabere kaldı
20:06 ‘Otokrotik devletlere karşı sözümüz: Jin jiyan azadi’
19:57 Urfa'da kaza: 18 yaralı
19:47 ‘Kadınlar bu yüzyılda isyanın ve devrimin öznesi oldu’
19:02 Uca: Şengal'de öz yönetim bazı çevrelerde rahatsızlık yarattı
17:32 HDP Gençlik Meclisi’nden Sur’a sahip çıkma çağrısı
16:52 İran'da oğlu katledilen baba: Özgürlük yolunda şehit düştü
16:38 İran’da genel grev başladı
16:34 Tutuklu yakınları: Cinayetlerin sorumlusu Adalet Bakanlığı’dır
16:26 KESK: İhraca olanak tanıyan geçici 35’inci madde kaldırılmalı
16:11 EŞİK'in kadın forumları başladı
16:08 Meclis 6’ncı Yasama Yılı başladı
16:02 MED-DER kongresinde asimilasyona karşı mücadele vurgusu
15:55 Tutuklu kadınlar Jîna Amini’nin direnişini selamladı
15:52 Dağ ve Er işkenceye karşı 4 gündür ölüm orucunda
15:21 Eğitim Sen Meclis’e alınmadı
15:20 Jandarma komutanından Amedspor’a karşı provokatif çağrı
15:12 Yüzde 50 engelli tutukluya 'tek kalabilir' raporu
15:02 Cezası biten ağır hasta tutuklu Karakaş tahliye edilmiyor
14:57 JİTEM'in katlettiği Tekin’in akıbeti soruldu
14:47 Soylu’dan yeni açıklama: Paraşütle geldiler
14:30 Piranşar’da bir kolber katledildi
14:29 Ağır hasta tutuklu Ufuk Keskin için tahliye çağrısı
14:18 Ege İnsan Hakları Okulu’nda ‘toplumsal adalet’ tartışıldı
13:48 Uluslararası komploya karşı ‘Özgürlük Yürüyüşü’ne davet
12:14 İran’da halk isyanı yayılıyor
12:12 Yılmaz Güney’in kült filmleri gösterimde
12:06 Cizre’de Barış Anneleri gözaltına alındı
12:05 Şenyaşar ailesinden medyanın sessizliğine tepki