RIHA - Kadına dönük şiddetin en fazla yaşandığı kentlerden biri olan Riha’da faaliyet yürüten Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği, kadınların yaşamlarına dönük gelişen sistematik saldırıya karşı örgütlü mücadeleyi örüyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü son yıllarda katlanarak artan şiddetin gölgesinde karşılayan kadınlar, her şeye rağmen erkek-devlet şiddetine “dur” demek ve mücadeleyi büyütmek için bu yılda sokaklarda olacak. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi kadınlar, Türkiye ve Kurdistan kentlerinde sokaklara çıkıp seslerini yükseltecek.
Türkiye ve Kurdistan kentlerinde artış gösteren şiddet tablosu, uluslararası araştırma verilerine de yansımış durumdu. Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem’in kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, şiddetin nedenleri ve sonuçlarına ilişkin hazırladığı ve Ocak 2022 ile Temmuz 2023 tarihleri aralığını kapsayan raporunda, hem özel hem de kamusal alanda kadına dönük şiddetin arttığına dikkat çekildi.
Raporda, her 10 kadından 4’ünün evli ya da birlikte olduğu erkekler tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığı kaydedildi. Yine BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) 10 yıllık verilere dayanarak hazırladığı Toplumsal Cinsiyet Sosyal Normları Endeksi (GSNI) raporunda, Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 75’inden fazlasının kadınların evli oldukları erkek tarafından şiddete maruz kalmasını meşru gördükleri yer aldı.
RİHA’DA 1 SIĞINMA EVİ
Kadına dönük şiddetle en fazla karşılaşılan kentlerden biri Riha. Kentteki kadınlar, hem evlerinde hem de kamusal alanlarda fiziksel, psikolojik ve ekonomik başta olmak üzere pek çok şiddet türüne maruz kalıyor. 2022 yılının resmi verilerine göre, 1 milyon 076 bin 112 kadının yaşadığı kentte yalnızca 1 kadın sığınma evi bulunuyor.
Kurulduğu 2004 yılından bu yana kentteki kadınların sorunlarına çözüm üretmeye çalışan Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği, var olan sistem nedeniyle çalışma alanı daraltılmaya çalışılan derneklerden biri. Dernek üyesi kadınlarla 25 Kasım’a giderken, kentteki kadınların sorunları ve buna karşı yapılması gerekenleri konuştuk.
KADINLAR EVE MAHKÛM EDİLMEK İSTENİYOR
Dernek Başkanı Sema Köroğlu, önemli hedeflerinden birinin kadınların güçlendirilmesi olduğunu belirterek, “Urfalı kadınlar geleneksel normlar ve feodal kalıpların baskısında yaşamak zorunda kalıyor. Bu sebeple birçok alanda ve Urfa’nın belirli yerlerinde çalışma yaparken zorlanıyoruz” dedi.
Kadınların, toplumsal cinsiyet kalıpları ve mekan olarak ev içerisine sıkıştırılmak istendiğini söyleyen Köroğlu, “Böylelikle, ev içerisindeki roller kamusal alanlarda da diretilerek hareket alanları kısıtlanmış oluyor. Kadınların istihdam alanında ilerlemesine engel olunduğunu görüyoruz. Özellikle Urfa’da bununla çok karşılaştık. Öte yandan kadınların maruz kaldıkları fiziki ve psikolojik şiddetin gündelik yaşamı da etkilediğini görüyoruz. Mesela derneğimiz bünyesinde açtığımız kurslara istemelerine rağmen kadınların dahil olamadıklarını gördük” diye belirtti.
‘KADINA DÖNÜK BİR ALAN YARATMAK İSTEDİK’
Derneğin kurucu üyelerinden sosyolog Sevinç İzol de, kentte uzun yıllar yaptıkları saha çalışmalarının ardından derneği kurduklarını aktardı. Kadınların kendilerini ifade edebileceği ve şiddetle mücadeleyi örgütleyecekleri bir alan yaratmaya çalıştıklarını belirten İzol, gözlemlerini şöyle aktardı: “Urfa kadına yönelik şiddet ve kadın ölümlerinin en çok yaşandığı kentlerden biri. Kadın yoksulluğunu ve kadına dönük eşitsizliği burada derinden hissediyoruz. Derneği kurduğumuz ilk dönemlerde yaklaşık iki yıl serbest atölyeler düzenledik. Bu çalışmalar hem ücretsiz hem de esnek saatlere yayılmış çalışmalardı. Buna rağmen kadınların gelirken birçok zorluk yaşadığını gördük. Birçok kadın bize, derneğe gelmelerini aileleriyle paylaşmadıklarını söyledi. Bu anlamda Urfa, kadınların kendini var etmek için oluşturdukları alanları kabul eden bir şehir değil.”
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
Riha’nın Türkiye’deki siyasi atmosferden en çok etkilenen kentlerin başında geldiğine dikkat çeken İzol, özellikle savaş süreçlerinde bunu derinden hissettiklerini vurguladı. Özel savaş politikalarının en çok uygulandığı kentlerden birinin yine Riha olduğunun altını çizen İzol, “Burada, insanların çoğu yoksullukla terbiye ediliyor. Gençlerin ve kadınların kendini ifade edecekleri alanlar giderek daraltılıyor. Hem en uç zenginliğin hem de en uç fakirliğin yaşandığı bir yerdeyiz. Aynı zamanda tarikat örgütlenmesinin de fazla olduğu bir kent. Bu siyasi belirsizliğin sonuçları olarak kentte, intihar sayısında artışı, kadın ölümlerini, demografik değişimi sayabiliriz. Tüm bunlar bağlamında dezavantajlı grupların giderek sindirildiğini, insanların hak arama bilincinin yok edilmeye çalışıldığını, örgütlenme ihtiyacını görmezden gelindiğini sıralayabiliriz” dedi.
KADIN ŞİDDET AĞI OLUŞTURULACAK
Kadınların haklarına ve hayatlarına dönük örgütlü bir saldırı olduğunu kaydeden İzol, buna karşı güçlü ve örgütlü bir duruşun sergilenmesi gerektiğini belirtti. Yeni yılla birlikte hem dernek olarak hem de içerisinde yer aldıkları Riha Kadın Platformu’ndaki bileşenlerle mücadeleyi daha da büyüteceklerini ifade eden İzol, şunları söyledi: “Yönetim olarak önümüze koyduğumuz hedeflerden biri kadınlarla daha fazla temas etmek. Bu bağlamda mahalle inisiyatifleri, temsilcilikleri oluşturmayı planlıyoruz. Buradaki kadın kurumlarıyla daha fazla dirsek temasda bulunarak kadın şiddet ağını oluşturmak istiyoruz. Savunuculuk çalışmalarımızı güçlendireceğiz. Yerel seçim öncesi kadınlarla bir araya gelerek siyasi bir yol haritası oluşturacağız.”
RİHA’NIN ŞİDDET TÜRLERİ
Dernek yönetiminde yer alan avukat Fazilet Taştan ise, sadece bir yıllık bir süreçte dahi kadına dönük şiddetin katlandığına işaret etti. Şiddet oranlarının gerek uluslararası gerek ulusal gerekse de yerelde giderek arttığını belirten Taştan, “Dernekler, STK’ler, yerel yönetimler bu şiddetin ortadan kaldırılması için mücadele yürütüyor. Ancak şiddet oranlarının giderek arttığına şahit oluyoruz” dedi. Kentte yaşanan şiddete dikkat çeken Taştan, “Buradaki kadınların ekonomik anlamda erkeğe bağlı bırakılmaları sebebiyle kadın yoksulluğunun fazla olduğunu söyleyebiliriz. Yine Urfa’nın sınır kenti olması sebebiyle mülteci kadınların yaşadıkları hak ihlalleri var. Bir şiddet türü olarak dijital şiddete dair genç kadınlardan çok sayıda başvuru alıyoruz. Bir diğer hak ihlali kadınların adalete erişimde yaşadıkları sıkıntılar. Kentteki kadınların, yargıya ve idari birimlere güven duymadığını görüyoruz. Diğer taraftan kadın cinayetlerinin de arttığına şahit oluyoruz. Üstelik bu cinayetlerin tasarlanarak vahşice katledildiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
ADLİ VE İDARİ MAKAMLARA GÜVEN YOK
Kadınların adli ve idari makamlara yaptıkları başvurularda “Zaten barışacaksınız, şikâyetten vazgeçeceksiniz” gibi telkinlere maruz kaldığını söyleyen Taştan, genel olarak bu kurumlara dönük güvensizlik olduğunu belirtti. 6284 Sayılı Kanun’un uygulanması için zorluk çektiklerini dile getiren Taştan, “Yasa tam olarak uygulansa gerçekten koruyucu ve önleyici tedbirler dezavantajlı bir bireyi koruyabilir. Bu anlamda kimlik değiştirme, adres değişikliği, uzaklaştırma, ortak aile konutunun tahsis edilmesi gibi birçok konuda önleyici ve koruyucu tedbirler mevcut. Bu yasa İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı olarak geliştirilen bir yasa. Sözleşmeden bir gecede çekilmesi hepimizi derinden etkiledi” dedi.
BİRLİKTE MÜCADELE ŞART
İstanbul Sözleşmesi’nin kimlik, sınıf ayırt etmeksizin Türkiye’de yaşayan tüm kadınları bağladığını ve erkek şiddetine karşı kadınlar açısından önemli bir kazanım olduğunu vurgulayan Taştan, sözleşmeden çekilmenin kadın kazanımlarına bir saldırı olduğunu söyledi. Cezasızlık politikasına da değinen Taştan, son olarak şunları söyledi: “Soruşturmaların etkin yapılmadığını, medyanın eril dilini, eğitim alanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair ibarelerin müfredattan kaldırıldığını görüyoruz. Bu gibi durumları birlikte düşünürsek kadın hak ihlallerinin ciddi boyutlara ulaştığını söyleyebiliriz. Bu açıdan, kadına dönük şiddetle bir bütün olarak mücadele etmemiz gerekiyor.”
MA / Ceylan Şahinli