URFA- Berlin'de gerçekleşecek 2’nci Uluslararası Kadın Konferansı Hazırlık Komite Üyesi Dılar Solin, "Erkek egemenlikli kapitalist moderniteye alternatifin yollarını tartışmayı ve ortak adımlar atmayı planlıyoruz” dedi.
Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı, 2’nci Uluslararası Kadın Konferansı’nı “Devrimimiz: Hayatı Özgürleştirmek” şiarıyla 5 ve 6 Kasım tarihlerinde Almanya’nın Berlin kentinde gerçekleştirecek. Berlin Teknoloji Enstitüsü’nde yapılacak olan konferansa, dünya çapında onlarca ülkeden kadın katılacak. Kürtçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Arapça ve Türkçe dillerinde çevirilerin yapılacağı konferansta, birçok başlık altında tartışmalar yürütülüp, çalıştaylar düzenlenecek.
“2’nci Uluslararası Kadın Konferansı”nın Hazırlık Komitesi üyesi Dılar Solin, konferans öncesi sorularımızı yanıtladı.
Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı olarak 2'nci Uluslararası Kadın Konferansı’nı gerçekleştiriyorsunuz. Öncelikle neden böyle bir konferansa ihtiyaç duyuldu?
Bu konferans "Women Weaving the Future/ Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı" tarafından organize ediliyor. Bu ağ içinde farklı ülkelerden on kadın örgütü yer alıyor. İlk konferansımızı 2018 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde gerçekleştirmiştik. İlk konferansımızda daha çok kapitalist modernitenin sömürü sistemi çok yönlü mercek altına alınmış ve dayanakları deşifre edilmeye çalışılmıştı. Özellikle sistemin erkek egemenlikli yanını yaşamın tüm alanlarında ve dünyanın her bir köşesinde nasıl pratikleştiğini görünür kılmak istedik. Aynı zamanda dünya çapında kadın mücadelesinin tecrübe aktarımı için önemli bir platform sunmuştuk. İkinci konferansı iki yıl sonra yapma kararı almıştık, ancak pandemi nedeniyle dört yıl aradan sonra gerçekleştirebiliyoruz. Bu 4 yıl içinde çok önemli gelişmeler yaşandı. 3'üncü Dünya Savaşı coğrafik olarak daha fazla genişledi ve sorunlar daha fazla derinleşti. Pandemi öncesi toplumsal ayaklanmalarda ciddi bir düzey açığa çıkmıştı. Hatırlayalım gençlerin öncülük yaptığı iklim mücadelesi çok önemliydi. Aynı zamanda kadınların da kitlesel görkemli yürüyüşleri yayılıyordu. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi de özellikle yıkılmakta olan ulus devletlerde öne çıkıyordu. Daha sonra pandemi geldi ve sistemin daha fazla karşı saldırıya geçtiğini gördük.
Özgürlükler daha fazla kısıtlandı, kazanılmış haklar geri alınmaya başlandı. Rejimlerin kendi politikalarını uygulamada hiçbir kural tanımadığına tanıklık ettik. Afganistan’da tüm kadınların ve toplumun itirazına rağmen Taliban iktidara getirildi, darbeler yapıldı, zorla topraklar işgal edildi, sömürü çoğaldı, hayat pahalılaştı, enerji sorunu çıkartıldı vb. Tüm bunlar yaşanırken kadın kırım politikalarına ağırlık verilerek kadın uyanışı ve ayaklanması bastırılmaya çalışıldı. Devlet ve erkek adeta el birliği ile kadının özgürleşmesine ket vurmak için çalıştı. Hayatlarımızı, yaşamımızı ve gezegenimizi tehdit eden bu sisteme karşı, bir şeyler yapmak kaçınılmaz hale gelmiştir. Kadınlar olarak içinden geçtiğimiz bu tarihi sürecin analizini doğru yapmak kadar, çözüm politikaları da geliştirmek hayatidir. Zaten 21'inci yüzyılda sistem karşıtı mücadelede, kadınlar olarak öncülük rolünü üstlenmiş durumdayız. Ancak daha örgütlü davranma ve ortaklaşma ihtiyacı var. Kadınlar olarak bu konferansımızla deşifre olan erkek egemenlikli kapitalist moderniteye alternatif bir sistem oluşturmanın yollarını araştırmak ve bu amaçla oluşan tecrübeleri ele almak, ortak adımlar atmayı planlıyoruz.
İran'da Jîna Eminî'nin katledilmesinin ardından başlayan ve tüm dünyada "Jin Jiyan Azadi" sloganıyla yayılan eylemlerin olduğu bir dönemde bu konferansın yapılmasını nasıl görmek gerekiyor? Kadınları hem kadın hem de toplumsal özgürlük için sokağa çıkmaya iten süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘21'inci yüzyılda Kadın Devrimi’ söylemi artık pratikleşmiş durumdadır. Bu gerçekliği hiçbir kimse inkar edemez.
Kadınların sömürülmesine dayanan ve kurumlaşan bir iktidar sistemiyle karşı karşıyayız. 3'üncü Dünya Savaşı'nda bu egemen sistem toplumlara ve hayata karşı daha fazla saldırganlaştı. Bu saldırılara en fazla kadınlar maruz bırakılmakta. Bir taraftan dünya çapında kadın kırım politikaları ağırlık kazanırken, diğer tarafta kadınların sistem karşıtı direnişlerde ve isyanlarda öncülük yaptığını görmekteyiz. Kadınlar özgürlük ve emek mücadelesinde her zaman yerini aldı. Ancak ilk defa bu düzeye çıktı.
Kürdistan'da, Afganistan'da, Latin Amerika'da, Asya'da, Avrupa'da ve en son İran'da kadınlar bu sistemin kurumsal temsili olan devlete karşı mücadele etmekte ve kitlesel serhildanlar organize etmekte. İran’da Jîna Eminî'nin rejim tarafından katledilmesinden sonra ülkede kadın mücadelesi etrafında gelişen çok ciddi bir demokrasi ve özgürlük ayaklanmasının ‘jin, jiyan, azadi’ sloganıyla yürütülmesi, kadının bu devrim sürecindeki öncülük rolünü açık bir şekilde gösteriyor. ‘21'inci yüzyılda Kadın Devrimi’ söylemi artık pratikleşmiş durumdadır. Bu gerçekliği hiçbir kimse inkar edemez.
Kadınların öncülük ettiği eylemlerin dünyaya yayılmasının ardından konferansa ilginin arttığı belirtiliyor. Dünya çapında onlarca ülkeden kadınların katılması beklenen konferansa başvurular ne aşamada? Katılımcılar hangi temelde bir araya gelecek?
Konferans kararı aldığımız günden beri bir ilgi vardı ve bu ilgi her geçen gün daha da artmakta. Maalesef konferans öncesi katılımları durdurmak zorunda kaldık. Keşke imkanımız olsaydı da bu konferansı katılmak isteyen binlerce kadınla birlikte yapabilseydik. Ancak yer kapasitesi ve konferansın gerçekleşeceği ülkenin Ekim ayından itibaren aldığı korona tedbirlerinden kaynaklı buna olanaklar el vermedi. 40 ülkeden kadınlar konferansımıza katılacak. ABD, Latin Amerika, Afrika, Arap ülkelerinden, Hindistan, Filipin, Avrupa, Kürdistan’dan konuşmacılar var. Bu konferansımızda bireylerin yanı sıra örgütlü kadın yapılarının katılımına ağırlık verdik. Onlarca kadın örgütü temsilcisi konferansımıza katılacak ve çözüm arayışımızı ortaklaştıracağız.
Kadın konferansının şiarı "Devrimimiz: Hayatı Özgürleştirmek" olarak açıklandı. Kadınlar kapitalist moderniteye karşı nasıl bir alternatif ortaya koyuyor?
Bu konferansta kadınlar olarak herkes için daha özgür bir yaşamı inşa etmede bize düşen görevlerimizi tartışmak ve bu uğurda bazı somut adımlar atmak istiyoruz.
Konferansımızı bu slogan altında yapmamızın nedeni, içinden geçtiğimiz sürecin bir kadın devrimi süreci olduğunun altını çizmek ve bu devrimin amacını herkes için yaşamı özgürleştirmek olduğunun ilanı. 21'inci yüzyılla birlikte kadınlarda müthiş bir bilinçlenme yaşandığını görmekteyiz. Adeta bir ‘kadın rönesansı’yla karşı karşıyayız. Bilinçlenmiş kadın, en dinamik devrim potansiyelini barındırır. Bilinçlenmiş kadın, sömürü statüsü altında tutulmayı kabul etmeyen kadındır. Sisteme başkaldıran kadındır. Özgürlüğe koşan ve sorumluluk üstlenen kadındır. Bu konferansta kadınlar olarak herkes için daha özgür bir yaşamı inşa etmede bize düşen görevlerimizi tartışmak ve bu uğurda bazı somut adımlar atmak istiyoruz. Biliyorsunuz bir birey ne kadar bilinçli de olsa örgütlü değilse değiştirme gücü zayıflar. Bilinçlenen kadınlar olarak, hem yerel hem evrensel düzeyde örgütlememizi daha da geliştirmek durumundayız. Bu yıl ki konferansımızı buna hizmet edecek temelde gerçekleştirmek istiyoruz. Bir şeyi değiştirmek istiyorsanız, bunun için hedefi belirlemek ön koşuldur. İkinci adım olarak bu hedefe ulaşmak için gerekli olan örgütlülüğü oluşturmak. Kadınlar olarak 21'inci yüzyılda başlayan cins bilincini daha fazla geliştirmek için çalışmalara ihtiyaç var. Özgürlük bilinciyle örselenmiş kadın toplulukları, kendini her alanda örgütledikleri oranda değişim gücüne dönüşmektedirler. Bunu en bariz şekilde Kürt kadınları örneğinde gördük. Bilinç kazanan Kürt kadını salt sömürgeci devlete karşı dik durmamakta, aynı zamanda toplumsal gerilikleri aşma konusunda da çok önemli rol oynamakta ve egemen-köle diyalektiğini temelden sarsarak yaşamı daha demokratik, daha özgürlükçü kılmaktadır. Bu örneği evrensel düzeyde de düşünebilir ve gerçekleştirebiliriz. Yerellere dayalı kadın mücadelesi sömürü sistemini aşacak temel dinamiktir. Ancak yerellere dayalı kadın mücadelesi ve hareketlerin dünya çapında da bir ilişki ve örgütselliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu ihtiyaçları konferansta tartışıp ortak paydada bazı somut kararlara ulaşmak istiyoruz.
Son olarak bu konferansın önemine dair neler söylemek istersiniz?
Dünya iktidar hesapları için yeniden şekillendirilmeye çalışılıyor. İktidarı elinde tutan küçük bir kesim büyük çoğunluğun hayatını kendi çıkarları için düzenlemek istiyor. Çoğunluk buna karşı çıktığı ve kendi geleceği için mücadele ettiği oranda dünyayı kendi lehine çevirme imkanı yakalar. Bu gerçeklikten hareket edecek olursak kapitalist sistem altında en çok sömürülen kesim olan kadınların bu sömürü sistemi reddetmeleri ve yaşamın öznesi olarak bu yeniden yapılanma sürecinde yer almaları nasıl bir dünyaya evrileceğimizi belirleyecek nitelikte. Bunun için çok önemli. Kadın sorunu salt kadınlarla sınırlı olmadığını, kadının sömürülmesinin toplumun sömürülmesine açılan temel kapı olduğunu, kadının özgürleşmesinin ise tersinden toplumun özgürleşmesinin motor gücü olduğu gerçekliği var.
Kadın sorunu salt kadınlarla sınırlı olmadığını, kadının sömürülmesinin toplumun sömürülmesine açılan temel kapı olduğunu, kadının özgürleşmesinin ise tersinden toplumun özgürleşmesinin motor gücü olduğu gerçekliği var.
Kadın özgürlük mücadelesi tüm insanlık için kader belirleyici önemde. İran gerçekliğinde gördük. Tüm ezilenler, farklı etnik kimlikler, farklı sınıfsal yapılar, farklı inanç grupları, kadınlar, erkekler ve çocuklar “jin,jiyan,azadi” sloganıyla kendi itirazlarını birleştirdiği gibi çözüm taleplerini de ortaklaştırdı. “Jin jiyan azadi” felsefesinin yaşam bulması için kendisini adayan, yine bu felsefenin dünyaya yayılmasında büyük katkısı olan, konferansımızın da organizatörlerinden birisi olan Jineoloji Akademisi üyesi Nagehan Akarsel başta olmak üzere, bu uğurda mücadele eden ve erkek egemen zihniyet tarafından katledilen kadınlara adadığımız gibi evrensel düzeyde kadın örgütlülüğünü geliştirerek bu katliamlara karşı en anlamlı cevabı vereceğimize inanıyoruz. Bu konferansın aynı zamanda yaşamını yitiren dünya kadın devrimcilerinin hayallerini gerçekleştirmede önemli bir adım olacağına inanıyoruz.
MA / Müjdat Can