İSTANBUL - Abdullah Öcalan'ın çağrısının doğru değerlendirilmesi halinde Türkiye'nin yeni ufuklara yelken açabileceğini belirten gazeteci Oral Çalışlar, çözüm için demokrasi güçlerine büyük sorumluluk düştüğünü söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti, dün PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi açıklamasını kamuoyuna duyurdu. Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısı büyük yankı uyandırdı. DEM Parti Heyeti'nde yer alan Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan'ın metni okuduktan sonra heyete "Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" sözünü aktardığını da paylaştı.
'ÇAĞRI TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ AÇACAK'
Açıklamayı takip eden gazeteci-yazar Oral Çalışlar, Abdullah Öcalan'ın çağrısını değerlendirdi. Çalışlar, toplumun uzun yıllardır barış istediğini ve Öcalan’ın yaptığı çağrıyla bu talebin bugün gerçekleşmesinin adımlarının atıldığını belirtti. Çalışlar, "Türkiye'de yılladır "PKK silah bıraksın ve bu (Kürt sorunu) siyaset zemininde tartışılsın' deniyordu. 2013 yılında bu fikirleri savunuyorduk, fakat o günlerde bir olgunlaşma olmadığı için bu gerçekleşmemişti. Bundan dolayı da bu süreç berhava edildi. O sürecin berhava edilmesinin bir bedeli vardı; bu da 10 yıl boyunca her taraf için çok ağır bedeller ödendi. Eğer o gün bu süreç olumlu sonuçlansaydı bugün binlerce gencimiz belki de bugün hayatta olacaktı. Bundan dolayı bu barış sürecinin taçlandırması anlamına gelen silahları bırakın çağrısı Türkiye’nin önünü açacak. Türkiye'yi ileri ülkeler düzeyine getirebilecek imkan verecektir" diye konuştu.
'KIYMETİNİ BİLELİM'
Çağrının doğru değerlendirilmesi ve demokrasinin derinleştirme noktasında adımlar atılması halinde Türkiye’de yeni ufuklara yelken açılabileceğini dile getiren Çalışlar, bu durum için her türlü imkanın mevcut olduğunu vurguladı. Çalışlar, "Bütün mesele insanların kendi iradesiyle buna sahip çıkmalarıdır. Şimdi kayyumlar atanıyor, halk kendi seçtiği kişiler tarafından yönetilmiyor, iradeleri yok sayılıyor. Bütün bunlar Türkiye’nin çok önemli demokrasi sorunudur. Bunları tartışarak, konuşarak, hatta bunu yapan partileri cezalandırarak gösterebiliriz. Kabul edelim ki çok baskı var ama bu baskılara karşı çok ciddi bir örgütlü halk ve toplum da var. Örgütlü toplumlar ne istediğini biliyor. Bence Türkler ve Kürtler birlikte yeni bir şey yapmak istiyorlar. Onunda eşiğine geldik, bunun kıymetini bilelim" ifadelerini kullandı.
'ÖDÜN VERİLMEDEN BARIŞ OLMAZ'
“PKK olsa da olmasa da Kürt sorunu olsa da olmasa da ülkede büyük bir demokrasi sorunu var" diye vurgulayan Çalışlar, ifade özgürlüğü ve demokrasi sorununun olduğunu kaydetti. Çalışlar, şöyle devam etti: "Daha dün Beykoz Belediye Başkanını eşinin yanında kaldırıp, düşmana saldırır gibi alıp götürdüler. Yani böyle şeylerle uğraşıyoruz. Türkiye bu demokrasi sorununu da aşacak. Bu yüzden Abdullah Öcalan’ın çağrısının önemi sadece Kürtlerin bir şey yapmasından ibaret değil, çayımızı ve kahvemizi birlikte içelim. Devlet Bahçeli de aynı şeyi söylüyor. Bu yüzden bence artık olumlu bir noktaya gelindi. Bugüne kadar çok zorluklar yaşandı, bundan sonra da zorluklar olabilir. Dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışma ve çözüm yerlerinin çoğunu ziyaret ettim. Kolombiya, Güney Afrika, İrlanda da durum farklı değildir. Başlarda bir takım talepler karşılanmıyor, hatta bazen ödün veriyorsun, çünkü ödün verilmeden barış olmaz. Yani ödün veriliyor diye bazıları kızabilir ama günün sonunda aklın yolu birdir" diye kaydetti.
‘ASIL MESELE BİZİM DEMOKRASİYİ NE KADAR İSTEDİĞİMİZDİR’
Devletin ne yaptığından çok demokrasi mücadelesi verenlerin nasıl bir sorumlulukla bundan sonraki süreçte hareket edeceğinin asıl önemli nokta olduğunu vurgulayan Çalışlar, "Asıl mesele devletin değil, bizim ne kadar demokrasiyi istediğimizdir. Biz ne kadar çok demokraside ısrar edersek, biz ne kadar çok demokratik güçleri güçlendirirsek, demokrasi o kadar çabuk gelişir. Şu anda ne Türkler gerektiği kadar demokrat ne de Kürtler gerektiği kadar demokrat. Yani demokrasi ben demokratım demekle olmuyor. Asıl demokrasi öteki olanı, senden farklı olana nasıl davrandığındır. Demokrasiyi gerçekten içimize sindirecek miyiz? Yani 50 yıllık acılarla dolu geçen bir süreç var. Köyler yok edildi, şehirler yıkıldı ve insanlarımız yok oldu. En kıymetli aydınlarımız faili meçhullerle kayboldu. Bu yeni dönemde çok kolay geçmeyecek, özellikle bölgeye atanan kayyumlarla birlikte son dönemdeki operasyonlar insanı endişelendiriyor. Ama yeni bir dönem başladı ve eğer bir barışa karar verdiysek onların yapacağı pek bir şey kalmayacaktır" ifadelerini kullandı.
'DÖNEM KENDİMİZİ VE TÜRKİYE’Yİ DEĞİŞTİRME DÖNEMİDİR’
Silahların bırakılması demek demokrasi güçlerinin daha fazla seslerinin yükseltmesi anlamına geldiğini ifade eden Çalışlar, şöyle devam etti: "Yani barış ya da demokratikleşme süreçleri 'ben sana şu kadar verdim, sen de bana şu kadar ver olsun bitsin' demek değil. Örneğin PKK silah bıraksa da kayyum meselesi var. Daha önümüzde çok meseleler var ama en önemlisi değişmesi gereken kafalarımız var. Çünkü hiçbirimizin demokratikleşme konusunda kafalarımız çok gelişmemiş, bu bir gerçek. Bu yüzden önümüzdeki dönemi kendimizi ve Türkiye’yi değiştirmek dönemi diye adlandıralım ve böyle mücadele edelim. Bu anlamda demokrasi ipine daha sıkı sarılalım."
MA / Esra Solin Dal