RIHA - PKK Lideri Abdullah Öcalan, Ortadoğu’da yaşanan sorunların temelinde zihniyet olduğunu, buna karşı tek seçeneğin demokratik düzen olduğunun altını çizerek, devlet odaklı olmayan kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik paradigmaya işaret etti.
Kapitalist modernitenin icadı olan ve hegemon güçler tarafından Ortadoğu'ya ihraç edilen ulus-devlet sistemi, yüzyıldır kördüğüm haline gelen toplumsal sorunları derinleştiriyor. 1968 dünya gençlik hareketleri ile başlayan, 1989'da Sovyetlerin çözülüşüyle hızlanan ve 11 Eylül 2001 İkiz Kule saldırısıyla derinleşen dünya sistem krizi, Ortadoğu halklarını şiddet ile yüz yüze bırakıyor. Yaşanan sorunlara “çözüm” olacağını iddia eden hegemon devletler, yaşanan sorunları derinleştirip halkları bir belirsizliğe sürükledi. Bu kaostan çıkış için yapıcı çözümler geliştiren ise PKK Lideri Abdullah Öcalan oldu. Abdullah Öcalan, 2000'li yılların başında tespitini yaptığı Üçüncü Dünya Savaşı’na karşı ortaya koyduğu paradigma, günümüzde de çözüm olma niteliğini koruyor.
Abdullah Öcalan, 26 yıldır ağır tecrit koşullarına karşın Ortadoğu’daki krizlerin çözümündeki teorik ve pratik gücünü, 43 ay süren mutlak iletişimsizlik halinin ardından İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmede bir kez daha ortaya koydu. Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın 22 Ocak’ta İmralı’da gerçekleştirdiği ikinci görüşmede; Abdullah Öcalan, Ortadoğu ve Kürt sorununa dair kapsamlı değerlendirmeler yaptı ve hegemon güçlerin müdahalelerine dikkat çekti.
PKK Lideri Öcalan, hem savunmalarında hem de İmralı’da aile, avukat ve heyetlerle yaptığı görüşmelerde, Kürt sorunu ile Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan krizlere karşı demokratik çözümü hedefleyen Yol Haritası’nı ortaya koydu. Abdullah Öcalan, 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) sunduğu savunmalardan oluşan “Bir Halkı Savunmak” kitabının 3’üncü bölümü olan “Ortadoğu uygarlığında kaos ve olası çözümler” başlığı altında, Ortadoğu’da krizlerin nedenlerinin tespitini yaptı, çözüm yoluna işaret etti.
ORTADOĞU’YA GERÇEKÇİ YAKLAŞIM
Ortadoğu’da yaşayan sorunların Neolitik dönemine uzandığını, bunun temelinde zihniyet olduğu tespiti yapan Abdullah Öcalan, Sümer krallarından bu yana Kürtlere karşı düzenlenen operasyonların hızla sürdüğüne dikkat çekti. Sorunlar Ortadoğu'da nasıl böylesi bir hal aldığını mercek altına alarak, insanlık tarihinin gelişimine etki eden önemli anekdotlara yer veren Abdullah Öcalan, iktidar ve savaş çözümlemesi doğru yapılmadan, Ortadoğu'da gerçekçi bir görünümünü elde etmenin zor olduğunun altını çizdi. Ortadoğu’ya gerçekçi bir yaklaşımın sadece ‘Pandora'nın Kutusu’nun açılması anlamına gelmeyeceğini belirten Abdullah Öcalan, “Bir nevi 'Nuh'un Gemisi’nin yeni Cudi Dağı’na inmesi anlamına da gelecektir. Yeni bir nesil yaşamı, hem insansal hem ekolojiksel ancak o zaman filizlenecektir. Mevcut olan yaşam tepeden tırnağa yalan ve zorbalığın örüntüsü içindedir” dedi.
ORTADOĞU VE DEMOKRASİ
Halkların doğal yaşamdan bu yana taşıdığı komünal ve demokratik olma kimliğini, çağdaş bilim ve teknik olanaklarla birleştirerek kurumsallaştırmak gerektiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, demokrasinin Ortadoğu halkları için ekmek, hava ve su kadar gerekli olduğunu belirtti. Abdullah Öcalan’ın 20 yıl önce yaptığı ve bugünde güncelliğini koruyan “Ortadoğu'da devlet iktidarı zihniyetin de önünü kapatan, toplumun açılımına sivil inisiyatif tanımayan karakteriyle tam bir engel konumundadır” tespiti, bugün de güncelliğini koruyor.
ORTADOĞU’DA KADIN GERÇEKLİĞİ
Devletin temelinde teokrasi olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Hiçbir döneminde bundan vazgeçilmiş değildir. Teokratik devleti şekli olmaktan öte özde görmek gerekir. Ortadoğu'da rahip tapınağının etrafında yükselen bu kurumun mayasındaki ideolojik özü görmek önemlidir. Zihniyetteki inandırıcılık bağı olmadan, çıplak zorla binlerce kişiyi tapınağın hizmetinde uzun süreli çalıştırmak zordur. Devletin ilahi, kutsi niteliği bu ihtiyaçtan ileri gelir. İster mitolojik ister dinsel inanca dayansın, hakim zihniyete dayanmadan, meşruiyet sağlanmadan, devlet binası sağlam kılınamaz, uzun ömürlü olunamaz.”
Ortadoğu'da kadının toplumsal statüsünün “en zalim uygulamaların başında” geldiğine dikkat çeken Abdullah Öcalan, kadın gerçekliğinin büyük oranda toplumsal gerçekliği belirlediğine işaret etti. Kadının fiziksel, ruhsal ve zihinsel güçlenmesini sağlamanın “devrimci çabaların en değerlisi” olarak ele alan Abdullah Öcalan, “Bir dönemlerin ana tanrıça kültüne merkezlik etmiş Ortadoğu kültüründe, kadını tekrar gelişmiş toplumsal değerlerle birlikte bağımsız karar verme, tercih yapma gücüne kavuşturmak, buna katkıda bulunmak gerçek bir özgürlük kahramanlığını gerektirir” dedi.
DEMOKRATİK, ÖZGÜR VE EŞİT ÇÖZÜMLER
Ortadoğu'da statükonun sürdürülemez duruma geldiği tespiti yapan Abdullah Öcalan, bireyin özgürleşmesine ve toplumun demokratikleşmesine imkan tanımayan iktidar bloklarının, hakim küresel sistem için kabul edilemez sınırlara dayandığını kaydetti. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile kaostan çıkış ve çözüm sağlanmaya çalışıldığı belirlemesinde bulunan Abdullah Öcalan, buna karşılık halkların da seçenek oluşturabileceği daha demokratik, özgür ve eşit çözümlere işaret etti. Kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik bir toplum yapılanması için yeni sosyal bilim yapılanmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, “Kadın uyanmadan ve asgari özgürleşmeyi yaşamadan, diğer tüm çabalar sonuçsuz kalmaya mahkumdur” diyerek, Ortadoğu uygarlığında kadın olgusunun tüm toplumsal sorunların çözümünde odak durumda olduğunun altını çizdi.
KAOSTAN ÇIKIŞ İÇİN ÜÇ YOL
Abdullah Öcalan, Ortadoğu kaosundan çıkış için çizdiği üç çözüm yolu şöyle: “Birincisi, var olan statükonun, ‘kurulu düzenin’ olduğu gibi devam etmesidir. 20. yüzyılın denge sisteminden yararlanarak varlığını sürdüren düzenin sonuna gelinmiştir. İkinci seçenek, pratik yanı ağır basan sınırlı karma demokratik düzen seçeneğidir. Üçüncü seçeneğimiz, daha çok geleceğe yönelik bir ütopya olarak halkların devlet odaklı olmayan, ahlaka öncelik tanıyan demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik toplumudur.”
DEMOKRASİ VE SOSYALİZMİN İNKARI
Devlete dayanmadan kendilerini yönetemeyen halk topluluklarının, arzuladıkları özgürlük ve eşitliği asla gerçekleştiremeyecekleri uyarısı yapan Abdullah Öcalan, şunları söyledi: “Devletten beklenen demokrasi ve sosyalizm, gerçekte demokrasinin ve sosyalizmin inkarıdır. Tarihte yüzlerce kez denenen bu yöntem, her zaman tahakkümcü ve istismarcı güçlerin güçlenmesine yol açmıştır. Devlet odaklı olmayan demokrasilerde halk toplulukları kendi öz savunmalarını da kendileri sağlamak durumundadır. Halk savunma milisleri gerekli olan her yerde ‘köyde, kentte, dağda, çölde’ başta halkın demokrasisi olmak üzere korunması gereken bütün değerlerini gaspçılara, zorbalara ve hırsızlara karşı korumasını bilmelidir.”
EN SOYLU DEĞER: KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ PARADİGMA
Ekonomik olarak komün, kooperatif ve diğer çeşitli çalışma gruplarıyla metalaşmaya dayanmayan, halk sağlığına uygun, çevreye zarar vermeyen bir ekonomi geliştirmenin mümkün olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, sorunların çözümüne dair şu önerilerde bulundu: “Sömürü düzenlerinin yapısalcı bir özelliği olan işsizlik, halkın demokratik ve ekolojik toplumunda sorun olamaz. Hukuk yerine ahlakın esasta rol oynadığı, yaratıcı bir eğitimle yaşam tutkusu gelişkin olan, kendi içinde savaşı tanımayan, kardeşçe ve dostça ilişkilerin egemen olduğu bu toplum eşitlikle yüklü sosyalizme geçişin en doğru yoludur. Ortadoğu halklarının tarihte uzun süre yaşadıkları komünal toplum ve eşitliğe yakın etnik düzenleri günümüzün bilim ve teknolojik olanaklarıyla birleştirilirse, daha gelişkin demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik toplumunu yaşamak en soylu değer olarak anlam bulacaktır.”
MA / Emrullah Acar