ANKARA - CPT ile görüşmeyi reddeden PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın savaşa karşı tutum içerisinde olduğunu belirten DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, “Abdullah Öcalan’ın sesi duyulursa krizlerden çıkılır” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile birlikte F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım'dan 20 aydır haber alınamıyor. Aile ve avukatların yaptığı görüş başvuruları da ya yanıtsız bırakılıyor ya da “disiplin” cezaları gerekçe gösterilerek reddediliyor. Aile ve avukatların yanı sıra 20 Ekim’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Parti Sözcüsü Ebru Günay, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi ve Abdullah Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan, İmralı’da görüşme gerçekleştirme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu.
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 20-29 Eylül’de Türkiye ziyareti sırasında İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan, diğer tutuklular Konar, Aktaş ve Yıldırım ile görüşme gerçekleştirdiğini duyurdu. Ancak Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri Abdullah Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmeye çıkmadığını açıkladı.
Yapılan başvuruların yanıtsız bırakılması, Abdullah Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmeye çıkmadığını açıklanması üzerine bu kez Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ile HDP milletvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit, Nuran İmir ve Erdal Aydemir, İmralı’da görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvurdu.
‘ÇÖZÜM İÇİN BAŞVURUDA BULUNDUM’
Görüşme başvurusunda bulunan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Abdullah Öcalan ile görüşmenin önemine dair değerlendirmelerde bulundu. Abdullah Öcalan’dan, en son 25 Mart 2021’de yapılan kesintili telefon görüşmesinden sonra haber alınamadığını belirten Aydeniz, bu durumun toplumsal kaygıları arttığını söyledi. Abdullah Öcalan'ın rolü, misyonu, siyasi ve hukuki kimliği ile Kürt halkı ve Ortadoğu halkları için önemine vurgu yapan Aydeniz, iletişimsizlik ve haber alınamama halinin toplumda büyük endişe yarattığını ifade etti. Aydeniz, " Sayın Abdullah Öcalan'la iletişimsizlik hali, bunun mutlak tecride dönüştürülmesi durumu, toplumsal tecrit haline dönüştü. Toplumsal tecrit halinin sonlandırılması ve bunun çözümü, Sayın Abdullah Öcalan'la iletişim ve diyalogun sağlanması, en önemlisi de fiziki özgürlüğünün sağlanmasıyla sağlanır. Bu nedenle Kürt bir kadın siyasetçi olarak, Sayın Abdullah Öcalan'la görüşme talebinde bulundum" dedi.
'SAVAŞA KARŞI TUTUMDUR'
Abdullah Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmeye çıkmamasını değinen Aydeniz, “Sayın Abdullah Öcalan, eğer İmralı sisteminden birebir sorumlu olan CPT ile görüşmeye çıkmamışsa, bir tutum içerisindedir. Bu tutum da İmralı hukuk sistemine, tecrit sistemine, derinleşen savaşa karşı bir tutumdur. İmralı tecrit sistemi, aynı zamanda CPT’nin uluslararası bağımsız bir kurum olmaktan çıktığının göstergesidir. Türkiye’nin çıkarlarını koruyan bir pozisyona düşmüş durumda” diye konuştu.
İMRALI’DA TECRİT, KURDİSTAN’DA SAVAŞ
“Abdullah Öcalan’a yaklaşım, Kürt halkına yaklaşımdır” diyen Aydeniz, tecridin derinleştirilmesinin de en üst düzeyde Kürt düşmanlığı olduğunun altını çizdi. Aydeniz, şunları söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti devletinin 100 yıllık asimilasyon, yok sayma politikası, bugün Kürt’ün tasfiyesi, bitirilmesi ve tüm kazanımlarının bertaraf edilmesi noktasına geldi. Kürt’ün hiçbir kazanımını kabul etmeyen, her yönlü iradesini yok sayan, yıllardır devam eden savaş politikalarıyla her yere işgal, talan olarak yansımakta. Bunun zeminini de tecrit oluşturmakta. Tecrit derinleştikçe, tecrit ağırlaştıkça Kurdistan'a savaşın derinleşmesi olarak yansıyor. Bu savaş halinin son bulması ise Sayın Öcalan’ın sesinin duyulmasıyla mümkün.”
AKP’NİN YÖNETİM SİSTEMİ: TECRİT
İmralı tecrit sisteminin AKP’nin yönetim sistemi haline geldiğini dile getiren Aydeniz, bunun sonucunda çoklu krizlerin derinleştiğine işaret etti. Aydeniz, şöyle devam etti: "Ortadoğu'da bu çoklu krizler, halklar arasında bir birini sürekli savaş pozisyonunda tutan politikaya dönüşmektedir. Sayın Abdullah Öcalan'ın bu kriz ve kaosa, kapitalist sisteme karşı demokratik sistemi inşa etme gibi bir perspektifi var. Sayın Abdullah Öcalan'ın bu krizlerden çıkışı için ortaya koyduğu perspektif, bugün Ortadoğu halklarına umut olmaktadır. Bu da Rojava'da ete kemiğe bürünmüş durumda. Kadın Özgürlükçü, Ekolojik ve Demokratik paradigmanın sahibi olan Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerindeki mutlak tecridin bu kadar derinleştirmesindeki amaç, bu modelin halklara umut olmasının önünü engelleme amaçlıdır. Bu tecridin Ortadoğu'ya yansıma durumu, daha çok savaş, daha çok kriz, daha çok kaosla kapitalist sistemin kendini ayakta tutma biçimidir. Bundan dolayı tecrit derinleştiriliyor."
'ÖCALAN'IN SESİ DUYULURSA KRİZLERDEN ÇIKILIR'
Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlanması durumunda çoklu krizlerden çıkışın da mümkün olacağını vurgulayan Aydeniz, Kürt sorunu başta olmak üzere ülkenin temel sorunlarının da çözüme kavuşacağını belirtti. Aydeniz, “Sayın Abdullah Öcalan'ın sesi duyurulursa, fiziki özgürlüğü sağlanırsa, bütün bu krizlerden çıkışın önü açılmış olur. Buna, halklar 2013 ile 2015 sürecinde tanık oldu. Bunun için Sayın Öcalan ile görüşmeler sağlanmalı” şeklinde konuştu.
‘SAVAŞ SİYASETİYLE SEÇİME GİDİYOR’
Sessizliğini sürdüren AKP iktidarının tecrit politikasıyla topluma siyasal, hukuksal, ekonomik olarak verecek hiçbir şeyinin kalmadığının kanıtı olduğunu dile getiren Aydeniz, “İktidarın tecritle, savaşla halklara bir vaadi kalmadı. Aylardır Güney Kurdistan’da savaş sürüyor, yetmedi Rojava’ya saldırmaya başladı. İktidarın topluma savaş, kan ve gözyaşı dışında sunabileceği tek bir şey kalmadı. Kendini ayakta tutmanın yolunu savaş ile milliyetçi duyguları kabartıp, seçim sürecine gitmek. Bu aynı zamanda Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrardır. Nerede bir Kürt kazanımı varsa, oraya saldırmak, orayı yok etmek ve onun üzerinden kendi iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor” dedi.
‘TECRİDE KARŞI MÜADELEYİ YÜKSELTELİM'
Bu politikaların 100 yıldır denendiğini söyleyen Aydeniz, "Çözüm savaş ve tecrit politikalarında ısrar değil, Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü oluşturarak, onun perspektifinin önünü açmaktır. Bunun için demokrasinin inşa edilmesini isteyen her kesiminin bu savaş ve tecrit politikalarına karşı mücadeleyi yükseltmesi gerekiyor" diye seslendi.
MA / Özgür Paksoy