HABER MERKEZİ - KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, "Önder Apo'nun çağrılarda bulunması için tecridin kalkması gerekiyor" dedi. Kendilerine henüz bir mesajın gelmediğini aktaran Besê Hozat, devletin çözüm politikası ortaya koyması halinde silah konusunun tartışılabileceğini söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, 22 Ocak'ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yeni bir görüşme gerçekleştirdi. İmralı'daki ikinci görüşme sonrası yapılan açıklamada, "Sayın Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu konudaki hazırlıkları tamamlandıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamalar yapılacaktır. Bu süreç herkesi, hepimizi birlikte ve özgürce yaşatacaktır. Bunun gerçekleşmesi umuduyla tüm toplumsal kesimlerin kıymetli katkılarını bekliyoruz" denildi.
'ÖZGÜR ÇALIŞMA KOŞULLARI OLUŞTURULMALI'
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, İmralı'dan gelen mesajlar ve Kürt sorununun çözümüne dair Medya Haber TV'ye konuştu. Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) yer alan habere göre; Besê Hozat, İmralı'dan gelen mesajlarla "iyimser bir havanın" oluştuğunu, ancak iktidarın buna karşı herhangi bir somut adım atmadığını söyledi. Besê Hozat, "Sürecin gelişmesi açısından, Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi, yaşanan bu savaşın son bulması açısından gerekli olan temel şey elbette tecridin kalkmasıdır. Önder Apo'nun güvenlik, sağlık, özgür yaşam ve çalışma koşullarının oluşturulmasıdır" dedi.
Besê Hozat, "Bu koşullar oluşturulmadan Önder Apo'nun rolünü oynaması, çalışması, özgürce çalışması, topluma dönük çağrılarda bulunması, Kürtlere dönük mesaj göndermesi, çağrılarda bulunması mümkün değil. Yani Önder Apo'nun koşulları değişmiş mi ki, tecrit ortadan kalkmış mı ki Önder Apo rahat kamuoyuna seslensin, Kürtlere seslensin, görüşlerini rahat bir biçimde dışarıya aktarsın. Her kesimle, istediği kesimlerle; avukatları olur, ailesi olur, siyasetçiler olur, çeşitli görüşmek isteyen kesimler olur, sivil toplum kurumları olur, demokratik kitle örgütleri olur, tüm bu kesimlerle iletişime geçebiliyor mu, görüşlerini, değerlendirmelerini iletebiliyor mu, mesajlarını verebiliyor mu, onun koşulları mevcut durumda oluşmuş mudur? Hayır. Peki tecrit koşullarında Önder Apo bir çağrı yapabilir mi? Yapacağı çağrının bir meşruiyeti tecrit koşullarında olabilir mi? Gerçekten bir hükmü olabilir mi tecrit ve işkence koşullarında yapacağı herhangi bir çağrının vereceği herhangi bir mesajın. Bu mümkün müdür? Mümkün olamaz. Tecrit ve işkence koşullarında Önder Apo'dan nasıl çağrı beklenir, nasıl çağrı istenir, nasıl açıktan kamuoyuna seslenmesi istenir ve beklenir? Tecrit ve işkence koşullarında bu olamaz" ifadelerini kullandı.
MANDELA ÖRNEĞİ
Ömrünü ırkçılığa maruz kalan Afrikalıların özgürlüğüne adayan Nelson Mandela'nın verdiği mücadeleye dikkati çeken Besê Hozat, "Mandela hangi süreçlerde rol oynadı? Güney Afrika'da çözüm süreci, barış süreci nasıl gelişti? Mandela'nın koşulları değiştirilerek oldu. Mandela özgür yaşam ve çalışma koşullarına kavuşturuldu. Her kesimle rahat ilişkiye, iletişime geçti, görüştü, tartıştı ve düşüncelerini paylaştı, çağrılarını yaptı, mesajlarını herkese ulaştırdı. O tecrit koşulları kaldırıldıktan sonra bütün bunlar gelişti. Dünyanın her yerinde böyledir. Tüm örnekler böyledir. Şimdi Önder Apo üzerinde çok katı bir tecrit uygulanacak, mutlak bir tecrit uygulanacak bir işkence ve tecrit sistemi 25-26 yıl boyunca aralıksız sistematik bir biçimde sürdürülecek, böyle birkaç görüşmeyle tecrit kaldırılmadan, Önder Apo'nun koşullarında hiçbir değişiklik yapmadan, özgür yaşam ve çalışma koşulları oluşturulmadan Önder Apo'dan çağrı, mesaj bekleniyor. Bu beklentiler yersizdir. Bu beklentiler doğru değildir. Önder Apo'nun özgürce çalışması, her kesime mesaj vermesi, çağrılarda bulunması için her kesime -harekete de dahil- tecridin kalkması gerekiyor. Derhal tecridin kalkması gerekiyor. Önder Apo'nun sağlık, güvenlik ve özgür yaşam çalışma koşullarının oluşturulması gerekiyor" şeklinde konuştu.
'KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRSE SAVAŞ KALMAZ'
Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"nın pazarlık konusu yapılamayacağını söyleyen Besê Hozat, "Önder Apo'dan hiçbir şey istemeden umut hakkının sağlanması için yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor mecliste" dedi. "Kürt sorunu demokratik temelde çözülür, Türkiye demokratikleşirse ortada savaş kalmaz, kutuplaşma kalmaz, adaletsizlik kalmaz, demokrasi sorunu kalmaz, adalet sorunu kalmaz, hukuksuzluk kalmaz" diyen Besê Hozat, iktidarın ayakta kalmak için "savaş kışkırtıcılığı" yaptığını söyledi. Besê Hozat, kayyım atamaları, yaşanan tutuklama ve gözaltılar, muhalefete dönük baskılara işaret ederek, "Zaten artık Kürtlerle de sınırlı kalmıyor; Türkiye'de tüm demokratik güçlere de saldırıyor. Sadece demokratik güçlere de değil; liberal kesimlere, sistem içi muhalefete, ses çıkaran, muhalefet eden herkese saldırıyor. Gezi'ye katılan sanatçıları şimdi bir bir tutukluyor. Üzerinde çok yoğun bir baskı uyguluyor. Belediyelere kayyum atıyor. Yani sadece Kürdistan'da da artık atamıyor. Şimdi başlamış CHP belediyelerine de atıyor. Yolsuzluk adı altında o belediyelere de bir biçimde el koyuyor. El koymasa bile, meclisten seçilse bile itibarını düşürüyor. Dolayısıyla güven vermiyor" ifadelerini kullandı.
"İktidara rağmen devlet içerisinde Kürt sorununun demokratik çözümüne dönük bir eğilim var" diye kaydeden Besê Hozat, "Önderlik de bunu hissediyor, bunu görüyor. Ve bu eğilimi desteklemek, güçlendirmek, beslemek istiyor. Tüm gücüyle yükleniyor. Bu anlamda Önderliği gerçekten yalnız bırakmamak gerekiyor. Devlet içerisinde gelişen bu eğilimi de yalnız bırakmamak gerekiyor. AKP sürecinde de devlet içinde zaman zaman bu tür eğilimler gelişti. Aslında 2005'te de böyle bir eğilim devlet içerisinde gelişti. Fakat AKP bu eğilimi kendi çıkarları, iktidar çıkarları temelinde istismar etti. Bunu politik bir araca dönüştürdü. Önder Apo'nun bu çabalarını da politik bir araca dönüştürdü, araçsallaştırdı. Devlet içerisindeki o eğilimi bastırdı ve tasfiye etti. Hepsinden güç devşirdi" dedi.
'HERKES TÜM GÜCÜYLE SÜRECE KATILMALI'
2013-2015 sürecini hatırlatan Besê Hozat, "Aynı süreçlerin yaşanmaması, başarısızlıkla sonuçlanmaması için ne yapmak gerekiyor? Buna çok güçlü destek vermek gerekiyor" diye belirtti. Tüm muhalif kesimlerin çözüm çabalarına sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Besê Hozat, "Bu süreçte tüm muhalefet; barıştan, demokrasiden, hukuktan, adaletten, eşitlikten, halktan yana olan, halklardan yana olan tüm kesimler, tüm muhalif kesimler gücünü birleştirmeli, ortaklaşmalı, bütünlüklü bir barış ve demokratik çözüm mücadelesi yürütmelidir. Önder Apo’nun bu girişimlerine destek vermelidir. Devlet içerisindeki bu arayışlara güç vermelidir, destek vermelidir. Bu sürecin Kürt sorununun çözümü temelinde, Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde başarıya ulaşması için, sonuç alması için, herkes gerçekten tüm gücüyle bu sürece katılmalıdır. Bu son derece önemlidir" diye konuştu.
Adalet, barış, demokrasi ve hukuk için Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi gerektiğini vurgulayan Besê Hozat, "Türkiye’de yaşanan bütün sorunların temel nedeni, Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlüktür. Türkiye’nin bu kadar baskıcı, faşist, antidemokratik olmasının temel nedeni, Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlüktür. Soykırımcı politikalardır, savaştır. Bunu Türkiye toplumunun da artık kavraması gerekiyor. Muhalefetin derinliğine kavraması gerekiyor. Artık iktidarın bu oyunlarını hep birlikte gerçekten bozmak gerekiyor. Bu da ortak, birleşik, bütünlüklü mücadeleden geçer" diye kaydetti.
'BİZE MESAJ YA DA MEKTUP GELMEDİ'
PKK Lideri Öcalan'dan kendilerine herhangi bir mesajın gelmediğini aktaran Besê Hozat, "Şu ana kadar bize Önderlikten herhangi bir şey gelmedi. Yani bir mektup, doğrudan bir mesaj gelmiş değil. Fakat geleceğini düşünüyoruz, bekliyoruz. Geldiğinde de elbette değerlendireceğiz, ona göre de hareket edeceğiz. Bunu belirtebiliriz. Fakat şu ana kadar gelmiş değil. Biz de gelebileceğini düşünüyor ve bekliyoruz" dedi.
'ÇÖZÜM OLURSA SİLAH BIRAKMA TARTIŞILIR'
Silah bırakma tartışmalarına da değinen Besê Hozat, "Şu anda Kürt sorunu demokratik temelde çözülmüş değil, Türkiye demokratikleşmiş değil. Kürt sorunu sürdüğü müddetçe elbette silah olacak, direniş olacak, mücadele olacak. Kürt sorunu çözülmeden Kürtler nasıl savunmasız bırakılır? Kürtler üzerinde bir soykırım savaşı var, imha savaşı var. Kürtler üzerinde bu inkâr, imha son bulmadan, soykırım politikaları, soykırım savaşı son bulmadan Kürtler savunmasız, kurbanlık koyun gibi kendisini bu soykırım çarkına terk edemez ki. Kürtler üzerinde inkâr, imha politikaları, soykırım politikaları sürdüğü müddetçe, Kürt sorunu demokratik temelde çözülmediği müddetçe elbette silahlı direniş de silahlı mücadele de devam edecek. Bunu açık belirtelim. Kürt sorunu çözüm yoluna girer, demokratik çözüm yoluna girer, demokratik temelde çözülür. Bu konuda devlet ortaya iyi niyet koyar, irade koyar, ciddi bir politika, çözüm politikası koyar, çözüm iradesi koyar; Önder Apo’yla oturur bu sorunu, sorunun demokratik çözülmesi temelinde müzakere eder; o zaman elbette silah konusu tartışılır. Silah bu sorundan (Kürt sorunu) kaynaklı ele alındı. Dolayısıyla şu anda iktidar medyasında bu yürütülen tartışmaların hepsi psikolojik özel savaştır; açık söyleyelim.
'ÖNDERLİK DEMOKRATİK TOPLUM MODELİ GELİŞTİRİYOR'
Abdullah Öcalan'ın "demokratik toplum modelini geliştirmeye" çalıştığını söyleyen Besê Hozat, "Devleti reddetmeden, devletle iç içe fakat birbirine saygılı; her iki tarafın haklarını ve hukuklarını yasal ve anayasal bir şekilde güvence altına alan bir öz yönetim modeli üzerinde çalışıyor. Ömer Öcalan ve DEM Parti heyeti ile gerçekleştirilen son iki görüşme de dâhil olmak üzere, bütün bunlardan anladığımız kadarıyla Önderlik bu çözüm modeli üzerinde yoğunlaşmış durumda. Bu çözüm modelini devletle müzakere etmek istiyor ve bu konuda çok ciddi çabalar harcıyor. Dolayısıyla Önderlik, şu anda Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi üzerine çok yoğun bir emek harcıyor. Üstelik sadece Türkiye’nin değil, bölgenin demokratikleşmesi üzerinde de çok yoğun bir çaba sarf ediyor. Örneğin, İran’da nasıl bir çözüm olabilir? Suriye’de nasıl bir çözüm olabilir? Bir bütün olarak bölge nasıl demokratikleştirilebilir? Bölge halkları üzerinde emperyalist ve kapitalist oyunlar nasıl boşa çıkarılabilir? Önderlik, bütün bu sorular üzerinde çok yoğun bir çaba harcıyor ve enerji harcıyor.
İşte İran’da nasıl bir çözüm olabilir? Suriye’de nasıl bir çözüm olabilir? Bölge bütünüyle nasıl demokratikleştirilebilir, nasıl etkilenebilir? Bu anlamda, emperyalist ve kapitalist oyunlar bölge üzerinde ve bölge halkları üzerinde nasıl boşa çıkarılabilir, bertaraf edilebilir? Önderlik, bu sorular üzerinde çok yoğun bir çaba harcıyor, emek veriyor ve enerji sarf ediyor" ifadelerini kullandı.
'DEVLET HAZIR MI?'
Besê Hozat, devletin tereddüt içerisinde olduğuna işaret ederek, şunları belirtti: "Artık bu sürecin böyle devam edemeyeceğini biliyor. Bu çok net bir şekilde ortadadır. Ne yaparsa yapsın, bu hareketi ve mücadeleyi bastırması mümkün değil. Kürtlerin özgürlük arayışlarını durdurması mümkün değil. Artık dünyanın dört bir yanında ve dört parça Kürdistan’da, son derece bilinçlenmiş, iradeleşmiş, örgütlenmiş ve politikleşmiş bir Kürt halkı gerçeği var. Örgütlü bir mücadele var. Bu giderek daha da derinleşiyor ve kültürleşiyor. Bu durum, Kürt toplumunun tüm dokularında kökleşmiş bir şekilde yer etmiş durumda ve bunun tasfiye edilmesi mümkün değil. Bu sebeple devlet, şu anda bir arayış içerisindedir. Fakat halen, şu anda gelinen aşamada, tam anlamıyla bir kabullenme durumu da söz konusu değildir. Zaten çok ciddi bir savaş ve ilişki iç içe devam ediyor. Bu savaş, bu kavga ve bu saldırıların temel nedenlerinden biri de devletin yaşadığı bu netsizlik ve tereddüttür. Dolayısıyla esas olan, Kürtlerin, Türkiye halklarının, demokrasi güçlerinin, kadınların ve gençlerin mücadelesidir. Güçlü ve kapsamlı bir mücadeleyle, devletin bu konuda netleşmesi ve çözüme yönelmesi sağlanabilir. Bu nedenle, güçlü ve bütünlüklü bir mücadele şarttır."
ULUSAL BİRLİK: HAZIRIZ
Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere dikkati çeken Besê Hozat, şöyle devam etti: "Kürtlerin birliği sağlanırsa, bölge dizaynında çok etkili bir rol oynayabilirler. Siyasi statülerini ve kimliklerini kazanıp varlığını ve özgürlüğünü güvence altına alabilirler. Ancak Kürtler parçalı ve dağınık kalırsa, bu süreçte etkisiz kalabilirler. Şu anda tarih, Kürtler açısından altın değerinde fırsatlar sunuyor. Kürtler, bölgenin en belirleyici gücü durumundadır. Bölge siyasetinde ve dengelerinde temel bir aktördür. Bu konjonktürde Kürtlerin demokratik birliği hayati öneme sahiptir. Halk arasında bir birlik sorunu yok. Ulusal bilinç, ruh ve duygu birliği oldukça güçlü. Bir yerde saldırı olduğunda her yerde dayanışma ve refleks gelişiyor. Bu güçlü birlik talebi karşısında, ulusal birlik konusundaki tüm çabalar desteklenmeli. Biz de bu çabaları destekliyoruz. Rojava’da bu yönlü çabalar var ve bu çabalar çok değerlidir. Biz de ulusal birliği desteklemek için her türlü katkıyı sunmaya hazırız."