AMED – "Kürdistan'da 100 yıl: Hakikat Adalet ve Barış" başlıklı çalıştayın sonuç bildirgesinde, Şêx Seîd ve arkadaşlarına yönelik adaletsiz yargılamaların ve idamların tarihsel sorumluluğu kabul edilmesi çağrısı yapılarak, “Mezar yerleri açıklanmalı ve bu konuda ailelere ve topluma saygı gösterilmelidir” denildi.
Şêx Seîd ve 47 arkadaşının idam edilişinin 100’üncü yıl dönümü nedeniyle Amed’de 21 Haziran’da gerçekleştirilen "Kürdistan'da 100 yıl: Hakikat Adalet ve Barış" başlıklı çalıştayın sonuç bildirgesi açıklandı.
Şêx Seîd ve dava arkadaşlarının idam edilişleri üzerinden 100 yıl geçtiği vurgulanan bildirgede, “Şêx Seîd ve dava arkadaşlarını rahmet, saygı ve minnetle anıyor, onların mücadelesinin tarihsel ve toplumsal anlamını bir kez daha kamuoyunun vicdanına sunuyoruz” denildi.
‘DIŞLAYICI POLİTİKALAR SONUCU DOĞDU’
Sonuç bildirgesi şöyle: “Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte benimsenen katı merkeziyetçi ve tekçi devlet politikaları, Anadolu’nun çok kültürlü ve çok kimlikli toplumsal yapısını görmezden gelmiş, bu durum halklar arasında ciddi ayrışmalara ve adaletsizliklere yol açmıştır. Şêx Seîd hareketi, bu baskıcı ve dışlayıcı politikaların sonucunda doğmuş; Kürt halkının kimliğine, inancına, kültürüne ve iradesine yönelik yok saymaya karşı, ahlaki, dini ve toplumsal bir duruşun ifadesi olmuştur. Şêx Seîd idam sehpasına giderken; ‘Değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak mücadelem milletim ve dinim içindir.’ Bu söz, onun mücadelesinin bir çıkar, isyan ya da iktidar hırsı değil; inanç, onur ve halkına karşı duyduğu sorumluluğun ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu mücadele, dün olduğu gibi bugün de hakikatle yüzleşmek isteyen tüm kesimler için bir vicdan çağrısıdır.
MEZAR YERLERİNİN GİZLENMESİ BARIŞ ÖNÜNDE ENGEL
Şêx Seîd ve arkadaşlarının idam edilmesinin ardından bedenlerine dahi saygı gösterilmedi, mezar yerleri bilinçli bir şekilde gizlendi. Aynı uygulama Seyit Rıza, Saidi Kurdi ve diğer önderler için de tekrar etmiş, Kürt halkının hafızası sistemli olarak bastırılmak istenmiştir. Bu ‘mezarsızlık politikası’, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda tarihsel kimliğin ve onurun yok sayılmasıdır. Bugün dahi halktan mezar yerlerinin gizleniyor olması, toplumsal barışın önündeki en derin yaralardan biridir.
‘ONARICI ADALET’ ÇAĞRISI
İstiklal Mahkemeleri’nden bugünün İhtisas Mahkemelerine uzanan süreçte, Kürt halkı temel haklarını kullandığı her durumda ağır cezalarla karşılaştı. Buna karşın Kürtlere yönelik işlenen ağır insan hakları ihlallerinin cezasız bırakıldığı bir tarihsel gerçeklik mevcuttur. Zorla kaybetmeler, yargısız infazlar, köy boşaltmalar, mezarlıkların tahribi ve cenazelerin ailelere teslim biçimi gibi pek çok uygulama, bu cezasızlık politikasının bir sonucudur. Toplumsal barışın inşası için, bu uygulamalara son verilmesi, geçmişle yüzleşilmesi, faillerin tespiti ve adil yargılamaların gerçekleştirilmesi şarttır. ‘Onarıcı adalet’ ilkesi çerçevesinde, hakikatin açığa çıkarılması ve mağduriyetlerin telafisi elzemdir. Kürt meselesinin çözümsüzlüğü, Türkiye'nin demokratikleşememesinin temel nedenlerinden biridir. Bu mesele çözülmeden hukuk, özgürlük ve eşitlik temelli bir gelecek kurulamayacaktır. Bugün yeniden ve daha güçlü biçimde, eşit yurttaşlık, kendi kimliğiyle yaşama hakkı, kültürel hakların tanınması ve siyasal iradenin kabulü esasına dayalı toplumsal bir mutabakat çağrısı yapıyoruz. Bu çerçevede demokratik toplum ve barış vizyonu, yeni bir çözümün anahtarı olarak değerlendirilmelidir. Bu bildirge, yüz yıllık bir sessizliğe, bir bastırılmışlığa karşı; hakikatin, adaletin ve barışın sesi olarak kamuoyuna sunulmuştur.”,
TALEPLER
Sonuç bildirgesinde yer alan talepler ise şöyle sıralandı:
“* Şêx Seîd ve arkadaşlarına yönelik adaletsiz yargılamaların ve idamların tarihsel sorumluluğu kabul edilmelidir.
* Mezar yerleri açıklanmalı ve bu konuda ailelere ve topluma saygı gösterilmelidir.
* Tarihsel belgeler kamuoyuna açık hale getirilmeli, bilgiye erişim şeffaflaştırılmalıdır.
* Cezasızlık uygulamalarına son verilmeli; zorla kaybettirme, infaz, işkence gibi insanlığa karşı suçlar etkin biçimde soruşturulmalıdır.
* Kürt halkına yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları terk edilerek, eşit yurttaşlık temelinde yeni bir anayasal düzenleme yapılmalıdır.
* Anadilde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır.
* Tüm halkların barış içinde yaşayabileceği çoğulcu bir toplum düzeni için kapsamlı hukuki ve demokratik reformlar gerçekleştirilmelidir.”