ANKARA - Engellilik sorununun toplumsal olduğunu belirten ÖDEF kurucularından Zühtü Turgut, “Engelli sorununun çözümü, Üçüncü Yol ile mümkün” dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1992 yılında Dünya Engelliler Günü olarak kabul edilen 3 Aralık, engellilerin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hayattaki görünürlüğünü sağlamak, daha rahat bir yaşam sürmeleri için yaşadıkları zorluklara son vermek ve çözüm üretmek hedefleniyor. Ancak bu hedeflere ulaşmayı bir yana bırakan engelliler, kendilerinin “muhtaç” pozisyonuna konularak “sadaka” anlayışıyla bakılmasından şikayetçi. BM üyesi olan Türkiye’de ne iktidarın ne de muhalefetin sorunları ortadan kaldıracak çözümlerinin olmadığını söyleyen engelliler, üçüncü bir yola ihtiyaç olduğunun farkında.
Toplumun çoğunda olduğu gibi engelliler arasında da farklı görüşlerin olabileceğini belirten Özgürlükçü Demokratik Engelli Forumu (ÖDEF) kurucularından görme engelli Zühtü Turgut, yaşadıkları sorunların çözümünün Üçüncü Yol ile mümkün olduğunu söyledi. Engelliler Günü dolayısıyla Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Turgut, engelliliğin tanımlarını yaptı ve toplumsal bir sorun olduğunu vurguladı.
Engelliliğin yüzyıllardır toplumda yanlış anlaşıldığını ifade eden Turgut, “Egemen ideolojiler, tıbbi model dediğimiz bir anlayışla engelliliği tanımlıyor. Halbuki bu model, engelliliği bir hastalık olarak tanımlar. Hastalık olarak tanımlandığında da bir yetmezlik, eksiklik, geri kalma gibi lavtalarla engellileri sadakaya, bakıma muhtaç bir toplumsal kategori olarak değerlendiriyor. Böyle olunca da engelli hakları denildiğinde ‘veriyoruz daha ne istiyorsunuz’ diyorlar” diye belirtti.
TOPLUMSAL BİR SORUN
Turgut, engelliliği şöyle tanımladı: “Engelliliğin tıbbi bir boyutu olmakla beraber, tıbbi modelle açıklanamaz. Engellilik toplumsal bir sorundur. Beş duyu organından birisini kaybetmişsinizdir ya da vücudunuzda birçok deformasyon olmuştur. Ancak bunu eksiklik olarak görmek, tam da tıbbi modelin işidir. Engellilik meselesi, rehabilite edildiğinde, engelli olmayan kişilerle eşitlenir.”
Eşitliğin engellilere zor gelen bir takım şeyleri yok ederek sağlayabileceğini vurgulayan Turgut, “Rehabilite sağlandığı zaman büyük ölçüde engellilik meselesinin önüne geçilmiş olunur. Devamında mimari yapılar, şehirleşme, ortak yaşam alanlarının tümünü evrensel tasarım şekliyle düzenlendiğinde, engelleri ortadan kaldırdığınızda büyük oranda engellileri engelli olmaktan çıkartmış olursunuz” dedi.
SADAKA ANLAYIŞI
Engellilik meselesinin politik olduğunu vurgulayan Turgut, aynı zamanda ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle de ilgili olduğunu kaydetti. Turgut, şunları belirtti: “Türkiye gibi bir ülkede yoksulluk dibe vurmuşken, insanlar çocuklarının beslenme çantalarına peynir ekmek koyamazken, kirasını, faturasını ödeyemezken, birçok şeyden mahrum kalmışken, baskı ve şiddetle halkı ezmeye çalışan bir anlayış varken, ölüm, çatışma haberleri gelirken, engelli sorununun çözülmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Bu durum sadece bu döneme ait değil, geçirdiğimiz yüzyılda da böyleydi. Şimdiki biraz daha ayyuka çıkmış hali. Totaliter bir rejim var. O nedenle engellilere, ‘şükredin, öbür dünyada daha iyi yaşayacaksınız, kaderdir’ gibi bir yaklaşım var. Sadaka verir gibi, istihdam sağlayacaksınız ama bunu da sosyal devletin görevi değilmiş gibi yapacaksınız. Engellileri ‘muhtaç’ kişiler olarak değerlendirip, muhtaçlığının sadaka vererek giderildiği bir anlayış var.”
KADINLAR İKİ KATI SORUN YAŞIYOR
Turgut, 20 yıllık AKP ve daha sonra MHP’nin de dahil olduğu iktidar döneminde engellilerin kazanılmış birçok haklarının budandığına değindi. 2005 yılında AKP’nin “Engelliler Yasası” çıkardığını, ancak yasanın uygulanmasını ilgili kurumlara bıraktığını söyleyen Turgut, “Bu nedenle işine gelmeyen hiç kimse bunu yönetmeliğine koymadığından, bu yasanın geçerliliği de yok hükmündedir. Dolayısıyla devletin kendi kurumları, yönetmeliklerine böyle bir yasayı koymadıklarında, özel kurum ve kuruluşların bu yasaya uymaları beklenemezdi. Daha önce alınmış haklar da yasaya bağlandığı için, o haklar da kaybedilmiş oldu. Bugün engelliler, toplumun en yoksul kesimleri arasında, iletişimden en az payını alan insanlar arasında, eğitim, istihdam gibi temel ihtiyaçlarda en son sırada. Yine sağlıkta, eğitimde de böyle” şeklinde konuştu.
Turgut, engelli kadınların söz konusu sıkıntıların iki katına maruz kaldıklarını da vurguladı.
‘ENGELLİLİĞİN DE ÇÖZÜMÜ VAR’
Engelliliğin çözümünün olduğunun altını çizen Turgut, “Daha demokratik bir toplum, yaşanası bir hayat, baskının, şiddetin olmadığı, özgürlüğün, eşitliğin sağlandığı bir toplumda herkes ne kadar rahat ederse, engelliler de rahat edebilir. Ancak, tıbbi modeli savunanların, toplumun diğer kesimlerinin sorunlarını çözmediği gibi, engelli meselesini de çözmek gibi bir dertleri yok. Bu nedenle biz, ‘engelliliğin çözümü toplumsaldır’ diyoruz. Nasıl ki kadınlar, Kürtler örgütlenip hakları için mücadele ediyorsa, engelliler de böyle bir örgütlenmeye sahip olmalıdır. Yani engellilik meselesini salt engellilere has bir olay olarak görmemeli, toplumsal bir mesele olarak görmeli ve bu sözünü ettiğim örgütlenme içerisinde yer almalı. Toplumun demokratik kesimleri içerisinde yer almalı, mücadelesini orada sürdürmeli. Barış ve özgürlüğü sağladığımız, demokratik bir cumhuriyete doğru adım attığımız zaman, engelli sorunu da diğer sorunlarla beraber yavaş yavaş çözülmüş olur. Yoksa hiçbir şekilde engelli sorunu çözülemez” ifadelerini kullandı.
‘ÜÇÜNCÜ BİR YOLA İHTİYAÇ VAR’
“Tıbbi modelle” yaklaşan iktidarın engellilerin sorunlarını çözemeyeceğini dile getiren Turgut, şunları söyledi: “Burjuva anlayışa sahip sistem muhalefetinin nüans olarak farklılıkları olsa da anlayışları yine tıbbi model. En fazla, bir takım reform hareketleri, tamir etme onarma gibi birtakım çalışmaları olabilir. Ama burjuva muhalefeti olarak tarif ettiğimiz muhalefetin de bu meseleye köklü bir çözüm bulması mümkün değil. Onun için biz, bunu bir sistem sorunu olarak görüyoruz. Bu nedenle tüm hakların tanındığı, özgürlüklerin yaşandığı üçüncü bir yolu seçiyoruz. Bugünkü Türkiye’de seçim sürecine gidiliyor, ‘ne olacak’, ‘nasıl olmalıdır’ diye sorulduğunda, tabi ki toplumun tüm kesimleri gibi engelliler de parçalı durumda. Ama biz bu seçim sürecinde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın doğru bir tavır gösterdiğini düşünüyoruz. Tarif ettiğimiz özgürlükçü ortama, daha demokratik bir cumhuriyete doğru gidişi, Emek ve Özgürlük bloğunun sağlayabileceğine inanıyoruz. Seçim süreci yaklaştığında da bunu deklare edeceğiz.”
Turgut, “İktidar ve burjuva muhalefet birbirlerinin alternatif gibi olsalar da savundukları aynı sistem. Dolayısıyla toplumun sorunlarının, engelli sorununun çözümü için üçüncü bir yola ihtiyaç var, üçüncü bir yolla mümkün” vurgusunda bulundu.
MA / Zemo Ağgöz