İZMİR - Birinci derece deprem kuşağı olmanın yanı sıra sel, orman yangını ve maden patlamaları gibi birçok afet ve acil durumun yaşandığı Türkiye'de, yurttaşın vergileri ile oluşturulan bütçede büyük pay savaşa harcanırken, AFAD gibi kurumlar ise liyakatsiz ve yandaş yönetimlere terk edilmiş durumda.
Mereş ve Dilok merkezli depremler sonrasında yoğun olarak devletin özellikle de ordunun arama-kurtarma çalışmalarında geç katıldığı ve yetersiz kaldığı yönünde eleştiriler sürüyor. Deprem bölgelerine ilk elden ulaşamayan daha sonrasında da gerekli ekipmanlardan yoksun olarak ulaşan askerler, bölgede depremzedelere yardım etmekten ziyade şiddetiyle bulundu. Bu dönemde yine Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın bu eleştirilere yanıtı ise "Uzaktan böyle ahkâm kesmekle olmuyor. Hududu kim koruyacak, Suriye’de kim kalacak? Suriye’yi mi boşaltacağız, Irak’ı mı boşaltacağız?" şeklinde oldu.
Bu açıklamada aslında iktidarın, 45 binden fazla yurttaşın öldüğü binlercesinin enkaz altında kaldığı bir dönemde dahi önceliğinin savaş olduğunu gösterdi. Hawar Haber Ajansı (ANHA) haberine göre 6-28 Şubat tarihleri arasında Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik hava ve karadan ağır silahlar ve yasaklı bombalarla en az 584 saldırı düzenlendi. Saldırılarda 13 kişi yaşamını yitirdi. HPG Basın İrtibat Merkezi açıklamasına göre 1-28 Şubat tarihleri arasındaki tarihlerde HPG’lilerin bulunduğu alanların, 30 kez savaş uçakları ve 18 kez saldırı helikopteriyle, 874 kez de obüs, havan, tank ve ağır silahlarla bombalandı. Yine HPG’lilere ait mevzilerin 142 kez fosfor içerikli toplar, yasaklı bombalar ve kimyasal silahlarla bombalandığı kaydedildi.
BÜTÇE KATLANARAK ARTTI
Yaşanan bu durum Türkiye'nin milli güvenlik için yaptığı harcamaları akıllara getirdi. AKP'nin ilk iktidara geldiği 2002 yılında meclise getirilen 2003 yılı bütçesinde Milli Savunma Bakanlığı'nın bütçesi 10 milyon 209 bin lira olarak açıklandı. Ardından bu bütçe her sene ciddi anlamda yükselişe geçti. Bu bütçe 2004 yılında 10 milyon 889 bin, 2008'de yeni para birimiyle birlikte 13 milyar 326 milyon 330 bin liraya, 2009'da 15 milyar 30 milyon 680 bine, 2010'da 15 milyar 98 milyon 266 bin liraya, 2011'de 16 milyar 975 milyon 986 bin liraya, 2012'de 18,2 milyar liraya, 2013’te 20 milyar 420 milyona, 2014’te 21 milyar 815 milyon 196 bine, 2015'de 22 milyar 764 milyona, 2016'da 27 milyar 88 milyona, 2017'de 28 milyar 702 milyon 119 bin liraya çıktı.
2018 SONRASI BÜYÜK ARTIŞ
Yeniden savaş politikalarının hız kazandığı 2018 yılında ise savunma bütçesinde büyük bir artış yaşanırken, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bütçesi 40 milyar 402 milyon 239 bin liraya çıkarıldı. Bu artış sonraki yıllarda da aynı oranda devam etti. MSB bütçesi 2019'da 46 milyar 462 milyon 303 milyon, 2020'da 53 milyar 859 milyon 342 bin, 2021'de 61 milyar 484 milyon 939 bin, 2022'de 79 milyar ve 2023'de ise 182 milyar 770 milyon 968 bin lira olarak açıklandı. Bu rakamlara Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenliğin yanı sıra gizil ödenekleri de eklersek rakamlar inanılmaz derecede büyüyor.
AFAD PAYI SAVUNMANIN ÇOK GERİSİNDE
Buna karşılık Türkiye'nin kentsel dönüşüme ve afet risklerinin azaltılması için ayrılan bütçe ise savunmaya ayrılan bütçenin çok gerisinde. 2009 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bütçeden çok az bir pay alıyor. Yönetimi ve afet durumlarında aldığı tavırlarda eleştirilen AFAD'da 2011'de 688 milyon 42 bin, 2012'de 767 milyon 861 bin, 2013'te 839 milyon 956 bin, 2014'te 839 milyon 956 bin, 2015'te 993 bin 914 bin, 2016'te 1 milyar 52 milyon 542 bin, 2017'de 1 milyar 248 bin 151 bin, 2018'de 2 milyar 265 milyon 864 bin, 2019'da 1 milyar 406 milyon 671 bin, 2020'de 1 milyar 637 milyon 171 bin, 2021'de 2 milyar 85 milyon 860 bin ve 2022'de 2 milyar 421 milyon 82 bin lira başlangıç bütçesi aktarıldı. 2022 yılında ki bu bütçe ek bütçelerle birlikte 11 milyar 867 milyon 417 bin lirayı bulurken, 2023 bütçesinde ise payı 8 milyar 75 milyon liraya düşürüldü.
AFAD YETERSİZLİĞİ
AFAD kendisine ayrılan bütçenin bir kısmını ise kentsel dönüşüm ve afet risklerini karşı belediyeler ve il özel idarelerine ayırırken, 2015 yılında 210 milyon 742 bin 785 TL, 2016 yılında 119 milyon 716 bin TL ve 2017 yılında 328 milyon 449 bin 650 TL'yi bu alanda kullandı. Bütçe ve personel eksikliğinin yanı sıra liyakatsiz yönetim ve yetersizlikleriyle de dikkati çeken kurum, bugünü kadar yaşanan deprem, sel, orman yangını ve maden kazaları gibi pek çok afet ve acil durumda eleştirilerin odağı durumuna geldi. Afetler ve acil durumları yönetmede yetersiz kalan kuruma daha fazla bütçe ayrılarak bağımsız bir konuma getirilmesi önerilerine karşın, kurum yetersizliklerini ise gönüllü yurttaşların oluşturduğu ağlara çökerek çözmeye çalışıyor. İzmir depremi ve Kastamonu seliyle görünen olan ve son depremlerde ayyuka çıkan kurumun gönüllü ağların yardım malzemesine el koyması durumu ise ciddi tepkilere neden oluyor.
DEPREM VERGİLERİ NE OLDU?
Tüm bunların yanı sıra 1999 Marmara depremi sonrası dönemin hükümetince getirilen vergiler arasında yer alan ve daha sonra kalıcı hale geldiği için “deprem vergisi” diye bilinen özel iletişim vergisinde (ÖİV) 2000-2022 döneminde toplam 87 milyar 998,6 milyon liralık toplandı. Fakat bu paraların da nereye kullanıldığı sırasıyla yaşanan Wan, Xarpêt, İzmir ve Mereş depremlerinde hep tartışıldı. 2011’de 644 kişinin hayatını kaybettiği Wan depremi sonrasında da “Deprem vergileri nerede” sorusuna dönemin Maliye bakanı Mehmet Şimşek, “Deprem vergisi adı altındaki vergiden çok sürekli hale gelmiş ÖTV vs. var. Bu vergiler bizim sağlığımıza gidiyor. Diyorsunuz ki bu çerçevede 44 milyar liralık vergi topladınız, nereye gitti. Sadece bir yıllık vatandaşın sağlığı için yaptığımız harcama 44 milyar lira. Bu, duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor” cevabını verdi.
VERGİLER AKP PROPAGANDASINA
Yurttaşın vergileriyle oluşturulan bütçeden aslan payı savunma sanayine, deprem vergileri ise AKP propagandası olan yollara ve müşteri garantili yap-işlet-devlet projelerine gidiyor. Birinci derece deprem riskinin bulunduğu bir coğrafyada olmasının yanı sıra her yaz ayında sel ve orman yangınları yaşayan bir ülkede, afetlere bu kadar hazırlıksız olmak da yine “merminin kaç para olduğu” söyleminin altında eziliyor. Yurttaş ise savunma ve AKP propagandasına ayrılan bütçenin, kentsel dönüşüm başta olmak üzere depreme dirençli kentlere harcanması durumunda depremlerin yıkıcılığının aynı mı olacağını sormaya devam ediyor.
MA / Tolga Güney