AMED - Rosa Kadın Derneği, yargı kıskacına rağmen çalışmalarını aralıksız bir şekilde sürüyor. Dernek yöneticilerinden Gülistan Nazlıer, “Oluşturmak istedikleri muhafazakar kadın tipine itiraz ettiğimiz için hedef alındık" dedi.
Amed’te, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askeri kalkışmanın ardından kadın ve çocuklar için mücadele veren dernek ve merkezler Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilanıyla birlikte kapatıldı. Sivil toplum alanında çalışma yürüten kadın derneklerinin neredeyse kalmadığı kentte, bu süreçte şiddet olabildiğince arttı. Bu dönemde topluma yaşatılan travmayı gidermek ve örgütlülüğü güçlendirmek amacıyla harekete geçen kadınlar, 29 Aralık 20018 tarihinde Rosa Kadın Derneği’ni kamuoyuna deklere etti. Aradan geçen süreçte özellikle erkek şiddetine maruz kalan kadın ve çocukların başvuru noktası olmayı başaran derneğin yönetici ve çalışanları gözaltı, tutuklama ve yıllara varan hapis cezalarıyla yargı kıskacı altına alındı. Derneğin neredeyse 200'e yakın yönetici ve üyesi hakkında yaptıkları açıklama, eylem ve etkinlikler gerekçe gösterilerek dava açıldı.
Dernek Yöneticisi Sosyolog Gülistan Nazlıer, yargı kıskacı ve çalışmalarına dair konuştu.
ÇÖZÜM KAPISI OLDU
Kurdistan’daki belediyelere 2016 yılında atanmaya başlayan kayyımlara dikkat çeken Nazlıer, “Hal böyle olunca toplumda kadına yönelik şiddet artmaya başladı. Kadınlar evlerinde çaresiz bırakıldı. Şiddete uğrayan kadınların gidebileceği herhangi bir mekanizma, bir kapı kalmadı. Tam da böyle bir süreçte 2018'de Rosa kuruluşunu ilan etti" diye belirtti.
Derneğin bir kriz anında kurulduğunu vurgulayan Nazlıer, “Toplumda şiddet artmış, bir kriz hali vardı. Kadınlar çözümsüz kalmıştı. Şiddete uğrayan kadınlar şiddet gördükleri evlere gönderiliyorlardı. Dolayısıyla Rosa'nın çıkışıyla birlikte iktidarın hedeflediği kadın modeli, tipi tutmadı. Kadınlar derneğe gelmeye başladı ve çözümü Rosa Kadın Derneği'nde bulmaya çalıştı. Bizde dernek olarak bu şiddet halini deşifre ederek, çözüm üretmeye çalıştık" ifadelerini kullandı.
'KADINLAR GÜÇ ALDI'
Şiddetin öğretilen ve üretilen bir durum olduğunu söyleyen Nazlıer, devletin dilinin şiddet dili olduğunu, erkeklerin ise bundan cesaret aldığını dile getirdi. Nazlıer, şöyle dedi: "Devletin istediği ‘makul kadın’ tipini yaratmaya çalıştılar. Rosa'nın kurulmasıyla birlikte kadınlar bir bir çözüm aramaya başladı. Dernek, 2018 yılından bu yana şiddet başvuruları alıyor, psikolojik destek sunuyor. Dernek, bu çalışmaları ise kentteki kadın dinamiklerle birlikte yürütüyor. Şiddet Ağı ve DAKAP platformu ile dayanışarak ve ortaklaşarak çalışıyoruz. Başvuran kim olursa olsun çözümsüz bırakmıyoruz. Somut bir şekilde cevap oluyoruz ve kadınlar buradan daha cesaretli bir şekilde ayrılıyor.”
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI
Kadın davalarında batı kentlerinde “yarım”, Kurdistan kentlerinde ise “özel” bir hukukun devrede olduğunu belirten Nazlıer, “Bu özel politikaya 'özel savaş’ diyoruz. Devlet, Kürt kadınlar ve gençlere yönelik çok inceltilmiş bu politikayla geliyor ve bunu her gün yeniden üretiyor. Bu da bir şekilde kadının bedeninde ve ruhunda somutlaşıyor. Bu bağlamda sürekli üretilen şiddetin, devletten bağımsız olduğunu düşünmüyoruz. Rosa'nında devletin yaratmak istediği ‘makul kadın’ tipine itirazı burada başlıyor" dedi.
‘TEHDİT GÖRÜYORLAR’
Rosa Kadın Derneği’nin dernekler masasına bağlı, resmi tüzüğü olan bir kurum olduğuna işaret eden Nazlıer, “terörize” edilmesinin nedeninin Kürt kimliğiyle alakalı olduğunu söyledi. Nazlıer,"Devlet burada neyi hedefliyor. Kürt kadınları bir bütünen susturup, evlere hapsetmeyi ve itirazları bertaraf etmek istiyor. Dolayısıyla Rosa'nın bu anlamdaki itirazı devleti rahatsız eden bir yerde duruyor. Kadınları, iktidarlarına tehdit olarak görüyorlar. Oluşturmak istedikleri muhafazakar kadın ve toplum tipine itiraz ettiğimiz için hedef alındık" diye belirtti.
'MÜCADELEYİ BÜTÜYECEĞİZ’
Gözaltına alınan ve tutuklanan birçok kadının yargılanmasının devam ettiğini hatırlatan Nazlıer, şöyle devam etti: “Hedef alınan kadınlar alanlarda olmaya devam etti. Bu anlamda devletin hedeflediği politika geri tepti. Sindirme politikasına karşı işte buradayız, mücadeleye devam ediyoruz. Çünkü kadınların sisteme ve devlete itirazı var. Önümüzde 25 Kasım var. Platformlar üzerinden güçlü çalışmalar örgütlemeye başladık. Mahalle çalışmalarımız da başladı. O anlamda daha güçlü bir şekilde yürüyecek, mücadeleyi büyüteceğiz.”
MA / Müjdat Can