MERSİN - Mereş Katliamı’nı anmak amacıyla düzenlenen panelde Türkiye’nin tarihinin katliamlar tarihi olduğu belirtilerek yaşananların her kesime anlatılması gerektiği belirtildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Mersin Şubeleri, Mereş Katliamı’nı anmak için Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Mersin Şube binasında belgesel gösterimi ve panel düzenledi. Katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşuyla başlayan etkinlikte “Üçüncü Gurbet” belgesel gösterimi yapıldı. Panelde ilk olarak söz alan katliamın tanıklarından Müjde Subaşı, o dönemde yaşananları hatırlattı. Katliamın yaşandığı dönemde 16 yaşında olduğunu belirten Müjde Subaşı, “İşin en acı tarafı, o dönem camilerden katliama davet vaazları verildi” dedi.
‘HASTALIĞI DOĞRU TEŞHİS ETMEK LAZIM’
Ardından konuşan Alevi İnanç Önderi Ahmet Verde Özuğurlu, “Hastalığı doğru teşhis edemezsek tedavi edemeyiz. Bunun adı Emevi zihniyetidir. Bu zihniyetin yok edilmesi lazım. Bizim savaşmamız gereken zihniyet bu zihniyettir. Bu nedenle ABD, İngiltere Suriye, Lübnan ve hatta Türkiye ile değil, ısrarla Emevi zihniyetini temsil eden ülkelerle birlikte olurlar. Hz Muhammed zamanında da Emeviler ile Yahudiler birlik olup Müslümanlara, ehlibeyte karşı savaştılar. Hedefimizi belirlerken, ne ile savaşacağımızı iyi belirleyelim. Ortadoğu’nun bugün en büyük baş belası Emevi zihniyetidir. Özellikle Sünni kesimin bu zihniyetle savaşması gerekiyor” diye belirtti.
KATLİAMLAR TARİHİ
İHD MYK Üyesi Hakkı Demir de yaşanan katliamın anlatılması için farklı inanç ve siyasi çevrelere de ulaşılması gerektiğini belirtti. Demir, “Bu belgeseli izleyen herkes bundan etkilenir. Türkiye Cumhuriyeti devlerinin tarihi katliamlar tarihidir. Bunu unutmamak gerek. 1915’de Ermeni Soykırımı ile başlayıp bugüne kadar gelen bir sistemdir. Maraş, Sivas, Roboski katliamlarını Dersim Katliamı’ndan bağımsız düşünemeyiz. Özellikle Alevilere yönelik katliamı bundan bağımsız düşünemeyiz. Bütün bunları biliyoruz ama ne yapmalıyız? Bu soruya doğru cevap vermemiz gerekiyor. Bu sistem içinde yapabileceğimiz şeyler var. Cezaevlerindeki insanların sesine ses olabiliyorsak, bir Alevi’nin, Kürdün sesine ses olabiliyorsak, hak kaybına uğramış herhangi bir insanın sesini çoğaltabiliyorsak bu bir başarıdır” diye konuştu.