WAN - Bir kardeşi PKK saflarında yaşamını yitiren, bir kardeşi de 29 yıldır cezaevinde olan Bedriye Arpa, yaşadıkları tüm zulümlere rağmen barış istediklerini, barışın sonuca ulaşması için Türk ve Kürt annelerinin bir araya gelmesi gerektiğini belirtti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat çağrısı sonrası 11 Temmuz’da Barış ve Demokratik Toplum Grubu, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde bulunan Şikefta Casenê bölgesinde silahlarını imha etti. PKK’nin silahlı mücadeleye başladığı yıllardan bugüne kadar mücadele içerisinde olan aileler de bu sürecin barışla sonuçlanmasını istiyor. Bu ailelerden biri de Gezici ailesi. 2001 yılında PKK’ye katılan ve 13 Eylül 2007’de Qers’in Dîgor ilçesinde yaşamını yitiren Adil Gezici’in (Çiya Serhad) ve 29 yıldır tutuklu olan Kenan Gezici’nin kardeşi Bedriye Arpa, yaşadıkları tüm zulmü rağmen barış istediklerini söyleyerek, barış sürecine aileler olarak sahip çıkacaklarını belirtti.
Adil’in ailenin en küçüğü olduğunu, gençliğinde sürekli siyasi çalışmalarda yer aldığını ve en son İstanbul’dan PKK’ye katıldığını kaydeden Bedriye Arpa, “Kardeşim şehit düştüğünde Xîzan’daydık. Biz cenazeyi almaya gittik ama devlet çok zorluk çıkardı. Büyük abimizi gözaltına aldılar, kardeşini görmesine ve yıkamasına dahi izin vermediler. Annemiz de 1996’da köyde askerlere ait bombanın patlaması sonucu bir gözünü kaybetti. Daha sonra cenazemizi alarak defnettik” dedi.
‘AİLE ZULÜM GÖRDÜ’
Abisi Kenan Gezici’nin ise 29 yıldır tutuklu olduğunu söyleyen Bedriye Arpa, “Devlet yıllarca abimin peşinden gitti, yakasını bırakmıyordu bir türlü. Nereye giderse gitsin peşindeydi. Abim aynı zamanda evli ve bir çocuğu vardı. Tüm bu baskılara karşı Wan’dan Mersin’e benim evime geldiler. Bir yıl boyunca benim evimde kaldılar. Buna rağmen baskılar devam etti. Bazen bizim eve bazen de diğer komşu ve tanıdık evlere polis baskınları yapıldı. Mersin’de de tutunamadı ve İstanbul’a gitti. Bir ay sonra da tanıdıklar yardımıyla eşini ve çocuğunu İstanbul’a gönderdik. İki yıl kadar tutunabildiler İstanbul’da. Ama yeniden devlet baskıları devreye girdi ve peşine düştüler. Bu süre içinde abim Kenan’ın bir çocuğu daha oldu. İki çocuğu, abim ve eşi baskın yapıldığı an evdelerdi. Baskın sırasında küçük bebeği daha kırk günlüktü ve polislerin ayağının altında kaldı. Daha sonra abimi gözaltına aldılar. Gözaltında tutulduğu 15 gün boyunca evleri adeta karakol oldu. Ailenin evden dışarı çıkmalarına hatta yemek almaları için bile izin vermediler. Çocukları açlıktan ağladı yine de odaya kilitleyip çıkarmadılar. Bu şekilde işkence ve zulüm gördüler” diye konuştu.
‘EL ELE VERELİM, BİRLİK OLALIM’
Abisinin tutuklandıktan sonra yaklaşık 15 gün işkencede kaldığını söyleyen Bedriye Arpa, şöyle devam etti: “Tüm o yaşadıklarımızdan bugüne tam 29 yıl geçti. Biz tabi ki cezaevinden çıkmasını istiyoruz ve buna da inanıyoruz ki en yakın zamanda çıkacak. Sadece biz değil bütün tutsak ailelerinin bir an önce bunu yaşamasını ve yakınlarının çıkmasını istiyoruz. Biz bütün bu yapılan zulme ve baskıya rağmen yine de barış, kardeşlik diyoruz. Çocuklarımızın özgürlüğünü istiyoruz. Hiç kimsenin kan dökmesini istemiyoruz. Biz istiyoruz ki el ele verelim, birlik olalım, kardeş olalım, özgür olalım. Her iki tarafın birbirlerine doğru yaklaşması gerekiyor” dedi.
‘ÖNDERLİĞİMİZ CEZAEVİNDEN ÇIKMALI’
Abdullah Öcalan tarafından başlatılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sürecine ilişkin de konuşan Bedriye Arpa, son olarak şunları söyledi: “Devletin ilk önce atması gereken adımlar var. Öncelikle zindanların kapılarının açılması gerekiyor. Daha sonra ülke dışına gitmek zorunda kalanların dönmeleri gerekiyor. Bu süreçte kadınların omzuna da büyük bir sorumluluk düşüyor. Artık anneler ağlamsın ve bütün anneler ellerini birleştirip taşın altına koymalıdır. Hem Kürt hem de Türk anneleri bir araya gelip barış istemeli. En önemli şey de önderliğimizin cezaevinden çıkmasıdır. Umut ediyoruz ki herkes bu sürecin sonunda mutlu olur ve bizim tek isteğimiz de budur.”
MA / Özlem Yacan