AMED - Toplumsal Barış ve Diyalog Derneği Başkanı Murat Kan, Kürt sorununun çözümü için iktidar ve muhalefet partilerinin Abdullah Öcalan'ın mesajlarına kulak vermesi gerektiğini vurguladı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan'ın 29 Aralık'ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşme gündemdeki yerini koruyor. Abdullah Öcalan'ın görüşmede yaptığı değerlendirmeler, 7 maddelik bir mesajla kamuoyuna duyuruldu. Mesajlarda, Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirilmesine vurgu yapılarak, tüm siyasi çevrelere "dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alın" çağrısı yapıldı. Ayrıca "Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir" vurgusu öne çıktı.
Toplumsal Barış ve Diyalog Derneği (TOD-DER) Başkanı Murat Kan, Kürt sorununun çözümüne dair tartışmalar ve İmralı’dan gelen mesajları değerlendirdi.
'DEMOKRATİK ULUS PROJESİ ALTERNATİFTİR'
Kan, küresel güçlerin yürüttüğü "Üçüncü Dünya Savaşı"nın merkezinde Ortadoğu coğrafyasının geldiğini ve bu durumun Suriye’de ciddi gelişmelere yol açtığını söyledi. Hegemon güçlerin çıkarları doğrultusunda Suriye özelinde halkların birbirine kırdırtıldığını söyleyen Kan, Abdullah Öcalan’ın Demokratik Ulus projesinin bu duruma karşı bir alternatif olduğunu söyledi.
Kan, "Bölgedeki bütün halkların ve farklılıkların, eşit ve özgür temellerde kendisini ifade edebileceği, demokratik katılımın sağlanabileceği, ülkenin yönetimine dahil olabileceği bir perspektifle bunu ele aldığımızda çözümün ne olması gerektiğine dair bilgi sahibi olabiliriz. Özellikle Kürtlerin statüsüz bırakılmasının nasıl bir çatışma ve toplum kırımına yol açtığı gerçekliği düşünüldüğünde, bu çağrının bu yaşananların panzehri olduğu gerçeği var" diye kaydetti.
Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’daki gelişmeler ışığında kimi uyarılarda bulunduğuna dikkati çeken Kan, "Kürt kartı, 20’inci yüzyılın başından bu yana küresel güçlerce hem Türk ulus devletine hem de bölgedeki diğer ulus devletlere karşı kullanılan bir karttı. Küresel güçler, 20’inci yüzyılın başında özellikle Sykes-Picot Anlaşması ve Kahire Konferansı ile Kürtlere statüsüzlüğü dayattı. Bu statüsüzlük, bölgedeki ulus devletlerin de temel sorunu olmaya başladı. Günümüzde bu statüsüzlüğün devam etmesi Kürt-Türk sorununun çözülmesi yerine halkların çatışmasına yol açtı. Çağrıyı da bu bağlamda değerlendirmek, önemsemek gerekiyor. Çünkü küresel güçlerin stratejisi bunun devam ettirilmesidir. Aslında bu kartı, küresel güçlerin elinden alıp, halkların ortak iradesinin ortaya çıkarıldığı bir çözüme doğru götürülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
'ÇAĞRIYA KULAK VERİLMELİ'
Abdullah Öcalan’ın çağrılarının karşılık bulması gerektiğini ifade eden Kan, "Bu çağrının bir barışa doğru evirilmesi halklar açısından oldukça önemli” dedi. 2013-2015'te yürütülen sürecin iktidar tarafından araçsallaştırıldığını söyleyen Kan, İmralı’dan yapılan son çağrıya kulak verilmesi gerektiğini vurguladı. Kan, "AKP-MHP başta olmak üzere muhalefetteki bütün yapıların Sayın Abdullah Öcalan’ın bu çağrısına anlam biçmesi ve buna eş değer tutum içinde olması gerekir. Bunu yapmaları durumda Kürt varlığının inkârına dayalı sistem değişebilir. Bu değişim demokratik katılımı da sağlayacaktır. Demokratik bir toplumun inşası, demokratik siyasetin yaşamın her alanına hakim kılınması açısından önemli. Bu da demokratik ve toplumsal bir barışa evrilecektir. Yıllardır kan üzerinden beslenen, gözyaşından ve savaştan nemalanan çevrelerinde ekarte edilmesi gerektiği gerçekliği ile karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.
Son sürecin barışa evrilmesi için herkesin sorumluluk alması gerektiğinin altını çizen Kan, "Herkesin elini taşın altına koyması sonucu bu toplum refaha kavuşacaktır. Toplumsal barış inşa edilecektir. Bu savaş yıllardır birçok iktidarı yedi bitirdi. Birçok siyasi parti, bu savaşta ısrar sonucu tuzla buz oldu. Bütün siyasal yapıların bu hale gelmesinin altında yatan temel nedenlerden biri savaşta ısrar etmeleriydi. Bu gerçekliğin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Savaş, başta siyasal yapılar olmak üzere topluma bir şey vermiyor” diye kaydetti.
'ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ'
"Türkiye’ye ya bu sorunu çözeceksin ya bu sorunla birlikte kendin çözüleceksin deniliyor" diyen Kan, şunları söyledi: "Türk egemen sınıfların ve Türkiye’deki siyasi yapıların bu gerçekliği göz ardı etmemesi gerekir. Türkiye’deki muhalefet de iktidar da halkların kendi kendisini yönetmesinin göz ardı edildiği bir siyaset anlayışıyla artık problemlerin çözülemediği gerçekliğini görmeleri gerekiyor. Bu çerçeveden sorunu doğru ele alarak, doğru tutum takınmaları gerekiyor."
Kan, şöyle devam etti: "Savaş yoksulluğa yol açtı. Savaş ranta ve yolsuzluklara yol açtı. Türkiye toplumu, savaş nedeniyle bütün değerlerini yitirdi. Türkiye’deki halkların kendi değerleriyle yeniden buluşmasının yolu, bu çağrıya kulak kabartmak, bu çağrıya olumlu bir yaklaşım göstermektir. Toplumsal barış da ancak bununla mümkün olacaktır. Yoksullukla ve toplumsal çürümeyle yüzleşebilmenin yolu toplumsal barışı savunmaktır. Bu taleplerde ortaklaşılırsa Türkiye toplumlarının sorunları çözülecektir. Biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Herkes de üzerine düşeni yapmalı."
MA / Müjdat Can