AMED - Özel savaş politikalarıyla özgür kadın kimliğinin hedef alındığını belirten Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı üyesi Halise Dakalı, “Özsavunma ve bunun örgütlemesini sağladığımız takdirde kadın kırımı ve özel savaş politikalarını boşa çıkarırız” dedi.
Kapitalist moderniteye ve egemen erkekliğe karşı kadınların öncü ve dinamik güç olduğu merkezlerin başında Kurdistan geliyor. Ulusal ve özgür kadın kimliğiyle örgütlenen kadınlar, eşitlik için verdikleri mücadelenin yanı sıra Kürt kimliğinin tanınmasında da büyük bir role sahip. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana her dönem derinleştirilerek sürdürülen Kürt sorunundan kaynaklı devletin en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalan Kürt kadınlar, yıllardır özel savaş politikalarına karşı direniyor. Bir yandan uyuşturucu, fuhuş ve ajanlaştırmayla hedef alınan Kürt kadınlar, diğer yandan taciz, tecavüz, gözaltı ve tutuklama başta olmak üzere şiddet sarmalıyla mücadeleden uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
FAİLLERİN PROFİLLERİ
Asker, polis, korucu ve bekçilerden oluşan üniformalı failler ise, tüm suçlarını “devlet zırhı” ile perdeliyor. 5 Ocak 2020 tarihinde Dersîm’de kaybedilen Gülistan Doku’nun faili Zaynal Abarakov’un babasının polis olması, tecavüze uğradıktan sonra18 Ağustos 2021’de yaşamına son veren İpek Er’in faili Musa Orhan'ın uzman çavuş olması ve nitelikli cinsel saldırı suçundan en alt sınırdan 10 yıl ceza almasına rağmen hala tutuklanmaması, 18 Ağustos 2022’de Şirnex’te kaybolan, daha sonra tecavüz edilip öldürülen 17 yaşındaki Firdevs Babat’ın failinin korucu olması, Xarpêt’in Dep (Karakoçan) ilçesinde 2021 yılında kaybolan ve 6 ay sonra cenazesi bulunan Remziye Apaydın’ın failinin korucu olması, yine Şirnex’in Silopiya ilçesinde 13 Mayıs 2022’de işkenceyle katledilen Sakine Kültür'ün failinin Özel Harekat Ocakları’ndan olması tesadüf olmaması gerek. Kamuoyunda yer edinen bu katliamların faillerinin bir kısmı hiç yargılanmazken, bir kısmı ise göstermelik mahkemelerle çok az ceza aldı.
Yıl içerisinde kamu görevlileri ve üniformalıların karıştığı suçlardan bazıları şöyle:
TECAVÜZ FAİLİ KORUCU: DAĞA ÇIKMASINI ÖNLEDİM
* Merdîn’de, Eylül ayında 22 yaşındaki bir kadının şikayeti üzerine gözaltına alınan tecavüz failleri korucu Yakup A. ile arkadaşları Çetin T. ve Suud Ö. daha sonra serbest bırakıldı. Şantaj amaçlı kullanılan tecavüz görüntüleri dosyada yer aldığı halde serbest bırakılan fail korucu, “dağa çıkacaktı bunu önlediğim için iftira atıyor” diyerek, kendini savundu.
* Mêrdîn’in Nisêbîn ilçesinde görev yapan uzman çavuş Eyüp K., kendisini mühendis olarak tanıtıp, adres sorma bahanesiyle arabasına aldığı 4 çocuğa Ocak-Nisan 2023 tarihleri arasında cinsel tacizde bulundu. Olay tarihinde çocuk olan A.D. (18), H.O. (18) ile iki çocuk tacizi, rehber öğretmenlerine anlatmalarıyla yaşananlar ortaya çıktı. Olaydan ailelerinde haberdar olmaları üzerine şikayette bulunuldu. Hakkında soruşturma başlatılan uzman çavuş Eyüp K., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Ancak 31 Ekim’de görülen mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
* Riha’nın Kaniya Xezalan (Akçakale) ilçesinde 12 Ekim’de, 12 yaşındaki İ.U. okulda Akçakale İlçe Müftüsü Halil Bilik’in cinsel tacizine uğradı. Çocuğun yaşadıklarını öğretmenine anlatmasından sonra müftü 20 Ekim’de gözaltına alınarak tutuklandı.
* Wan’da 1 Ekim’de 6 uzman çavuş, Maraş Caddesi’nde iki kadını taciz etti. Uzman çavuşlar toplumun refleks göstermesi üzerine olay yerinden uzaklaştırıldı. 2 Ekim’de ise durumu protesto eden 9 kadın hakkında, “Üniformalıların taciz ve tecavüzüne karşı kadınların örgütlü mücadelesi kazanacaktır. Jin, Jiyan, Azadî” yazılı pankartlar nedeniyle soruşturma başlatıldı.
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı bileşeni Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Kadın Komisyonu Sekretaryası’ndan avukat Halise Dakalı, özel savaş politikalarını değerlendirdi.
HEDEF TOPLUMSALLIK
Özel savaşı “tasfiye hedefli toplumsallığa açılan savaş” olarak nitelendiren Dakalı, “Hakikatimizi yitirmemiz için yaşam biçimlerimize, bakış açılarımıza yönelen saldırıdır. Özel savaşın asıl odaklandığı nokta toplumsal ve bireysel zihniyettir. Toplumsal zihniyeti bertaraf edebilmek için her yol mubah görülmektedir. Bu kapsamda sadece saldırarak, yaralayarak, öldürerek, tutuklayıp, işkence ederek değil, umutsuzlaştırarak, değersizleştirerek ve çaresizlik içerisine sürükleyerek sonuç almayı hedefleyen bir taktiktir” dedi.
15. YÜZYILDA ‘CADI’, 21. YÜZYILDA ‘TERÖRİST’
Kadınların geçmişte “cadı avı” bugün ise “terörist” adı altında yargılanmasının şiddetin devam ettiğinin göstergesi olduğuna dikkat çeken Dakalı, “Bu kapsamda sisteme ve erkeğe boyun eğmeyen, tehlike olarak görülen her kadının ‘cadı’ adı altında avlanmasıyla ile bugün demokratlara, ekolojistlere, feministlere, yurtsever kadınlara ‘terörist’ damgası vurularak gerçekleştirilen saldırılar aynı minvaldedir. Günümüzde özel savaşın en önemli noktalarından biri de Kurdistan’da başlayıp giderek, dünyaya yayılan özgür kadın kimliğine yönelik saldırılardır. Bu kapsamda özgür kadın kimliğinin oluşmasına ve büyümesine öncülük eden kadınların kriminalize edilmesi, tutuklanması, katledilmesi hatta cenazelerinin dahi tahrip edilmesi bu saldırılar kapsamındadır” diye belirtti.
ÜNİFORMALI ŞİDDET
Özel savaş politikalarının zaman ve mekâna göre farklılık gösterdiğine değinen Dakalı, “Bugün en can yakıcı örneklerden biri fuhuş ve uyuşturucu kullanımının arttırılmasına yönelik geliştirilen politikadır. Yine bununla birlikte İpek Er, Gülistan Doku örneklerinde de gördüğümüz üzere polis, uzman çavuş gibi yani aslında üniforma zırhı adı altında korunan erkeklerin, genç Kürt kadınları ‘aşk, evlilik’ gibi yalanlarla kandırarak, ölüme sürüklemesi en derinlikli özel savaş politikalarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine belirtmek gerekiyor ki bugün dijital şiddet ve tehdit unsurları yine genç kadınları etkileyen en önemli politika olmaktadır. Köylerin yakılması, baskı ve yoksulluk sebebiyle metropollere göç etmek zorunda bırakılan kadınların ucuz iş gücü olarak görülüp, sömürülmesi özel savaş politikasının gerçekliğidir” ifadelerini kullandı.
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
Devletin Kürt kadınlara yönelik yönelimlerden birinin de kurumların kapatılması, gözaltı ve tutuklama olduğunu söyleyen Dakalı, şöyle dedi: “Kadın kurumları, sığınakları, merkezleri, park ve bahçelerinin, istihdam projelerinin iptal edildiği bir dönemi yaşadık. Bununla birlikte kayyum politikalarını kabul etmeyen kadınların işten çıkarıldığı, TJA’lı kadın aktivistlerin tutuklandığı bir süreçten geçtik. Bütün bunlar devletin Kürt kadınlarına yönelik uyguladığı özel savaş politikalarının en somut örneklerinden oldu. Tabi tarihsel akış içerisinde baktığımızda bu araçlarından biri de ne yazık ki yargı mekanizmaları olmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, 6284 sayılı yasanın hedef alınması, bununla birlikte cezasızlık politikası, yargı mekanizmasının iktidar eliyle bir özel savaş aygıtına dönüştüğünü göstermektedir. Devletin, TJA’lı kadın aktivistlere yönelimindeki esas sebebin büyüyen kadın özgürlük mücadelesi olduğunu biliyoruz.”
‘ÖNCÜ KADIN KORKUTUYOR’
Kadına yönelik şiddet ve saldırıların münferit olaylar olmadığını belirten Dakalı, “Şöyle bir gerçeklik var; sisteme boyun eğmek, katlanmak zorunda bırakılan hala milyonlarca kadın, kırım ve tecavüz kültürü adı altında yaşamaya mecbur bırakılıyor. Böylesi bir durum içerisindeyken bunu aşmanın bir yolu olarak şiddet tanımının çerçevesini genişletmek gibi bir çaba içerisine giriyoruz. Ancak şiddet tanımını genişletirken de daha çok bireysel şiddet yönü vurgulanıyor yani tarihsel ve toplumsal, devlet odaklı yönlerini ne yazık ki yeterince açığa çıkaramadığımız gerçeğiyle karşı karşıyayız” dedi.
Tüm alanlarda öncülük eden kadının iktidarın korkusu haline geldiğine değinen Dakalı, şöyle devam etti: “Siyasette, politikada, ekonomide, hukukun iyileştirilmesinde öncü olması devletin hedefi haline getirmiştir. İktidarın en çok korktuğu şey kendi mekanizmasının tersine işleyen bir örgütlülüğün gelişmesidir. Onların hiyerarşik, egemen, cinsiyetçi düşüncelerine, sistem anlayışlarına karşılık tam tersi komünal kadın özgürlükçü bir bakış açısıyla tüm toplumsal değerleri kendinde barındıran örgütlü bir mücadele büyüyerek, toplumun her kesimine etki etmekte. Bundan korkan iktidar her zaman olduğu gibi gençleri, kadınları, devrimcileri, demokratları yargı eliyle susturması ve cezalandırması ne yazık ki tarihin birçok döneminde karşılaştığımız bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemlerde AKP-MHP iktidarıyla birlikte erkek egemen sistemin Kürt kadınlara yönelik özel savaş politikaları ne yazık ki zirveye taşındı. Özsavunma ve bunun örgütlemesini sağladığımız takdirde kadın kırımı ve özel savaş politikalarını boşa çıkaracağız. Bunun inancını taşıyoruz.”
MA / Eylem Akdağ