SAMSUN - Tutsak Hüsnü Aşkan, 4 gün sonra ölümünden haberdar edildiği annesinin taziyesine katılması engellendi. Aşkan, "Böylesi bir acı da etnik kimliğimizin ‘mükafatı’ olsa gerek” diye kaydetti.
Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Hüsnü Aşkan’ın annesinin taziyesine katılması engellendi. Aşkan, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Sidal Bayrak’a gönderdiği mektupta yaşananları anlattı.
Aşkan, annesi Şehriban Aşkan'ın hastalığı nedeniyle görüşüne gelemediğini, bu nedenle Colemêrg ve yakın kentlerde bulunan bir cezaevine sevk defalarca başvurduğunu, ancak taleplerinin kabul edilmediğini aktardı. Aşkan, birçok hastalığı bulunan annesinin 4 Kasım’da yaşamını yitirdiğini ve bunun haberini 4 gün sonra kendisine iletildiğini ifade etti. Aşkan, annesi için kurulan taziyeye katılmak istediğini ilettiğini ve bunun için kendisinden 60 bin TL "yol masrafı" istendiğini kaydetti.
'KİMLİĞİMİZİN MÜKAFATI OLSA GEREK...'
Aşkan, söz konusu parayı ödemeyi kabul ettiğini ancak buna rağmen talebinin kabul edilmediğini dile getirdi. Aşkan, "Ertesi gün gardiyan elinde bir belgeyle kapı mazgalından sözlü olarak taziyeye katılma yönündeki talebimin savcılık tarafından reddedildiğini, bu karara karşı itirazda bulunabileceğimi de iletti. Karar bana resmi olarak tebliğ edilmedi sadece sözlü olarak bilgilendirme yapıldı. Annemin tek isteği vefat etmeden son bir kez olsun beni görme isteğiydi. Ne yazık ki bu en vicdani, ahlaki, insani ve masum olan istek yerine getirilmeden hem de onca ağır hastalıklar içerisinde, telafisi olmayan acı, elem ve ıstırap içerisinde vefat etti” dedi.
Yaşananları “farklı boyutta cezalandırma” olarak nitelendiren Aşkan, şunları belirtti: "Bir yandan barıştan, kardeşlikten, bölgenin huzur ve güvenliğinden söz ediliyor diğer yandan ise böylesi bir mağduriyet, eziyet, acı ve cezalandırmalar yaşatılıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde yerinde böylesi bir cezalandırma, acı çektirme durumu yoktur. Kürt olduk mu, politik tutsaklar olduk mu yasaların, hukukun hiçbir hükmü bizler için geçerli kılınmaz. Geçerli olan baskı, tutuklama, gözyaşı, zindan, sürgün ve böylesi telafisi olmayan büyük acılardır, cezalandırmalardır. Yaşatılan böylesi bir acı da etnik kimliğimizin ‘mükafatı’ olsa gerek...”