İSTANBUL - Gazetecilerin tutuklanmasıyla gerçeklerin gizlenemeyeceğini belirten gazeteciler, bu tutuklamalarla toplum ve diğer basın mensuplarının susturulmasının hedeflendiğini söyledi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 25 Ekim’de gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever ile MA muhabirleri Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar ile JİNNEWS editörü Habibe Eren ve Öznur Değer, yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek, “örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklandı. Dört günlük gözaltının ardından gazetecilerin tutuklanması tepkilere neden oldu.
ADI DA MESLEĞİ DE ‘TERÖRİZE’ EDİLİYOR
Meslektaşlarının tutuklanmasına tepki gösteren Agence France-Press (AFP, Fransız Basın Ajansı) muhabiri Yasin Akgül, Kürt gazetecilere yönelik yönelimin Kürt halkı ile bağdaştırmak gerektiğine işaret etti. Akgül, “Kürdün adı olmadığı gibi mesleği de yok bu ülkede. Kürtler herhangi bir meslek icra ettiği zaman yine terörist olarak algılanıyor. Gazetecilik de yapsa bu böyle algılanıyor” dedi. Kürt gazetecilerin bu yüzden “terörist” kavramı öne sürülerek gözaltına alındığına değinen Akgül, bunun özel bir muamele olduğunu ve ana akım ile ana-muhalefet medyasına yapılmadığını dile getirdi. Akgül, bu durum nedeniyle Kürt gazetecilerin diğer basından ayrıştığını kaydetti. Akgül, Kürdü hiçbir şekilde tanınmadığını ve gazeteciliğinin de suç olarak görüldüğünü söyledi.
TEPKİLER CILIZ
Kürt basınına yönelik saldırıların 90’lı yıllardan beri sürdüğüne işaret eden Akgül, birçok gazeteci ve dağıtımcının öldürüldüğünü anımsattı. Bu durumlar ortada olmasına rağmen Kürt gazetecilere yönelik saldırılara yeterince tepki gösterilmediğinin altını çizen Akgül, “Tepkiler cılız kalıyor. Ana akım ve ona yakın muhalif medyadan ses gelmemekle beraber destek de gelmiyor” diye kaydetti.
‘HAKİKATİN ORTAYA ÇIKMASINI İSTEMİYORLAR’
Kürt basınına yönelik baskının “ayan beyan” ortada olduğuna işaret eden ARTI TV Muhabiri Hicran Cengiz, bu baskıların kaynağına dikkat çekti. Cengiz, bu baskının Kürt gazetecilerin çalıştığı yerler ve ortaya çıkardığı haberlerden ötürü yaşandığını söyledi. Cengiz, “Bunun sağında veya solunda başkaca tek bir harf bile yok” dedi. Bu tutuklamalarla toplumu ve diğer gazetecilerin susturulmasının hedeflendiğini dile getiren Cengiz, “Çünkü hakikatin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Gerçek gizlenip, örtülebilecek bir şey değil. Gazetecileri tutuklamakla, mecraları kapatmakla, sansür getirmekle, yasalar çıkarmakla olabilecek bir şey değil. Gazetecilerin tutuklanması demek, meslekten alıkoymak demek, özünde halkın haber alma hakkına müdahale etmek demektir” dedi.
‘YILLARDIR DİRENİYOR’
Tüm baskı ve tutuklamalara rağmen Kürt basını çalışanlarının yıllardır direndiğine işaret eden Bianet editörü Evrim Kepenek, Kürt medyasının 30 yıldır susturulmak istendiğine dikkat çekerek, “Bu tanık olduğumuz durumlar yeni değil. Ve her defasında Kürt medyasının daha da güçlenerek geri döndüğünü görüyoruz. Son 4 ayda toplamda 25 Kürt gazeteci arkadaşımız tutuklandı” diye kaydetti.
SİSTEMATİK BİR MÜCADELE
Kürt medyasına sistematik bir saldırı olduğunu, buna karşı ise sistematik bir mücadele geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Kepenek, “Bu konuda ne yaparsak yapalım yetersiz. Türkiye’nin farklı noktalarından gazetecilerin sokağa çıkması gerekiyor. Alternatif medyanın, diğer sendikaların ve gazetecilerin ve halkın sokağa çıkması gerekir” diye konuştu.
‘CEZAEVİNDE BİLE HABER YAPIYORLAR’
Kürt basınına yönelik sistematik baskıların olduğunu ve kimi zaman bu durumun gazete bombalamaya kadar da gittiğine işaret eden CAN TV muhabiri Özgür Sevinç Şimşek ise, bu baskıların hala sürdüğüne dikkat çekti. Kürt basın çalışanlarına baş eğdirilmek istendiğine vurgu yaşan Şimşek, “Gözaltına alınan arkadaşların yaptığı şey haber yapmak ve halkın bilgi almasını sağlamak. Gerçeği ortaya koyuyorlar. Ayrıca cezaevinde bile haber yapıyorlar. Ancak buna rağmen yeterli düzeyde dayanışma gösterildiğini düşünmüyorum” dedi.
‘İKTİDARIN MODELİNE GİRMEDİĞİ İÇİN’
Bianet editörü Ferid Demirel de, 1990’larda gazetelerin bombalandığını ve gazetecilerin öldürüldüğünü, bu gün ise gazetecilerin tutuklanmasıyla sürecin devam ettiğini söyledi. Ayrıca çalıştıkları basın kuruluşların da kapatıldığına işaret eden Demirel, “Bunu bu gün sürdüren AKP ve MHP iktidarı olarak görülmekte ama bunu devletin resmi ideolojisi olarak ele almalıyız. Çünkü bu ideoloji Kürt gazeteciliği ve basınının karşı konumda yer alıyor” dedi. Türkiye basınında Kürt gazeteciliğinin çok özel bir yerinin olduğunu belirten Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yüzden Kürt gazeteciler kendisini özgür basın gazetecileri olarak adlandırmakta. Buradan da görülüyor ki Türkiye basınında Kürt gazeteciler ve Kürt basını herkesten çok doğruluğun ve hakikatin peşindeler. Ve Kürt gazeteciler iktidarın istediği gazeteci modeline girmediği için iktidar tarafından sürekli olarak hedef alınmakta.”