'Ekonomik büyüme sosyo-ekolojik yıkımın hududunu genişletir'

img

İZMİR - Kapitalist üretimin "ekonomik büyüme" modelini eleştiren Prof. Dr. Aykut Çoban, ekolojik yıkıma, emeğin sömürüsüne, tahakküme neden olan koşulları, iktisadi ilişkileri, siyasal kurumları ortadan kaldırmak gerektiğini ifade etti. 

Kapitalist iktisatçıların ortaya attığı ve ülkelerin sürekli dillendirdiği "büyüme", "sürdürülebilir kalkınma" gibi kavramlarla insanlık bir yandan yoksulluğun bir yandan da ekolojik krizlerin ortasında bırakılıyor. Uluslararası ekonomi kuruluşları ve ülkeler gelecek yıl için büyüme oranlarını açıklamaya başladı. Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun "Avrupa Ekonomik Tahminleri 2024 Sonbahar" raporuna göre, 2025'de Avrupa bölgesi yüzde 1,5 ekonomik büyüme beklerken, Türkiye için bu tahmin yüzde 3,2 oldu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Aralık ayında yayınladığı Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, 2025'de dünya geneli için yüzde 3,3 ekonomik büyüme beklenirken, ABD'nin yüzde 2,4, Çin'in ise yüzde 4,7 büyümesi tahmin ediliyor. Uluslararası Para Fonu yüzde 3,3, Dünya Bankası, Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu'na göre yüzde 3,6 büyüme beklerken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P), küresel ekonominin gelecek yıl yüzde 3 büyüyeceğini öngördü. 
 
Her yıl açıklanan bu ekonomik büyüme yüzdeleri, hem halkların yoksulluğunu hem de doğanın talanını derinleştiriyor. Avrupa ortalamasının iki katında büyüme beklenen Türkiye'de bir çok kentin yüz ölçümünün yüzde 80'inden fazlası maden sahası ilan edilirken, her dereye baraj, Hidroelektrik Santral (HES), her tepeye Rüzgar Enerjisi Santrali (RES), her tarım arazisine Jeotermal Enerji Santrali (JES) kurulmaya devam ediyor. Ekonomik büyüme, yurttaşın tarlasına, ormanına, yaylasına, vadisine çökerek ilerliyor. 
 
 
Prof. Dr. Aykut Çoban, "ekonomik büyüme", "sürdürülebilir kalkınma" ile eko-kırım arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. 
 
Birikim rejimimin dayattığı "sürdürülebilir kalkınma" ve "büyüme" kavramlarının günümüz koşullarında gerçekçi bir karşılığı var mı?
 
 
Büyüme ara ara krizlerle kesintiye uğramakla birlikte sürüyor, ama çevrenin örselenmesi ve toplumsal adaletsizlik yıldan yıla daha çok derinleşiyor. Piyasa ekonomisinde “büyü ya da yok ol” mantığı geçerli olduğu için büyümenin olmadığı bir kapitalizm kriz demektir.
 
İktisadi büyüme, genellikle milli gelirde yüzde üç, dört gibi sayısal artış olarak ölçülür. Kalkınma ise nicelik yanında yoksulluğun azaltılması, eğitim, sağlık hizmetleri gibi niteliksel bir gelişme vaat eder. Azgelişmiş ülkelerde kapitalizme bağlı siyasal iktidarlar, iktisadi olarak büyüdükçe kalkınmayı da sağladıkları hayalini pazarlarlar.
 
Büyüme 1970’lerin başında çevresel olarak sorunlu görülmeye başlandı. Büyümenin kaynakların tükenmesi, çevrenin bozulması sorunları üzerinde duruldu. Sürdürülebilir kalkınma, büyümeyle çevreyi barıştırırken yoksulluğun azaltılması ve benzeri toplumsal adalet sorunlarının da çözüldüğü bir kalkınma modeli olarak önerildi. Sürdürülebilir kalkınma, öncelikle azgelişmiş ülkeler için düşünüldü, ama büyüme, çevre, adalet üçlüsünün birlikte çalıştığı bir model olarak gelişmiş ve azgelişmiş olsun tüm ülkeler tarafından benimsendi. 
 
Büyüme ara ara krizlerle kesintiye uğramakla birlikte sürüyor, ama çevrenin örselenmesi ve toplumsal adaletsizlik yıldan yıla daha çok derinleşiyor. Piyasa ekonomisinde “büyü ya da yok ol” mantığı geçerli olduğu için büyümenin olmadığı bir kapitalizm kriz demektir. İktisadi büyümenin “akmasa da damlar” dedikleri biçimde yoksulların yarasına merhem olacağı, sürdürülebilir kalkınmanın toplumsal adalet ve çevrenin korunmasını sağlayacağı vaatlerinin hiçbiri gerçekleşmedi. Türkiye’de sosyal yardım alan hane sayısının her yıl yeni rekor kırması, toplumsal yoksulluğun yaygınlığının bir göstergesi. Çocuklar yetersiz beslendikleri için bodur kalıyorlar. Çalışabilir nüfusun dörtte biri işsiz. Meclis’te kabul edilen bütçe, halkın sorunlarını görmezden geliyor, sermayenin beklentilerini karşılıyor. AKP iktidarının kalkınma dediği, içi boş bir söz. Toplumsal gereksinimleri karşılayacak üretimle, halkın refahını artıracak yatırımlarla ilgisi yok. Yalnızca sermayenin semirmesine yönelik işler, örneğin yolcu garantili havalimanı, araç geçme garantili yol, elektrik alım garantili enerji santrali… Bunların her biri de ağır ekolojik yıkım yaratıyor. AKP’nin 22 yıllık iktidarında sürdürülen ekonomi politikalarının sonucu olarak ekolojik yıkım, yaşamı yok eden bir boyut kazandı.        
 
Pratiğin sınamasından geçemeyen politik yaklaşımların geçerliliği yoktur. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hiçbirinin gerçekleşmemesinin yarattığı düş kırıklığı, benzer çerçeveye sahip yeşil ekonomi, döngüsel ekonomi, yeşil yeni düzen ya da yeşil mutabakat gibi fiyakalı yeni politika isimleriyle giderilmeye çalışılıyor. Bunlar da halkların ekolojik ve toplumsal sorunlarına çözüm getiremez. Çünkü hepsi de sermayenin ucuz doğa olarak hammadde ve enerjiyle ilgili beklentilerini karşılamaya adanmış modeller.  Sermaye bu modellerle kendi çıkarlarını gerçekleştirirken o politikaları herkesin çıkarını, toplumsal adaleti ve çevreyi gözetiyormuş gibi sunuyor. Sermaye dışındaki kesimlerde yaratılan iyimser beklentinin gerçeklikte toplumsal düş kırıklığıyla sonuçlanması, bu politika yaklaşımlarının tam da sermayenin çıkarını sağlamak için oluşturulmuş olmalarının doğal sonucu.   
 
Kapitalist büyümenin ekolojik yıkıma etkisi nedir?
 
Kapitalist büyüme ülkede mal ve hizmet üretiminde artış olarak ele alındığına göre, hangi üretimde büyüme olduğu, hangi doğa varlıklarının kullanıldığı, üretimle toplumsal gereksinim arasındaki bağlar, yaratılan ekolojik ve toplumsal yıkımın eşitsiz dağıtılması, büyümeden yarar sağlayan sermaye sınıfları gibi öğeleri göz ardı etmemeliyiz. Kaz Dağları'nda altın, Gabar Dağı'nda petrol çıkartılması, Dikmece köyünde zeytinliklerin sökülüp TOKİ yapılması, İkizköy-Akbelen’de kömür madenciliği, Kuzey Ormanları'nın içine İstanbul Havalimanı, rüzgar, güneş, jeotermal enerji santralleri ve benzerleri, halka, ülkenin iktisadi büyümesi ve kalkınma olarak pazarlanır. Diyeceğim, büyüme-ekolojik yıkım ilişkisini, "ülke ekonomisi olarak büyüme'nin" büyüsünden sıyırıp kapitalist sömürü, tahakküm, sömürge ilişkileriyle birlikte düşünmeliyiz. Ekolojik yıkım halkın üstüne yıkılır, büyümenin getirisine sermaye ve iktidar sahipleri el koyar. Büyümenin kazananları olan sermaye ve iktidar sahipleri, ekolojik yıkımın etkilerinden kurtulma olanaklarını satın alma gücüne sahiptir. Buna karşılık, büyüme pastasından aldıkları dilim yıldan yıla daha da azalan emekçi sınıflar ve ezilen kesimler, ekolojik yıkıma da maruz bırakılır. Büyümenin sürdürülmesi için gerekli hammadde ve enerji kaynakları için sömürgecilik ve emperyalist savaşlar, sosyo-ekolojik yıkımın ölümcül hudutlarını genişletir. Sömürgeci ve emperyalist devletler de arkalarında bıraktıkları ekolojik yıkımdan etkilenmez. 
 
Kapitalist iktisadi etkinliklerin ekolojik yıkım olarak sonuçları yerel, bölgesel, küresel ölçeklerde, mekan, zaman ve etkilenenler bakımından farklılaşır. Afşin-Elbistan enerji santralinde yakılan kömür, santralde çalışan işçiler, çevrede oturan işçi aileleri, tarımla uğraşan köylüler, bölgesel olarak hava kirliliği ve asit yağmuru biçiminde insanlar dahil canlı yaşamı için ve sera etkisi biçiminde küresel ölçekte iklim değişikliği etkileri olarak ekolojik yıkım yaratır. Bu örnekte olduğu gibi, ekolojik yıkımı, yalnızca insanlar, yalnızca canlılar, yalnızca karbon döngüsü gibi ekolojik döngüler üzerindeki sonuçlar olarak kavramak yerine bunların bütünü olarak anlayabiliriz. 
 
Ekonomik büyümenin sınırları ile ekolojik sınırlar arasındaki ilişkiye nasıl bakmak gerekiyor. Büyümenin sınırı nerede bitmeli? 
 
 
Sonuçta, sonsuz büyüme arayışındaki kapitalizmin sonlu doğayla ilişkisi yaşam için tehdide dönüşür. Kapitalizmde bu döngüden çıkılması olanaksız.
 
Sınır, bir ilişkidir. Hamsi için ekolojik sınırla kırlangıç için ekolojik sınır farklıdır, biri suyun dışında öbürü suda yaşayamaz. İnsan yaşamının mümkün olmadığı yükseklik, hava koşulları gibi biyofiziksel sınırlar da var. Dünyadaki petrol kaynakları sonlu olduğuna göre, petrol elde etmenin bir sınırı var. Atmosferdeki karbondioksit yoğunluğundaki artışın sürmesinin iklimin şiddetli biçimde değişmesine yol açtığını bildiğimize göre burada da bir sınır görürüz. Sınırların soruna dönüşüp dönüşmemesi tarihseldir, toplumsal ilişkilere, üretim tarzına bağlıdır. Petrolü enerji kaynağı olarak kullanmamış toplumlarda petrolle ilgili bir doğal sınır yoktur. Petrol orada da fiziksel olarak sonu olun bir maddedir, ama toplumsal yaşam için sınırı, onunla kurulan ilişkide biçimlenir. Kapitalist büyümenin sınırları, kapitalist üretim tarzının işleyiş yasalarının yaşamın yasalarıyla çelişkisinin sonucudur. Kapitalist büyüme, toplumsal gereksinimlerin karşılanması ilkesini değil sermaye birikiminin sürekliliğini gözetir. Toplumsal olarak gerekmediği halde altın madeni işletilir, elektrik üretimi fazlası varken yeni enerji santrali açılır. Toplu taşımaya değil, sermaye için kârlı olduğu için özel otomobile yatırım yapılır. Sonuçta, sonsuz büyüme arayışındaki kapitalizmin sonlu doğayla ilişkisi yaşam için tehdide dönüşür. Kapitalizmde bu döngüden çıkılması olanaksız. 
 
Geçerli hakim anlayış, büyüme ve küreselleşmeyle sorunların çözüleceği kabulüne dayanıyor. Sizce de bu böyle mi? Yoksa başka bir seçenek var mı?
 
 
Elbette insanlık seçeneksiz değil. Hatta bir seçme değil de bir zorunlulukla karşı karşıyayız. Bu denli yoksulluk, yolsuzluk, tahakküm, baskı, ekolojik yıkım koşullarının cenderesinden çıkma zorunluluğu. Sermaye iktidarını sona erdirecek toplumsal mücadele zorunluluğu var.
 
Önceki sorularda da konuştuğumuz üzere, daha çok büyüyerek, kapitalist ilişkiler olarak iktisadi büyümeyi küreselleştirerek sömürülen ve ezilen halkların sorunları çözülmez. Tam tersine daha da ağırlaşır. Ama açmaz, yalnızca büyüme kavramıyla anlaşılmaz. Öyle yapılırsa, büyümenin tersi olarak büyümeme sorun çözen bir anahtarmış gibi sunulur. Büyümeyi, liberal yaklaşımlarda olduğu gibi olumlu bir mite ya da küçülme yaklaşımlarında olduğu gibi olumsuz bir mite dönüştürmekten uzak durulmalı bence. Kimi görüşlerde, kapitalizmde iktisadi etkinliklerde küçülmenin mümkün olduğunu savunulur. Bana sorarsanız kapitalist sınıfsal ilişkiler, sermaye birikimi yapıları, sömürü mekanizmaları varlığını korurken sermayenin aleyhine küçülme koşulları da bulunmaz. Kaldı ki, emekçi, yoksul halkların toplumsal-ekolojik sorunlarının çözümü için onların gereksinimlerini karşılayacak üretim etkinliklerinin artırılması gerekir. Elbette insanlık seçeneksiz değil. Hatta bir seçme değil de bir zorunlulukla karşı karşıyayız. Bu denli yoksulluk, yolsuzluk, tahakküm, baskı, ekolojik yıkım koşullarının cenderesinden çıkma zorunluluğu. Sermaye iktidarını sona erdirecek toplumsal mücadele zorunluluğu var.
 
Eko-kırımın durması için nasıl bir anlayış gerekli?
 
Bir anlayıştan daha fazlası gerekli. Sorunumuz düşünce, yaklaşım, anlayış eksikliği değil bence. Maddi yapıları değiştirmek. Ekolojik yıkıma, emeğin sömürüsüne, tahakküme neden olan koşulları, maddi yapıları, iktisadi ilişkileri, siyasal kurumları ortadan kaldırmak. Toplumsal gereksinimleri karşılayan üretimle insan-olmayan varlıklara özen gösterme ilkesine bağlı ekolojik rasyonalite arasında denge kuran ilişkileri yaşama geçiren bir düzen kurmak. Yapmamız gereken bu bence. 
 
ÇOBAN KİMDİR?
 
Çoban, "İklim Krizi Nasıl Çözülür? Kapitalist ve Ekososyalist Çözüm Stratejileri", "Çevre Politikası: Ekolojik Sorunlar ve Kuram", "Ekolojik İhtilaflar ve Kapitalizm" ve "Yerel Yönetim, Kent ve Ekoloji: Can Hamamcı'ya Armağan" kitaplarının yazarı. Çoban, 2017'de ihraç edilen kadar Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Kent, Çevre ve Yerel Yönetim Politikaları Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı. 
 
MA / Tolga Güney
 

Diğer başlıklar

28/12/2024
14:24 Kobanê sınırında soğuk havaya rağmen nöbet sürüyor
14:22 DEM Parti Bazîd kongresi katledilen gazetecilere adandı
14:04 Wan'da askeri araçtan ateş açıldı: 1 yurttaş yaşamını yitirdi
13:58 Roboskî'de 13'üncü yıl anması: Artık yeter, adalet istiyoruz
13:55 12 barodan Roboski çağrısı
13:48 Emekçilerin işe iadesini talep ettiler
13:36 El konulan mektup için başvuruya ret
12:52 Kayıp yakınları Roboskî için adalet istedi
12:51 Mahmut Kaya'nın akıbeti 44 yıldır ortaya çıkarılmadı
12:05 Aileler Roboskî mezarlığında
11:54 DEM Parti heyeti İmralı’da
11:15 9 kent için sarı kod uyarısı
10:48 Sade ve zarif yaşayanların hikayeleri: Avludaki Düş
10:47 İDO ve BUDO'dan sefer iptalleri
10:22 Yüksel Güran kızına zarar vermediğini ileri sürdü
10:11 Kar yağışı nedeniyle dağda mahsur kalan kişi hayatını kaybetti
09:16 Sınır nöbetindeki avukat: Türkiye Kürt fobisinden kurtulmalı
09:14 6 yılda yüzlerce kadına psikolojik ve hukuki destek
09:12 'Asgari ücretli insanlara yaşam hakkı tanınmıyor'
09:09 Gazeteci Acarer: Yeni bir saldırı felaketle sonuçlanabilir
09:08 Êlih'te Kürtçe oyunlar kapalı gişe oynuyor
09:06 Araziler boş kaldı, mısır para etmedi
09:05 Barış Anneleri: Savaş durursa kriz de biter
09:03 Amedliler: Hakikati yazanlara borçluyuz
09:02 2024'te direnişin öncüsü oldular
09:01 Saldırılara karşı 'özgürlük' direnişiyle geçen bir yıl
09:00 28 ARALIK 2024 GÜNDEMİ
08:39 ‘Suriye geçici yönetimi Demokratik Ulus projesinden faydalanmalı’
08:32 Yurt dışı çıkış harcına yüzde 42 zam
27/12/2024
23:28 Minbic’te patlama
22:16 Eren Keskin: İmralı’da en başından itibaren hukuk uygulanmadı
21:56 İzmir'de kitlesel Gaxand kutlaması
21:06 İtalyan gazeteci İran'da tutuklandı
20:31 Açlık grevini sürdüren Yıldız yurttan atıldı
19:55 Gençlik örgütlerinden saldırı protestosu
19:30 Kırıklar F Tipi'nde tutsaklar yemekten zehirlendi
19:08 Abdullah Öcalan ile görüşme başvurusuna olumlu yanıt
18:53 Suriye için 50 ton tıbbi malzeme Türkiye’ye ulaştı
18:24 Mezopotamya Ajansı’na erişim engeli
18:18 Yeni Yaşam Gazetesi: Erişim engeli gerekçesi ‘keyfi’ çıktı
17:08 Narin Güran davası yarın devam edecek
17:04 BES: Hak gasplarına karşı eylemler sürecek
16:44 Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar protesto edildi
16:15 Katledilen gazeteciler için Amed'de taziye
16:06 Belediye önünde Zeyni İpek açıklaması
15:45 Kobanê sınırından seslendi: Saldırı bitinceye kadar nöbetimiz devam edecek
15:39 Nezir Tekçi davasında ikinci kez beraat talebi
15:37 STÖ’lerden MKG ve DFG’ye dayanışma ziyareti
15:17 1043 yurttaştan çağrı: Barış ve demokrasi için acil adım atın
15:06 Eş genel başkanlardan Kurhan'ın taziyesine ziyaret
14:59 Sınır nöbetinden 15'inci gün: Muhatap Abdullah Öcalan'dır
14:51 Sendika ve emekçilerden asgari ücret tepkisi
14:45 Tişrîn çevresinde şiddetli çatışmalar
14:16 Türkiye ve İsrail’in gazetecileri katletmesine ortak tepki
14:12 Bahtiyar, Güran’ı suçladı: Ben öldürmedim, cesedi o verdi
14:07 IFJ: Gazze'de 147 Filistinli gazeteci ve medya çalışanı öldürüldü
14:03 Şirnex'te 14 bölgeye yasak
13:45 Ekrem İmamoğlu: TBB Suriye'yi ziyaret edecek
12:22 Ücretini alamayan işçiden intihar girişimi
12:16 Ailelerden İmralı başvurusu
12:14 Kayyım yazısına takipsizlik
11:48 Balıkesir'de planlanan altın madeni için toplantı yapılacak
10:54 DFG 2024 yılında 152 gazeteciye hukuki destek verdi
10:31 DEM Parti Zeyni İpek'i ihraç etti
09:26 HTŞ’ye biçilen roller
09:25 Wan’da okul yolları güvenli değil
09:22 İzmir Kemeraltı esnafı: 2025 zor geçecek
09:21 Nisêbîn-Qamişlo sınırındaki Rojavalı: Gün birlik olma günüdür
09:19 Çelişkili ifadelerini savundu, Nevzat Bahtiyar'ı suçladı
09:16 2014'te sınırda olan anneler: Aynı ruhla Kobanê'yi sahiplenelim
09:15 Gazetecilerin katledilmesine tepki: Korku zincirlerlerini kıralım
09:13 Dumlu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde baskılar arttı
09:12 Asgari ücret tepkisi: İktidar bütçeyi savaşa harcıyor
09:11 Roboskî'ye adalet istemenin bedeli: 17 dava, 4 yıl tutsaklık
09:10 Sebahat Tuncel: Kürt kadınlar ütopyayı gerçek kılıyor
09:04 AİHM kararları uygulanmadı, muhaliflere ceza yağdı
09:00 27 ARALIK 2024 GÜNDEMİ
08:47 Meteoroloji’den soğuk hava ve kar uyarısı
26/12/2024
23:21 QSD’den Minbic’teki saldırılara ilişkin açıklama
22:21 Wan’da bir kadın katledildi
22:15 Muğla’da art arda deprem
21:57 Gazeteci Jila Beni Yakub: İran rejimi kadın tutukluları taşlayarak infaz ediyor
21:14 Narin Güran davası: Hakikat ortaya çıkmazsa tüm çocuklar risk altında olacak
20:37 Mustafa Yeneroğlu DEVA Partisi'nden istifa etti
20:04 Ferhat Şamî Tişrîn Barajı’nda: Biz buradayız
19:43 Werîşe Muradî ve Pexşan Ezizî aileleriyle görüştü
19:39 DEM Parti MYK: Abdullah Öcalan ile görüşmek için çalışmalara hız verilmeli
19:11 Êzidî aktivistler Rojava ile dayanışma kampanyasına katıldı
19:02 Eskişehir’den asgari ücret tepkisi: Asgari ile Vedat geçinsin
18:49 HDP eski İzmir Eşbaşkanı Altan tahliye edildi
18:34 Tişrîn ve çevresinde çatışma
18:16 Azerbaycan: Kazakistan'da düşen uçağı Rus füzeleri düşürdü
18:05 Hukukçu Dayanışması: İstanbul Barosu’nun yanındayız Nazım ve Cihan gazetecidir
17:40 ‘Umut hakkı için bir an önce yasal düzenleme yapılmalı’
17:32 Rusya'da havalimanları uçuşlara kapatıldı
17:28 Dêrazor'da 4 DAİŞ'li yakalandı
17:24 DBP: Suriye’deki yeni katliamlara seyirci kalmayacağız
17:19 Irak Federal İstihbarat Dairesi başkanı Şam’ı ziyaret etti
16:41 DEM Parti Türkiye’nin SMO'ya desteğini Meclis’e taşıdı
16:39 Alpalı’daki taş ocağının faaliyetleri durduruldu
16:31 Amed Büyükşehir Belediyesi dil çalışmalarını arttıracak
15:41 Narin Güran davası: Baba Arif Güran da telefon kayıtlarını silmiş
15:35 Qamişlo sınırında nöbet 14'üncü gününde: Rojava’nın kalbiyiz
15:31 Merkez Bankası politika faizini indirdi
15:21 Emek ve Demokrasi Güçleri’nden asgari ücret tepkisi
15:18 Yeni Yaşam gazetesi çalışanı Akören serbest bırakıldı
14:55 Rojin’in babası: Niye kimse sormuyor, onu katlettiler
14:51 İHD'den ağır hasta tutsak için hayati risk uyarısı
14:44 Kobanê sınırında konuşan Mehmet Öcalan: Rojava'daki yaşama sahip çıkacağız
14:25 HDK: Demokratik bir toplum kurma hedefimizi sürdüreceğiz
14:22 GÖÇİZDER’i kapatma kararına tepki: Hak arama mücadelesine darbedir
14:07 Amed ve Êlih'te 'Vergide adalet' talebi
14:02 Katliamlarla yüzleşme çağrısı
13:55 İmralı'daki tutsağın 'telefon' başvurusuna AYM’den ret
13:16 ‘Artık yeter birlikte ses olma zamanı’ mitingine çağrı
13:10 Asgari ücrete ironik tepki: Emekli maaşını da kaldırırsalar tam olur!
13:07 ‘Kürt dili eğitimi ve bugünkü imkanlar ile engeller’ forumu
12:52 Tutsak kadın gazeteciler: Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in mirasını sürdüreceğiz
12:50 Zaman aşımı riski taşıyan davaya çağrı
12:43 Avukatlardan İmralı’ya gitmek için yeni başvuru
11:51 Özerk Yönetim’den çatışmalara karşı ‘demokratik ulus’ vurgusu
11:35 Özgür Gündem davasında ceza
10:37 Hak ihlallerini aktaran tutsak: Görüşme sonrası başıma neler geleceğini bilmiyorum
10:26 Uluslararası PEN Başkanı: Basın egemenlerin sesi olsun istiyorlar
10:08 Kadınlar adliyede: Narin ve Rojin’in davasının takipçisiyiz
09:51 Sanatçılardan çağrı: Rojava'ya sahip çıkalım
09:47 Gazeteciler: Hakikati yazmaktan vazgeçmeyeceğiz
09:46 PYD'li yönetici: Elimizdekileri savunabilecek güçteyiz
09:45 2 çocuğunu kaybetti, 1 çocuğu tutsak, kendisi direnişte
09:34 HDK 2025’te halklar ve inançları buluşturacak
09:28 İşkence dosyası '7 yıl geçti' gerekçesiyle kapatıldı
09:25 Bakanlık 3 ayda 175 taş ocağına onay verdi
09:22 Mobilya fiyatları katlandı
09:08 Zêbarî: Rojava'ya tehdit dört parçayı etkiler
Berwarî: Tek çözüm Türkiye'nin bölgeden çıkması
09:05 Katliamda kardeşini, adalet mücadelesinde annesini yitirdi
09:02 709 ölüm, 8 bin 521 tahliye engeli, sayısız ihlal
09:00 26 ARALIK 2024 GÜNDEMİ
08:57 Narin Güran davası: Duruşmaya ara verildi
08:50 İsrail saldırısında 5 gazeteci hayatını kaybetti
08:21 Kar, sel ve fırtına uyarısı
07:44 Narin Güran davası: Sanıklar adliyeye getirildi
25/12/2024
23:28 Hewlêr’in bir köyüne saldırı
22:54 QSD’deden Minbic’teki son duruma ilişkin açıklama
22:20 Kazakistan'da yolcu uçağı düştü: 38 kişi hayatını kaybetti
21:31 Süveydalı kadınlar: Yeni Suriye inşasında aktif rol almalıyız
21:25 Suriye’deki Aleviler'den kitlesel protesto: Humus’ta sokağa çıkma yasağı
19:27 Gençlerden tutsaklara dayanışma mektupları
19:15 KHK eylemi 311’inci haftasında
19:05 Asgari ücret protestosu: Genel grev şart
18:05 DEM Parti’den asgari ücret için araştırma komisyonu talebi