İZMİR - Kürt sorununa yönelik tartışmalara işaret eden EGE-TUHAYDER ile İHD yöneticileri, hasta tutsakların tahliyesinin önünde herhangi bir yasal engel olmadığını belirterek "Devlet samimi ise ilk adım olarak hasta tutsakları tahliye eder" dedi.
Kürt sorunun çözümüne dair 2013'te "Çözüm süreci" olarak adlandırılan diyalog görüşmelerinde gündeme gelen ve AKP'nin adım atmaktan kaçındığı hasta tutsaklar sorunu, yeniden gündeme geldi. Hukuki olarak tahliye edilmelerinin önünde herhangi bir neden bulunmayan, ancak iktidarın politikaları sonucu bürokrasinin tahliyelerini, güvenlik ya da "cezaevinde yaşamını sürdürebilir" gibi gerekçelerle engellediği hasta tutuklu sayısına dair resmî veriler paylaşılmıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD), 27 Ekim 2024'te açıkladığı rapora göre, 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutsak cezaevlerinde bulunuyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2024'ün 11 ayında 709 tutsak cezaevlerinde yaşamını yitirdi.
'KANAYAN YARAMIZ'
Kürt sorunun demokratik çözümünden yana politika yapan siyasi partiler ve hak örgütleri, hasta tutsakların durumunun yürütülen görüşmelerde iktidar için bir samimiyet testi olduğunu dile getiriyor. Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (EGE-TUHAYDER) İzmir Yöneticisi ve aynı zamanda hasta tutsaklardan gazeteci Devrim Ayık'ın annesi Hülya Ayık da hasta tutsaklar meselesinin iktidar için bir samimiyet testi olduğunu söyledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan'la yürütülen görüşmelere işaret eden Hülya Ayık, iktidarın halen baskılarına devam ettiğine, gelişmelerin bir sürece evrilmesi için çift taraflı adımların atılması gerektiğini söyledi. Yaşanan gelişmeleri olumlu bulduğunu ifade eden Hülya Ayık, "Bu gelişmeleri bize bir lütufmuş gibi dayatılması kabul edilemez. Gelişmeler yavaş da olsa ilerliyor. Eğer gerçekten bir barış isteniliyorsa herkes elini taşın altına koyacak. Hep birlikte bu onurlu barışı getirmemiz gerekiyor. Bu süreçte eğer devlet samimi ise ilk adım olarak hasta tutsakları tahliye eder. Benim hasta tutsak oğlum Devrim, hastalığın kansere dönüşmesini geciktirecek bir iğne kullanıyor ve o iğne pahalı. Devrim, revire götürüldüğü zaman doktorlar 'Devrim, bu iğneler eğer işe yaramıyorsa biz bu iğneleri artık sana vermeyelim. Bu iğneler pahalıdır ve devletimiz günahtır' demiş. Madem siz devletinizin günah olduğunu düşünüyorsanız bu insanları bırakın evlerine gelsinler ve aileleri tedavi etsin" ifadelerini kullandı.
Hasta tutsakların ülkenin en önemli gündemi olduğunu belirten Hülya Ayık, hasta tutsakların tedavi yerlerinin cezaevleri değil, hastanelerin olduğu vurguladı. Hülya Ayık, "Hasta tutsaklar kanayan yaramız. Biran önce serbest bırakılıp özgürlüklerine ve yaşam hakların kavuşmaları gerekiyor. Bu konun ayrıca bir pazarlık konusu yapılmasını kabul etmiyoruz. Tahliyelerin yapılmasını bir vaat olarak verilmesi başlı başına bir sıkıntıdır" dedi.
KELEPÇE DAYATMASI
İHD İzmir Şubesi Ege Bölgesi Cezaevleri Komisyonu Eşsözcüsü Ahmet Çiçek, tutsakların tedavi edilmelerine yönelik ihlallerin her geçen gün artış gösterdiğini, tedavilerinin sürekli aksatıldığını kaydetti. Tedaviye götürülen tutsaklara çıplak üst araması ve ağız içi arama dayatılmasına işaret eden Çiçek, "Bu durum insan onuruna yakışmayan bir uygulama olduğu için mahpuslar karşı çıkıyor. Tedaviyi kabul etmiyor ve bunun üzerine 'Mahpus tedaviyi reddetmiştir' şeklinde not tutuluyor. Fakat tedaviyi reddetmenin altında yatan neden mahpuslara uygulanan düzenlemeler. Bunun yanı sıra Kırıklar Hapishanesi'nde çift kelepçe uygulaması var. Mahpuslar çift kelepçeyi kabul etmedikleri için tedaviyi reddediyor. Çift kelepçe uygulaması, insan onuruna aykırı bir uygulamadır. Biz tek kelepçenin çıkarılmasını isterken, bir de çift kelepçe uygulamasını başlattılar" diye konuştu.
'TAHLİYELERİ İÇİN BİR SÜRECE GEREK YOK'
Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmelerin ardından MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız'ın "Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılması tartışma konusu olmamalıdır" açıklamasına değinen Çiçek, "Yıldız bunu hukuki düzlemde anlatıyor. Demek ki Türkiye’deki ceza yasalarının hasta mahpusların dışarıda uygun bir şekilde tedavi edilmesi için uygun bir sistematiği var. Bunun için özel bir yasa çıkarmaya gerek yok ve bunun nasıl olacağını kanun koyucular belirlemiş. Kanun koyucuların belirlediği yasalar sadece uygulandığında bu insanlar rahatlıkla serbest bırakılacak. Eğer serbest bırakılmıyorsa bunda düşman hukuku, art niyetten söz etmek gerekir. Bu durum artık kronik ve çözülemez bir hal almış durumda. Eğer bir süreçten bahsedeceksek hasta mahpusların durumu pazarlık konusu yapılamaz. Ve derhal tahliye edilmeliler. Yeni süreç tartışmalarından dolayı ‘biz bıraktık’ demek insani ve hukuki bir durum değil. Hasta mahpusların serbest bırakılması için her hangi bir sürece gerek yok" diye ifade etti.
'PAZARLIK YAPILMASI NE AHLAKİ NE DE VİDANİDİR'
İktidarın cezaevlerinde yaşamını yitiren tutsakların durumuna değinen Çiçek, "Ölümlerin yüzde 62'si şüpheli ölümdür. 'İntihar etti veya kalp krizi geçirdi' diyorlar. Tek başına bir hücrede kalan bir insanın kalp krizi geçirerek, ölmesi normal mi? Bu insanlar tedavileri yapılmadığı için hastalıklarından dolayı yaşamını yitiriyor. Cezaevinde ölmek üzereyken 'Öldü' denilmesin diye birçok hasta tutsağın tahliye edildiğini biliyoruz. Gelinen bu noktada bir süreci beklemek veya pazarlık konusu yapmak ne vicdani ne ahlakidir. Şu anda isteseler bütün hasta mahpuslar teşhis edilir. Raporla bakıldığı zaman bu insanların cezaevinde kalamayacağı zaten görülür" diye belirtti.
EŞİTLİK İLKESİ
Hasta ve yaşlı tutsakların tahliyesinde uygulanan çifte standarda işaret eden Çiçek, "İHD olarak iki haftada bir, bir tane hasta mahpusun durumuna dikkat çekiyoruz. Sadece bu açıklamalar bile dikkate alınsa bu hasta tutsaklar hemen serbest bırakılır. Bir diğer konu ise cezaevlerinde bulunan hasta ve yaşı geçmiş mahpusları affetme yetkisi şu an Cumhurbaşkanı'nda. Peki, bu af neden yaş almış ve hasta olan muhalif mahpuslar için uygulanmıyor? Neden böyle ikili bir davranış var? Bu çifte standarttan vazgeçilip herkese eşit davranılsa içerde hasta olan mahpuslar serbest bırakılır. İnfaz yasalarında değişikliklere gidilebilir. Bunun yanı sıra idari ve gözlem kurulu lağvedilsin, çünkü bu kurulu neyin gözlemini nasıl yaptığı belli olmadan mahpusların infazlarını erteliyor. Bu kurul yeni bir ceza koyma ve cezalandırma aracı haline geldi."