WAN - Şiddetin arttığı bir süreçte iktidarların kadını hedef alan politikalarına karşı mücadele yöntemlerinin daha işlevli olması gerektiğine vurgu yapan aktivist Zozan Özgökçe, “Bu 25 Kasım’da mücadelemizi daha da büyüteceğiz” dedi.
21’inci yüzyılda, erkek egemenlikli devletlerin güç ve iktidar savaşlarının etkisiyle Ortadoğu kan gölüne dönerken, savaşların parçaladığı her coğrafyada kadınlar cinsel sömürü öznesi olarak görülüyor. Ataerkilliği besleyen savaşlar, yeni argümanlar ile milliyetçilik ve militarizmi de geliştirmekte. Bu nedenle dünya tarihindeki savaşlarda her zaman savaş karşıtı tarafta olan kadınlar, erkeğin kadın bedenini “namus” simgesi olarak görüp politik ve cinsel üstünlük sağlamaya çalışmasına karşı mücadele etti.
Ukrayna’dan Rojhilat’a, Kuzey ve Doğu Suriye’den Afkanistan’a kadar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü savaşların gölgesinde karşılanırken, kadınlar sokaklarda yaşanılır bir dünyanın mümkün olduğu mesajını veriyor.
Kadın hakları aktivisti-feminist Zozan Özgökçe, 25 Kasım’a giderken Ortadoğu’da gelişen savaşların yansımalarını ve kadınların neden savaşlara karşı olduğunu değerlendirdi.
SAVAŞ POLİTİKALARI
Hegemonik güçlerin başlattığı savaşların dünyanın dört bir yanında halkları nefessiz bıraktığını belirten Özgökçe, savaş, talan ve işgale karşı yıllardır demokratik bir yapının inşa edilmesini savunduklarını söyledi. Özgökçe, “Demokratik bir ortam olmadığı için savaşlar devam ediyor. Devletler savaşların devam etmesini ister. İsrail’e veya Rojava’ya dönük saldırılar olunca silahların devletler tarafından gittiğini görebiliyoruz. Bu savaştan zararlı çıkanların başında kadın ve çocuklar geliyor. Gazze’de 10 binin üzerinde çocuğun öldüğü söyleniliyor ve bu sadece bir ay içerisinde yaşandı. Aynı şekilde Kobanê bombalanıyor ve orada kadın ve çocuklar zarar görüyor” dedi.
Ortadoğu'da gelişen savaşların yansımalarına değinen Özgökçe, “Savaşları başlatan yani savaşın özneleri, kadın bedenini pazarlayan ve tecavüz eden kesimdir. Biz kadınlar net olarak tarafımızı ve tavrımızı belirlemeliyiz” diye belirtti.
SAVAŞIN BİR PARÇASI: KAYYIMLAR
Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün kadınlara yansımalarına da değinen Özgökçe, 2016 ve 2019 yılında Kurdistan belediyelerine atanan kayyımlara işaret etti. Özgökçe, “Wan’da kayyım ile yönetilen belediyenin 25 Kasım için yaptığı afişlerin içi boş. Afişlerde ‘şiddete hayır’ diyor fakat belediye tarafından kentte yapılan bir kadın sığınma evi dahi yok, kadınların kent yaşamında gidebileceği yerler yok, sokaklarda ışıklandırma yok bu gibi birçok problem söz konusuyken, afişte ‘şiddete hayır’ demek bir şey ifade etmez” şeklinde konuştu.
YENİ MÜCADELE YÖNTEMLERİ GELİŞTİRİLMELİ
Kayyım atanan belediyelerin AKP iktidarının kadın politikalarının devamı olduğunu ifade eden Özgökçe, “Belediyeler, yemek yarışması yapıyor, kadın danışma merkezlerini kapatıyor, aile danışma merkezleri açıyor. Ancak kadını korumuyor. Dolayısıyla biz kadınları koruyacak resmi bir mekanizma yok. 25 Kasım’ı böylesi politikalarla karşılarken, farklı bir mücadele yöntemi oluşturmamız elzemdir. İktidarlara ve yürüttükleri politikalara karşı, mücadele yöntemlerimiz çok politik ve işlevli olmalı. Bu 25 Kasım’da mücadelemizi daha da büyüterek yeni yöntemlere girişmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.