ANKARA - HDP Kadın Meclisi, tecrit ve savaş politikalarının kadın özgürlüğüne dayalı yeni yaşamı hedef aldığını belirterek, “Tecride karşı direnişimizden vazgeçmeyeceğiz” açıklaması yaptı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, 29 Kasım’da gerçekleştirdiği toplantının sonuç bildirgesini açıkladı. “Faşizme karşı ‘Jin, jiyan, azadî’ sesimizi yükseltelim” başlığıyla yayınlanan bildirgede, toplantıda yeni dönem mücadele hattının belirlendiği kaydedildi. Mirabal Kardeşler, Federe Kurdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde katledilen Jineoloji Akademi Merkezi üyesi Nagihan Akarsel ile İran’da katledilen Jîna Eminî’ye adanan toplantının sonuç bildirgesi şöyle:
ŞİDDETE KARŞI TEK SES: JIN, JIYAN, AZADÎ
“Başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyayı yeniden dizayn ederek kendi derinleşen krizlerinden çıkmayı hedefleyen erkek egemen ulus devlet yapılanmaları, kadınların ‘jin, jiyan, azadî’ isyanına çarpmıştır. Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı İran’dan yükselen bu isyan, bugün tüm dünyada direniş ve mücadelenin sesi olmuştur. 25 Kasım’da sokakları dolduran kadınlara yönelik erkek-devlet şiddetinin bu kadar yoğunlaşmasının nedeni, bu sesten ve isyandan ne kadar korkulduğunun göstergesidir. 25 Kasım’ın akabinde Kürt kadın hareketi olan TJA aktivistlerine yönelik gerçekleştirilen gözaltı operasyonu AKP-MHP iktidarının baskı ve zor aygıtlarıyla susturmak istediği kadınlara düşman ve saldırgan politikalarından bağımsız değildir. Ömrünü kadın özgürlük mücadelesine adayan Kürt kadınlar, bir kez daha AKP-MHP erkek egemen iktidarının hedefi olmuştur.
Kürt kadınlara yönelik gerçekleştirilen gözaltı saldırıları Rojava ya Şengal’e yönelik gerçekleştirilen operasyonlardan bağımsız değildir. Dışarıda yürüttüğü Kürt düşmanlığını, içeride Kürt kadın mücadelesine yönelik saldırılarıyla devam ettiren iktidarın seçim startını savaş ve şiddeti körükleyerek verdiği ortadadır. Bu saldırılar, güçlenen enternasyonal kadın mücadelesinden korkunun bir sonucudur. Kriminalize edilmek istenen; kadın mücadelesidir, ‘jin, jiyan, azadî’ isyanımızdır. Yaratılan bu algıyı kabul etmiyoruz, reddediyoruz ve mücadelemize sahip çıkıyoruz.
TECRİDE KARŞI DİRENİŞTEYİZ
Derinleşerek devam eden tecrit ve savaş politikalarının esas hedefi kadın özgürlüğüne dayalı yeni yaşamın tüm dinamikleridir. İktidar, İmralı’da başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan tecridi adeta bir yönetim rejimi haline getirmek istiyor. Cezaevleri bugün bu tecrit politikalarının uygulandığı merkezlerdir. Garibe Gezer’e yönelik uygulanan insanlık suçu bunun en açık göstergesidir. Çıkardıkları yasalarla, baskı ve şiddet politikaları ile kadınları susturmaya, sindirmeye çalışan iktidarın tecrit politikalarına karşı direnişi ve mücadeleyi büyütmekten başka bir yol yoktur. Nitekim bu politikaların hayata geçtiği İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmeyi reddetmesi de savaş politikalarına karşı bir tavırdır. İmralı tecrit sistemindeki hukuksuzluğa karşı uzun süredir kendisinden haber alınmayan Sayın Öcalan’a bir an evvel avukat görüşünün sağlanması çağrımızı her fırsatta yineleyeceğiz. Tecride karşı direnişimizden vazgeçmeyeceğiz.
SALDIRILAR KADIN DEVRİMİ’NE
Ortadoğu’da küresel emperyal güçler tarafından yürütülen yeniden paylaşım savaşları kadınlar başta olmak üzere tüm demokratik güçleri hedef almaktadır. İçeride ve dışarda Kürtler ve kadınlar üzerinden yürüttüğü kirli savaş politikalarının onayını NATO’dan alan AKP-MHP iktidarı, kimyasal silah kullanımı dahil her tür savaş suçu şüphesini artık üstünde taşıyan bir iktidardır. Kriz ve kaos ortamı yaratarak seçime giden iktidar, Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırarak seçim startını vermiştir. Faili belli olduğu halde Taksim saldırısını gerekçe göstererek yapılan hava saldırıları halkların, kadınların ortak yaşamınadır, Rojava Kadın Devrimi’nedir.
YOKSULLUK VE KADIN
Savaş ve şiddet politikalarının bir sonucu olan ekonomik krizin bugün en ağırını kadınlar yaşamaktadır. Yoksulluk, işsizlik ve açlıkla boğuşan kadınlar, yetmezmiş gibi erkeklere muhtaç hale getiriliyor. Ucuz iş gücü ya da kayıtsız çalıştırılan kadınların emeği görülmüyor, istihdam alanı yaratılmayan kadınlara bakım yükü dayatılıyor. İktidar kamusal alandan çekerek eve hapsettiği kadınlara emek düşmanı politikalarıyla ekonomik şiddetin en ağırını yaşatıyor. ‘Eşit işe eşdeğer ücret’ diyen kadınlar yoksulluğa isyan ediyor.
KADINLAR ÜÇÜNCÜ YOLU İNŞA EDİYOR
Mevcut iki blok da kadınları katleden, katilleri aklayan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren, yoksulluğu arttırarak kadını kamusal alanın dışına atan erkek egemen sistemi görünmez kılıyor. Bu iki blok arasında seçeneksiz değiliz. Derinleşen yoksulluk ve kriz ortamında 3’üncü yol çizgimiz egemen iki bloka karşı ezilenlerin tarihsel ittifakıdır. Demokratik, özgürlükçü, çoğulcu yaşamı biz kadınlar birlikte inşa edeceğiz.
Hedefimiz, yalnız iktidarı değiştirmek değil; yeni yaşamı kuracak hakikati yaratmaktır. Ne restorasyoncu zihniyeti ne de tek adam rejimini kabul ediyoruz. Kadın ittifakımız ve dayanışmamızla 3’üncü yolda buluşuyoruz. Kadın Meclisimiz siyasal süreci tüm boyutlarıyla tartışarak, örgütsel durum değerlendirmesi yaparak seçim sürecini de kapsayan kolektif bir planlamayı oluşturmuştur. Şiddette, yolsuzluğa, talana dayalı politikalara, yaşamımızı derinden etkileyen tecrit sonucu güçlenen savaş politikalarına ve savaşın beslediği yoksulluğa ve kadın katliamlarına karşı yeni yaşamı, özgürlüğü, eşit ve adil bir sistemi inşa etme kararlılığımızı ısrarla sürdürmeye devam edeceğiz.”