İSTANBUL - KURD-AKAD Eşbaşkanı Dersim Dağdeviren, kimyasal silahların kullanımının önlenmesi için hekimlere, "Baskı uygulayabilmek için uluslararası dayanışmayı sağlamak şart. İnsan hakları savunucuları ve hekimlere çok büyük görevler düşüyor” çağrısı yaptı.
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi'nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük saldırıları 6 ayını geride bıraktı. Saldırılarda kimyasal silah kullanımından kaynaklı en az 44 HPG ve YJA-Star üyesi yaşamını yitirdi. Kimyasal silah kullanımından etkilenerek yaşamını yitiren 2 HPG’linin görüntüleri de yayınlandı. Kimyasal silah kullanımının araştırılması yönünde açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ile konuyu gündeme getiren gazeteciler tutuklandı. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) ve diğer uluslararası kuruluşların sessizliği sürerken, Avrupa kentlerinde günlerdir kimyasal silahlar protesto ediliyor. Kürt Akademisyenler ve Profesyoneller Ağı (KURD-AKAD) Eşbaşkanı ve aynı zamanda hekim olan Dersim Dağdeviren, kimyasal kullanımına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘SON ÇARE KİMYASAL’
Kimyasal kullanımının yasaklı ve savaş suçu olduğuna dikkati çeken Dağdeviren, Türkiye'nin bölgede "son çare" olarak kimyasala başvurduğunu söyledi. Kimyasala dair açıklamalarda bulunan kesimlerin de "terörist" ilan edildiğini söyleyen Dağdeviren, bunun en son örneğinin 2018'de "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" açıklaması yapan TTB’nin hedefe konulması olduğunu kaydetti. Dağdeviren, "Hem TTB'yi susturmak hem de kapatmak için gerekçe hazırlıyor, sunuyor. Önemli bir nokta da Şebnem hocanın bu konuda uzman oluşu ve uluslararası alandaki itibari. Bu sesi kısmaya, işledikleri savaş suçunu örtmeye çalışıyorlar" dedi.
OPCW’NİN SESSİZLİĞİ
Uluslararası kuruluşların kimyasal silah kullanımına dair sessizliğini eleştiren Dağdeviren, "Türkiye OPCW'nin, NATO'nun ve Avrupa Konseyi'nin üyesidir. Bir de AB’ye aday ülkedir. Bu yapılar kendi içlerinde kimyasal silah kullanan devletlerin var oluşunu kabul etmez. OPCW, dünya genelinde kimyasal silahların yüzde 99'unun yok edildiğini belirtiyor. Bir de kurumlar tüzüklerini oluştururken yapılarını korumak için gerekli mekanizmaları belirliyor. Örneğin OPCW'ye ancak devletler başvurabiliyor. Kararlar ise ancak 3’te 2 çoğunluk ile alınabiliyor. Değişiklikler batılı devletlerin ihtiyaçlarına göre yapılıyor" diye konuştu.
MUHELEFET İKTİDARIN ARKASINDA
Kimyasal silah konusunun geçmiş yıllarda da gündeme geldiğini anımsatan Dağdeviren, "Daha önceleri Milli Savunma Bakanı bu konuda açıklama yapma gereği duymamıştı. Kasım 2021'de ‘TSK envanterinde kesinlikle ve asla herhangi bir şekilde kimyasal silah yok’ denmişti. Ancak bu defa devlet erkanı bir bütünen, sözde muhalefet de dahil, çok şiddetli bir şekilde tepkisini dile getirdi. TTB'ye ve Fincancı'ya karşı uygulamalar da bunu gösteriyor” dedi. Dağdeviren, söz konusu durumların kimyasala dair yapılan yalanlama açıklamalarının karşılığının olmadığını gösterdiğini ifade etti.
‘ÇÖZÜM OPCW DEĞİL’
Dağdeviren, Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler’in (IPPNW) Federe Kürdistan'a giden heyetinde yer alan IPPNW İsviçre Başkanı Dr. Beppe Savary-Borioli’nin KDP tarafından engellenmesine işaret ederek, "Gerçi YNK'nin hakim olduğu bölgeler açısından da benzer bir tablo var. Güney Kürdistan maalesef Türkiye'nin bir üssü haline gelmiş. Hem askeri anlamda hem de ekonomik olarak Türkiye’ye bağımlı hale gelmiş” diye belirtti.
Kimyasal silah kullanımına karşı çözümü uluslararası kuruluşlar olmadığını vurgulayan Dağdeviren, "Nasıl CPT, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a karşı uygulanan tecrit için çözüm değilse, OPCW de kimyasal silahların kullanılmasını önlemek açısından çözümün adresi değildir. Sorun siyasidir. Muhataplar devletler ve hükümetlerdir. Bunlara baskı uygulayabilmek için uluslararası dayanışmayı sağlamak şarttır. İnsan hakları savunucularına, hekimlere, Kürt hekimlerine önemli görevler düşmektedir. Dünya Hekimler Birliği, İnsan Hakları için Hekimler vb. önemli kurumların açıklamaları var. Bunlardan yola çıkarak geniş bir ağ kurmak elzemdir” şeklinde konuştu.
MA / Rukiye Adıgüzel