AMED - Abdullah Öcalan’ın verdiği mesajla çözüm konusunda irade beyanını tekrarladığını belirten Sebahat Tuncel, “Süreci ‘iki devlet’in insafına bırakamayız” diyerek muhalefet partileri dahil tüm kesimleri sorumluluk almaya çağırdı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, 28 Aralık’ta İmralı Adası’na giderek PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme yaptı. Yapılan görüşme sonrasında kamuoyu ile 7 maddeden oluşan bir metin paylaşıldı. Metinde Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden güçlendirilmesinin tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazandığı dikkat çeken başlıklardan oldu. Abdullah Öcalan, tüm siyasi çevrelere de çağrılarda bulunurken, en önemli zeminin de Meclis olduğunu vurguladı.
İmralı’da tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’ın ile yapılan görüşme ve kamuoyuna yansıyan mesajları Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) üyesi Sebahat Tuncel değerlendirdi.
‘ABDULLAH ÖCALAN ÇÖZÜM İÇİN ‘HAZIRIM’ DİYOR’
Yeni yılın halkların özlem duyduğu onurlu barışa vesile olmasını dileyerek, sözlerine başlayan Sebahat Tuncel, Abdullah Öcalan’ın 90’lı yıllardan bugüne Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümüne ilişkin yaklaşımları ve açıklamalarını okuyan kesimlerin, Abdullah Öcalan’ın çözüm konusunda bir sistematiği olduğunu görebileceğini söyledi.
Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun barışçıl ve müzakere yöntemleriyle çözülmesi için yıllardır çağrılarda bulunduğunu hatırlatan Sebahat Tuncel, “Sayın Öcalan’ın yıllardır ortaya koyduğu bir çözüm perspektifi, yol haritası var. 2013-2015’te somut çözüm tartışmaları yürütüldü. Dolmabahçe Mutabakatı ile belli bir noktaya da gelindi ama iktidar o zaman o masayı devirdi. Şimdi yeni bir başlangıç olacak mı olmayacak mı önemli olan bu? Bu konuda Sayın Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna verdiği demeçler bence çok önemli. Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümünde, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Ortadoğu halklarının demokratik bir ortamda, özgür, eşit bir yaşamda buluşması için yoğunlaşması olduğunu ve bu konuda kendi sorumluluğunu da yerine getireceğini ifade ediyor. Kendisi de ‘hazırım’ diyor” diye konuştu.
‘ÖZGÜRLÜK KOŞULLARI OLUŞTURULMALI’
Çözüm konusunda devletin, Cumhur İttifakı’nın pratiğinin önemli olduğuna işaret eden Sebahat Tuncel, “Hatırlarsanız Ömer Öcalan ile yaptığı görüşmede de ‘tecrit devam ediyor, koşullar oluşursa çözebilirim’ demişti. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder görüşmesinde de ilk söylediğini tekrar deklere ediyor. Bu konuda sağlık, güvenlik, özgürlük koşullarını hazırlamak devletin sorumluluğundadır. Ortadoğu’da çok ciddi bir kaotik süreç, kaos yaşanıyor. Çok uzun süredir Şam’ı konuşuyoruz. Ondan önce İsrail’in Filistin işgalini konuştuk, konuşmaya devam ediyoruz. Ortadoğu’da çözülmeyen bir Filistin bir de Kürdistan sorunu var. Bu gerçekten Ortadoğu’da kaosun devam etmesi, uluslararası güçlerin Ortadoğu’ya müdahale etmesine zemin sunan bir durum. Bu Ortadoğu halklarının çıkarına mı? Tabi ki değil. Ortadoğu halklarının çıkarı demokratik bir ulus perspektifinde bir arada yaşayabileceği bir örgütlenme, yaşam biçimiyle mümkün olur. Yani Ortadoğu halkları kendi geleceğine kendileri karar vermeli. Ama gelinen süreçte bu konuda çok ciddi belirsizlik var” diye konuştu.
‘TÜRKİYE İÇ BARIŞINI SAĞLAYABİLMELİ’
Ortadoğu’da kalıcı barışın inşa edilmemesi halinde İran ve Türkiye’yi de tehlikenin beklediğini, Tayyip Erdoğan’ın bundan bir kaç ay önce “İsrail’in asıl hedefi Türkiye’dir” değini hatırlatan Sebahat Tuncel, “Ortadoğu’daki koşullarda eğer gerçekten kalıcı barış inşa edilmezse çok daha ciddi savaş ve çatışmanın derinleşeceği bir süreç olabilir. Bunun Türkiye’ye de yansımaları olabilir. Bence Sayın Abdullah Öcalan’da tam da Ortadoğu’da gelişen bu kaotik sürece dikkat çekiyor. Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’yu ele alan savunmasında dile getirdiği öngörüsü adım adım gerçekleşiyor. Türkiye zamanında kendi iç barışını sağlamazsa, demokratik bir sürece doğru yol olmazsa geç olabilir. Aslında Esad’da 2011 yıllarında süreç başlamadan bazı demokratik adımlar atmak istemişti ama geç kalmıştı. Bazı şeyler zamanında önemlidir. 2015’ten beri Türkiye ağır koşullarda yaşıyor. Faşizm koşullarında yaşıyor. Özgürlükler, demokrasi, hukuk mekanizması ortadan kaldırılmış. Yozlaşma derinleştirilmiş, çürüme çok derin. Demokratik hukuk düzeninden mafya düzenine geçilmiş. Dolayısıyla Ortadoğu açısından evet acil bir talep ama Türkiye’de de demokrasi ve özgürlükler açısından da acil bir süreç diye düşünüyorum” diye konuştu.
‘DEVLET POZİTİF ADIM ATMALIDIR’
Daha öncede sıklıkla “Türkiye barışının, Ortadoğu barışının yolu İmralı’dan geçer” söylemini dile getirdiklerini belirten Sebahat Tuncel, devletin bir kez daha bu gerçeği fark ettiğini söyledi. Abdullah Öcalan’ın hem Kürt sorunun barışçıl ve demokratik çözümünde hem de Türkiye’nin demokratikleşmesinde başat rolünün görülmesi gerektiğini ifade eden Sebahat Tuncel, “Devlet Bahçeli’nin o açıdan çağrısı bence önemliydi. Çok uzun süredir Kürdistan halkı biliyorsunuz Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep ediyor. Umut Hakkı’na atıfta bulunarak, bir sürecin başlatılması ihtimali ya da çağrısı bir dönemi başlatabilir. Henüz bu konuda somut bazı şeyler görmüyoruz ama somut bir süreç için pozitif bazı adımların atılması gerekir. Ama henüz devletin pozitif adım attığını görmüyoruz. Devlet gerçekten barış talebini gerçekleştirmek için topluma güven verecek, bir adım atmak durumundadır. Sayın Öcalan’ın çağrısı sadece iktidarın görevi değildir. Bu süreci 'iki devlet’in (Devlet Bahçeli-devlet) insafına bırakamayız. Türkiye halklarının, barış, çözüm isteyen herkesin yan yana gelmesi ve barış talebini toplumsallaştırması gerekir. Çünkü barış hepimizin ihtiyacı ve Türkiye‘yi bu uçurumun kenarından, kaotik durumdan çıkaracak olan da onurlu, eşit ve özgür yurttaşlık temelinde bir barışı inşa etmekle mümkün” dedi.
‘CHP VE MUHALEFETE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR’
Bu konuda CHP’ye ve diğer muhalefet partilerine de görevler düştüğünü ifade eden Sebahat Tuncel, sorunun Meclis’te çözülmesi gerektiğini söyledi. Bütün partilerin de Meclis’i işaret ettiğini belirten Sebahat Tuncel, “Mecliste çözülmesi konusunda bütün partilerin inisiyatif alması gerekir. Daha önce 2013-2015’te anayasa komisyonu ve çözüm komisyonu kurulmuştu. O zaman Çözüm Komisyonu çalışmalarına muhalefet katılmamıştı. İktidar ve biz vardık. Ana muhalefet ve MHP yoktu. Ama şuan MHP’nin de bir parçası oluyor olması ve CHP’nin de somut olmazsa da çözüm konusunda engelleyici olmayacaklarını ifade etmeleri bence önemli. Eğer bu gerçekleşirse bütün partilerin içerisinde yer alacağı bir süreç ya da dönem başlarsa Türkiye halklarının şimdiye kadar umut ettiği barışta mümkün olabilir” diye ifade etti.
Barışın sadece silahların susması meselesi olmadığını belirten Sebahat Tuncel, kalıcı barışın demokrasi ve özgürlüklerin güvence altına alınması, insanca yaşam koşullarının sağlanması, eğitimden sağlığa, ekonomiye onurlu bir yaşamın sağlanması, şiddetin ortadan kaldırılması, demokratik hukuk düzeninin inşa edilmesi, kadınların, doğanın, halkların, inançların özgürlüğünü sağlayacak demokratik bir ortamın yaratılmasıyla mümkün olabileceğini söyledi.
‘ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINMALI’
Türkiye’de halkların 2015’ten sonra ağır bedeller ödediğini hatırlatan Sebahat Tuncel, başlayacak sürecin anayasal güvence altına alınması gerektiğini kaydetti. Abdullah Öcalan’ın bundan kaynaklı Meclis’i işaret ettiğini de kaydeden Sebahat Tuncel, “Yine parlamento da gerekli yasaların çıkartılması gerekir. Şimdiye kadar Kürtlere karşı kullanılan TMK (Terörle Mücadele Kanunu) var. Bu var oldukça demokrasi ve özgürlüklerin güvencede olması söz konusu değildir. İktidar bu yasayla kısıtlama yetkisini eline alıyor, her türlü faaliyet ‘terörizm’ duvarına çarpıyor. Yeni bir süreç eğer olacaksa, iç barışımızı sağlayacaksak, toplumsal barışı sağlayacaksak bunun güvenceye alınması ve toplumsallaşması açısından bir sürece ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
‘HERKES SORUMLULUK ÜSTLENMELİ’
Kürt sorunun çözümü için beklentili ruh halinden çıkılması gerektiğini de vurgulayan Sebahat Tuncel, sürecin barışa evrilmesi konusunda herkesin yol alması gerektiğinin altını çizdi. Sebahat Tuncel, “Gerçekten özgür bir yaşam istiyorsak herkesin de sorumluluk üstlenmesi gerekiyor” dedi.
‘KOŞULLAR EŞİTLENMELİ’
Cumhur İttifakı’nın Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de başlattığı hamle ile sorumluluk üstlendiğini belirten Sebahat Tuncel, Tayyip Erdoğan’ın şimdiye kadar açıktan ifade etmese de Cumhur İttifakı’nın Devlet Bahçeli’nin çıkışını sahiplendiğini belirtti. Toplumda yaratılan beklentinin karşılanması ve gereğinin yapılması sorumluluğunun da iktidara düştüğünü ifade eden Sebahat Tuncel, ikinci bir durumun dünyadaki çözüm ve diyalog süreçlerinde de görüldüğü gibi muhatapların özgürlük koşullarının sağlanması gerektiğini vurguladı. Devletin tek taraflı bu işi kendi tekelinde yürüterek, kendisi bütün olanaklara sahipken Kürt sorunun çözümü konusunda muhataplığı tüm toplumsal kesimler tarafından kabul edilen Abdullah Öcalan’ın tecrit koşullarında tutulmasının kabul edilemez olduğunun altını çizen Sebahat Tuncel, şunları söyledi: “Dolayısıyla koşulların eşitlenmesi lazım. Sayın Öcalan’ında sözünü söyleyebileceği, görüş, öneri, eleştirilerini alabileceği ortamın olması gerekir. Heyetin gitmiş olması önemli ama bu tecridin kalktığı ya da Ada’da özel bir statünün sonlandığı anlamına gelmiyor. Bir anlamda eşit koşulların yaratılması sürecin geleceği açısından bence önemli ve iktidara bu konuda sorumluluk düşüyor. Dediğim gibi iktidara, ana muhalefete, kadın ve gençlik muhalefetine de, sosyalist muhalefete de büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Özgür bir gelecek inşa etmek istiyorsak, barış içinde bir gelecek inşa etmek istiyorsak bunu talep eden değil inşa eden bir yerde olmak bizim de sorumluluğumuz.”
‘BARIŞ HERKESE KAZANDIRIR’
İktidarında barış taleplerini boğmaması, kısıtlamaması ve önünü açması gerektiğini belirten Sebahat Tuncel, “Bu yapıldığı süreçte halkların barış talebi de mümkün olacaktır. Bir yandan Sayın Öcalan’ın toplumla bağını kurması, kendi halkına, Türkiye halklarına sesini duyurması, eşit koşulların yaratılması, bir yandan da halkın bu sürece dahil olabileceği, barış taleplerini geliştirebileceği bir süreci mutlaka inşa etmek gerekir. Zorlu bir süreç diye düşünüyorum. Dünya deneyimleri de gördük bu süreçler kolay yürümemiştir ama sürecin ilerlemesi için topluma güven verecek yaklaşımların olması önemlidir. Pozitif bir süreç olmalı. Çünkü Türkiye’de negatif tartışılıyor süreç. Süreci negatif dille aktaran medya gerçekliği de var. Oysa pozitif dil ile ele almak, tartışmak gerekiyor diye düşünüyorum. Barış herkese kazandırır” ifadelerini kullandı.
MA / Müjdat Can